Etiket arşivi: hizmet haberi

Brezilya’dan Ramazan Tebriği ve Hizmetler

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz, sıddık, kıymettar ağabeylerimiz, kardeşlerimiz!

Evvelen; İ’d-i Fıtrınizi tebrik eder. Leyali-i Ramazanda ettiğiniz duaların makbuliyetini Rahmet-i İlahiyeden niyaz ederiz…

Bu mübarek gecelerin hürmetine; hem Alem-i İslamın ittihad ve intibahına hemde bizlerin ihlas ve istikametine Rabbimiz vesile etsin. Amin..

Saniyen; Cenab-ı Hakka zerrat adedince şükürler olsun. Üç bayramı bir arda yaşıyoruz. Hem İ’d-i Fıtr, hem Cuma hem de Nurun Bayramını yaşıyoruz.

Elhamdulillah bugün Latin Amerika’nın büyük devletlerinden biri olan Bolivya’da da medresemiz bugün açılıyor.

Salisen: Burada aslen Makedonya asıllı Brezilyalı Ali ağabey var. Kendisi öğretmen bir özel okulda. Eyüb abi daha tanıştığında kendisine “Hastalar Risalesi ile Otuz üç Pencereyi” hediye etmiş. Geçen iftara davet ettik geldi. Otuz üç Pencereyi okuyana kadar aklımda bayağı şüpheler vardı. Onu okuyunca aklımdaki bir çok şüphe izale oldu. Nasıl başladım nasıl bitti hiç anlamadım diyor. Kendisi çok küçük yaşlardayken hepatit geçirmiş. Bu yüzden hep aklımda vardı ki “Cenab-ı Hak neden bize hastalık vermiş? Bazısı erken yaşta ölüyor. Bazısı hiç hasta olmuyor. Bu nasıl oluyor? Diye hep kendi kendime sorardım.” diyor. Hastalar Risalesini sınıfta sınav yaparken sıraların arasında gezerken okuyordum. Böyle böyle iki günde bitirdim. Ama aklımdaki o bütün suallerimin cevabını buldum ve şüphelerim izale oldu. Çalıştığı okul müdürünü kimse sevmiyormuş. Herkes çok korkuyor ondan. Bu kadın kanser olmuş. Ziyaretine gittim. Hastalar Risalesini hediye ettim. Yarısına kadar okumuş. Çok etkilendiğini söyledi ve “nerdeyse Müslüman olmak üzere” diyordu.

Yine bizim Tercümanın hanımı bir hasta ziyaretine giderken yanında Hastalar Risalesini götürüyor. Hastaya hediye ediyor. Bu hasta da kanser hastası ve Hristiyan. “2-3 sayfa okudu baktım ağlıyor. Ne oldu?” dedim. “ Bu kitap beni çok etkiledi. Elimde olmayarak istemsiz ağladım.” demiş.

Elhamdulillah kim okusa hayran kalıyor. Bu olağan üstü diyorlar.

Üç gün önce Ramazan Risalesinden bir parça bir Japon Doktorla beraber okuduk. Bu olağan üstü diyordu. Hayranlığını ifade ediyordu.

Bizim Tercüman Samir abi O da “Kur’an bir numara Onun üstüne bir kitap yok. Ama Kur’andan sonra okuduğum en muazzam kitap.” Diyor.

Her gittiğimiz yerde Üstadı anlatıyor. Risale-i Nurları anlatıyor. “Ben tercüme diyorum. Günlük en az 12 saat üzerinde çalışıyorum. Şimdiye kadar tetkik ettim. Kur’an dan, Hadis ve Sünnetten başka bir şey yok.” Diyor…

Aziz ve müşfik ağabeylerimiz ve kardeşlerimiz;

İnşallah hepimiz bütün dünyadaki bu hizmetlerden Şirket-i Manevi düsturuyla hissedarız. Bu hissedarlığımızın ziyadeleşmesi için birbirimize her daim ismen dua etmeyi ihmal etmeyelim. Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizleri ve bizleri bu Hizmet-i Kur’an’iyede daim ve kaim eylesin…

Dualarınıza çok müştak

BREZİLYA NUR TALEBELERİ

Kaynak: NurNet.Org

Diğer Hizmet Haberleri için Tıklayın!

“İrlanda’dan Gelen Çağrı”ya CEVAP!

Kıymetli NurNet.Org Okurlarımızla bir müjdeyi daha paylaşmak istiyoruz.

Daha önce sitemizde yayınlanan İrlanda’dan Gelen Çağrı yazımızda aşağıdaki notları paylaşmıştık;

“Maddiyyunluk taununun müminleri dahi derinden etkilediği, sefahet ve günahların yaygınlaşarak akılları iptal edip kalpleri çürüttüğü helaket ve felaket asrında “önce kendi imanımızı, sonra başkalarının imanını kurtarmak” için itfaiye memurları olarak ellerimizde su tulumbalarıyla yanıp kavrulanların imdadına yetişmemiz gerektiğinin farkındayız..

Bu mektuba vesile olan hamiyetli kardeşimiz İrlanda Dublin ‘den sesleniyor ve diyor ki:

“Arzu eden ağabeyler buralara teşrif etseler, hizmeti başlatsalar, Risale-i Nur’ a ayna ve hakikatı arayan gönüllerin nefes alacağı adres olsalar, inançsızlıktan perişan olmuş ruhlara ve kalplere ab-ı hayat takdim etseler; kısacası İrlanda’yı da Nurlandırsalar…. “

Bu samimane çağrının yankı ve tesir bulmasını Cenab-ı Erhamürrahimin’ den niyaz ederiz. Âmin.

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda malları ve canlarıyla cihat edenler, Allah katında derecesi en büyük olanlardır. İşte onlardır kurtuluşa erenler. (Tevbe 9/20)”

Orjinal Haber için: http://www.nurnet.org/irlandadan-gelen-cagri/

Şimdi sizlere memnuniyetle bu çağrının karşılıksız kalmadığını ve Elhamdülillah, İrlanda’da İman ve İslam hizmeti veren dershanemizin açıldığı müjdesini veriyoruz.

Dershanenin açılışı için emek veren abilerimizin NurNet’e yazdığı mesaja ve temennilerine aynen katılıyor ve duaya vesile olması için dershane resimlerimizi paylaşıyoruz.

Selamun Aleyküm abiler,

NurNet.Org’dan 25 Mayıs 2011 de gelen çağrıyı Cenab-ı Allah okutturdu. Hamiyetli ve gayretli abileri sevketti ve İrlandaya geçtiğimiz haftalarda Dershane açıldı. Yer, Kuzey İrlanda başkenti Belfast. Bende şu duygu uyandı; ” Cenab-ı Allah Hafizdir, hiçbir şeyi zayi etmiyor. 4 Sene önce o mesajı yazan kardeşimizden Allah razı olsun. Ne diyelim, darısı hizmetin olmadığı diğer ülkelere olsun inşallah.

Selam ve Dua ile..

Not: İrlanda’da İngilizce dil okuluna gitmek veya üniversitede eğitim almak isteyenler volkansan5@gmail.com adresinden irtibata geçebilir.

NurNet.Org

Arjantinli Öğretmen Aquiles Leonardo’dan Türkiye’ye Mektup

İçtenlikle sizleri selamlıyorum.

Bir öğretmen ve aynı zamanda hümanist ve akademisyen birisi olarak felsefe, edebiyat ve tarih alanındaki serüvenimde Risale-i Nur’la,  Nur talebeleri sayesinde tanışmamı onlardan aldığım desteği çok ehemmiyetli görüyorum .

Seneler boyu bazı şüphelerime ve dertlerime cevap niteliğinde beni tatmin edecek devalar aradım. Şu anda devam etmekte olan çok dinlerlerle veya o dinlerin müntesibleriyle muhatap oldum, konuştum. Aslında çocukluğumda katolik olarak yetişmiştim. Ama beni tatmin etmediği için ergenlik döneminde katolik dininden uzaklaştım. Bir kaç sene evvel manevi kızım İslam dinini kabul edince bende de acaba bu din diğer şimdiye kadar bildiğim dinlere nisbeten beni daha da aydınlatır mı diye bir merak içimde tekrar yeşerdi.

Bir kaç ay oldu ki Risale-i Nur ismini manevi kızımın bana hediye ettiği ve neden bahsettiğini bilmediğim Hastalar Risalesi vesilesiyle duydum. Kitabı okudum fakat tam istifade edememiştim. Kızım bana Risale-i Nurların bir kitap külliyatı olduğunu, müellifinin Said Nursi olduğunu söyledi. Risale-i Nurların tercümelerinin tashihi hususunda benden yardım istedi. Ben de İslami bir bilgim olmamasına rağmen  edebi bilgi ve tecrübemle yardım ettim.

Kısa bir süre sonra bir Nur talebesini evimde misafir etmek fırsatı elime geçmişti. Bu kişi İslamın Nurunu meskenime taşımıştı. Genç birisi olmasına rağmen nezaketi, güven ve etkileyiciliği, tevazusu sühuletle mesajını insanlara ulaştırmasına vesile oluyordu. Evimde kaldığı sürede sıkı bir şekilde ve büyük bir şevkle çalışıyordu. Ben ona gerekli yerlerde dil bilgisinde ve metinlerin daha anlaşılır olmasında yardımcı oluyordum. Zamanla o bana Risale-i Nurdan aldığı izahlarla beyanda bulunuyor İslam’ın manevi büyük ilmine benim için kapılar açıyordu.  Bana rehberlik ediyordu, şimdi anlıyorum ki benim dini şüphelerimi izale edip beni tatmin ediyordu. Bu işle meşgul olurken bazen müellifdeki tesir beni kalbimin derinliklerinden etkiliyordu.

Kısa bir süre önce tashih etmek için yeni metinler elime geçti. Şimdi daha fazla bir İslami bilgi ve memuniyetle bunları yapmaya çalışacağım. Bunların yanısısıra metinlerde büyük bir nur ve bir berraklık var. Bana önceden hediye olarak gelen kitapların hemen hepsini okudum. Bunlar Hastalar Risalesi, 33 Pencere, Tabiat Risalesi, Ayet-ül Kübra ve Sözler Kitabı. Bir sonraki ziyaretinizde bunlar hakkında sohbet etmeyi çok arzuluyorum. Ve yeni tercümelerde beraber çalışmaya devam etmeyi İnşaallah bekliyorum. Bu şekilde İslama girmek için hazır olduğumu size bildireceğim. Manevi kızım ve siz kalbimi imanın nuru ile doldurdunuz ve Kuran tefsiri Risale-i Nur sayesinde İslamı en mükemmel ve açık bir şekilde anladım.

Ezcümle, Hastalar risalesi dördüncü ve beşinci devalar menfi olaylar karşısında şekva etmenin hikmetsizliğini ve bunun yerine Allah’ın bize vermiş olduğu hayırlar karşısında şükür ve memnuniyet gösterilmesi gerektinini idrak ettirdi. Said Nursi bunu duygusal bir dil ile değil akılcıl bir dil ile ifade ediyordu. (Bir filozof olmama rağmen şu cümleye çok kıymet veriyorum: “Kalbin çok hikmetli şeyleri vardır ki akıl onlardan bihaberdir.”)

Sözler kitabının birinci sözünde bir şüphemi izale eden bir sual ve cevap var.

Sual: Allah’ın bizden isteği nedir?

Cevap: Üç şeydir: zikir, şükür, tefekkür.

Allah kamil-i mutlak ve kadir-i külli şey olmasıyla birlikte niye herhangi bir şeye ihtiyacı olsun ki? gibi bir sual aklıma geliyordu. Mutlak bir mükemmeliyette eksik bir şey yok ki… bu şüphe beni huzursuz ediyordu.  Fakat aynı kitabı okumaya devam etmekle bu şüphem izale oldu. Ben hayatımda benden kişilik ve ilim noktasında aşağı olan çok kişilere hürmet  ve itaat etmişim. Var olmayı ona borçlu olduğum ve bütün güzel mutlu dakikalarımı bana ihsan eden bir zata karşı onu tanımamak, şükretmemek ve ona itaat etmemek benim için nasıl mümkün olabilir? Şimdi benim için o Zat ALLAH’dır.  Bu vesile ile Risale-i Nur’a ve Risale-i Nur ile benim hayatıma İslam’ı taşıyan kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

69 yaşında olmakla birlikte sizlere çok teşekkür ediyorum. İhtiyacınız olduğunda sizin emrinizdeyim. Bir dahaki sefere sizinle buluşmayı bekliyorum. Bu şehrin ve evimin kapıları sizlere her zaman açıktır.

Muhabbetle

Aquiles Leonardo Price Toro

www.NurNet.Org

Risale-i Nur’lar, “Yunanistan Kitap Fuarı”nda..

Elhamdülillah, 8-11 Mayıs arasında 11 cisi düzenlenen Uluslararası Selanik kitap fuarına ikinci defa Risale-i Nurları tanıtma fırsatımız oldu… Dört gün süren fuara birçok yerli ve yabancı yayın evleri katıldı. Yediden yetmişe halkın yoğun ilgi gösterdiği fuara sadece Kur’an, Risale-i Nuru ve tercümelerini sergilediğimiz standımıza da ilgi oldukça yoğundu.

Birkez daha, fuara katılmanın önemini yaşıyarak tecrübe etmiş olduk. Birkez daha, İman ve Kur’an hakikatlerinin Yunanistan gibi bir ülkede ne kadar az bilindiğini ve ne kadar yanlış bilindiğini gördük. Ve birkez daha, bizlerin bu hakikatlere muhtaç olanların ulaşmasına ne kadar çok gayret etmemiz gerektiğini gördük.

Bazı gençlerin bizlerin bu hakikatlerden bahsederken hayranlıkla dakikalarca dinlemeleri, bazı yaşlıların (emekli üniversite öğretim görevlilerin) bizlere saatlerce tarihin ve gerçeklerin ne kadar saptırıldığı anlatıp, aslında halkların birbirini daha çok tanımaları ve tanıtmaları gerektiğini bu yüzden de bizlerin orada bulunmamızın çok önemli olduğunu vurgulamaları, Yunan halkı tarafından çok tanınan ve sevilen bir din görevlisinin bir öceki fuarımızda ona hediye ettiğimiz yunanca risalelerini bu bölgedeki en önemli dini kütüphanelerinden birine hediye ettiğini ve oradaki islami bölüme yerleştirdiğini bildirmesi, bir bayanın gelip bizlere “Siz bana bir önceki fuarda Hastalar Risalesi (yunanca) diye bir kitap hediye etmiştiniz. Onu defalarca okudum ve çok istifade ettim ve birçok arkadaşlara okuttum. Size teşekkür etmeye geldim!” demesi… Bir başka bayanın ise “Bunlar ne kitabı?” sorusuna karşı bunların Kur’an tefsiri olduğunu söyleyince “Nihayet sonunda Kur’anı da okuyabilecez, onu da okumanın zamanı çoktan gelmişti zaten!” demesi, ve bunun gibi daha birçok öğrenci, memur, doktor, esnaf, öğretim görevlileri, din görevlileri, farklı ülkelerin konsolosluk ve kültür ataşeleri ile, güzel anların yaşanması bizlere bu fuarların önemini gözümüzün önüne serdi.

İnşaallah bizler de tüm ehli hakikatın duaları ile bir sonraki fuarlara şimdiden daha çok tercümeler ile hazırlanıp, bu hakikatlerin muhtaç olanlara ulaştırılması için Cenab-ı Erhamürrahim’inden yardımı, istikamet vermesi, ve muvaffak edip mahçup etmemesi için cümlenizin dualarını bekliyoruz.

Kaynak: www.NurNet.Org

Ey Müslüman! Siyah Evladına Sahip Çık! (D. Kongo Hizmet Mektubu)

سُبْحَانَهُ

Hudutsuz şükürler, nihayetsiz senalar olsun o Zât-ı Zülcelal’e ki; bizleri cehl-i mutlak derelerinden, isyan ve küfran bataklıklarından lütfu keremiyle çıkarıp, gözleri kamaştıran en parlak bir nura talebe etmiştir.[Emirdağ Lahikası]

HER ŞEY BİR HAYALLE BAŞLADI. ACABA BİZ DE ORALARA GİDİP ESERLERİ ULAŞTIRABİLİRMİYİZ?

Demokratik Kongo; nüfusu 70 milyon yüzölçümü yaklaşık 2300 000km Türkiye’den 3 kat daha büyük fakat Sivas kadar bir ülkenin yani Belçika`nın sömürgesi. Müslüman nüfusu ülke nüfusunun %10`u civarında. Ülkede tarım sektörün de senede 3 defa mahsul alınıyor. Ülke, tam anlamı ile bir elmas Cenneti. Fakat üstadımızın ifade ettiği gibi ya Asya münafıkları ya da Avrupa kâfir zalimleri ya çalar ya da gasp eder. Müslümanlar orada fakirlik, zaruret ve cehaletle karşı karşıyalar. Öyle ki oradaki Müslümanlar, fakirlikten ve zaruretten dolayı dinlerini terk edebiliyorlar. Ülkede sadece 1 tane Müslüman profesörü var. Eğitim gördükleri medreseler yaşanabilecek düzeyde bile değil. Okul olarak sadece Türk Okulu var. Müslümanlara ait bir hastane bile yok denilebilir.

Ülkenin bazı yerlerinde, okunacak kuran yalnız camilerde var sanki çoğu Mısır`dan, Tanzanya` dan geliyor. Ülke insanının birçoğunun hayalinde futbolcu olmak var. Her yerde futbolcu olmak için koşan yüzlerce insanı görebilirsiniz. Şehirler, içerisi insan kaynayan kiliselerle ve meyhanelerle dolu. Orada insanlar adeta ölmemek için yaşıyorlar, hayat çok pahalı. Kafasının üzerinde onlarca kilo yük taşıyan insanlar, yaşam şartlarının çok ağır olduğu bir yer Kongo. Evet, bu insanların dünyevi ve uhrevi saadetinin reçetesi olan Risale-i Nuru onlara ulaştırmak için çıktığımız yolculuğun ilk adresi başkent Kinshasaydı.

“NEDEN GELDİNİZ?

Kongo`da ilk gece; Kinshasa’da evini kiraladınız Hristiyan bir bayan bizi ziyarete geldi ve biraz muhabbet etikten sonra bize Türkiye’den Kongo`ya niçin geldimizi sordu. Bizde ona Türkiye’deki talebelerimizi ziyarete geldiğimizi ve yanımızda Türkiye’de en çok okunan eserleri hediye getirdiğimizi söyledik. Bayan bize bu kadar uzaklıktan daha farklı bir şey için gelinebilir diye düşünerek , ısrarla onu öğrenmek istediğini söyledi. Bizde ona Allah’ı, Peygamberi ve öldükten sonra dirilmeyi anlatmak için geldiğimizi söyledik kadın duygulandı ve bize bir şeyler anlatmak istedi.

Ev sahibimiz olan bayan: 3 yıl önce 35 yaşında bir çocuğum vefat etmişti ve son 3 gündür onu düşünüp çok ağlıyordum. Dün gece sizden önce burada oturan bir politikacı akşam vakti beni ziyarete gelerek bana bir mesaj getirdiğini söyledi. Ben çok şaşırmıştım çünkü akşam ziyaretleri Kongo`da şartlar gereği pek olmuyor. Politikacı ona gördüğü şu rüyayı anlatmış;

Rüyasında benim oğlumu görmüş oğlum rüyasında politikacıya şunlar ı söylemiş; Git anneme söyle çok uzaklardan misafirleri gelecek. Onlar Allah’tan Peygamberden öldükten sonra dirilmekten bahsedecekler, onlar renk, dil, din ayrımı yapmayacaklar. Anneme söyle onları ziyaret etsin onları ziyaret ettikten sonra bir daha hiç ağlamayacak.

Evet, 23.söz onun gözyaşlarını silen bir mendil vazifesini görecekti.

İMAMLARIMIZ DA İSLAMİYET’İ BÖYLE ANLATMALI

Şehirde risaleleri vermekte öncelikli gördüğümüz yerlere uğradık. Merkez cami imamı imam Salih, 2010 Bediüzzaman sempozyumuna katılmış birisi. Ona içinde Üstadın Tarihçe-i hayatının bulunduğu eserleri hediye ettik, daha sonra tekrar ziyaretine gittiğimizde hilafet meselesini yeni anladığını ve çocuğunun Üstadın medreselerinde kalmasını istediğini söyledi.

Başkentten uçağa bindik. Yaklaşık 4 saat havada yol alıp Goma şehrine indik. 5 saatlik feribot yolculuğu bizi bekliyordu. Goma’dan Bukavuya feribotla gelirken Hıristiyan ilahiyat fakültesinde okuyan bir bayana hediye ettiğimiz 23. sözü okuduktan sonra şunları söyledi: “Bu eserlere sadece Müslümanların değil bütün Hıristiyanların da ihtiyacı olduğunu söyledi. Camide yıllarca namaz kılan bir kişiye hediye ettiğimiz küçük sözleri okuduktan sonra namazın niçin kılınması gerektiğini yeni anladığını söyledi.”

Bukavu kentinde bulunan Medresede okunan Birinci sözü dinleyen taksici dersten sonra heyecanla şunları anlattı: Bizim imamlarında İslamiyet`i böyle anlatması gerekiyor.

RİSALE-İ NURLARI OKUYAN 5 KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU

Medrese hocası Burundi’den geliyordu bu hakikatleri kendi memleketine de ulaştırılmasını istediğini anlattı. Orada bulunan yetimlere, fakirlere fedakâr nur talebeleri aracılığıyla 21 kurban kesildi. Bütün ramazan boyunca günde ortalama 150 kişiye iftar verildi.

Kuranın bu asırdaki elması kılıcı olan Risale-ı Nurları okuyanlardan 5 kişi Müslüman oldu. Bu kadar kısa sürede alınan bu büyük neticenin elbette bir sırrı olmalı. Evet, Risale-i nurun tarzı beyanını gören lakayt kalamaz. Evet, biz bir inayet tahtında istihdam ediliyoruz. Afrika insanın tabiatı hakikate açık ve taassuptan uzak insaflı. Bukavu’da 33 imam bu eserlere sahip çıktı ve bu eserleri kendi dillerine çevirebileceklerini ve bu hizmet tarzını öğrenmek için Türkiye gelmek istediklerine ifade ettiler.

Orada gençler Müslümanların kurtuluşu ve saadeti için C.J.M.D adında grup oluşturmuşlar. Bu grubun aylık giderlerin takibi, aylık aidatların toplanmasının takibini yapan bir muhasebecisi, seçimle gelmiş başkanları, haftalık sabit iki gün dini bilgiler ve sosyal hayatın konuşulduğu sohbet günleri var. Bu grubun üyelik kartlarının ve yoklama defterinin olduğu üniversite ve lise öğrencilerinin oluşturduğu bu genç topluluk artık sohbetlerini nur risalelerinden yapıyor. Öyle ki bu genç ve dinamik grup artık faaliyetlerini Nur Risaleleri odaklı yapıyorlar.

Fakirliğin, yoksulluğun, zaruretlerin hat safhada olduğu ülkede çocuklarımız çaresizlik nedeniyle dinlerini değiştirmesin diye Müslüman kadınlar bir araya gelip kendi el becerileriyle elbiseler işleyip onları satıp bir kaç dolar kazanabilmek için Müslüman anneler cemiyetini kurmuşlar. Bu annelere Risale-i Nurlar hediye edildi.

ARTIK HAFTALIK RİSALE-İ NUR RADYO DERSLERİ VAR!

Bukavuya vardığımız ilk günden itibaren zaman kaybetmeden risale derslerine başladık. Medresede günde en az üç ders oluyordu. Sabahleyin gençlere, öğle namazından sonra camide cemaate, ikindi namazında ise imamlarla ya da eski usül medresede ve akşamları ise bekçilerle yada bizzat ziyarete gelenlerle özel derseler oluyordu.

Bizim hiç yanımızdan ayrılmayan ve bize tercümanlık yapan Fuad ve Mosi ülkelerinin kurtuluşunun ancak Risale Nurla olacağını biliyor ve öyle inanıyorlardı. Onun için bu eserlerin her tarafa yayılması için bizleri ve Nur Risalelerini ülkenin her tarafına götürüyorlardı. Bukavu’da tanıştığımız üniversite gençleri bize bu hakikatleri radyo’da ve TV’de yayınlatabileceklerini ve bu 1 sene haftada 1 saat devamlı yapabileceklerini söylediler. Bukavuda artık haftalık Risale-i Nur dersleri sabit olarak devam ediyor

Dönüş yolunda Kinshasa`da ziyaretine gittiğimiz 1500 kişilik öğrenci kapasitesi bulunan Münazamat isimli okulun Müdürüne ve oradaki görevli kişilere öldükten sonra dirilme inancının insanın dünya hayatını nasıl düzene koyduğunu anlatan dersler okunduktan sonra okul müdürü bizlere bunların TV’de anlatılması gerektiğini söyledi.

BU EVLATLARIMIZA NE ZAMAN SAHİP ÇIKACAĞIZ!

26 günlük Kongo seyahatimizden sonra Uçağımızla Etiyopya`dan eski ismiyle Habeşistan`dan Türkiye’ye aktarmalı olarak geliyorduk. Orada gördüğümüz manzara, alemi İslam’ın kendi çocuğuyla nasıl esarette tutulduğunu gösteriyordu. Etiyopya`dan Avrupalı aileler tarafından yetiştirilmek üzere götürülen Bilal-i Habeşi ruhlu sahipsiz ve yetim Habeşliler, Avrupa’da Hıristiyan terbiye sisteminde yetiştirildikten sonra ülkelerine geri döndüklerinde ülkeleri için sadece değiştirilemeyen siyah bir renk olarak kalmaktalar. Bu çocuklar büyüdüklerinde ülkelerinin kaderini değiştiren mevkilere yerleştiriliyor. Dışı siyah içi beyaz olan bu Müslüman evlatlara ne zaman sahip çıkılacak. Unutmayalım bu dava güneşin doğup battığı yere kadar gidecek.

Ya Rab! kusurumuzu affet bizi kendine kul kabul et emanetini kabz etmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. ÂMİN

TOKAT-2012

www.NurNet.org