Etiket arşivi: insan neden var

Acz ve Fakr Nedir? İnsanın Acizliği ve Fakirliği Nasıl Anlaşılmalı?

Nur Külliyatı’nda bu konu üzerinde önemle durulur. Çünkü bu üç özellik ubudiyetin esasıdır. Yani, insan bunların şuuruna varmakla kulluğunu takınır; Rabbine karşı tesbih, hamd ve tekbir görevlerini yerine getirir.

Üstad şöyle buyurur:

İnsandaki kusur sonsuz olduğu gibi, acz, fakr ve ihtiyacına da nihayet yoktur. İnsana tevdi edilen açlık ile nimetlerin lezzetleri tebarüz ettiği gibi; insandaki kusur, kemâlât-i Sübhaniye derecelerine bir mirsaddır. İnsandaki fakr, gına-yı rahmetin derecelerine bir mikyasdır. İnsandaki acz, kudret ve kibriyasına bir mizandır.”(1)

Kusur, acz ve fakr insanın üç temel özelliğidir. Nefsin mahiyeti bu üçüyle yoğrulmuş bulunuyor. Kusur, noksanlık mânâsına gelir ve kemâlin zıddıdır. Kusur denilince, genellikle hata ve günah hatıra gelir. Böyle olmakla birlikte, kusur sadece bunlara mahsus değildir. Yani her kusur, her noksanlık günah değildir. Ama her günah bir kusurdur, bir noksanlıktır.

İnsanın kusur yönü, “acıkması, yorulması, uyuması, hastalanması, ihtiyarlaması, iradesinin cüzi olması, yani bir anda iki şey irade edememesi, iki şeyi birlikte düşünememesi, aynı anda iki farklı yöne bakamayışı” gibi noksanlıklarıdır.

Fakirlik, muhtaç olma mânâsına gelir ve konuşmalarımızda ‘fakr’ denilince genellikle servetten mahrumiyeti anlarız. Yani, maddî imkânlardan mahrum olanlara ‘fakir’ deriz. Halbuki, zengin olsun fakir olsun bütün insanların sonsuz denecek kadar ortak ihtiyaçları vardır. Bu yönüyle her iki grup insan da, son derece fakirdir. Buna göre, fakr denilince, “insanın göze, kulağa, ele, ayağa, havaya, suya, güneşe, geceye, gündüze, atmosfere, bedeninde görev yapan her organa ve çevresini kuşatan bütün eşyaya muhtaç olması” anlaşılmalıdır.

Acz’e gelince, bu kavramı, insanın, muhtaç olduğu dahilî ve haricî nimetlerden hiçbirini yapacak güce sahip olmaması şeklinde anlamak gerekir. Dünyayı döndürmeye, yahut kanın deveranını sağlamaya güç yetirememe noktasında, bir bebekle en kuvvetli bir insanın, hiç mi hiç farkı yoktur. Bu işler, bir İlâhî kudret tarafından görülmekte, icra edilmektedir.

İnsandaki sonsuz kusur ve noksanlığa bedel, Allah’ın ‘kemâlat-i Sübhaniyesi’ sonsuzdur. İnsandaki sonsuz fakra bedel, Allah’ın, ‘gına-yı rahmeti’ sonsuzdur. Yani, insan sonsuz fakir ve muhtaç, Allah sonsuz Ganî (zengin) ve Rahîm’dir. Ve insandaki sonsuz âcizliğe bedel Allah sonsuz bir kudret ve kibriya sahibidir.

Nur Külliyatı’ndan Dokuzuncu Sözde de aynı mânâ bir başka şekilde işlenmiş ve namaz tesbihatıyla bu hakikatler arasında harika bir ilgi kurulmuştur.

O dersten öğrendiğimize göre, insan kendi kusurunu, noksanlığını bilerek Rabbini tespih eder ve “Sübhanallah” der.

Fakrına bakarak Rabbinin sonsuz nimetlerini hatırlar ve “Elhamdülillah” der.

Aczini görerek Allah’ın kudret ve azametini düşünür ve “Allahü ekber” der.

ACZ VE FAKR ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Acz ve fakr birbirine yakın iki kavram gibi duruyor ama, aralarında ciddi bir fark vardır.

Fakr: İhtiyaç sahibi anlamında kullanılmıştır. Risale-i Nur’daki manası ile insanın zerreden güneşe kadar nihayetsiz ihtiyaçlara muhtaç olması demektir. Yani; insan fıtrat olarak kainatta her şeye muhtaç şekilde yaratılmıştır. İnsan hayatının devamı, bütün kainat çarklarının işlemesine bakar; böyle olunca, insanın kainattaki her şeye muhtaç olarak yaratılmış olduğu sabit olur.

İşte insan, bu sonsuz ihtiyacından dolayı fakirdir. Allah bu fakirlik durumunu insana, her ihtiyacında, ihtiyacı olmayanı bulması için vermiştir. Yani nereye bakarsa, hangi şeye ihtiyaç duyarsa, orada fakirlik penceresi ile fakir olmayan Allah’ı bulabilir.

Acz: Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar zayıf ve iktidardan yoksun, anlamında kullanılmıştır. Yani ihtiyaçları hem kainatı kuşatmış, hem de ebede uzanmış olmasına rağmen, bunlardan en basitini dahi tedarik edemeyecek kadar acizdir insan. Burada daha çok, insanın iktidarsızlığına vurgu vardır. Bu acizlik penceresi de aciz olmayan Allah’a açılıyor. İnsan acizlik damarı ile aciz olmayan Allah’ı idrak ediyor.

Diğer bir husus: İnsan nihayetsiz aciz ve fakir olmasına rağmen, kainat bütün unsurları ile adeta insana hizmetkarlık yapıyor, bu da çok sarih olarak ispat eder ki; insanı şefkat ile terbiye ve tedbir eden Kerim bir Zat var. İşte insan bu acz ve fakr penceresi ile, Allah’ın sonsuz kudret ve zenginliğini seyrediyor.

Özet olarak, insandaki fakr ihtiyaca bakar, acz ise iktidarsızlığa bakar…

SorularlaRisale

Yaratılışın gayesi nedir? (Kısa Video)

Hiçbir şey yoktu yalnız o vardı ezel ve ebed sultanı olan Allah …

Her güzellik ve kemal sahibi kendi güzelliğini ve kemalini görmek ve göstermek istemesi  sırrınca sonsuz  güzelliğin ve kemalin sahibi olan Allah da cemalini ve kemalini görmek ve göstermek istedi  ve bu alemi icad etti.

Her bir mahluku nakış nakış  süsledi cemalinin ve kemalinin her türlü tecellisini bu  alemde gösterdi ve seyretmek vazifesini ve şerefini insana yükledi .

İşte insanın yaratılışının gayesi, hikmeti ve bu aleme gönderiliş vazifesi  bu.

Cenab-ı Hakk-ı tanımak, Cenab-ı Hakkı bilmek ve mahlukatta Cenab-ı Hakkı görmek.

Her mahluk bir kitap  insanın vazifesi o kitaptaki isim ve sıfatları okumak.

Her eser bir ayna  insanın vazifesi  o aynada Cenab-ı Hakkı görmek  ve Cenab-ı Hakkı bilmek.

Şimdi Allah’ı  isimleri  ile tanımaya başlayalım.