Etiket arşivi: evlilik

Vahdet

“Bir erkek bir kadını ebedî bir refika-i hayat ve dünya hayatının saadetine medar ve sair günahlardan kendini muhafaza etmek için almak lazım gelir.”

Peygamber sünneti tabir edilen evliliğe niyetin içini bu manalarla doldurmak lazım. Ta ki aile hayatı hakiki kıymetini muhafaza etsin.

Mesela insan eski dostlarının hatırını sayar, onların hukukuna riayet eder. Dostluğun devamlılığı ve alakaları derecesinde muhabbetini ve hürmetini muhafaza eder. Yoksa o dostluk devam etmeyecektir. Aynen bunun gibi o dostların olmadığı zamanlarda da var olan, her şeye rağmen bağlılığı devam eden ve her zahmetini de daima çeken refikasına karşı daha ziyade hürmet ve muhabbet göstermek lazım gelir.

Hem bu alaka, dünyadan sonraki alemlerde de beraber yol alınacağı nazara alınsa, oralarda da yalnızlığını evvela refikasıyla gidereceği bilinse, elbette o hürmet ve muhabbet kısacık bir zaman ölçüsüyle değil ebedi bir devamlılık ölçüsüyle tartılır, hakikatlı bir suret alır. Ve saadet getirmesi niyetiyle yapılan bir evlilikte küçük meselelerin o saadeti bozmasına müsaade edilmez. Bu ölçülerle ahlak yükseklenir, kusurlara bakılmaz ve ailenin saadeti inkişafa başlar.

Bu meselede, hayali aşkların tatminiyle zahiren mutluluktan uçan kişilerle, kalben ruhen huzur ve sükunet bulmuş ama zahirde sakin ve vakur ailelerin saadeti birbirine karıştırılmasın. Mesela unutulmaz evlilik teklifleri gerçek bir saadet manasına gelmiyor. Allah’tan başkasına rüku etmek (tabir-i diğerle diz çökmek) yalvarırcasına bir şeyler istemek (yani evlilik teklifi yapmak) yüz suyu dökmek şuurlu bir mümine yakışmaz.

Veya her an düşünülüyor olmayı istemek, hayallerde gezmeyi arzulamak müspet neticeler vermez. Bu beklentilerdeki fazlalıklar, haddinden fazla karşı tarafa yüklenen meziyetler ve ona göre talep edilen neticeler ancak hayal kırıklığını, çoğu zaman da eli boş dönmeyi netice veriyor. Kimse melek olamayacağı gibi, başka bir insanı tatmin etmesi kastıyla da yaratılmamıș.

Evliliğin üçüncü bir hikmeti olan ‘kendini sair günahlardan muhafaza etmek’ ciheti ise peygamber sünneti olmasına çok muvafık düşüyor. Zira kalp, kesrete âfâka dağılmaya en müsait bir cihazdır. Her güzel şeye meyledebilir, her hayalin peşine düşebilir, her mesut insana gıpta edebilir. Âfâkî temennilerde dolaşır durur.

İşte evlilik yoluyla kalpte vahdet temin ediliyor. Kalp, nazarını bir noktaya hasrederek yabancı şeylerden temizleniyor. İstikametini ve kıblesini bir derece belirleyip sükunet buluyor. Kulluk ve ibadette en önemli nokta olan kalben huzuru yakalıyor. Yani gözünü haramdan sakınmakta ve dininin yarısını muhafaza etmekte kuvvetli bir vesile elde ediyor. Hem evlilikle bir vazife paylaşımı yapılarak ahiretine çalışmaya daha fazla vakit ayırabilir.

İşte bu nazarla evliliğe bakılsa ve içi bu manalarda doldurulsa küçük meseleler problem olmaktan çıkar. ‘Aradı, aramadı.. Sordu, sormadı.. Şunu dedi, bunu dedi..’ gibi meseleler gözünde basitleşir. Zaten bu tür meseleler üstünde uzlaşılabilecek şeyler değil. Sırf nefsin tatminine yönelik beklentilerin sonu gelmez. Şeytan da bu durumdan çokça istifade eder.

Elhasıl; Rabbini tanımak ve ona kulluk etmek için yaratılmış olan insana, sair dünyevi şeyleri hakiki maksat edinmek, aklını fikrini daima bu hayallerin tatmini için çalıştırmak o insana nispeten aşağıdır ve çoğunun da bir hakikatı yoktur. Demek iman şuuruyla, ehl-i dünyanın gafletle dinini unuttuğu aynı yerde ehl-i iman manen hayat buluyor. İnşaallah.

Uğur Tuğrul – cocukaile.net

Aile Danışmanları ve Erkekler Üzerine

Aile Danışmanları ve Erkekler Üzerine

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, evlilik danışmanlığı merkezine gidenlerin boşanarak çıktığını açıkladı birkaç gün önce.

Gerçi bakan bu açıklamayı bakanlığın tanıdığı diploma dışında diplomalara sahip kişilere bağlayarak onların sebep olduğunu söyledi fakat işin diploma meselesi olmadığının fark edilmesi lazım. Zira evlilik danışmanlığı yapanların çoğu da üniversite mezunu fakat ülkemizde YÖK tanımadığı için denkliği olmayan üniversitelerden mezun olanlar.

Aile Bakanlığı’nın aile danışmanları için aradığı şartlar ”Sosyal hizmet, psikoloji, sosyoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, tıp, hemşirelik ve çocuk gelişimi alanlarından birinde en az dört yıllık lisans programlarından mezun olanlar, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu veya üniversitelerden, biri tarafından uygun görülen en az üç yüz saati teorik ve en az otuz saati süpervizyon eşliğinde olmak üzere yüz elli saati uygulamalı toplam dört yüz elli saatlik aile danışmanlığı alanında bir eğitim programını tamamlayanlar.

Hadi psikoloji mezunlarını daha yetkin görelim ki onların da pek çoğunun danışmanlık konusunda yeterlilikleri yok, zira evlilik problemi olan insanları psikolojik problemli görüp tedavi işine girişince psikolojik tedavilerde çok uzun süreçlerde devam ettiğinden birkaç seans sonra çiftler psikologa gitmeyi bırakıyorlar.

Diğer alanlara gelince mesela bir hemşire, sosyolog ya da sosyal hizmetler mezunu parasını verip dört yüz elli saatlik bir eğitim aldıktan sonra aile danışmanı olabiliyor. Bu eğitimin üzerine yaş, tecrübe, bu alanda çalışmış olmak gibi başka bir şart aranmıyor. Yirmi iki yaşında genç bir hemşire aile danışmanı olabiliyor,  boşanma safhasındaki çiftlerin evliliğini kurtarması için yardımcı olabileceği var sayılıyor.

Geçen yıl Aile Bakanlığı kendi bünyesine bu şartlara haiz  7 bin aile danışmanı almak için ilan vermiş, alınmıştır herhalde. Bir de bakanlığın diplomasını tanıdığı dışarıda serbest çalışan danışmanlar var fakat boşanmaların azalması noktasında sonuç pek iç açıcı değil.

Aile Bakanımız birkaç gün önce yaptığı açıklamada “Boşanma sürecinde danışmanlığımıza başvuran 7 bin 500 çiftimizden yaklaşık yüzde 38’i evliliğini devam ettirme kararını aldı.” demiş.

Yüzde 38 düşük bir rakam ayrıca bu devam kararı alan çiftler kaç ay devam edebildiler o da ayrı bir konu zira bu takibin yapıldığını zannetmiyorum.

Özetle aile danışmanlarının pek çoğunun evliği kurtarmada faydası olmuyor zira danışmanların aldığı eğitimde kadın-erkek yaratılış farklılıklarını yok sayılıyor. Kadın-erkek birbirinin aynıymış gibi gören bir kişi ne eğitimi alırsa alsın çiftlere gerçek bir faydası olmaz ancak biraz evliliklerini oyalar fakat sonuç yine ayrılığa ya da o evliliği mutsuzluğa rağmen yürütmeye gider. Oysa aile danışmanları çiftlere problemlerini gösterip çözüm konusunda onları yönlendirmeli. Bu olmadığında diplomanın ne olduğu çok da önemli değil.

Danışmanların pek çoğunun da feminist olduğu gerçeğini de göz önüne alırsak aile danışmanlardan medet ummak pek gerçekçi olmaz.

Ayrıca evlilik danışmanına erkekler genellikle gitmek istemezler. Bu da dikkate alınması gereken bir konu. Kadınlar bu durumu kocalarının evlilik hayatını önemsemediğine ya da onu sevmediğini yoruyorlar. Oysa başka sebepler vardır. Konuyu azıcık irdeleyelim. Muhtemel sebepleri sıralarsak,

1-Erkekler yardım talep etmeyi sevmezler, kendi işlerini kendileri halledebileceklerine inanırlar. Yol sormaktan hoşlanmadıkları gibi evlilik problemleri için gidip yardım almak da erkeklere pek hoş gelmez. Kendi problemlerini halledemeyip başka birine ihtiyaç duyma fikri bile pek çok erkeği rahatsız eder. Erkekler genellikle eşlerinin zoru ile ya da boşanma safhasında danışmana giderler.

2-Erkekler kadınlar gibi dert anlatmayı  sevmezler. Hele aynı konuyu defalarca konuşmaktan hiç hoşlanmazlar fakat kadınlar aynı konuyu dönüp dönüp konuşabilirler. Kendi aralarında elli kez konuşup çözemedikleri konuyu gidip danışmana anlatmak da erkeklere mantıksız ve gereksiz gelir.

3-Erkekler daha çok sol beyni kullandıkları için mantık ve analiz yetenekleri kadınlardan daha iyidir. Çoğu erkek evliliklerindeki problemleri ve çözüm yollarını görür ve bunları da karısına söylemiştir fakat kendinden ya da eşinden kaynaklanan çeşitli sebeplerden çözememişlerdir ve erkekler danışmana gidilse de bu problemi çözülebileceğine dair umudu yoktur, bu yüzden gitmek istemezler.

4- Kadınlar danışmanlarda genellikle haklı çıkmayı başarırlar. Kadınların  erkeklere göre iletişim noktasında daha iyi oldukları için bir danışmana gidildiğinde kadınlar yaşananları kendi tarafından anlatarak kendini masum ve haklı göstermeyi başarırlar. “Şöyle oldu sonra böyle oldu, öyle olduğu için ben öyle davrandım, öyle olmasaydı ben öyle yapmazdım o da böyle yapmasaydı ben de onu söylemezdim…”

Ya da uzun uzun detaylara girerler: “O sabah kalktım, keyfim yerindeydi çayı ocağa koydum o arada arkadaşım aradı onunla konuştuk sonda eşime dedim ki…” konuyla alakasız kendileri için önemli fakat danışman için önemsiz pek çok detay anlatırlar. Danışmanın da kafasını karıştırmayı başarırlar. Danışman kadının sabah arayan arkadaşı ile olayın bağlantısını bulmaya çalışırken konunun esas noktasını kaçırır oysa arayan arkadaşın konuyla hiç alakası yoktur.

5-Evlilik problemlerinin çoğu ıvır zıvır şeylerdendir. Kadınların çoğu bunları danışmana anlatmaktan rahatsız olmazlar fakat erkekler aralarında yaşanmış bitmiş basit konuları gidip başka birine detaylıca anlatmayı ayıp görürler.

Bir erkek, evlilik danışmanının karşısına oturup “Annem karıma şunun demiş kız kardeşim de bunu demiş onun annesi de şunu demiş kız kardeşi de bunu demiş, karım kuru fasulye sevmez anneme gittiğimizde annem kuru fasulye pişirmiş karım bunun kasti olduğunu düşündü sonra o akşam orada aç kaldı, kalkıp kahvaltılık bir şeyler de yemedi, üç ay sonra annem bize geldiğinde karım da annemin sevmediği yemeği yaptığında olay oldu,  bunun üstüne şöyle bir kavga oldu…” gibi şeyler anlatmak istemez. Zira kendi bile böyle basit meselelerin olay olmasını anlamamışken danışmanın anlamasını da beklemez.

Erkeklerin çoğu danışmana “anlaşamıyoruz, bana saygısızlık ediyor, ailemi istemiyor,…” gibi detaya girmeden daha genel ifadelerle durumu özetler. Tencerenin, tavanın, halının kilimin yemeğin üzerine kopan kavgaları anlatmak erkekleri gerçekten utandırır. Kadın anlatır anlatır haklı çıkar. Burada danışmanın yetkinliği çok önemlidir, laf kalabalığı için de esas olayı görebilmelidir.

6-Aile ilişkileri ve cinsel hayat evliliklerde en problemli konulardan biridir. Danışmanların pek çoğunun bu konuda çiftlere faydalı önerileri yoktur. Aile konusunda ” onlarla görüşmeyiverin” derler, cinsellikle ilgili de ya sormazlar ya da “konuyu araştırın probleminizi çözün” gibi baştan savma şeyler söylerler, kendiler bilgilendirme yoluna pek gitmezler.

7- Bazı kadınların danışmana gitme sebebi gerçekten problemi çözmek değildir. Kendinin haklı kocasının suçlu olduğunu bir uzmana teyit ettirmek içindir, erkek de suçlu çıkarılacağını bilir gitmek istemez. Bir de erkek evlilikte kendi kusurunun çok olduğunu bilirse danışmana gitmek istemez ve gitmez. Burada esas hatalı olan erkek mi yoksa erkek kusuru az iken suçlu çıkma korkusu ile mi danışmana gitmek istemiyor iyi tahlil edilmeli.

8-Müslüman bir ülkede maalesef ki psikologların ve evlilik danışmanların çoğunun evlilik ve boşanma ile ilgili dini hükümlerden haberi yok. Danışmaya gelen dindar çiftler için bu ciddi bir problemdir. Hem evlilik ilişkisi için de dini hükümler önemlidir hem boşanma durumunda.  Mesela adam kadını tekrar dönülmeyecek şekilde boşamış fakat danışman dini hükümleri bilmediği için boşanmayın diyebiliyor (başörtülü bir danışman söylüyor bunu)  ya da erkek kadını boşadığı halde danışman kadına “boşanma bekle zaman geçince belki döner” diyebiliyor ve boşanma davası resmi olarak bitmediği için erkek senelerce boşanmış olduğu halde boşanamıyor yeni bir evlilik yapamıyor… Hele boşandırmayan danışmanlar daha makbul görülürse, boşanmayan çiftler evliliği mutlu devam edenler mi yoksa sürünenler mi belli olmayacak.

Velhasıl Aile Bakanlığı’nın konu üzerinde çok araştırma yapıp doğru kararlar lazım. Yoksa evliliğini kurtarmak için danışmana gidenler boşanma kararı ile çıkarlar. Zira işinin ehli olmayan bir danışman karı-kocanın evlilikle ilgili bütün ümitlerini bitirip onları ayrılmaya yönlendirebilir. Aile toplum için hayati bir kurum, bakanlık için çok hassas ve önemli bir konu, danışmanlar için de yetkin değilse veballi bir iş.

Not: Evlilik danışmanlığı yapıp yapmadığım ile ilgili çok soru geliyor, danışmanlık yapmıyorum. Bu vesile ile tekrar duyurmuş olayım.

Sema Maraşlı

Kaynak: cocukaile.net

www.NurNet.Org

Boşanma (1) Sonrası

Boşanma (1) Sonrası

Boşanma konusunda daha önce birkaç yazı yazmıştım. Uzun zamandan beri okuyucularımdan detaylı bir yazı beklentisi vardı. İnşallah şimdi konunun son bölümünden başlayarak geriye doğru yazma niyetiyle boşanma sonrası ile başlıyorum.

Boşanma sonrası çiftler genellikle üç çeşit davranış sergiliyor.

Bincisi: Düşmanlık etmek

Düşmanlığın oluşmasında boşanma sebebi önemli oluyor çoğunlukla.

Özellikle bir taraf diğer tarafa diş geçiremediği için ayrılmışlarsa, diş geçiremeyen tarafın öfkesi kolay kolay geçmez. Gece uykularında bile eski eşi çiğner.

“Neden benim isteklerimi kabul etmedi, bencil, oysa sadece her dediğimi yapacaktı neden yapmadı?…”

Bu arada kişi “Çok şey mi istedim, benim hatalarım da yok muydu?” diye kendini sorgulamıyor, sadece eski eşin hatalarını görüyorsa gelsin beddualar, gitsin kötü sözler…

Karşı tarafın canını daha fazla nasıl yakabilirim uğraşları…

Bir taraf kendi hatasını görmeyip karşı tarafı suçlayınca, karşı taraf da “kıymetim bilinmedi” diye kızgınlık duymaya başlıyor. Tuzağa düşmemek lazım.

Öfke her durumda şeytandandır. Ve öfkenin arka planında kibir vardır, “Bana bunu nasıl yapar?”

Evlilik de boşanma da hayat imtihanının bir parçası. Alınacak dersler vardır. Dersleri alıp yola devam etmek lazım. Durur ve takılırsak, takıldığımız şey bizi geriye çekmeye başlar. Oysa bizim kamil mümin olmak için her gün manevi olarak ilerlememiz lazım.

Çiftler arasında düşmanlık ortaya çıkması ayrılık sürecini daha da kötü bir hale getiriyor.  Bitmeyen boşanma davaları, nafaka, tazminat…

Ve işin en kötüsü ayrılan çiftlerin çocukları varsa onlar anne-baba düşman safları arasında çapraz ateş arasında kalıyorlar. En çok onlar yaralanıyor.

Maalesef ki kendi kinini çocuğun üzerinden eski eşine yansıtan vicdanı kıt insanlar da çok oluyor.

Çocuğunu diğer tarafa düşman etmek için eski eş aleyhine konuşan, çocuğunu kinle dolduran kişiler bilsinler ki çocuklarına çok büyük düşmanlık etmekteler ve o kin, bir gün dönüp dolaşıp kendilerine de döner.

Anne-babanın ayrılığı zaten çocuklar için zor bir süreç, bir de onlar birbirine düşman olurlarsa çocuklar bu süreci zarar görmeden zor atlatırlar.

Aklı başında vicdanı olan hiç kimse çocuğunu taraf olmak zorunda bırakmaz.

Hele çocuğun yanında kaldığı taraf, diğer ebeveyne onu göstermemek için uğraşıyor, sırf eski eşi üzmek için çocuğu ondan kaçırıyor, onun çocuğunu görmesi için haciz gibi yollara baş vurmasına sebep oluyorsa, o kişinin kendi insanlığını bir sorgulaması lazım. Müslümanlığa demiyorum ona zaten sığmaz.

Peygamber efendimiz “Kini olanın dini yoktur.” buyurmuş. İnsanın gözünü kin bürüdüğünde, kini insanın dini oluyor. Allah korusun.

Bir insana kin tutmak kendin zehir için onun ölmesini beklemek gibidir.” Sözü de kinin insana maddi manevi ne kadar zarar verdiğini iyi anlatan sözlerden biri.

İkincisi:Dostluk-Vâri Yaklaşım

Modern olmaya çalışan çiftlerin kendilerini kandırdıkları bir yaklaşım. Özellikle çocuğu olan boşanmış ünlülerin bazılarının yaşantıları ile medyada örnek olmasından kaynaklanan ve yayılan bir davranış modeli oldu.

Çocukların hatırı için boşanma sonrası dost olmak, arkadaş kalmak için eski eşlerin sık sık buluşması, hatta hep birlikte tatile çıkılması…

İlk anda kulağa hoş geliyor, doğru bir davranışmış gibi algılanabiliyor fakat bu da çocuklar için düşmanlık kadar zararlı bir davranış modeli.

Zira bu davranışın çocukları nasıl etkilediği hiç göz önüne alınmıyor. Eğer iki taraftan biri tekrar evlenmeyi kesinlikle istemiyorsa bunu çocuklarına uygun dille izah edip, eski eşiyle de gereksiz görüşmeleri yapmamalı.Bu durum birkaç açıdan tehlikeli.

1-Dinimize göre eski eşler birbirleri için yabancı hükmündedir.  Yabancı biriyle buluşup görüşmenin hükmü neyse eski eşlerin görüşmesi de aynıdır. Tesettürlü bir hanımın eski eşinin yanında tesettürüne dikkat etmesi gerekir. Eski eşlerin baş başa kalmamaya da özen göstermesi lazım.

2- Ayrılmış olan anne ve babasının birbiriyle arkadaş olması durumunda çocuğun umudu sürekli tazelenir ve yıkılır. Anne-baba her ne kadar “Biz ayrıldık, artık bir araya gelemeyiz, sizin için bir aradayız.” deseler de onların iyi anlaştığını gören çocuklar “Bizimkiler bayağı iyi anlaşıyor, herhalde yeniden evlenecekler, yine hep birlikte yaşayacağız.” umudunu beslerler. Zira çocuklar duyduklarından çok gördüklerine inanırlar. Bu umut onların sürekli hayal kırıklığına uğramalarına sebep olur. Ümit ve yıkım onların hayata karşı güvenlerini de kırar.

Hele bu süreçte taraflardan biri ayrıldığına içten içe pişmansa eski eşle yeniden evlenmek için çocukları kullanabilir. Hatta eski eşin yakınlarını bile kullananlar oluyor.

Çocuklarını kullananlar onlara “Belli olmaz belki yeniden bir araya geliriz.” diye umut verir oysa diğer eşin zerre miktar onunla yeniden evliliğe niyeti yoktur.

Mesela erkek, ayrıldığı karısıyla yeniden barışmak istiyorsa çocuklara “Annenize benim sevdiğim yemeği yaptırın, sonra da ne olur babam da gelsin, diye yalvarın, beni de çağırın.” diye hilelerle çocukları kullanır.

Ya da kadın “Babanızı çağırın, bizi alışverişe götürsün; ama sakın benim çağırdığımı söylemeyin.” diyerek birlikte dışarı çıkmak, gezmek, yeniden eski kocayla arayı yapmak için çocuklarını kullanır.

Bu arada erkek, evlilik niyetiyle başka bir hanımla görüşüyorsa onların arasını bozmak için eski kocayla bir araya gelmeye özellikle çaba gösterilir. Çocuklar da anne-babanın arasını yapmak için bir heves uğraşırlar.

Oysa diğer tarafın böyle bir isteği olmadığında çocukların hevesleri kursağında kalır. Ayrıca umut besleyen taraf, attığı adımlara karşılık bulamayınca, o kadar uğraştım geri dönmedi diye eski eşe daha çok kinlenir.

Kısacası “Ayıdan post, eski karı-kocadan dost olmaz.” Olsa olsa dostvâri sahte bir ilişki olur. Bunun da çocuklara da kendilere de bir faydası olmaz.

3-Eski karı-kocanın dostluğu dedikodulara sebep olur: Dışarıdan bakan birileri ayrılmış çiftlerin beraber yemek yediğini, alışveriş ettiğini görünce barışmışlar haberi yayılır.

4-Taraflardan birinin evleneceği ya da evlendiği kişiyi bu durum rahatsız eder. Eşinin ya da eş adayının sürekli eski eşle görüşmesi yeni eşi huzursuz eder. Eşinin önceki evliliğinden çocukları ile görüşmesine kimse bir şey diyemez fakat eşinin eski eşi tarafından çocuklar bahanesi ile kullanılması rahatsız edicidir. Bu da gereksiz yere tatsızlıklara sebep olabilir.

5-Taraflardan birinin evlenme durumunda çocuklar yeni gelen kişiye düşmanlık besleyebilir. Sanki anne-babasını ayıran kişiymiş gibi algılayıp ondan nefret edebilirler. Çünkü çocuk anne-babasının aralarını iyi görürken, ortaya çıkan yeni eş, sanki yuvanın yıkılmasına sebep olmuş durumda kalır.

Boşanma sonrası çocuk anne-babası arasında bir mesafe olduğunu, artık eskisi gibi olmadıklarını görürse boşanmayı algılaması ve anne ya da babanın yeni eşini kabul etmesi kolay olur.

Üçüncü yol: Zaruret kadar görüşmek

Eski eşler, kin tutmadan, düşmanlık etmeden, birbirlerinin aleyhinde konuşmadan çocuklar için sadece gerekli olduğu kadar görüşür. Çocukların mezuniyeti, nişanı, düğünü, ameliyatı gibi ikisinin de bulunması gereken acil durumlar dışında karşılıklı görüşmek gereksizdir.

Bunlar dışında çocuklar ile ilgili mevzular telefonda konuşulabilir. Karşılıklı görüşmeler sadece çocuklar için değil ikisi içinde yıpratıcıdır.

İyi kötü yaşanmışlıklar birbirlerini görünce hatırlanabilir ve bu da tehlikeli yakınlaşmalara ya da durup dururken tatsızlıklara sebebiyet verebilir.

Her durumda zaruret dışında görüşmek gereksizdir.

Not:Eski eşe kin tutanlar için bir yazım:   http://www.cocukaile.net/ask-acisina-care-ve-baska-temizliklere/

Sema Maraşlı 

Kaynak: cocukaile.net

www.NurNet.Org

 

Boşanma (2) Sonrası Çocuklar

Boşanma (2) Sonrası Çocuklar

Boşanma sonrası çocuklar konusunu birkaç yazıda ele almak istiyorum.

Öncelikle tek ebeveyn ile büyüyen, diğer ebeveyni görmeyen ya da yetersiz gören çocukların durumları ile başlayalım.

Çocuğun hem anneye hem babaya ihtiyacı vardır. Karı kocanın ayrılmış olmaları çocukların bu ihtiyacı azaltmaz. Ebeveynler görevlerine devam etmeli. Birbirlerinden boşanabilirle fakat çocuklarından boşanamazlar.

Bu konuda yapılan hatalı tutum: Çocuğa hem anne hem baba olmaya çalışmak. Böyle bir şey mümkün değildir, ikisi bir arada olamazsınız ve ikisini de eksik ya da hatalı yaparsınız. Bu yüzden kendi cinsiyetinize uyan rolü iyi yapın, anneyseniz annelik edin, babaysanız babalık. Diğer tarafın rolü için eski eşinizin çocuğun hayatında olmasını destekleyin.

Ülkemizde boşanma sonrası çocuklar genellikle annelerde kalıyor. Kadınlar iki rolü bir üstlenince anneliklerini de doğru düzgün yapamıyorlar. Bazen baba yeterince arayıp sormadığı, ilgilenmediği için anne buna mecbur kalıyor, bazen de kadın eski eşine olan kinini çocuğu üzerinden devam ettirdiği için çocuğun babası ile görüşmesine engeller çıkarıyor ya da çocuğun zihnini babası ile ilgili olumsuz şeylerle doldurduğu için çocuk kendi görmek istemiyor. Çocuğun bir tarafını yıkmak ona yapılacak en büyük kötülüktür. Bu konu ile ilgili daha önce yazdığım için burada kısa geçeceğim.

Babanın yeterince aramaması durumunda annenin çocukların babası hakkında olumsuz konuşmaması önemli. “İşte aramıyor sormuyor, size değer vermiyor, kendi canı istediği zaman arıyor…” gibi. Bunun yerine “Babanız sizi çok seviyor fakat demek ki işleri yoğun belki bilmediğimiz sıkıntıları vardır da arayamıyordur …” gibi çocuğu teselli edici konuşmak lazım.

Bunun yanında baba aramayı ihmal etse de çocuklara aratmak, bir araya gelmelerine vesile olmak lazım. Bütün bunlara rağmen baba çocuğu aramıyorsa o zaman babanın eksikliğini biraz da olsa kapatabilecek yollara bakmak lazım.

Özellikle erkek çocuğu anne ile büyüyorsa ve anne yeniden evlenmemişse erkek modeli eksikliğinden dolayı babayı görmemesi sıkıntılı bir durum. Hele bir de anne oğlunu hayatının merkezine almış, hayallerini, umutlarını, eşiyle yaşayamadığı duygularını oğlunun üzerine yüklemişse daha da sıkıntılı bir durum ortaya çıkıyor. Burada kadının bilinçli olması ve çocuğuna sadece annelik etmesi önemli.

Kız çocuğu için de baba önemlidir fakat arada bir görmesi, az da olsa iyi vakit geçirmesi ona yetebilir fakat o da babayı hiç görmüyorsa ve o boşluğu dolduracak bir yakını yoksa kız çocuklar için de baba eksikliği çocuğun hayatında olumsuz etkilere sebep olabilir. Bir de annesi, baba ve erkekler aleyhinde konuşuyorsa olumsuz düşüncelerini çocuğuna aktarıyorsa o zaman çocuğun bu durumdan kötü etkilenmemesi pek mümkün değil.

Erkek çocuğunun babayla zaman geçirmesi gerekli, zira cinsiyet davranışları bakımından model alması için.

Bütün uğraşlara rağmen baba çocuğu ile ilgilenmiyorsa ya da vefat etmişse babanın eksikliğini dayı, amca, dede gibi akraba yakınları doldurursa iyi olur. Bunların yanında babasız büyüyen, babayı göremeyen erkek çocuğunun anneyi rol model almaması için erkeklerle zaman geçirmesi için gayret sarf edilmeli.

Mesela ilköğretimde erkek öğretmen tercih edilebilir.

Yaşına uygun bir spora verilebilir.  Yakın dövüş sanatları, güreş, okçuluk, tenis, basket…

Avrupa da “hafta sonu babaları” diye bir çalışma var, anneyle büyüyen çocuklar için. Babasız büyüyen çocuklara gönüllü babalık etmek isteyen erkekler, bununla ilgili kuruma kayıt yaptırıyorlar. İsteyen anneler bu kişilerden biri ile anlaşarak hafta sonları çocuğunu o kişiye teslim ediyor. Bazı ülkelerde de hafta sonu ücretle kiralık baba tutabiliyorsunuz.

Bu çözüm bizim adetlerimize geleneklerimize pek uygun bir çözüm değil. Fakat bizde de bize uygun çözümler üretilmeli. Mesela Diyanet İşleri böyle bir çalışma yapabilir. Camilerde hocalar mahallede babasız büyüyen çocuklarla ilgilenebilirler.

Anne eksikliğini babaanne, hala, teyze gibi yakınlarla ya da bakıcı abla ile ya da babanın yeni eşi ile doldurulması daha kolay iken baba eksikliği daha zor kapanıyor.

Toplumumuzda babası ölmüş çocuklarla daha çok ilgilenilirken, boşanmış fakat babasını görmeyen çocuklarla ilgili bir hassasiyet yok. Nasılsa babası var diye düşünülüyor fakat baba hiç arayıp sormuyorsa bu durum babası ölmüş bir çocuktan daha fazla olumsuz etkiler çocuğu. Baba ölmüşse umut da kızgınlıkta yoktur; fakat baba var olduğu halde ilgilenmiyorsa çocukta güven duygusu zedelenir, babaya kızgınlık besler bu da onu psikolojisini olumsuz etkiler.

Sema Maraşlı 

Kaynak: cocukaile.net

www.NurNet.Org

Boşanma (3) Sonrası Çocuklar

Boşanma (3) Sonrası Çocuklar

Boşanma sonrası bazı anne-babalar çocukları için çok tedirgin oluyorlar. Boşanmanın çocuklarının hayatında bir yıkım olmasından ve bu durum yüzünden çocuklarının psikolojisinin bozulmasından korkan anne-babalar için birkaç tavsiye.

Öncelikle boşanmayı çocuğunuzun kabullenmesi için sizin kabullenmiş olmanız gerekir. Pek çok boşanan kişide durumu kabullenmeme olabiliyor. Boşandıklarını söylemekten kaçınıyorlar. Özellikle kadınlar boşandıklarını söylemeye daha fazla çekiniyorlar. Bunun sebeplerini daha sonra yazmayı düşünüyorum.

Fakat şu bir gerçek ki siz boşanmış olmaktan dolayı utanır, çekinirseniz çocuklar da boşanmayı utanılacak bir durum olarak algılar ve başkalarına söylemeye çekinirler. Ve söylemek zorunda kalmanın kaygısını yaşarlar. Arkadaşları anne-babalarından bahsederken onlar sessiz kalırlar. Yeni arkadaş edinmeye çekinebilirler. Bu yüzdende boşandıkları için anne-babaya öfke duyabilirler. Bu öfkede aile ile çatışmaya dönüşebilir.

Yeri geldiğinde siz rahatlıkla boşandığınızı söylüyorsanız onlar da rahatlıkla söyleyebilirler. Boşanma konusunda siz alınganlık etmiyorsanız onlarda etmezler.

İkincisi; eski eşlerin birbirine düşmanlık etmesi: Anne ve baba birbirlerinin  arkasından konuşurlar ve çocukları üzerinden kendi öfkelerini dindirmeye çalışırlarsa bu durum çocuğun psikolojisini çok olumsuz etkiler. Çocuğun anne ve babasını sevmeye ve onların sevgisine ihtiyacı vardır. Onların birbirini kötülemesi yaşadıklarını çocuğa anlatmaları, öfkelerini çocuğa yüklemelerine sebep olur. Öfkenin yükü de çocuğa ağır gelir.

Eski eşlerin birbirini kötülemelerinin altındaki bir sebep de “bu yuva yıkıldı fakat benim suçum değildi, diğerinin suçuydu” diye çocuğu masum olduğuna inandırıp kendi yanına almak ya da onun sevgisini kaybetmemek düşüncesi olabilir fakat niyet ne olursa olsun bu davranış yanlış,

Karşı taraf sürekli sizi kötülüyorsa bile siz yapmayın, sadece çocuğa “Biz anlaşamadık, benim de hatalarım oldu, kabul etmek istemese de onun da hataları var. Fakat ben bu konularda konuşup senin canını sıkmak istemiyorum. Bunlar artık geçmişte kaldı, konuşmanın bir faydası yok.” deyip konuyu kapatın. Sadece çocuk özel bir olayla ilgili bir soru sorarsa yine karşı tarafı kötülemeden “O çok yanlış anlamış o olay söyle olmuştu…” deyip durumu anlatabilirsiniz.

Fakat senin annen ya da baban “şöyle yalancı, şöyle kötü, şöyle ahlaksız…” demenin olayı anlatmaya faydası olmaz sadece çocuğu fazlasıyla üzmüş olursunuz. Sevdiğiniz biri hakkında kötü konuşulması çok inciticidir. Hele bu kişi anne ya da baba ise çok daha can acıtır.

Sadece siz değil, sizin anne-baba ve yakınlarınızın da eski eşiniz hakkında kötü konuşmasına izin vermeyin, çocuğun yanında hele hiç konuşulmamalı. Zaten dinimizin de hoş görmediği, yasakladığı davranışlar bunlar. Hem kin tutmak kötü hem aleyhinde konuşmak kötü.

Üçüncüsü; çocuk sizde kalıyorsa bunu çocuğun başına kakmayın: “Seni ben aldım da, senin için şu fedakarlıkları yapıyorum da, sen üzülme diye bir daha evlenmedim de, bu sıkıntıları senin için çekiyorum da, onunla kalsaydın şöyle perişan olurdun da benim kıymetimi bil…”

Bu tarz sözler çocuk için büyük bir minnet yüküdür. Çocuğa kendini suçlu hissettirir. Ve ilginçtir ki kişi kendini suçlu hissettiğinde ona bunu hissettirene kızgınlık duyar.  Sizinle çatışmaya girebilir.

Yaptığınızı Allah rızası için yapın, çocuktan karşılık beklemeyin. O normal anne-baba saygısını göstersin yeter. Saygı sağlamanın yolu da yaptıklarınızı başa kakmak değildir.

Dördüncüsü; çocuk diğer tarafta kalıyorsa kendinizi iyi göstermek için onun kurduğu bir disiplin varsa onu bozmayın. Çocuğun canı sıkıldıkça oradan kaçıp kaçıp size gelmesine müsaade etmeyin. Özlediği için istediği zaman gelebilmeli fakat diğer ebeveyni onun iyiliği için ev, okul ya da sosyal hayatı ile ilgili bazı yasaklar koymuşsa ondan kaçıp onu cezalandırmak için sizi kullanmamalı. Çocuğu az gördüğünüz için onu şımartacak şeyler yapmayın.

Beşincisi; çocuğun boşanmayı kullanmasına izin vermeyin: Çocuğun mutsuzluğunu, ders notlarını, hatalı davranışlarını boşanmanıza bağlamasına müsaade etmeyin. Siz diğer ebeveyni kötülemeden elinizden gelen gayreti göstermişseniz, çocuğu bir düşmanlığın içinde bırakmamışsanız boşandığınız için suçluluk duymanıza gerek yok.

Çocuğun normalde yapmasına izin vermeyeceğiniz şeyleri suçluluk duygusuyla yapmasına müsaade etmeyin. Almak istemediğiniz bir şeyi almayın. Çocuklar anne-babanın zaaflarını çok iyi fark ederler ve bunu kullanırlar. Bu konuda hassasiyetinizi anlarlarsa kullanabilirler.

Mesela sizinle kalıyorlarsa her hafta sonu onu nereye götüreceğinizin derdini çekmeyin. Çocuğu sürekli yemeğe götüreyim, sinemaya götüreyim aman evde sıkılmasın üzülmesin derdine düşmeyin. Anne-babanın işi çocuğu mutlu etmek değil, onları dünya ve ahret hayatına hazırlamaya gayret etmek.

Boşandığınız için çocuğun psikolojisinin bozulacağı ya da iyi yetişemeyeceği düşüncesine kapılmayın. Anne-baba ile beraber yetişen çocukların hali de ortada. Bu devirde çocuk yetiştirmek zor, tehlikeler fazla. Konuyu boşanmaya bağlamadan neler yapabileceğinizi düşünün. Fazlaca kaygı ve korku çekerseniz bu çocuğa da sirayet eder, bu da onu yanlış yöne sevk edebilir.

Siz elinizden gelen gayreti gösterin ve dua edin. Allah’a emanet edin. Çocuk yanı başında dünya iş çevirip, aynı evin içinde hiç haberi olmayan anne-babalar var. Bunlar okumuş bilmiş kişiler. Bazen en güvendiği yerden darbe alır insan, zira Rabbine değil kendine güvenmiştir.

Sonuçta imtihan dünyası. Çocuğunuzla bunu ara ara konuşun. Herkesin çeşit çeşit imtihanı var. Boşanmak sizin için de çocuğunuz için de bir imtihandır. Bu imtihanı kaygılarla, korkularla, söylenerek, şikayet ederek, yapamadıklarımız için bahane ederek değil, ancak Rabbimize dayanak kârlı bir şekilde atlatabiliriz.

Doğru davranıldığında zorluklar nimete dönüşebilir. Önemli olan yaşadığınız zorlukların sizi yere vuracak bir travma değil, tam aksi sizi olgunlaştıracak, yükseltecek bir basamak olduğuna inanmak. Çocuğunuza da bunu doğru aktarabilirseniz o da boşanmanızı en hafif şekilde atlatacaktır.

Sema Maraşlı 

Kaynak: cocukaile.net

www.NurNet.Org