Etiket arşivi: ihtida

Alman Futbolcu Danny Blum Nasıl Müslüman Oldu?

Almanya 2. Futbol Ligi ekiplerinden olan FC Nürnberg’te forma giyen Danny Blum’un Müslüman olduğunu açıklandı.

Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild yer verdiği bir haberinde, Belek’te devre arası kampı yapan FC Nürnberg’in formasını giyen 24 yaşındaki oyuncu Danny Blum’un İslam dinini seçtiğini ve bunun içinde Belek’te bulunan Mecekler Camii’nde ibadet ettiğini okurlarına duyurdu.

Alman oyuncunun camide ibadet ederken çekilmiş fotoğraflarına yer veren Bild, Müslüman olan Danny Blum’un “İslam bana güç ve kuvvet veriyor, dua ruhumu rahatlatıyor” dediğini aktardı.

5 VAKİT NAMAZ KILIYOR

Mannheim şehri yakınlarında bulunan Frankenthaler kasabasında doğan orta saha oyuncusu Danny Blum Bild’e, İslam dinine geçişini şu ifadelerle anlattı:

Önceleri futbol dışından oldukça eğlenceli ve bir o kadarda sorumsuz bir yaşamım vardı. Zaman zaman yaşadığım bu hayatın her şey olamayacağını düşünmeye ve sorgulamaya başladım.”

Ardından arkadaş çevremle dini konuşmalar yapmaya başladım. Hem kitaplardan hem de İnternetten din araştırması yaparken İslam dini bana çok enteresan geldi. Araştırdıkça da öğrendiklerim beni bu yola yani İslam’a yaklaştırdı ve böylece Müslüman olmaya karar verdim. Artık hayata hep pozitif bakıyorum.”

Alman oyuncunun 5 vakit namaz kıldığını, helal yiyecekleri tercih ettiğini ve alkolden de uzak durduğunu yazan Bild, Danny Blum’un ibadet etmek isterken kimseye rahatsızlık vermemeye de özen gösterdiğini aktardı.

Takımda kendisine oldukça tolerans gösterildiğini Bild’e anlatan Danny Blum’un, “İslam barışçıl bir din. İnancım kimseyi yapmak istemediği her hangi bir şey için zorlamıyor. Tercihimden sonra bana bu yönde kötü söz söyleyen olmadı. Olsa bile bu beni yolumdan döndürmez. Herkesin kendine göre inancı var” dediği ayrıca kaydedildi.

AİLESİ ÖNCE ŞAŞIRDI SONRA DA “SEN BİLİRSİN” DEDİ

Danny Blum’un, Hristiyan olan ailesine Müslüman olduğunu ilk açıkladığında ailesinin önce büyük bir şaşkınlık yaşadığını ardından da, böyle inanıyorsan inandığını yaşayabilirsin diyerek karşı çıkmadıklarını anlattığı belirtildi.

Sabah

Arjantinli Öğretmen Aquiles Leonardo’dan Türkiye’ye Mektup

İçtenlikle sizleri selamlıyorum.

Bir öğretmen ve aynı zamanda hümanist ve akademisyen birisi olarak felsefe, edebiyat ve tarih alanındaki serüvenimde Risale-i Nur’la,  Nur talebeleri sayesinde tanışmamı onlardan aldığım desteği çok ehemmiyetli görüyorum .

Seneler boyu bazı şüphelerime ve dertlerime cevap niteliğinde beni tatmin edecek devalar aradım. Şu anda devam etmekte olan çok dinlerlerle veya o dinlerin müntesibleriyle muhatap oldum, konuştum. Aslında çocukluğumda katolik olarak yetişmiştim. Ama beni tatmin etmediği için ergenlik döneminde katolik dininden uzaklaştım. Bir kaç sene evvel manevi kızım İslam dinini kabul edince bende de acaba bu din diğer şimdiye kadar bildiğim dinlere nisbeten beni daha da aydınlatır mı diye bir merak içimde tekrar yeşerdi.

Bir kaç ay oldu ki Risale-i Nur ismini manevi kızımın bana hediye ettiği ve neden bahsettiğini bilmediğim Hastalar Risalesi vesilesiyle duydum. Kitabı okudum fakat tam istifade edememiştim. Kızım bana Risale-i Nurların bir kitap külliyatı olduğunu, müellifinin Said Nursi olduğunu söyledi. Risale-i Nurların tercümelerinin tashihi hususunda benden yardım istedi. Ben de İslami bir bilgim olmamasına rağmen  edebi bilgi ve tecrübemle yardım ettim.

Kısa bir süre sonra bir Nur talebesini evimde misafir etmek fırsatı elime geçmişti. Bu kişi İslamın Nurunu meskenime taşımıştı. Genç birisi olmasına rağmen nezaketi, güven ve etkileyiciliği, tevazusu sühuletle mesajını insanlara ulaştırmasına vesile oluyordu. Evimde kaldığı sürede sıkı bir şekilde ve büyük bir şevkle çalışıyordu. Ben ona gerekli yerlerde dil bilgisinde ve metinlerin daha anlaşılır olmasında yardımcı oluyordum. Zamanla o bana Risale-i Nurdan aldığı izahlarla beyanda bulunuyor İslam’ın manevi büyük ilmine benim için kapılar açıyordu.  Bana rehberlik ediyordu, şimdi anlıyorum ki benim dini şüphelerimi izale edip beni tatmin ediyordu. Bu işle meşgul olurken bazen müellifdeki tesir beni kalbimin derinliklerinden etkiliyordu.

Kısa bir süre önce tashih etmek için yeni metinler elime geçti. Şimdi daha fazla bir İslami bilgi ve memuniyetle bunları yapmaya çalışacağım. Bunların yanısısıra metinlerde büyük bir nur ve bir berraklık var. Bana önceden hediye olarak gelen kitapların hemen hepsini okudum. Bunlar Hastalar Risalesi, 33 Pencere, Tabiat Risalesi, Ayet-ül Kübra ve Sözler Kitabı. Bir sonraki ziyaretinizde bunlar hakkında sohbet etmeyi çok arzuluyorum. Ve yeni tercümelerde beraber çalışmaya devam etmeyi İnşaallah bekliyorum. Bu şekilde İslama girmek için hazır olduğumu size bildireceğim. Manevi kızım ve siz kalbimi imanın nuru ile doldurdunuz ve Kuran tefsiri Risale-i Nur sayesinde İslamı en mükemmel ve açık bir şekilde anladım.

Ezcümle, Hastalar risalesi dördüncü ve beşinci devalar menfi olaylar karşısında şekva etmenin hikmetsizliğini ve bunun yerine Allah’ın bize vermiş olduğu hayırlar karşısında şükür ve memnuniyet gösterilmesi gerektinini idrak ettirdi. Said Nursi bunu duygusal bir dil ile değil akılcıl bir dil ile ifade ediyordu. (Bir filozof olmama rağmen şu cümleye çok kıymet veriyorum: “Kalbin çok hikmetli şeyleri vardır ki akıl onlardan bihaberdir.”)

Sözler kitabının birinci sözünde bir şüphemi izale eden bir sual ve cevap var.

Sual: Allah’ın bizden isteği nedir?

Cevap: Üç şeydir: zikir, şükür, tefekkür.

Allah kamil-i mutlak ve kadir-i külli şey olmasıyla birlikte niye herhangi bir şeye ihtiyacı olsun ki? gibi bir sual aklıma geliyordu. Mutlak bir mükemmeliyette eksik bir şey yok ki… bu şüphe beni huzursuz ediyordu.  Fakat aynı kitabı okumaya devam etmekle bu şüphem izale oldu. Ben hayatımda benden kişilik ve ilim noktasında aşağı olan çok kişilere hürmet  ve itaat etmişim. Var olmayı ona borçlu olduğum ve bütün güzel mutlu dakikalarımı bana ihsan eden bir zata karşı onu tanımamak, şükretmemek ve ona itaat etmemek benim için nasıl mümkün olabilir? Şimdi benim için o Zat ALLAH’dır.  Bu vesile ile Risale-i Nur’a ve Risale-i Nur ile benim hayatıma İslam’ı taşıyan kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

69 yaşında olmakla birlikte sizlere çok teşekkür ediyorum. İhtiyacınız olduğunda sizin emrinizdeyim. Bir dahaki sefere sizinle buluşmayı bekliyorum. Bu şehrin ve evimin kapıları sizlere her zaman açıktır.

Muhabbetle

Aquiles Leonardo Price Toro

www.NurNet.Org

Latin Amerika’da Müslüman Olan Maria Price’dan Nur’un Talebelerine Bir Mektup…

Kardeşlerim!

Her şeyden evvel besmele ile başlarım. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Kalplerinizi iman nuruyla doldursun.

Benim için İslam’ın nuruyla yeniden doğmanın manasını ve bir kaç ay oldu ki Risale-i Nur ile ilm-i imanı temin etmenin kıymetini ifade etmeye çalışacağım.

Dokuz yaşından beri kendimi manevi bir cazibenin içinde hissediyorum. Ben bir katolik okulunda yatılı olarak okuyordum, papazların çok duygulu bir şekilde vaaz etmelerine rağmen öğretmek istediklerini kendilerinin de uygulamadığını gördüm. Farkettim ki katolik dini benim dinim olamazdı. Daha sonraları evangelist, mormon ve protestanlık gibi çok dinlerde dolaştım. Ama hiç birisi ruhumu tatmin etmedi. O zamanlar İslam hakkında tarih derslerinden bildiğim savaş, kavga, cihad ve harb gibi şeylerdi. Ama dini öğretisi hakkında hiç birşey bilmiyordum. Dahası burada, Latin Amerikada Peygamberimizin ismi bile Mahoma olarak biliniyor.

O zamanlarımda rüyalarım başladı. Tekrar tekrar ve devamlı olarak ve rüyamda devamlı bir ihtiyar zat görüyordum. Çocukluktan, yetişkinlikten ihtiyarlığa kadar hayatının safhalarını görüyordum. Yüzünü görmemekle birlikte mükemmel tevazu ve merhamet sahibi olan bu zat bana huzur veriyordu. Diğer bir rüyamda saydam bir deniz ve üzerinde bir kaç gemi görüyordum. Bir geminin üzerinde “sura 14:23” yazılı idi. (sura burada kırbaçlamak manasına geliyor) Ben bu rüyalara ehemmiyet vermemekle birlikte o gemilerin ev ve üzerindeki numaraların onların adresleri olduğunu sanıyordum. Ya da üzerindeki sayı kadar beni kırbaçlayacaklar sanmıştım. Anlam da veremiyordum. Daha sonra bu rüyamı bir müslümana anlattığımda bunun bir ayet numarası olduğunu ve ibrahim suresinin 23 ayeti olan meali “İman edip salih amellerde bulunanlar, Rablerinin izniyle altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada birbirlerine olan dirlik temennileri: “Selam”dır.” olduğunu söyledi.

Aklımdaki soruları müslüman arkadaşıma soruyordum ama eve geldiğimde rüyalarımda sorularımın cevabını daha mükemmel alıyordum. Rüyaların ehemmiyetinden dolayı bazen çok tedirgin oluyordum ki uyumak bile istemiyordum. Halis bir kalple ve rüyalarımdan sonra aldığım kararla Islam’a girmekle yeniden doğdum. Tabi ki bu süreçte koyun postunda çok kurtlar gördüm. Risale-i Nur’un hakikatını altı ay oluyor yeni öğreniyorum. Çünkü Nur talebeleri hakkında önceden bildiğim ayrı bir mezhep oldukları ve kitaplardan maddi çıkar amacı güttükleri idi. Sonradan Nur talebesi bir kaç kardeşle tanışmak nasib oldu. Sohbetimiz sırasında bana en büyük tavsiyeleri Risale-i Nur’u her gün en az 20 dakika da olsa okumamdı. Bu şekilde hayatının rızay-ı ilahi yolunda değiştiğini göreceksin ve bütün vesveselerden ve şüphelerden kurtulacaksın diyorlardı. Risale-i Nurun bu nurlu talebelerine bu tavsiyelerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu sayede benim İslam’a daha da yakınlaşmama ve derinleşmeme vesile oldular. Dahası kemiyete değil keyfiyete ehemmiyet veriyorlardı ki bu da beni etkilemişti.

Daha sonraları ki, bu kitap fuarının olduğu zamanlara rastlıyor, tekrar rüya görmeye başladım. Rüyamda dağlar, yeşil kırlar ve yedi renkli gökkuşağı ile deniz görüyorum. Bir dağda bir zat var ve biz kardeşlerle mütemadiyen o dağda yaşayan zatın yanına çıkıp, fevkalade parlak, ışıl ışıl sayfalar alıyoruz, dönerken kucağımız dolu dönüyoruz, bunları halka dağıtyoruz fakat söyle bir tuhaflık var ki biz dağıtırken sayfalar ekmek ve tatlılara inkilab ediyor. Yine bir rüyada bir zat dağın zirvesinden dağın eteklerine düşüyor fakat düştüğü yer birden gül bahçesi oluyor. Diğer bir rüyamda ise iki grup insan var, herkesin göğsünde sanki bir lamba gibi bir ışık var. Ama gece olduğunda diğer grubun göğsündeki ışık kayboluyor ve onlar bizim gittiğimizin tersine gidiyorlar. Bizim bulunduğumuz grup ise bir yöne sevkediliyor ki orada gökkuşağı, üç tane dağ ve ışıldayan saydam bir deniz var. Bu gurubun göğsündeki nur hiç sönmüyor ama diğer gurupta tam tersi gece olunca göğüslerindeki bütün ışıklar zulumatta kayboluyorlar ve onlar kara bir buluta doğru sevk olunuyorlar. Bu zulümatlı kalabalık içinde tanıdığım kişileri de görüyorum. Rüyalarım bu şekilde devam ediyor ki burada hülasa ediyorum. Risale-i Nur’un irşadıyla rüyalarımın tabirlerini daha iyi anlıyorum ki benim için mühim ikaz nevinden olduğu kanaatindeyim.

Risale-i Nur bana Cenab-ı Hakk’ın azametini, merhametini, şefkatini ve inayetini onun nurlu yoluna irşad etmesiyle isbat etti, gösterdi. Hüzünlü olduğum bir zamanda, otuzüç pencere risalesinden tevafuken açtığım yedinci pencerede “Şimdi ey bedbaht gafil! Şu halde Onu görmek ve tanımak istemezsen; aklını çıkar at, hayvan ol, kurtul…” diyordu. Diğer bir risale olan küçük sözler kitabında sekizinci sözde “Şu dünya ve dünya içindeki ruh-u insanî ve insanda dinin mahiyet ve kıymetlerini ve eğer din-i hak olmazsa, dünya bir zindan olması ve dinsiz insan, en bedbaht mahluk olduğunu ve şu âlemin tılsımını açan, ruh-u beşerîyi zulümattan kurtaran يَا اَللّٰهُve لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّٰهُolduğunu anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle” diyordu. Bana devamlı muntazır kaldığım ve beni irşad edecek olan dinden cevaplar veriyorlardı, rüyalarımın tabirlerini gösteriyorlardı.

Kardeşlerim her zaman dualarımda Cenab-ı Hakk tercümelerin hitama ermesi hususunda size ihtiyacınız olan güç ve kuvveti ihsan etsin diyorum. Ta ki kalplerine şifa bekleyen çok kişiler var ki bu Nurlar onlara ilaç hükmüne geçecek. Zira biz öyle muazzam bir hazineyi kaldırıyoruz ki bu bizim kuvvetimiz fevkinde, bu hizmeti yüklenme ve yürütmede başka daha kuvvetli eller yardım etse çok memnun olmak lazım. Allah’a tevekkül edin, ta ki Cenab-ı Hak sizi istihdam etsin. Nefsin hastalıkları olan enaniyetin, hodfüruşluğun ve hırsın damına (tuzağına) düşürmesin ki bunlar bütün ihlası ve mahviyeti izale ediyor. Eneden dolayı riya ve kibre kapı açıyor. Cenab-ı Hakk sizi bu hastalığa düşürtmesin, iman ve ihlas ile O’nun rızasını kazanmak nasib etsin.

Ey Risale-i Nur talebeleri! Risalelerin nefsime verdiği deva ve tecrübelerden birisi de çok tefekkür ettiğim ve müstefid olduğum İHLAS VE UHUVVET’tir. Hususan Beşinci Sebepte olan ayet ki وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى Birbirinizle hayır ve takvada yardımlaşın. Diğer bir yerde “Bir zerre ihlaslı amel batmanlarla ihlaslı olmayana müreccahtır.” Ve yine Altıncı Sebep’te Ey ehl-i hak! Ey hakperest ehl-i şeriat ve ehl-i hakikat ve ehl-i tarîkat! Bu müdhiş maraz-ı ihtilafa karşı birbirinizin kusurunu görmeyerek, yekdiğerinizin ayıbına karşı gözünüzü yumunuz! وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا edeb-i Furkanî ile edebleniniz! buyrulmaktadır. İhlas hakkında yirmibirinci lema bütünüyle büyük ehemmiyete haizdir.

Ben İslam içinde bulunmam kısa bir süreç olmasına rağmen huzurunuzda acizane bu cümleleri söylüyorum. Bunun nedeni bunların benim için ilahi buyruk tarzında idrak etmiş olmam ve beni bu yolda devam etmeye zorlamış olmalarıdır. Samimiyetle söyle inanıyorum ki eğer bir kişi diğer kardeşlerine ya da diğer kişilere karşı halatında ve fiiliyatında sadık ise müttaki ise hakikata olan bu aşk vasıtasıyla nefsin hevesatı hakikatın gereklerine ve hakkın marziyyatına rızay-ı ilahi için boyun eğecektir. Hakkı ve hakikatı karşı tarafta görse bile onu kabul edip memnuniyetle destek olacaktır. Biz bütün gayret ve himmetimizle ihsan-ı ilahi ile bize verilmiş olan bu sorumluluğu kaldırmaya ve iman ve Kuran hizmetinde ihlasla çalışmaya mecburuz.

Size bu şekilde hitab edebilmiş olmakla Allah’a şükrediyorum. Her zaman Nur talebeleri olarak dualarımdasınız.  Allah size rahmet etsin, sizi muhafaza etsin, sizi korusun. Rüyamdaki zatın dediği gibi ki “Güneş benim lambam, yıldızlar mumlarımdır” ben de Allah ömrünüzü ve Kuran ve iman hizmetindeki yüksek gaye ve vazifenizde sayinizi nurlandırsın diye dua ediyorum. 

Hürmet ve sevgilerimle kardeşiniz Maria Price

www.NurNet.Org

Nur Talebeleri Filipinleri Aydınlatıyor

90 milyonluk bir ülke düşünün nüfusunun 90% ‘i Hıristiyan. Bu ülkenin kuzeyinde bir dağ köyü düşünün. Bu köye en yakın camii 2 saat mesafede.

Bu köyde yaşları 8-15 arasındaki 5 çocuk İslamiyeti tercih etti. Allah’ın hidayeti, Filipinlerin bir dağ köyünde (Kiangan, Ifugao) 5 çocuğa ulaşıyor. Ne büyük rahmet, ne büyük azamet.

5 çocuğun ilk Müslümanlarla tanışması, orayı ziyaret eden Nur talebeleriyle oluyor.

Bu Nur talebelerin hal, tavırlarından ve namaz kıldıklarını görünce etkilenmişler ve Kime ibadet ediyorlar, ibadetlerinde ne diyorlar, İslam nedir? gibi sorular sormaya başlamışlar. İsmi Jomar olan ilk çocuk, sorularının cevabını aldıktan sonra, ben Müslüman olmak istiyorum, çünkü bundan sonra tek bir İlaha ve doğru olan şekilde ibadet etmek istiyorum demiş..

2.çocuk Zehra ismini almış, 11 yaşında olmasına rağmen defalarca İncili okumuş. Kendisi İslam’ in tek tanrı inancını öğrettiğini ve Hz. İsa’nin sadece Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu öğrenince, kalbi huzur içinde dolmuş ve mutmain olmuş. İlk namazını kılınca, Allah’ın bütün ihtiyaçlarını karşıladığını bilmesi ona hayatin ne kadar güzel olduğunu hissettirmiş..Kuran-i Kerim’in hayata dair güzel şeyler öğrettiğini bilmesi Zehrayi çok mutlu etmiş..

En son çocuk, John da, 10 yasında, kardeş ve arkadaşlarının Islamiyeti tercih ettiklerini görünce, demiş: “ben de uzun zamandır, tek bir İlah’a inanıyordum, ama annemi üzmemek için, bunu kendime saklıyordum demiş. John’a sorulduğunda tek İlah’a nasıl inanıyorsun?, O da cevap veriyor; “ nasıl bir arabada 2 şoför olunca, karışıklık çıkar.. Tek ilah çok aşikar..”

8 yaşındaki büyük ruhlu küçük Hasana, büyükleri hayrette bırakacak birsey demiş: “ Bazı insanların yanlış olan bir yola inanıp, hayatlarını vermeleri ne kadar acı verici. Kendisinin Kuran hakikatlerini arkadaşlarına duyuracağına söz veriyor”.

Bazen çocuklardan ders almamız gerekiyor herhalde.

Çocuklar namaz kılarken, arkadaşları da bizde katılmak istiyoruz diyorlarmış. Müslüman olmamalarına rağmen, namaz kıldıktan sonra huzur hissettik diyorlarmış. Bu durum Namazdaki sırdan kaynaklanıyor olsa.

5 çocuk, Nur talebelerinin Manila, Filipinlerde düzenledikleri 5 gün suren çocuk kampına katıldılar Nisan ayinin ilk haftasında. Çok istifadeli olduğunu söylemişler.

Bu çocukların bulunduğu köyde küçük bir mescid açmak istiyoruz. Gidip namaz kılabilecekleri ve manevi destek alabilecekleri bir yer. Nur talebeleri şu an o köyde kalıyor, çocuklara temel İslami bilgileri öğretmek için. Bundan sonra da sık ziyaretler yapılacak Kiangan, Ifugao,’ ya..

Manila, Filipinlerden Bol selamlar
Emre Şerbetçi

Risale Ajans

Latin Amerika ve Şili’de Risale-i Nur’la Müslüman Oldular

Latin Amerika ve Şili’den Kur’an ve iman hizmetleriyle ilgili yeni haberler geldi. Ramazan ayı Şili’de de meraklı sorulara yol açarken, Risale-i Nur’dan verilen ikna edici cevaplar bir çok kişinin Müslüman olmasını sağlıyor.

İşte o hizmet mektubu:

Aziz, sıddık, mübarek abilerimiz!…

Evvela: Ramazanınızı, gelen Leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı, Ramazan-ı Şerifte makbul dualarınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz.

Saniyen; Ramazanın mübarek günlerinde sizlere Latin Amerika ve Şili’den bazı hizmet havadislerini aktaracağız İnşaallah. Öncelikle sizlere internetteki gelişmelerden kısaca bahsetmek istiyoruz. İnternette beş farklı facebook sayfamız var. Bunların dört tanesi beş yüz milyona hitap eden İspanyolca. Diğer sayfamız da üç yüz milyona hitap eden Portekizce. Bu sayfalarla Peru, Miami, Brezilya ve Türkiye’den alakadar olan fedakar bir grubumuz var. Bir kısmı sorulara cevap veriyor, bir kısmı kitap gönderiyor.

İSPANYOLCA KONUŞAN 22 ÜLKEDEN RİSALE TALEBİ

Latin Amerika ve Şili halkı İslama çok meraklı… Bu güzel dini tanımak, bilmek ve yaşamak istiyor. Bu sıralar 22 tane İspanyolca konuşan ülkelerden internet üzerinden kitap isteyen yüzden fazla adres oldu. Meksika, İspanya, Kolombiya, Venezuela, Peru, Arjantin, Şili, Puerto Rico, Guetemala gibi bir çok farklı ülkelerden, ABD’den İspanyolca konuşan şehirlerden, İspanyolca Risaleleri istiyorlar ve bu adreslere de risaleler gönderiliyor. Bu  giden Risale-i  Nurlar vesilesiyle dört kişi İslamiyetle şereflendi elhamdulillah… İnternetteki sayfalarımızdan Risale-i Nurları okuyanlardan o kadar çok yorumlar geliyor ki; artık bize neredeyse ülfet olmuş durumda… Bunlardan bir kaç tane numune sizlerle de paylaşalım.

Meksika’dan bir Hıristiyan, Kur’an Hakikatleri (Las Verdades Del Coran) adlı facebook sayfamızdan İspanyolca Risale-i Nur parçalarını okuduktan sonra bize şöyle yazıyor: “Kur’andan bölümler yayınladığınız için çok teşekkür ediyorum. Ben düşünüyordum ki; Kur’an karmaşık konulardan bahsediyor ve bunları anlamak ve öğrenmek çok zor. Halbuki tam tersine Kur’anın mesajlarını sayfanızdan okuduktan sonra gördüm ki; çok harika, güzel ve kolay anlaşılabilirmiş bu hakikatler. İnşaallah bir gün sizin kitaplarınıza Risale-i Nurlara kavuşmayı çok isterim. Sizi çok kuvvetli bir şekilde kucaklıyorum.”

Başka bir misal; Şili’den Risale-i Nurları okuyup Müslüman olan İrma; “Bu kitapları bana hediye edip ulaştırdığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum. Harika ve çok güzel bir içeriğe sahip olan bu eserler, beni farklı şeyleri görmeye sevk etti. Bunlar benim için çok büyük hediyeler. Benim için özel olan arkadaşlarıma bu kitapları tavsiye ediyor ve onların da bu hakikatleri okumalarını çok istiyorum. Sizlere ve Risale-i Nurları bizlere tanıtanlara çok teşekkür ediyorum.”

ALLAH’TAN TEK DUAM ŞUDUR; EVİMDE BİR KUR’AN BULUNSUN

Kolombiya ‘dan Luis Rodriquez: “Bu eserlerde ben gerçekten Kur’an’ın büyüleyici bir tarzını gördüm ve bu yazdığınız hakikatleri çok seviyorum ve herkese tavsiye ediyorum ki bunlar hakikaten mükemmel.”

Başka bir takipçimiz yine diyor ki: “Bu kitapları tanıdığım günden bu yana hayatım değişti. Ben şimdi  çok mutluyum, bu sayfadaki sözler hayatımda çok az işittiğim fakat çok büyük sözler. Allah’tan tek duam şudur ki; evimde bir Kur’an bulunsun ve O’nun güzelliğini arkadaşlarımla paylaşayım ve konuşayım, böylece eksiklerimi gün geçtikçe azaltmış olacağım ve Allah’ın korumasında kendimi hissedeceğim.”

HIRİSTİYANDI BUDİST OLDU, SONRA MÜSLÜMAN OLDU

Bunları söyleyenler çoğunluğu Hıristiyan olan insanlar. Daha önceleri, Risale verdiğimiz insanlara  en son verilecek eser Ramazan Risalesi olarak düşünüyorduk. Halbuki internetteki facebook sayfalarımızdan gördük ki, en çok beğeni alan eser İspanyolca Ramazan, İktisat ve Şükür Risalesi oldu. Orucun toplum hayatına bakan hikmetleri ve bedene olan faydaları insanların çok dikkatini çekiyor, yorumlar yapıyor çok beğeniyorlar ve Ramazan Risalesindeki hakikatlari tasdik ediyorlar.

İki hafta önce internet vesilesiyle tanıştığımız Şilili bir aile… Hıristiyan olan bu şahıs sonra Budist oluyor ve ardından dinsizliğe geçiyor. Daha sonra bunların hepsinin boş ve bir hakikate dayanmadığını anlıyor. Araştırmaya devam ederken, İslamiyet çok ilgisini çekiyor. Facebookdaki sayfamızla tanışıyor ve risalelerden okumak istediğini bize yazdı. İlk kitap bırakmaya gittiğimizde kırk yaşlarında olan Karina; bize hayatında ilk kez bir Müslümanla karşılaştığını söylüyor. Çok dikkatli ve heyecanlı bir şekilde; “İslamiyetteki barış ve sükûnet beni çok etkiliyor. Buna rağmen neden İslam ülkelerinde savaş var? Müslümanlar eşittir terörizm midir?” gibi  aklına takılan bir çok sorular sorduktan sonra bizden Risale-i Nurları alıp ayrıldı.

Yaklaşık on gün sonra Asâ-yı Mûsa ve küçük eserleri de bitirdiğini, Ramazan ve oruç hakkında acilen bilgi istediğini söyledi. Ardından Ramazan arefesinde İslamiyeti kabul ettiğini bize müjde olarak verdi. Biz de büyük bir aşk ve heyecanla bu haberi karşıladık. İslamla şereflenen ve Ramazanın ilk gününü oruçla geçiren Karina; akşam orucunu açması gerektiğini söylediğimiz halde tam anlamamış herhalde ki, ertesi gün görüştüğümüzde gece de oruç  tuttuğunu ve bugün de devam edip etmeyeceğini sordu. Biz de tebessüm ederek akşam gün batımında orucunu açabileceğini ve İslamın kolaylık dini olduğunu ifade ettiğimizde cevaben: “Hiç merak etmeyin, ben bunu şevkle yapıyorum” diye cevap verdi. Bıraksak daha ramazanın sonuna kadar oruç tutmaya devam edecekti.

ÜÇ NESİL RİSALE-İ NUR DERSİ İLE ŞİMDİ MÜSLÜMAN

Bu aile ile birlikte yaklaşık son iki buçuk ay içinde Şili’de Müslüman olan üçüncü aile oldu elhamdülillah. Berât gecesinden bir gün önce bir aile daha müslüman olmuştu… Torun, anne ve onun da annesi yani büyükanne; üç kuşak birden Risale-i Nur dersiyle hep bir ağızdan şehadet getirerek İslama koştular. Dua edin; Cenab-ı Hak, Ramazan gecelerinin hürmetine bu ecnebî memleketlerinde ebedî berâtını alanların sayısını arttırsın!… Bu aileyle de bir Türk abi vesilesiyle tanışmamız beş altı ay önce olmuştu.. O vakitler yaz ayları olduğu için, ziyarete gittiğimizde bahçelerinde cemaatle namazlarımızı kılmıştık. Hatta ikindi namazını kılmak için bahçede yüksek sesle ezan okurken, ev ahalisi bizim ne yaptığımızı merak ettiklerinden, perde arkasından bizi izliyorlardı. Nihayet namaz bittikten sonra yanlarına gittiğimizde heyecanlı bir şekilde ezan okunurken çok yoğun ve şiddetli ama içlerine huzur veren çok hoş bir ses duyduklarını ifade ettiler. İçimizden bir ağabey, Cenab-ı Hakkın çok ruhani mahlukatı olduğunu ezanı duyunca bu havalide bulunan ruhanî ve melaikelerin namaza iştirak etmek için gelmiş olabileceğini açıkladı. Elhamdulillah, bu aile üç nesil birden şimdi Müslüman…

LİSE ÖĞRENCİLERİNE RİSALE-İ NUR BROŞÜRÜ

Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, bu hizmeti imaniye ve Kur’aniyede bizim gibi aciz ve günahkar kullarını istihdam ediyor. Bir misal olarak, Şili’de başkent Santiago’da bir cuma namazından sonra nasip olan hizmetlerden bahsetmek istiyoruz. Elimizde bine yakın broşürle birlikte, çarşıya doğru ilerlerken bir de baktık ki, kolejin çıkış vaktine tevafuk ediyoruz. Ellerimizde broşürler; karşımızda lise okul öğrencileri. Kolej çıkışı bütün broşürlerimiz dağıtıldı ve iki liseli gence risale verdik; inşaallah dua edin, Allah tesir halketsin…amin..

Liseli gençlerden birisi Diego; ondört yaşında. Tarihe çok meraklı birisi, özellikle Osmanlıya. Çok antika! Şili gibi Türkiye’ye 16 bin kilometre uzaklıkta bir memlekette böyle bir genç, acip bir tevafuk… İnşaallah dua edin; ecdadımızın hakiki mirası olan iman ve Kur’an hizmetine Cenâb-ı Hakk bu genci musahhar eylesin amin… Diego ve arkadaşı, metrodan iner inmez bu sefer elli yaşlarında bir coğrafya öğretmeniyle karşılaşıyoruz, bizimle muhatap olmak istiyor. Diyor ki “Artık ben doluyum, herşeyi biliyorum.” Biz de dedik ki; “Bu kitapta bir insan tarifi var, hiçbir yerde bulamayacağınız bir tarif.” Ve ardından Meyve Risalesi hediye etmek ile neticelenen metroda ayak üstü bir muhabbet. Metrodan inip dolmuş taksiye bindik, yine yanımızdaki şahsa Hastalar Risalesi takdim ettiğimizde fiyatını ödeyip risalemizi alıyor. Bu şahıs İslamiyete çok yakın bir Hıristiyan, dua edin Cenâb-ı Hak hidayet versin, Amin.

CENÂB-I HAKK BURALARI MEDRESE-İ NURİYEYE ÇEVİRSİN

Daha sonra Türk esnaf abimizi ziyaret ediyoruz ve yanında çalışan elemana Risale-i Nurları takdim ettikten sonra soruyoruz: “İki kitabımız kaldı, birini seçebilirsiniz. (İhlas ve Ramazan İktisat Şükür Risaleleri)” Büyük bir sevinçle İhlas Risalesini alıyor ve okumak istiyor. Diyeceksiniz ki, ihlas risalesini Hıristiyanlar da okuyor mu? Hem de nasıl okuyorlar. Çok büyük bir iştiyakla. Esnaf abimizin yanından ayrılıyoruz. Durakta bekliyoruz; bir saat önce beraber geldiğimiz yaşlı teyze ile tekrar karşılaşıyoruz. Allah var, aklımızdan geçmişti; ilk bindiğimizde bu yaşlı teyzeye de risale versek diye ama fırsat olmamıştı; Cenâb-ı Hak dua olarak kabul etmiş olacak ki, aynı teyzeyi gönderiyor. Tekrar beş dakikalık ayak üstü bir sohbet. İslamiyetten, namazdan, oruçtan bahsediyoruz. Yaşlı teyze hayretler içerisinde. Elimizde tek kitap kalmış o da Ramazan iktisat Şükür Risalesi. Biz fiyatını söylüyoruz; teyze üzgün bir şekilde parasının olmadığını söylüyor, biz de kitabı ona hediye etmek istediğimizi söyleyince “Gerçekten mi?” diyerek çok seviniyor. Ardından taksi geliyor, dışarıyı seyrederek duâ ediyoruz oradaki binalara bakarak. Cenâb-ı Hakk buraları Medrese-i Nuriyeye çevirsin diye. Hatta dubleks daireler var, dedik ki; burası dersane olsa büyük bir salon, umumi dersler yapılsa…

BİZ BİR MEHMEDE GİDERKEN, CENÂB-I HAK İKİ MEHMETLE BULUŞTURUYOR

Sizlere bu hissiyatımızı bahsetmekten maksadımız dualarınıza vesile olmak. Taksiciye adresimizi gösteriyoruz; bizi bu adrese götür diye. Adres de bir Türk abinin halıcı dükkanı. Adrese daha varmadan önce indiriyor bizi. Diyoruz, “Bu adres değil.” Israr ediyoruz, taksici hiç umursamıyor. Bizi bu adreste indirmekte kararlı. Neyse iniyoruz taksiden. Gayri ihtiyari indiğimiz yerdeki dükkana yöneliyoruz. Bakıyoruz halıcı dükkanı. Dükkana soruyoruz: “Burada çalışan bir Türk var mı?” diye. Çalışan eleman “Evet var” diyerek karşıdan gelen kişiyi işaret ediyor. Gelen de bizim Türk olduğumuzu görünce şaşırıyor. “Siz nereden geliyorsunuz?” diyor. “Mehmet abiyi arıyoruz” deyince “İşte Mehmet benim” deyip bizi dükkanına davet ediyor. Biz de içeriye giriyoruz. Sohbet,muhabbet. Ardından Türk kahvesi. Biz hizmetlerden, burada ne için bulunduğumuzdan bahsediyoruz. Hayretler içerisinde kalıyor Mehmet abi. Bu arada diyoruz ki “Abi bizi aslında başka Mehmet bekliyor gitmemiz lazım.” Mehmet abi; bizi tekrar beklediğini, başka zaman muhabbet etmek istediğini söylüyor ve oradan ayrılıyoruz. Elhamdülillah biz bir Mehmede giderken, Cenâb-ı Hak iki Mehmetle buluşturuyor, ihtiyarımız haricinde.

HIRİSTİYANINDAN MÜSLÜMANINA RİSALE-İ NURLARIN ULAŞMASI

Düşünün; dünyanın bir ucunda, hiç ismini duymadığınız, kimsenin size bahsetmediği, onbeş senedir Şili’de bulunan bir Türkle Cenâb-ı Hak sizi karşılaştırıyor, hem de Şili’de çok çevresi olan, hizmete sahip çıkabilecek birisi. İnşaallah dua edin Cenâb-ı Hak kalbini hakikatlere ısındırsın. Diğer Mehmet abimizi ziyaret edip dönerken elimizde ne broşür var, ne de kitap; herşeyimiz bitmiş. Dershaneye vardığımızda ise internetten sevinçli bir haberle adeta coşuyoruz. Facebook sayfamızdan Risaleleri okuyan Şili Santiago’da oturan birisi, çok heyecanlı bir şekilde bizimle görüşmek istiyor ve müslüman olmak istediğini söylüyor. Bu numune olarak bahsettiğimiz cuma namazından sonra günün sonuna kadar başımızdan geçen hadiseler, yani öğrencisinden öğretmenine, yaşlısından gencine, Hıristiyanından Müslümanına Risale-i Nurların ulaşması; Üstad Hazretlerinin bizzat hizmetin başında olduğunu, istihdam olunduğumuzu aşikar bir şekilde bize hissettirdi elhamdülillah…

BİR ADAMIN İMANI, EBEDÎ VE DÜNYA KADAR BİR MÜLK-Ü BÂKİNİN ANAHTARI VE NURUDUR

Her sokağa çıktığımızda dağıttığımız broşürler; Üstadımızın Kastamonu Lahikasında şu hakikatına bir parça yetişebilmek ve mazhar olmak niyetiyle: “Evet bir adamın imanı, ebedî ve dünya kadar bir mülk-ü bâkinin anahtarı ve nurudur. Öyle ise, imanı tehlikeye maruz her adama, bütün küre-i arzın saltanatından daha faideli bir saltanat, bir fütuhat kazandıran Risaletü’n-Nur, elbette bu ayetlerin bu asırda bu beşaretlerinin kasdî bir medâr-ı nazarlarıdır.”

Latin Amerika, bu manalara mazhar olmak için günden güne İslam ve Kur’an hakikatlari olan Risale i Nurlara koşuyor.

Bizler Latin Amerika Nur Talebeleri, Üstadımızın aşağıdaki cümlelerini bütün kuvvetimizle kendi alemimizde tasdik ederek mektubumuza hâtime veriyoruz:
“Hem دَادِ حَقْ رَا قَابِلِيَّتْ شَرْط نِيسْتْ kaidesince, Cenab-ı Hak merhametkârane kudretini benim hakkımda böyle göstermiş ki; en edna bir nefer gibi bu şahsiyetimi, en a’lâ bir makam-ı müşiriyet hükmünde olan hizmet-i esrar-ı Kur’aniyede istihdam ediyor. Yüzbinler şükür olsun. Nefis cümleden süflî, vazife cümleden a’lâ.’
اَلْحَمْدُ ِللّهِ هذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu Ramazan ayinin mübarek gecelerinde sizlerin kıymettar dualarını bekleyen, dualarınıza muhtaç

Şili ve Latin Amerika Nur Talebeleri

Risale Haber