سُبْحَانَهُ
Hudutsuz şükürler, nihayetsiz senalar olsun o Zât-ı Zülcelal’e ki; bizleri cehl-i mutlak derelerinden, isyan ve küfran bataklıklarından lütfu keremiyle çıkarıp, gözleri kamaştıran en parlak bir nura talebe etmiştir.[Emirdağ Lahikası]
HER ŞEY BİR HAYALLE BAŞLADI. ACABA BİZ DE ORALARA GİDİP ESERLERİ ULAŞTIRABİLİRMİYİZ?
Demokratik Kongo; nüfusu 70 milyon yüzölçümü yaklaşık 2300 000km Türkiye’den 3 kat daha büyük fakat Sivas kadar bir ülkenin yani Belçika`nın sömürgesi. Müslüman nüfusu ülke nüfusunun %10`u civarında. Ülkede tarım sektörün de senede 3 defa mahsul alınıyor. Ülke, tam anlamı ile bir elmas Cenneti. Fakat üstadımızın ifade ettiği gibi ya Asya münafıkları ya da Avrupa kâfir zalimleri ya çalar ya da gasp eder. Müslümanlar orada fakirlik, zaruret ve cehaletle karşı karşıyalar. Öyle ki oradaki Müslümanlar, fakirlikten ve zaruretten dolayı dinlerini terk edebiliyorlar. Ülkede sadece 1 tane Müslüman profesörü var. Eğitim gördükleri medreseler yaşanabilecek düzeyde bile değil. Okul olarak sadece Türk Okulu var. Müslümanlara ait bir hastane bile yok denilebilir.
Ülkenin bazı yerlerinde, okunacak kuran yalnız camilerde var sanki çoğu Mısır`dan, Tanzanya` dan geliyor. Ülke insanının birçoğunun hayalinde futbolcu olmak var. Her yerde futbolcu olmak için koşan yüzlerce insanı görebilirsiniz. Şehirler, içerisi insan kaynayan kiliselerle ve meyhanelerle dolu. Orada insanlar adeta ölmemek için yaşıyorlar, hayat çok pahalı. Kafasının üzerinde onlarca kilo yük taşıyan insanlar, yaşam şartlarının çok ağır olduğu bir yer Kongo. Evet, bu insanların dünyevi ve uhrevi saadetinin reçetesi olan Risale-i Nuru onlara ulaştırmak için çıktığımız yolculuğun ilk adresi başkent Kinshasaydı.
“NEDEN GELDİNİZ?“
Kongo`da ilk gece; Kinshasa’da evini kiraladınız Hristiyan bir bayan bizi ziyarete geldi ve biraz muhabbet etikten sonra bize Türkiye’den Kongo`ya niçin geldimizi sordu. Bizde ona Türkiye’deki talebelerimizi ziyarete geldiğimizi ve yanımızda Türkiye’de en çok okunan eserleri hediye getirdiğimizi söyledik. Bayan bize bu kadar uzaklıktan daha farklı bir şey için gelinebilir diye düşünerek , ısrarla onu öğrenmek istediğini söyledi. Bizde ona Allah’ı, Peygamberi ve öldükten sonra dirilmeyi anlatmak için geldiğimizi söyledik kadın duygulandı ve bize bir şeyler anlatmak istedi.
Ev sahibimiz olan bayan: 3 yıl önce 35 yaşında bir çocuğum vefat etmişti ve son 3 gündür onu düşünüp çok ağlıyordum. Dün gece sizden önce burada oturan bir politikacı akşam vakti beni ziyarete gelerek bana bir mesaj getirdiğini söyledi. Ben çok şaşırmıştım çünkü akşam ziyaretleri Kongo`da şartlar gereği pek olmuyor. Politikacı ona gördüğü şu rüyayı anlatmış;
Rüyasında benim oğlumu görmüş oğlum rüyasında politikacıya şunlar ı söylemiş; Git anneme söyle çok uzaklardan misafirleri gelecek. Onlar Allah’tan Peygamberden öldükten sonra dirilmekten bahsedecekler, onlar renk, dil, din ayrımı yapmayacaklar. Anneme söyle onları ziyaret etsin onları ziyaret ettikten sonra bir daha hiç ağlamayacak.
Evet, 23.söz onun gözyaşlarını silen bir mendil vazifesini görecekti.
İMAMLARIMIZ DA İSLAMİYET’İ BÖYLE ANLATMALI
Şehirde risaleleri vermekte öncelikli gördüğümüz yerlere uğradık. Merkez cami imamı imam Salih, 2010 Bediüzzaman sempozyumuna katılmış birisi. Ona içinde Üstadın Tarihçe-i hayatının bulunduğu eserleri hediye ettik, daha sonra tekrar ziyaretine gittiğimizde hilafet meselesini yeni anladığını ve çocuğunun Üstadın medreselerinde kalmasını istediğini söyledi.
Başkentten uçağa bindik. Yaklaşık 4 saat havada yol alıp Goma şehrine indik. 5 saatlik feribot yolculuğu bizi bekliyordu. Goma’dan Bukavuya feribotla gelirken Hıristiyan ilahiyat fakültesinde okuyan bir bayana hediye ettiğimiz 23. sözü okuduktan sonra şunları söyledi: “Bu eserlere sadece Müslümanların değil bütün Hıristiyanların da ihtiyacı olduğunu söyledi. Camide yıllarca namaz kılan bir kişiye hediye ettiğimiz küçük sözleri okuduktan sonra namazın niçin kılınması gerektiğini yeni anladığını söyledi.”
Bukavu kentinde bulunan Medresede okunan Birinci sözü dinleyen taksici dersten sonra heyecanla şunları anlattı: Bizim imamlarında İslamiyet`i böyle anlatması gerekiyor.
RİSALE-İ NURLARI OKUYAN 5 KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU
Medrese hocası Burundi’den geliyordu bu hakikatleri kendi memleketine de ulaştırılmasını istediğini anlattı. Orada bulunan yetimlere, fakirlere fedakâr nur talebeleri aracılığıyla 21 kurban kesildi. Bütün ramazan boyunca günde ortalama 150 kişiye iftar verildi.
Kuranın bu asırdaki elması kılıcı olan Risale-ı Nurları okuyanlardan 5 kişi Müslüman oldu. Bu kadar kısa sürede alınan bu büyük neticenin elbette bir sırrı olmalı. Evet, Risale-i nurun tarzı beyanını gören lakayt kalamaz. Evet, biz bir inayet tahtında istihdam ediliyoruz. Afrika insanın tabiatı hakikate açık ve taassuptan uzak insaflı. Bukavu’da 33 imam bu eserlere sahip çıktı ve bu eserleri kendi dillerine çevirebileceklerini ve bu hizmet tarzını öğrenmek için Türkiye gelmek istediklerine ifade ettiler.
Orada gençler Müslümanların kurtuluşu ve saadeti için C.J.M.D adında grup oluşturmuşlar. Bu grubun aylık giderlerin takibi, aylık aidatların toplanmasının takibini yapan bir muhasebecisi, seçimle gelmiş başkanları, haftalık sabit iki gün dini bilgiler ve sosyal hayatın konuşulduğu sohbet günleri var. Bu grubun üyelik kartlarının ve yoklama defterinin olduğu üniversite ve lise öğrencilerinin oluşturduğu bu genç topluluk artık sohbetlerini nur risalelerinden yapıyor. Öyle ki bu genç ve dinamik grup artık faaliyetlerini Nur Risaleleri odaklı yapıyorlar.
Fakirliğin, yoksulluğun, zaruretlerin hat safhada olduğu ülkede çocuklarımız çaresizlik nedeniyle dinlerini değiştirmesin diye Müslüman kadınlar bir araya gelip kendi el becerileriyle elbiseler işleyip onları satıp bir kaç dolar kazanabilmek için Müslüman anneler cemiyetini kurmuşlar. Bu annelere Risale-i Nurlar hediye edildi.
ARTIK HAFTALIK RİSALE-İ NUR RADYO DERSLERİ VAR!
Bukavuya vardığımız ilk günden itibaren zaman kaybetmeden risale derslerine başladık. Medresede günde en az üç ders oluyordu. Sabahleyin gençlere, öğle namazından sonra camide cemaate, ikindi namazında ise imamlarla ya da eski usül medresede ve akşamları ise bekçilerle yada bizzat ziyarete gelenlerle özel derseler oluyordu.
Bizim hiç yanımızdan ayrılmayan ve bize tercümanlık yapan Fuad ve Mosi ülkelerinin kurtuluşunun ancak Risale Nurla olacağını biliyor ve öyle inanıyorlardı. Onun için bu eserlerin her tarafa yayılması için bizleri ve Nur Risalelerini ülkenin her tarafına götürüyorlardı. Bukavu’da tanıştığımız üniversite gençleri bize bu hakikatleri radyo’da ve TV’de yayınlatabileceklerini ve bu 1 sene haftada 1 saat devamlı yapabileceklerini söylediler. Bukavuda artık haftalık Risale-i Nur dersleri sabit olarak devam ediyor
Dönüş yolunda Kinshasa`da ziyaretine gittiğimiz 1500 kişilik öğrenci kapasitesi bulunan Münazamat isimli okulun Müdürüne ve oradaki görevli kişilere öldükten sonra dirilme inancının insanın dünya hayatını nasıl düzene koyduğunu anlatan dersler okunduktan sonra okul müdürü bizlere bunların TV’de anlatılması gerektiğini söyledi.
BU EVLATLARIMIZA NE ZAMAN SAHİP ÇIKACAĞIZ!
26 günlük Kongo seyahatimizden sonra Uçağımızla Etiyopya`dan eski ismiyle Habeşistan`dan Türkiye’ye aktarmalı olarak geliyorduk. Orada gördüğümüz manzara, alemi İslam’ın kendi çocuğuyla nasıl esarette tutulduğunu gösteriyordu. Etiyopya`dan Avrupalı aileler tarafından yetiştirilmek üzere götürülen Bilal-i Habeşi ruhlu sahipsiz ve yetim Habeşliler, Avrupa’da Hıristiyan terbiye sisteminde yetiştirildikten sonra ülkelerine geri döndüklerinde ülkeleri için sadece değiştirilemeyen siyah bir renk olarak kalmaktalar. Bu çocuklar büyüdüklerinde ülkelerinin kaderini değiştiren mevkilere yerleştiriliyor. Dışı siyah içi beyaz olan bu Müslüman evlatlara ne zaman sahip çıkılacak. Unutmayalım bu dava güneşin doğup battığı yere kadar gidecek.
Ya Rab! kusurumuzu affet bizi kendine kul kabul et emanetini kabz etmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. ÂMİN
TOKAT-2012
www.NurNet.org