Etiket arşivi: Gerçek Nurcular

15 Kasım 2014 İstanbul Meşveret Metni

Aziz Kardeşlerimiz;

         Evvela yeni hicri yılınızı tebrik eder, bu yeni hicri yılda hizmetlerimizin intişar ve inkişafının ihlas ve istikametle devamını Cenab-ı Hak’tan niyaz eyleriz.

1-   Ehli hizmet kardeşlerimizin istişare neticesi aldıkları kararlar heyetimizce tasvip görmüş ve ekte sunulmuştur.

2-   Yurtdışı hizmetleriyle alakalı meşveret kararları keza uygun bulunmuş ve ekte ilave edilmiştir.

3-   Resmi vakıflarımızın federasyon ve konfederasyon çalışmaları son safhaya gelmiş olup, 2015 yılında faaliyete geçmesi inşaallah beklenmektedir. Kardeşlerimizi tebrik ediyor ve meşveret kararlarını ekte sunuyoruz.

4-   Uhuvvet ve tesanüdün tesis ve tekmili için kardeşlerimizin hatalı bulduğumuz söz ve hareketlerini sui-zan ve sui-tevile kapı açmadan tashih etmelerine firsat tanımamızda fayda vardır. Risale-i Nur’un nezih mesleği, kavl-i leyyini iktiza eder. Çünkü, nokta-i istinadımız, vahdet ve tesanüdümüzdür. Tesanüdümüzü muhafaza etmek, en esaslı düsturumuzdur.

5-   Risale-i Nur hizmetinin tarz ve üslubu, ölçü ve prensipleri “Hizmet Rehberi” ninde ve “Risale-i Nur Külliyatı” nde açık olarak beyan edilmiştir. Bu ölçüler hizmet hayatımızın değişmeyen kıstaslarıdır ve bizleri sahil-i selamete çıkartan pusulalar hükmündedir. Bu ölçülere sadık kalmak, Nur talebelerinin ta kıyamete kadar en ciddi görev ve sorumluluğudur. “Aziz ve sıddık, halis ve hakiki Nur talebesi” olmanın temel vasıfları bu düsturları hayatında fiilen yaşatmaktır ve bir ömür boyu “sadık bir Nur talebesi” olmaya çalışmaktır.

6-     Umum kardeşlerimize malum olduğu üzere, hükümet ile bir cemaat arasında yaşanan olaylar, ortaya çıkan sıkıntı ve sancılar nedeniyle, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin “meslek ve meşrebi”nin çok açık bir biçimde zikredilip, efkar-ı ammede duyurulmasına çok ciddi bir zaruret vardır. Çünkü, bir kısım insanlar, Hz. Üstad’ın hayatından itibaren devam eden kadim Risale-i Nur hizmetini, hükümetle niza eden bir cemaatla iltibas etmekte, yalnışlara düşmektedirler. Ve bir kısım insanlar da kasıtlı olarak, Nur hizmetini söz konusu cemaatle aynı çizgide göstermeye çalışmaktadırlar. Bu sebeblerden dolayı Risale-i Nur hizmeti ile ilgili Hz. Üstad’ın belirlemiş olduğu mehenk taşı hükmündeki esas ve ölçülerin efkar-ı ammede bilinmesine ve duyurulmasına ihtiyaç vardır. Bu zarurete mebni, Risale-i Nur’da üzerinde hassasiyetle durulan bu ölçüleri şöyle özetleyebiliriz:

i. Risale-i Nur’un mesleğinin esası ihlastır. Risale-i Nur dünyevi, siyasi, maddi ve manevi işlere asla alet edilemez. Onlara tabi olmaz, onların yörüngesine girmez.

ii.   Risale-i Nur hizmetinin esası “Müsbet harekettir.” Nur talebelerinin vazifeleri, müsbet hareket etmektir, menfi hareket değildir. Rıza-yı İlahiye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Asayışi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde, her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellef olduğumuzu bilmektir. Hz. Bediüzzaman’ın vefatından önce vermiş olduğu en son dersi budur. Bu hakikate binaen, Risale-i Nur, menfi hareketlerde istimal edilmez; anarşi, terör ve her türlü sokak hareketlerine tamamen karşıdır. Risale-i Nur, menfi hareketleri asla tasvib etmez ve menfi hareketlere katiyyen bulaşmaz. Kalb-i külli ve vicdan-ı umuminin sükunet ve itidalini, uhuvvet ve dayanışmasını esas alır. Nur talebeleri, cemiyetin sulh ve sükun içinde sürekli istikrarına fiilen kuvvet verir ve hasbi, liveclillah çalışırlar, hizmet ederler, hiçbir karşılık beklemezler.

iii. Risale-i Nur hizmeti, şahıs eksenli, bir merkeze, bir şahsa ve bir beldeye münhasır bir hizmet değildir. Risale-i Nur hizmetinde “şahs-i manevi” esastır. Şahs-i manevinin müzahareti içinde hizmetler yürütülür. Hizmetlerde “meşveret” esastır.

iv. Risale-i Nur hizmetinde hizmetler, “emir-komut” zinciri içinde yukarıdan aşağıya inme tarzında yürütülmez. Risale-i Nur hizmetinde asla merciyet yoktur. Nur talebeleri bir şahsa bağlanmaz, şahısların arkasından gitmezler. Şahs-ı maneviyeyi esas alırlar. Bu nedenle, Risale-i Nur hizmetinde “şeyh-mürid”, manasında bir şahsiyetçilik, bir merciiyet ve bir makam yoktur. Matlub ve maksud, Allah rızası için dine, halisane ve istikametle hizmet etmektir. Bu sırra mebni, Nur talebeleri hizmetkarlığı makamata tercih eder, maddi ve manevi makamlara göz dikmezler, merciiyet makamında oturmazlar.

v.   Risale-i Nur hizmeti, “kitap eksenli” bir hizmettir. Okuyarak aklı ikna, kalbi işba etmeyi esas alır. Binlerce mekanda Risale-i Nur Külliyatı okunur, dinlenir, sohbetler yapılır. Kur’an hakikatleri, iman dersleri tahkiki bir biçimde açıklanır.

vi. Risale-i Nur talebeleri, siyasetle bizzat meşgul olmazlar. Nur Hizmeti, siyasi bir cemiyet değildir. Onların görevi, tebliğdir, iman hakikatlarını tamimdir. Onların görevleri, imanları kurtarmak, müslümanların imanlarına kuvvet vermek, insanları bu zulmetlı, dehşetli asırda, küfür ve dalaletin, fısk ve sefahatın ateşinden muhafazaya çalışmaktır.

vii. Risale-i Nur hizmetinde “kemiyetten” ziyade “keyfiyet” esastır. Hakiki ve hakikattar, halis ve hasbi Kur’an talebesi olmak matlub ve maksuddur.

viii. Risale-i Nur hizmetinde, ecir ve mükafat Allah’dan istenir. Nur talebeleri, hizmetlerinin karşılığında maddi, manevi, dünyevi, siyasi bir mülahazayı esas almazlar; hizmetlerini maddi makamlar, siyasi menfaatler üzerine inşa etmezler.

ix. Risale-i Nur hizmetinde takva esastır. Nur talebeleri, azimetle amel etmeye çalışır, hizmet perdesi altında çeşitli tevillerle takiyye yapmazlar. Hizmetteki istikamet çizgisini tevillere kurban etmez, hizmeti bulandırmazlar.

x.   Risale-i Nur talebelerinin – velev alleme ve müçtehit de olsalar- vazifeleri şerh ve izahtır. Nur talebeleri, Risale-i Nur’u sadeleştirme gibi yanlışın içine düşmezler, böyle azim bir hatada ısrar etmezler.

xi. Risale-i Nur hizmetinde iktisad ve istiğna esastır. Risale-i Nur talebeleri, maddeye dayalı ve maddi mülahazalar üzerine inşa edilmiş bir yapılanmaya gitmezler.

xii.   Risale-i Nur talebeleri, inhisar fikriyle “hak yalnız benim mesleğimdir.” tarzında bir anlayışla hareket etmezler. Kendileri dışındaki diğer islamî cematlari dışlama ve hizmet sahalarını daraltma gibi faaliyetlere girişmezler. Çünkü, Risale-i Nur, mal-i umumidir. Herkese kapısını açar, herkesi kuçaklar. Malum cemaat mensubları, taraftar toplama niyetiyle değil, istifade niyetiyle geldiklerinde onlara kucak açılır ve gelmeleri de arzu edilir.

   İşte yukarıda sıralanan bu ölçüler, Risale-i Nur hizmetinin temel değerleridir. Bu değerler ışığında Nur talebeleri hizmetlerini ifa etmektedirler. Bu ölçülerin dışında, farklı kulvarlarda, farklı şekillerde faaliyetler sergileyenler hakiki ve hakikatdar Nur talebeleri olarak vasfedilemezler. Bu hususların bilinmesine ve efkar-ı ammeye duyurulmasında zaruret vardır.

7-   Meşveret cemaatimizle birebir alakası olmayan ve sahsi gayretleriyle internet ve televizyon üzerinden faaliyet gösterenlerin cemaatimizi temsil etmediklerini kardeşlerimize hatırlatıyoruz.

8-   Risale-i Nur’ların basımı hakkında müsbet faaliyetler anlatıldı. Bu hizmetlerin sıhhatli yürümesi için, hukukçulardan müteşekkil bir heyet teşkil etmek üzere ÖNER ERGENC’e vazife verildi. Ve meşverete katılan muhterem Abdullah Yeğin Ağabeyimiz de, Hüsnü Bayram ve diğer ağabeylerle beraber neşrettikleri lahikayı okutarak, bu meselenin ehemmiyetini ve her yerde anlatarak menfi propogandalara mahal bırakılmamasını arzu ettiler.

Abdullah Yeğin Ağabey, Hüsnü Bayram ve diğer ağabeylerin imzaladığı Risale-i Nur’un basımıyla alakalı lahika mektubunun Abdullah Yeğin Abinin de rızasıyla, sadece bir maddesinde değişiklik yapılarak ekte sunulmasına karar verildi.

9-   Karma eğitimle alakalı meselenin tekraren gündeme alınması ve daima gündemde tutulması tavsiye edildi. Bununla alakalı şahıslar, sivil toplum kuruluşları ve çevremizdeki müsbet kişilerin harekete geçirilmesi,“Vakıflar Konfedarasyon” unun bir an önce kurularak, hayat-ı içtimaiyeyi ilgilendiren diğer konularla birlikte “Karma Eğitim” meselesi ile de ilgilenilmesi tavsiye edildi.

10-         Meşveret kararlarının sade, anlaşılır, açık ve net olması kardeşlerimizce ifade edildi. Buna istinaden 16.08.2014 tarihli ağabeyler mesveretinin 4. Maddesi (4- Daha önceki meşvret kararlarında ifade edildiği gibi, yeterli elemana sahip şehir ve beldelerde arzu eden kardeşlerimiz, asli hizmetlerinden taviz vermemek kaydı ile özel okul, etüd merkezi, kütüphane vb. müessesseleri açabilirler) ndeki ‘arzu eden kardeslerimiz’ ifadesinin ‘kendi namı hesabına’ manasında olduğu te’yid edildi.

11-         Meşveretlerde tekraren ifade edildiği halde, cemaatin himmeti ile inşa edilen bazı mülklerin hâlâ bazı şahıslar üzerinde olduğu, bunların en kısa zamanda kurulacak veya kurulmuş bulunan Resmi vakıflara devrinin yapılması tekraren hatırlatıldı.

12-         Suriyeli muhacirler için kışlık giyecek ve battaniye ihtiyacı olduğu, yardımların Suriye sınırındaki illerimizdeki hizmet merkezlerimiz vasıtasıyla yapılabileceği bildirildi.

13-         Belirli süre hizmette kalan ehli hizmet kardeşlerimize sigorta yapılması lüzumu tekraren hatırlatıldı. Maddi durumu müsait olmayan beldeler için, bölge vilayetlerinin desteği şeklindeki bir çözümün üretildiği Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nin yapmış olduğu uygulamanın güzel bir numune olduğu ifade edildi.

Akademisyen kardeşlerimizin faaliyetlerini can-ı gönülden tebrik ediyoruz.

Kardeşlerimizin azami ihlas, azami sadakat, azami gayret ve azami fedekarlıkla hizmete devam etmelerini en derunî hissiyatımızla dua ve temenni ediyoruz.

Ağabeyler Meşvereti Notlarından

Word formatında indirmek için : 15.Kasim.2014.Mesveret.Notlari

www.NurNet.org

Risale-i Nur Hizmetini Başka Cereyanlarla Karıştırmayın!

Müteyakkız ve Müdakkik Kardeşlerimize ;
Biz Risale-i Nur hizmetkarları olarak Risale-i Nur hizmeti imaniyesinin başka cereyanlarla karıştırılmasından duyduğumuz rahatsızlığı ifade ve Risale-i Nuru’n müsbet hizmeti imaniyesinin esaslarından aşağıda birkaç numune beyan etmeye zaruret hasıl olmuştur.
Evvela üstadımız buyuruyor ki; İslamiyet selm ve müsalemettir.Müslümanlar mabeyninde niza ve husumet istemez.Çünkü nurun mesleğinde müminlerin uhuvveti kardeşliği esastır.Nur talebeleri hergün beş vakit namazlarında hususi dualarında müminlerin birlik ve beraberliği ve dünya ve ahiret selametleri için dua etmektedir.
Saniyen ; Risale-i Nur talebelerinin mümkün olduğu kadar siyasete,idare işine ve hükümetin icraatına karışmamak düsturu esasiyeleridir.Çünkü halisane hizmeti kuraniye onlara herşeye bedel kafi geliyor.Manevi tahribata karşı maddi değil manevi hizmetler lazımdır.
Üstadımız Said Nursi hazretleri de; Risale-i Nur bu vazifeyi imaniyeyi en dehşetli bir zamanda en lüzumlu ve nazik bir vakitte herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-ı kuraniye ve imaniyenin en derin en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlarla isbat etmiştir.
Üstadımız hazretleri de ; Risale-i Nur’u teliften sonra ‘’Ben dahi bir harfini değiştiremem ,nasıl gelmişse öyle kalması lazımdır’’ diyor. Buna dair çok deliler belgeler varken, hakları hiç olmadığı halde bazı kişiler sadeleştirme bahanesiyle üstadımıza ve davasına taaruz etmiş oluyorlar.
Aynı zamanda, gizli komiteler memleketimizin birlik ve beraberliğini bozup birbirine düşürmek, milletin maddi ve manevi değerlerine hücum ederek asayişi ve huzuru bozmak istiyorlar.Üstadımız bu musibetlere karşı diyor ki; madem şimdiye kadar ekseriyeti mutlaka ile Risale-i Nur şakirtleri, Risale-i Nur hizmetlerini her belaya, her derde bir çare bir ilaç bulmuşlar. Biz her gün hizmet derecesinde maişette kolaylık, kalpte ferahlık,sıkıtılara genişlik hissediyoruz ve görüyoruz.Elbette bu dehşetli yeni belalara,musibetlere karşı yine Risale-i Nurun hizmetiyle mukabele etmemiz lazımdır.Bizlerde cenab-ı hakka havale edip sebat metanet ve sadakatla hizmete devam ileRisale-i Nurları üstadımızın tanzim ve tasvip ettiği feyizler dolu aslından okumalıyız. Nurlardaki derslere uyup yaşamalıyız. Bizlere düşen vazifede Risale-i Nur’u aslıyla okuyup neşretmek ve hizmetimizi kat kat arttırıp sadakat ve kanaatla hizmetimize devam etmektir. Üstadımızın bize verdiği Risale-i Nurlardaki dersleri harfiyen uygulamaktır. Saadet ve istikamet bu yoldadır.Cenab-ı hak cümlemizi  sıratı müstakim caddesinde istihdam etsin.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Hizmetkarı
Hüsnü Bayram
*****
Üstadımız Diyor ki;
Aziz kardeşlerim!
Bu defa yazılarınızda İhlas Risalelerini gördüğüm için, sizi o gibi risalelerin dersine havale  edip, ziyade bir derse ihtiyaç görmedim. Yalnız bunu ihtar ediyorum ki:
Mesleğimiz, sırr-ı ihlasa dayanıp, hakaik-i imaniye olduğu için; hayat-ı dünyaya, hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve tarafgirliğe ve mübarezeye sevkeden halattan tecerrüd etmeğe mesleğimiz itibariyle mecburuz.Binler teessüf ki; şimdi müdhiş yılanların hücumuna maruz biçare ehl-i ilim ve ehl-i diyanet, sineklerin ısırması gibi cüz’i kusuratı bahane ederek birbirini tenkidle yılanların ve zındık münafıkların tahribatlarına ve kendilerini onların eliyle öldürmesine yardım ediyorlar.Kastamonu Lahikası / Sayfa -246
*****
Saniyen: Risale-i Nur’un esas mesleği olan şefkat, hak ve hakikat ve vicdan, bizlerişiddetle siyasetten ve idareye ilişmekten men’ etmiş. Çünki tokada ve belaya müstehak ve küfr-ü mutlaka düşmüş bir-iki dinsize müteallik yedi-sekiz çoluk-çocuk, hasta, ihtiyar, masumlar bulunur.Musibet ve bela gelse, o biçareler dahi yanarlar. Bunun için, neticenin de husulü meşkuk olduğu halde, siyaset yoluyla idare ve asayişin zararına hayat-ı içtimaiyeye karışmaktan şiddetle men’edilmişiz.
Salisen: Bu vatanın ve bu milletin hayat-ı içtimaiyesi bu acib zamanda anarşilikten kurtulmak için beş esas lazım ve zaruridir: Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmektir.Risale-i Nur hayat-ı içtimaiyeye baktığı zaman, bu beş esası kuvvetli ve kudsi bir surette tesbit ve tahkim ederek, asayişin temel taşını muhafaza ettiğine delil ise; bu yirmi sene zarfında Risale-i Nur’un, yüzbin adamı vatan ve millete zararsız birer uzv-u nafi’ haline getirmesidir.
Tarihçe-i Hayat / Sayfa – 557
*****
Beşinci Esas:
Risale-i Nur şakirdlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükumetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasileridir. Çünki halisane hizmet-i Kur’aniye, onlara her şeye bedel kafi geliyor.
Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevi maksadına alet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak.Hem maddi mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdad ile, birinin hatasıyla onun masum çok tarafdarlarını ezmek lazım gelecek. Yoksa, mağlub düşecek.Hem dünya için dinini bırakan veya alet edenlerin nazarlarında, Kur’anın hiçbir şeye alet olmayan kudsi hakikatları bir propaganda-i siyasette alet olmuş tevehhüm edilecek.

Hem milletin her tabakası; muvafıkı ve muhalifi, memuru ve amisinin o hakikatlarda hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirdleri, tam bitarafane kalmak için siyaseti ve maddi mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lazım gelmiş.

Şualar / Sayfa – 362*****
Bu hasta ve gaddar ve bedbaht asrın bela ve vebasından ve zulüm ve zulmetinden en mücerreb bir kurtarıcı, Risale-i Nur’un mizanları ve müvazeneleriyle, neşrettiği nur olduğunu kırkbin şahid vardır. Demek Risale-i Nur’un dairesine yakın bulunanlar, içine girmezse, tehlike ihtimali kavidir.
Evet  يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى اْلآخِرَةِ  işaretiyle bu asır, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye, ehl-i İslam’a da bilerek severek tercih ettirdi.
Kastamonu / Sayfa – 110*****
Nur şakirdleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünki iman, mal-i umumidir. Her taifede muhtaçları ve sahibleri vardır. Tarafgirlik giremez. Yalnız küfre, zındıkaya, dalalete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü’minlerin uhuvveti esastır.
Emirdağ-1 / Sayfa -180*****
Kur’anın mu’cizekar cadde-i kübrası, gösterdiği hakaik-i imaniye ve marifet-i kudsiye; o ülema ve evliyanın pek çok fevkinde bir kuvvet ve yüksekliktedir.
İşte Risale-i Nur bu cami’ ve külli ve yüksek marifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur’an aleyhine ve İslamiyet ve insaniyet zararına ve adem alemleri hesabına tahribatçı külli cereyanlara karşı Kur’an ve iman namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz tahşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur’an nuruyla vesile olsun.Hadis-i Şerif’te vardır ki:“Bir adam seninle imana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır.”
“Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha hayırlı olur.” 

Hatta Nakşilerin hafi zikre verdiği büyük ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetişmek içindir. Umum kardeşlerime birer birer selam ve dua ediyoruz.
Emirdağ-1 / Sayfa – 104*****
[Umum Nur Talebelerine Üstad Bediüzzaman’ın vefatından önce vermiş olduğu en son derstir.]
Aziz kardeşlerim!
Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfi hareket değildir. Rıza-yı İlahiye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.
Mesela kendimi misal alarak derim: Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, bir çok hadiselerle sabit olmuş.Mesela: Rusya’da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfi’de i’dam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor.Fakat bu otuz senedir müsbet hareket etmek, menfi hareket etmemek ve vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikatı için; bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis (A.S.) gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıladım.
Evet mesela: Seksenbir hatasını mahkemede isbat ettiğim bir müddeiumuminin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. Çünki asıl mes’ele bu zamanın cihad-ı manevisidir. Manevi tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahili asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.
Evet mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, asayişi muhafaza etmek içindir. وَ لاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرَى düsturu ile ki: “Bir cani yüzünden; onun kardeşi, hanedanı, çoluk-çocuğu mes’ul olamaz.”İşte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle asayişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak harici tecavüze karşı istimal edilebilir. Mezkur ayetin düsturu ile vazifemiz, dahildeki asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.Onun içindir ki, alem-i İslam’da asayişi ihlal edici dahili muharebat ancak binde bir olmuştur. O da, aradaki bir içtihad farkından ileri gelmiştir. Ve cihad-ı maneviyenin en büyük şartı da; vazife-i İlahiyeye karışmamaktır ki, “Bizim vazifemiz hizmettir, netice Cenab-ı Hakk’a aittir; biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz.”
Emirdağ-2 / Sayfa – 241
Hüsnü Bayram
RisaleAjans