Etiket arşivi: faris kaya

Vefatının 52. yıldönümünde ”Bediüzzaman Konferansı” – İstanbul

Vefatının üzerinden 52 yıl geçmesine rağmen hala tam olarak ifade edilememiş, hala gayesinin tersiyle itham edilen ve ne yazık ki muhafazakar kesim tarafından dahi hala tam olarak tanınamamış bu büyük zatı anla(t)mak, farklı yönleriyle ele almak lüzumunu gördük. Aynı zamanda bir ”Boğaziçili Öğrenci Projesi” olarak da diğer konferanslardan farklı olduğunu belirtmek isterim.. bu bir öğrenci etkinliğidir… Bir konuşmasında büyük mütefekkir Cemil Meriç, Said Nursî`yi çok geç tanıdığını hayıflanarak söylüyor ve ekliyor; “Şayet kendisini önceden tanıyıp eserlerini tetkik etme imkânını bulsaydım, hayatımın akışı, yaşayış tarzım bambaşka olurdu” diyor ve aynen şunları ekliyordu: “Üstad Bediüzzaman`ın eserlerini şayet ilk gençlik yıllarımda tanımış, okumuş olsaydım, büyük ihtimalle gözlerimi bu kadar erken yaşlarda kaybetmezdim… Önce Batı`ya yönelerek peşine düştüğüm hakikati, yine Doğu`da buldum. Doğu`da ise, en parlak yıldız olarak Said Nursî`yi tanıdım… Tanzimat`tan bu yana, İslâm tefekkürünü temsil makamında, bir tek onu tanıdım. Başka hiçbir şahsiyet, bu makamı dolduramıyor, hakkını veremiyor.” bu genç yaşımızda sizi Cemil Meriç’e kulak vermeğe davet ediyoruz..

Bu acizane, fakirane ama samimane ve halisane yapılan programda görüşmak dileği ile..
katılımcılar;

Mehmet Fırıncı (Bediüzzman’în Talebesi)
Ümit Şimşek (Araştırmacı- Yazar)
Cihat Cemal (Hamidiye EKV Başkanı)
Prof.Dr. Faris Kaya (İİKV Başkanı)

Mekan: Nafibaba Camii Konferans Salonu (Boğaziçi Üniversitesi Karşısı)

Saat: 27 Mart 2012 Salı – 17:15 – 20:15

Irak’tan Selam Var…

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın her hafta mutat olarak düzenlediği Perşembe Sohbeti, İstanbul’un maddi ve kesafetli havasının verdiği tesirle gabileşen ruhlara Kuranın manevi tefsiri Risale-i Nurdan ab-ı hayat sunmaya devam ediyor.

Geçen haftaki 29.01.2011 Perşembe Sohbetinde Risale-i Nur hizmetini daha yakın tanımak için Vakfımızı ziyaret eden ve sayıları on beşi bulan bulan Kuzey Irak’tan misafirlerimiz vardı. Misafirlerimiz bir hafta boyunca Risale eğitimi aldılar ve bu arada Orijinal Risalelerin bulunduğu sergi salonumuzu gezme imkanına sahip oldular. İhsan Kasım Salihi Ağabey ile her gün düzenli ders yapan Iraklılar fırsat buldukça da İstanbul’un tarihi yerlerini gezdiler.

Akşam yemeği 19.00 ile başlayan program Prof. Dr. Faris Kaya’nın yaptığı Risale-i Nur dersiyle devam etti. Dersten sonra misafirlerimiz Risale-i Nur Üstad ve hizmet hakkındaki intibalarını dile getirdiler. Gerek Risale-i Nurun ilmi derinliği ve kapsamlı tefekkür boyutu gerekse de hizmetteki uhuvvet ve muhabbet onları mest etmişti ki İsmail aldı bir Irak’lı aldığı feyiz ile hizmet ile alakalı yazdığı şiiri duygu yüklü ve coşkulu bir şekilde dile getirdi. Hislerin coştuğu bu dakikalarda Iraklı misafirlerimiz bizler için seçtikleri Arapça ve Kürtçe ilahileri okudular. Memnuniyetleri gözlerindeki parıltılardan okunan misafirlerimiz vakfımıza Mehmet Fırıncı Ağabey adına Ali Katıöz’e çiçek takdim ettiler. Son dakikasına kadar pür dikkat takip edilen program küçük kardeşimizin muhteşem sesinden dinlenilen Kuran tilaveti ile son buldu.

Kaynak: iikv

Hindistan’da Bediüzzaman Rüzgarı Esti 2. Bölüm, New Delhi

Hindistan konferanslar zinciri kapsamında gerçekleşen konferansların ikinci ayağı New Delhi’de devam etti. JNU ve İİKV işbirliği ile 1-2 Şubat 2010 tarihlerinde yapılan Nursi konferansının ilk günü yoğun katılım ile gerçekleştirildi. Konusu “Çok Kültürlü bir Dünyada, İmanlı, Anlamlı ve Barış İçinde Yaşama Pratiği; Risale-i Nur Yaklaşımı” olan konferansa 300 e yakın yüksek lisans, doktora öğrencisinin yanı sıra çeşitli ülkelerden ve çoğunlukla Hindistan’dan olmak üzere akademisyenler katıldı. 43 ilim adamının tebliği sunduğu bu iki günlük konferans Hindistan’ın önemli üniversitelerinden birisi olan ve sadece yüksek lisans ve doktora eğitimi veren Jawahurul Nehri Üniversitesi’nde ve bu ülkede ilk defa gerçekleştirilmesi yönünden önem taşımaktadır.(Bütün tebliğ başlıklarını görmek için tıklayınız)

Açılış konuşması, JNU Üniversitesinden, Arap ve Afrika Çalışmaları dekanı Prof. Dr. M.A. Islahi tarafından yapıldı. Islahi konuşmasında “100 yıl önce fikirleriyle dünyaya gelen bu zatı yeni tanımanın sevinci içerisindeyiz. Ona Bediüzzaman ismi verilmesi boşuna değildi, çünkü kendisi bu ismi hak etti ve çok sıkıntılar çekti. O İslam’ın bir şiddet dini olmadığını öğretti ve O her zaman İslam’ın şiddet karşıtı olduğunu söyledi” dedi.

Sempozyum koordinatörü Dr. Mujeebur Rahman sempozyum ön bilgilendirme konuşması yaptı. Sempozyumun nasıl başladığı konusunda bilgi vererek Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkında temel açıklamalar yaptı. Konuşmasında “Nursi Hindistan’da tanınmamaktadır ve onun Kuran tefsirindeki dinamik yaklaşımından maalesef Hindistan’ın haberi yok.  Nursi’den öğreneceğimiz çok şey var, gençlik, yaşlılık ve bir çok konuda ondan öğreneceklerimiz var. Bu konferansın Bediüzzaman ve onun düşünceleri üzerine çok şey öğreneceğimiz bir konferans olmasını temenni ediyorum” dedi.

Daha sonra Bedüzzaman ve Risaler-i Nurlar hakkında hazırlanan 13 dakikalık tanıtıcı video gösterimi yapıldı.

Sinevizyonun ardından, eski çevre bakanı Rıza Akçalı bir konuşma yaptı. Akçalı konuşmasında “İnsanların kavgasız dövüşsüz mutlu bir dünya aradı ancak bunu insan aklı bulamadı. Her altı ayda bir bilginin ikiye katlanmaktadır diyebiliriz, ancak buna rağmen bir çözüm bulunamadı. İnsanlık beraber nasıl yaşarız sorusuna ve bu probleme çözüm aramaktadır. Ian Markham kitabında, Bediüzzamandan öğreneceklerimiz olduğunu ve Müslümanlar ve diğer ehli kitap birlikte işbirliği içerisinde yeni bir dünya inşa edebilirler ve sürdürülebilir bir dünya oluşturulması konusunda ipuçları vermektedir. İçinde bulunduğumuz dünyaya baktığımızda vahyi nazara almayan mevcut paradigmaların çözümden ne kadar uzak olduğu açıkça görülmektedir.

Akçalı konuşmasında ayrıca Bediüzzaman’ın şu sözlerine de konuşmasında yer verdi: “Yahu, şu asilzade evlâd, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyet’in bayrağını âfâk-ı kemalâtta temevvüc ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında feleğin inadına, nev’-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.

Daha sonra Risale-i Nur külliyatını Arapçaya tercüme eden İhsan Kasım Salihi yaptığı konuşmasında, insanlığın huzur ve saadet içinde yaşaması için bu asrın manevi bir ilacı olduğunu ve bu ilaca bütün insanlığın ihtiyacı olduğunu belirtti ve şu ifadeleri kullandı : “Siz bir doktora gidersiniz ve doktor size aspirin verir, aspirin sizin Türk mü müslüman mı olduğunuza bakmaz. Risale-i Nur’da aynı bu ilaç gibi bütün insanlığa hitap etmektedir. İnsanlığa Kur’an eczanesinden ilaçlar sunmaktadır.

Dubai’den konferansa katılan Prof. Dr. Abdulhakim El Enis, konuşmasında: “Hindistan’la ilgili Bediüzzamanın söyledikleri var. O Hindistan’a uzak değildi, İmam Rabbaniye çok saygı duydu ve hatta onun da bir kitabı var adı da Mektubat. Bediüzzaman milyonlarca insana barış yolunu gösterdi ve insanlık için çalıştı. Büyük insanlar ölünce büyüklükleri bitmez ancak daha da artar. Risale-i Nur bir fikirler fabrikasıdır ve sizi bu  fikirleri keşfetmeye davet ediyorum.

Hindistan Devlet Bakanı Janab Arif Muhammad Khan, konuşmasında; “JNU bilim üretilmesinde ve problemlere çözüm getirilmesi konusunda çok büyük işler yaptı. Ancak bugün sadece bir iki ülkenin değil bütün insanlığın ihtiyacı olduğu bir konuda konferans düzenliyor ve çözüm önerileri sunuyor. Bu konferans vasıtasıyla Risale-i Nur-u araştırdım, okudum ve Risale-i Nuru şöyle tanımlayabilirim “Bereket-ul Kuran”. Yani Bediüzzaman yazdığı risalelerin hakikatlerini Kurandan almıştır. Bediüzzaman Hutbe-i Şamiyede şunu der, “Gelecek İslam’ındır ve İslam’ın olacak, bu da iman ile olacak.” Bu çok çok önemli cümledir. O normal bir yazar değildir ve kafamızdaki birçok yargıyı yıkıcı şeyler söyledi.  Bizim kafamızdaki ayrımcı fikirleri yıkıyordu. Bediüzzaman eserlerinde çoklukla şu ayeti yazar “vein min şey’in illa yusebbihu bi hamdihi” kullanması, yani her şey Allah’ı tesbih eder, bilerek ya da bilmeyerek, bütün insanlar da bunun içerisine girer. İnsanların farklı olması Allahın bir sanatıdır, Allahın sanatına savaş mı açacağız. Bu Allahın merhametidir. Hindistan’daki Müslümanlar çok zülüm gördüler ancak kesinlikle ülkeyi terk etmediler. Bu yüzden bu konferansı burada organize etmeniz çok anlamlı. Bu muhteşem mesajı buraya getirdiğiniz için çok teşekkür ederim. İnsanları barış ve mutluluk içerisinde yaşatacak bu konferansta onun mesajı verilecek.

İİKV icra kurulu başkanı Prof. Dr. Faris Kaya ise konuşmasında Hutbe-i Şamiye’de Bediüzzaman’ın yüz yıl öncesinden günümüze çözümler sunduğunu ve bugün hala bu çözümlere insanlığın çok ihtiyacı olduğunu belirterek, Hutbe-i Şamiye’deki altı hastalık ve bu hastalıklara Bediüzzaman’ın nasıl çözüm ürettiğini açıkladı.  Ayrıca Bediüzzaman’ın risalelerinde en çok kullandığı ayet’in “Vela veziratun vaziratun vizra uhra” olduğunu ve bunun günümüz için çok ayrı bir anlam ifade ettiğini belirtti.

JNU, Edebiyat ve Kültür Çalışmaları dekanı Prof. Dr. R.N. Menon ise konuşmasında; “Bugün maalesef günümüzde, din adına öldürülen insanların din adına kurtarılan insanlardan fazla olduğunu görmekteyiz. Bunun sebeplerinden birisi vahiy kaynaklarının yanlış tefsir edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bediüzzaman’a bu konuda çok ihtiyacımız var, Bediüzzaman 6000 sayfalık eserlerinde Kur’anı akıl ve kalbin işbirliği ile tefsir etmiş ve insanlığa sunmuştur. Bediüzzaman’ı ben de bu konferans vasıtası ile yeni tanıdım. Onun “en büyük düşmanlarımızdan birisi cahillik ve bu düşmana ilimle karşılık vereceğiz” demesi beni çok etkiledi ve bu yüzden konferansı düzenleyenlere çok teşekkür ediyorum.” dedi.

Açılış konuşmalarının ardından bakan Janab Arif Muhammad Khan ve JNU Edebiyat ve Kültür Çalışmaları Dekanı Prof. Dr. R.N. Menon’a Prof. Dr. Rıza Akçalı ve İhsan Kasım Salihi tarafından İİKV adına plaket takdim edildi. Daha sonra oturumlara geçildi. İki gün boyunca ve iki ayrı salonda devam bu oturumlarda toplam 43 akademisyen İngilizce ve Arapça dillerinde tebliğler sundular. Ayrıca konferans salonları önünde açılan kitap stantlarında Risale-i Nurlar ile birlikte Nursi ve Risaleler üzerine yazılan akademik kitapların tanıtımları yapıldı. (Tebliğ Özetleri İçin Tıklayınız)

Kaynak: iikv

İran’da Bediüzzaman Sempozyumu

İslâmî Mezhepler Üniversitesinin ev sahipliğinde ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfının katkılarıyla Tahran’da düzenlenen “Bediüzzaman Sempozyumu”nda konuşan İslâmî Mezhepler Üniversitesi Rektörü Abdülkerim Biazar Şirazî, “Bediüzzaman Said Nursî, sadece Türkiye’ye değil, tüm İslâm dünyasına ait büyük bir şahsiyettir” dedi. Bediüzzaman’ın mezhepler ve milletler üstü bir anlayışta olduğunu belirten Rektör Şirazî, onun İslâm dünyasının birlik ve beraberliği için çalıştığını, farklılıklar yerine ortak noktalara dikkat çektiğini bildirdi.

BEDİÜZZAMAN, EHL-İ BEYTE ÖZEL BİR MUHABBET BESLEDİ

İran Meclisi eski Başkanı Gulamali Haddad Adil ise, “İranlıların Türkiye’den Türkiyelilerin de İran’dan pek de haberdar olmadığını, birbirlerini yeteri kadar tanıyamadıklarını, bunun da bir eksiklik olduğunu” söyledi. Adil, “Bediüzzaman gibi şahsiyetlerin tanınmasıyla birçok konunun aydınlığa kavuşacağını, birçok soruya cevap bulunacağını” ifade etti. İslâmî Mezhepleri Yakınlaştırma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhammed Ali Tezhirî de, Bediüzzaman’ın Ehl-i Beyt’e özel bir sevgi ve muhabbet beslediğini söyledi.

BEDİÜZZAMAN, İSLAM İÇİN MODEL BİR ŞAHSİYET

İslam âlimi ve Risale-i Nur adıyla anılan Kur’ân tefsirlerinin müellifi Bediüzzaman Said Nursî, İran’da ilk kez düzenlenen uluslararası sempozyumda tüm yönleriyle ele alındı. İslâmî Mezhepler Üniversitesi’nin evsahipliğinde ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın katkılarıyla Tahran’da düzenlenen “Bediüzzaman’ın Düşüncelerini İnceleme Sempozyumu” Kur’ân-ı Kerim okunmasıyla başladı.

Sempozyumun ilk oturumunda konuşan İslâmî Mezhepler Üniversitesi Rektörü Abdulkerim Biazar Şirazi, “Bediüzzaman Said Nursî, sadece Türkiye’ye değil, tüm İslâm dünyasına ait büyük bir şahsiyettir” dedi. Said Nursî’nin mezhepler ve milletler üstü bir anlayışta olduğunu ve bu yönde faaliyette bulunduğunu belirten Şirazi, onun İslâm dünyasının birlik ve beraberliği için çalıştığını, farklılıklar yerine ortak noktalara dikkat çektiğini bildirdi.

Bediüzzaman, Türkiye’nin içinde bulunduğu zor dönemde halkı özellikle de gençleri Kur’ân-ı Kerim ile buluşturdu, barıştırdı” ifadesini kullanan Şirazî, Nursî’nin ahlâkî konulara özel önem verdiğini, bunun eserlerinde de görüldüğünü söyledi.

MÜSLÜMANLAR BİRBİRİNİ, ÖZELLİKLE DE BÜYÜK ŞAHSİYETLERİ TANIMALI

İran Meclisi Kültür Komisyonu Başkanı ve Eski Meclis Başkanı Gulamali Haddad Adil de konuşmasına böyle bir sempozyumun düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti belirterek başladı. Adil, Bediüzzaman’ın İran’da pek tanınıp bilinmemesiyle ilgili olarak, “İranlıların Türkiye’den Türkiyelilerin de İran’dan pek de haberdar olmadığını, birbirlerini yeteri kadar tanıyamadıklarını, bunun da bir eksiklik olduğunu” söyledi.

Müslümanlar birbirlerinin özellikle de büyük şahsiyetleri tanımalı” diyen Adil, Said Nursî’nin, İslâm ve Batı medeniyetinin karşı karşıya olduğu en hassas dönemlerden birinde yaşadığını hatırlattı. Bediüzzaman’ın, İslâmî düşüncenin ekseni olarak Kur’ân-ı Kerim’i gördüğünü belirten Adil, onun eserlerinde ayetlere ve bunların tefsirlerine sıkça yer verildiğini anlattı. Said Nursî’nin eğitim ve ilme özel önem verdiğini, Müslümanların bu alanlarda yapacakları çok şey olduğuna inandığını ifade eden Adil, “Bediüzzaman gibi şahsiyetlerin tanınmasıyla birçok konunun aydınlığa kavuşacağını, birçok soruya cevap bulunacağını” söyledi. “Bediüzzaman, din karşıtlığı ve materyalist Batı düşüncesine karşı mücadele etti” diyen Adil, onun ömrünü sürgün ve zindanlarda geçiren güçlü iradeli, doğrularda ısrarcı büyük bir düşünce adamı olduğunu belirtti.

RİSALE-İ NUR’U İRANLILAR ANLAR

Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Duran, sempozyumun ikinci oturumunda yaptığı konuşmada dünyanın kendilerinden çok şey beklediği Müslümanların birbirini yeteri kadar tanıyamadığını söyledi. İranlı düşünürleri tanıdığını, birçoğunun eserlerini okuduğunu belirten Duran, İranlıların kültürel birikimleri ve geçmişlerinden dolayı “Risale-i Nur’u, İranlılar anlar” diye düşündüğünü söyledi. Sempozyumda sunulan tebliğlerde bu gerçeği gördüğünü belirten Duran, “Ne kadar şükretsem az, bugün onu gördüm, burada her bir İranlı kardeşimin sunduğu tebliğ, gerçekten ümit tohumları ekti. Biz sizi bilmiyoruz, siz bizi bilmiyorsunuz” diye konuştu.

EHL-İ BEYTE ÖZEL SEVGİ BESLİYORDU

İslâmî Mezhepleri Yakınlaştırma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhammed Ali Tezhiri de konuşmasında, Bediüzzaman’ın, Türkiye ve bölgede sevilen, takipçileri olan bir şahsiyet olduğunu söyledi. Bediüzzaman’ın aşırıcılığa karşı olduğunu belirten Ayetullah Tezhiri, “O, Şam hutbesinde ve eserlerinde Müslümanları birliğe, orta yola ve itidale davet ediyor, aşırıcıları da eleştiriyor” ifadesini kullandı. Ayetullah Tezhiri, İslâmın şiarlarının ihyası için adımlar atan Said Nursî’nin, Müslümanların birliği yönünde hac ibadetine dikkat çektiğini söyledi. Bediüzzaman’ın Ehl-i Beyt’e özel bir sevgi ve muhabbet beslediğini belirten Ayetullah Tezhiri, “İran’da onun düşünceleri hakkında yeteri kadar araştırma ve inceleme yapılmadığını” söyledi. İslâmî Kültür ve İlişkiler Organizasyonu Başkanı Muhammed Bakır Hürremşad ise konuşmasında Bediüzzaman’ın İslâm dünyasının karşı karşıya kaldığı sorunlara çareler arayan çözüm önerileri sunan büyük bir düşünce ve din adamı olduğunu söyledi.

“SÖZLER” YA DA “TERCÜME-İ KELİMAT”

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faris Kaya da konuşmasına sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen ev sahibi ülke yetkililerine teşekkür ederek başladı. Üstad’ın, “Ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim” hadisi üzerinde çok durduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kaya, “Diyebiliriz ki hayatını o hadis-i şerifin ihyası için harcamıştır” ifadesini kullandı. Türkiye dışında 40’ı aşkın ülkede 70 kadar uluslararası sempozyumun düzenlenmesine katkı sağlandığına dikkati çeken Kaya, dünyevileşmenin bizimle Allah arasına girmesine engel olmak için Kur’ân ve sünnete dayalı bir hizmet tarzıyla hareket ettiklerini anlattı. Sempozyumun ilk oturumunda Risale-i Nur Külliyatı’ndan “Sözler”in Abdurrahman Yakubi tarafından Farsça’ya tercümesinin tanıtımı yapıldı. “Tercüme-i Kelimat” adıyla çevrilen eserin tanıtımında İran Meclisi Kültür Komisyonu Başkanı ve Eski Meclis Başkanı Gulamali Haddad Adil ve öteki yetkililer de hazır bulundu. Kapanışta tekrar söz alan İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Faris Kaya, sempozyumla beklenenin de ötesinde bir ilgi gördüklerini söyledi. Kaya, “İliklerimize kadar hissettik kardeşliğimizi, birliğimizi, beraberliğimizi, aramızda hiçbir farkın olmadığını” dedi. Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Ümit Yardım’ın da hazır bulunduğu sempozyuma Azerbaycan’dan da dinleyici olarak katılanlar oldu. Sempozyumun ardından konuşmacılar ve diğer davetliler toplu olarak hatıra fotoğrafı çektirdi.

Kaynak: iikv

Malezya’nın En Ünlü Romancısı Bediüzzaman’ı Yazacak

Malezya’nın ünlü İslam tarihi roman yazarı Abdullatif Talib, 06-22 Eylül tarihleri arasında vakfımız tarafından misafir edildi. Ülkemizden binlerce km uzak olan Malezya’dan, Bediüzzaman Said Nursi’nin yaşamı ve davası ile ilgili roman yazmak üzere gelen Abdullatif Talib’e Malezya’da çeşitli alanlarda görev yapan öğretim görevlileri ve yayınevi sahibi de eşlik etti.

Çeşitli maksatlarla geldiklerini ifade eden Malezyalı misafirler; öncelikle Üstadın talebelerini ziyaret ederek yazılacak roman için bilgi toplamak ikincisi; Risale-i Nur hizmetini daha iyi anlayabilmek için dersane sistemini öğrenmek, Risale öğrenme metodlarını ve materyallerini keşfetmek olduğunu belirttiler. Ayrıca Üstadın yaşadığı problemleri ve zorlulukları yerinde görüp bunları Malezyalılara anlatmak da diğer hedefleri arasında yer aldığını belirttiler.

Programlarına Türkiye turu ile devam eden Malezyalı grup Bursa, Isparta, Konya, Yozgat, Ankara, Şanlıurfa illerini de gezerek Bediüzzamanın ardında bıraktığı eğitim sistemini yerinde öğrenmiş oldular. Hizmette her yaştan insanların olmasının çok ilgi çekici olduğunu ifade eden grup misafirperverlikten dolayı hem vakfımıza hem dershanelere hem de Türkiye’ye şükranlarını sundular.

İstanbul’da bulundukları sürede, vakfımızda misafir olan heyet, vakıf kütüphanesinde hem çeşitli araştırmalar yaptılar hem de Mehmet Fırıncı, Şükran Vahide, İhsan Kasım, Prof. Dr. Faris Kaya, Prof. Dr. Neşet Toku gibi isimlerle çeşitli mülakat ve toplantılar yaptılar.

iikv

Daha önce eklediğimiz haberin videosu: