Etiket arşivi: kurban bayramı

Kurbanınız mübarek olsun

Kurban lügatte: Arapça; k-r-b harflerinden türeyen bir kelime olup; yakınlık, yaklaşmak, yakınlık kazanmak, bir işi yapmak, işlemek demektir. Hayat rehberimiz Kurân’da bu kelime doksan altı ayette geçmektedir.

Dinde kurban: Allah’a ibadet niyetiyle ve manen yaklaşmak (kurbiyet) için,  hususî bir vakitte, belirli şartları taşıyan hayvanları usulüne uygun olarak boğazlamaya denir. Allah’a yaklaşmaya vesile olan ve bu maksatla kesilen hayvana da “kurban” veya “kurbanlık” denir.

Allah’a yakın olmak, O’nun rızasını elde etmek için kan akıtmak, kurban bayramının ilk üç gününde kurban niyetiyle koyun, keçi, sığır ve deve cinsinden birisini kesmek demektir. Mecazî olarak; bir inanç, ideal, dâva ve amaç uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimseye de kurban denir.

Kurban, Müslümanların zengin olanlarına emredilen malî bir ibadettir. Kişinin kurban kesmekle yükümlü (mükellef) olabilmesi için aranan şartlar şunlardır:

1-Hür ve Müslüman olmak (Aslında bu şart bütün ibadetleri yerine getirmek için gereklidir. Bir kişi kurban bayramının üçüncü günü güneş batmadan önce Müslüman olursa ve diğer şartları da taşıyorsa, bu kişinin kurban kesmesi gerekir.)

2-Akıllı ve buluğ çağına ermiş olmak (Çocuk olmamak). Çocukların ve delilerin mallarından kurban kesilmesi gerekmez  Fetva da buna göredir  Bununla birlikte bir kimse kendi malından çocuğu için kurban kesebilir. Bu da güzel bir davranıştır (müstehaptır).

3-Mukim olmak (seferi/yolcu olmamak)

4-Belirli bir malî güce (nisap miktarına) sahip olmak. Hanefî mezhebine göre, kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynıdır. Zekât ve fıtır sadakası için nisap miktarı 85 gram altın ile 595 gram gümüş veya bu miktarın değerine eşit mal veya paraya/ Fıtır sadakasını vacip kılan zenginliğe sahip olması. Yani borçları ve aslî ihtiyaçları dışında 20 miskal (85 gram) altın veya 200 dirhem gümüş veya değerine kurban bayramının ilk üç gününde sahip olan kadın-erkek her müslümana kurban bayramında kurban kesmeleri vaciptir.(Vacip, lüzumlu, mecburi olan demektir.)

Kurban kesmek, hicretin 2. yılında meşrû’  kılınmıştır. Meşruiyeti, Kitap, Sünnet ve İcma’ ile sabittir. Kurban kesmeyi şiddetle emreden pek çok hadîs-i şerifler vardır.

Kurban denince aksine bir kayıt olmadığı sürece genelde Kurban Bayramında kesilen kurban ve onun hükmü anlaşılır  Kurban bayramında dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri Hanefî mezhebine göre vacip, diğer mezheplerde ise terk edilmesi istenmeyen müekked bir sünnettir  Maliki mezhebinde de bunun vacip olduğunu savunanlar vardır

Kurbanın sünnet olduğunu ileri sürenler de onun önemine ayrıca dikkat çekerler.  İmam-ı Şafii “Kurban sünnettir” cümlesinin hemen arkasından “Onun terk edilmesini istemem (sevmem)” der. (1) Bu itibarla Şafii mezhebinde, sünnet-i müekkede olan hüküm, Hanefilerde vacip bir hüküm ifade etmektedir

Kur’ân-ı Kerimde Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme hitaben şöyle buyrulmuştur: Rabbin için namaz kıl ve kurban kesiver. (2). Hanefî mezhebine göre; Peygambere vacip olan, aksini ispat eder bir delil, bir kayıt olmadıkça ümmetini de kapsar, dolayısıyla onların da kurban kesmeleri gerekir  Zira peygamber, ümmeti için bir rehberdir.

Ayrıca Peygamber Efendimiz tarafından bir çok hadis-i şerifte, hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi gerektiği bildirilmiştir:
“Kurban kesecek güçte olup da kesmeyen, namazgâhımıza yaklaşmasın.”(3) “Her hane halkının senede bir kere kurban kesmesi gerekir.”(4) Bayram namazından önce kurbanını kesen birisine Allah Resulü, yeniden kurban kesmesini emretmiştir  Peygamberimizin yeniden kesmesini emretmesi, kurban kesmenin vacip olduğunu gösterir.

Kurbanın fazileti hakkında Hz. Aişe Hz  Peygamberin (s a s) şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Hiçbir kul, kurban günü, Allah indinde, kurban kanı akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz  Zira kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzlarıyla, kıllarıyla tırnaklarıyla gelecektir  Kesilen kurbanın kanı yere düşmeden, önce Allah nezdinde yüce bir mevkiye ulaşır O halde, gönül hoşluğu ile kurbanlarınızı kesin. “(5)

Sahibinin günahlarını temizleyen ve Allah’a yaklaştıran kurbanın mühim bir faydası da, geçilmesi çok güç olan Sırat Köprüsünde kesen için burak gibi bir binek vazifesi görmesidir. Bediüzzaman Hazretleri bu hususu veciz bir şekilde ifade eder :Hem o Rahmân’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda mücâhede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismânî bir vücud-u bâkî vererek Sırat üstünde sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor; öyle de, sâir zîruh ve hayvanâtın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbâniyelerinde ve evâmir-i Sübhâniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhâniye ve onların istidadlarına göre bir nevi ücret-i mânevîye, o tükenmez hazîne-i rahmetinde baid değil ki, bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden, pek çok incinmesinler; belki memnun olsunlar.(6). Ayrıca, adakta (nezirde) bulunan kimseye de, kurban kesmesi vaciptir.

Hacıların, haccın vaciplerinden birini mazeretsiz olarak terk etmeleri, zamanında yerine getirmemeleri veya ihram yasaklarından birini ihlal etmeleri sebebiyle ceza olarak kurban kesmeleri vaciptir.(7)

Kurban kesiminin tarihi; ilk insan, ilk peygamber ve ilk Müslüman olan Hz. Adem’in çocukları (Habil ve Kabil)’e kadar uzanıyor…(8) Ve bütün ümmetlerden yapılması gerekli olan bir ibadet olarak isteniyor.(9)
Habil ile Kabil arasında çıkan ihtilafta hangisinin haklı olduğunu anlamak için, Cenâb-ı Hakk’a kurbanlarını arz ettiler. Kabul olan Habil’in kurbanıydı. Bunu çekemeyen Kâbil, kardeşi Habil’i öldürmüştü.

İnsanların uydurduğu çeşitli inançlarda da, tapındıkları putlar için kestikleri hayvanlara kurban adı verilmiştir. Bu inanç sahipleri, eski çağlarda putları için hayvanların yanı sıra çeşitli yiyecekleri ve hatta insanları, çocukları da kurban etmişlerdir.

Kurbanın sadece bizim dinimizde olmadığını, bilakis bütün dinlerde bulunan bir ibadet olduğunu Kur’ân bize haber vermektedir  ” Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık “(10)

Neden kurban? Neden “kesmek”, “kan akıtmak”, “sadaka”, “sevinç” ifade eden bir başka kelime değil de; özellikle “kurban” kelimesiyle ifade edilmiş bu müstesna gün? Ya da bir kısım çevrelerin (kasıtlı veya bilmeyerek) et bayramı dediği gibi İdi-i lehm olarak isimlendirilmemiş? Öyleyse kurban kesmekle kulu yaratanına yaklaştıran sır nedir?

Yüce Yaratıcı bütün mülkün sahibidir. Her şey O’nun mülkü..Biz,hem Onun mülküyüz, hem de O’nun mülkünde çalıştırılıyoruz.Ona aidiz, Ondan geldik ve Ona döndürüleceğiz. O Samed’dir. Hiç bir şeye ve kimseye ihtiyacı yok, herkes ve her şey Ona muhtaçtır.

Yalnız kendisine ibadet edip ve yalnız kendisinden yardım dilediğimiz /istiane ettiğimiz Hak Teâlâ, bütün ibadetlerde olduğu gibi, Kurbanda da işin şekli ve görünür yanından öte, asıl amacın Allah’ın rızası olduğuna, takva ve ihlâsın ön plana çıkması gerektiğine işaret ederek kullarına hatırlatmada bulunuyor:
“Onların (kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz; fakat sizin takvanız Ona ulaşır. Böylece size yol(unu) gösterdiği için Allah’ı tekbir edesiniz diye Onları bu şekilde size boyun eğdirdi.(Ey Muhammed !) Güzel davrananları müjdele…”(11)

Habil’in, Kabil’e cevabı da dikkatleri takvâya çekmesi açısından ilginç. Kurbanın Allah tarafından kabul edilmeyişini takvasızlıkla açıklıyor: “Allah, (kurbanı) sadece takva sahiplerinden kabul eder, dedi.”(12)

Takva: Allah’ın yasakladığı, hoş görmediği bütün eylemlerden, işlerden, haramlardan ve günahlardan sakınmak; Allah’ın (c.c.) emrettiği hoş gördüğü, beğendiği, sevdiği fiillere yönelmektir… İbadetleri sadece buna vesile kılmaktır. Ve inanışta, düşünüşte, konuşma, hal ve davranışta gösteriş ve başka menfaatler gözeterek değil, Allah için yapmaktır bütün ibadetlerimizi.

Takvâ, menhiyattan ve günahlardan içtinap etmek ve amel-i Salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.(13). şirkten takvâ; kebâirden, mâsivâullahtan kalbini hıfzetmekle takvâ; ikapdan içtinap etmekle (azaptan kaçınmakla) takvâ; gazaptan tahaffuz etmekle (kendini korumakla) takvâ. . .Ve keza, ibadetin ancak ihlâs ile ibadet olduğuna ve ibadetin mahzan vesile olmayıp maksudu-u bizzat olduğuna ve ibadetin sevap ve ikap için yapılmaması lüzumuna işarettir.(14). Onun için kalb, takvâ ile seyyiattan temizlenir temizlenmez, hemen onun ardında imanla tezyin edilmiş ve süslendirilmiştir. (İ.İcaz,s.45)

Kurbanlığı keserken söylediğimiz dua da bunu ifade ediyor zaten:
“Allah’ım, bu sendendir ve yine sanadır. Benim namazım, ibadetim (kurbanım), hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. Onun ortağı yoktur. Bana böyle emir olundu.’ Ve ben Müslümanlardanım. Rabbim, bu kurbanı benden kabul buyur.”(15)

“Sizin takvanız ulaşır.” buyurmakla; Rabbimiz, kurbanlığı keserken tefekkür boyutumuzu, niyet çizgimizi, nelere söz verdiğimizi ve hangi ahitlerde bulunduğumuzu ve neler yapmamız gerektiğini sorguluyor ve takvayı istiyor bizden? Kurban kesmekle, bu temsili ibadetle hangi ahitlerimizi yeniliyoruz Kâinat Hâlıkına karşı?

Ayette geçen “nusiki” kelimesi, özel anlamıyla kurban, genel anlamıyla ise bütün ibadetlerin yerine getirilmesini ifade etmektedir. Çünkü kurban, bütün ibadetlerin temsili bir ifadesi, tezahürü ve açıklamasıdır. Sahip olduğum her şeyimi Onun Mâlikine kurban edebilirimin ifadesidir. Tüm hatalarımı, isyanlarımı, yanlışlarımı tövbe ve pişmanlık duygularımla kurban ediyorum demektir.

Âlemlerin Rabbine dehalet ediyorum, Onu arıyorum, Onu istiyorum, Ondan istiyorum, Onun rızası dâhilinde işliyor ve Ona yaklaşmak için koşuyorum, yoruluyorum, demektir. Hayatı ve ölümü Allah Azze ve Celleye adamaktır kurban. İbrahim ve İsmail’in (aleyhimesselâm) rollerini üstlenmektir… İbrahim’in gönlüyle iman etmek, İsmail’in teslimiyeti gibi teslim olmaktır…

Allah (c.c) kendisinden uzaklaşanı uzaklaştırıyor, yaklaşmak isteğinde ve iradesinde  bulunanı da kendisine ve rahmetine yaklaştırıyor, affediyor, seviyor, sevdiriyor, her iki cihanda huzur bahşediyor, hayatını cennetlere dönüştürüyor. İşte bunun için hayatın her anını ibadetleştirmek, tefekkür ve tezekkür nakışlarıyla süslemek, İlâhî Rahmet tecellilerini bayramlarda ve ömrün her zerresinde seyredebilmek bahtiyarlığına erişebilmek… Tazim, tesbih, tekbir, telbiye ve tehlillerle aktâr-ı âlemi cûş u hurûşa getirmek…

Halen yeryüzünde inançlarından, yaşantılarından, kılık-kıyafet, düşünce ve fikirlerinden dolayı imha edilen, yok edilen/yok sayılan genç, ihtiyar, çocuk, kadın-erkek binlerce kurban seçilirken, toplu hayvan katliamlarına zevkleri ve eğlenceleri uğruna seslerini çıkarmıyanların, kurban bayramı yaklaştığında çeşitli propaganda ve saptırmalarla Müslümanların zihnini karıştırma çabaları hep sonuçsuz kalmaktadır ve kalmaya da mahkûmdur. Allah yolunda, Ona yakınlık için şu imtihan meydanında kurban sınavını veremeyenlerin başlarına değişik kurban belaları musallat kılındığını insanlık ibretle seyretmektedir.

Çağımızda o kadar kurban var ki!  Nefsinin, ırkının, şehvetinin, kibrinin, enaniyetinin, şımarıklığının, zenginliğinin, süper güç olma hayalinin, başkalarını yutmakla beslenme ve zulümle/baskı ile üstün çıkma çabalarının kurbanları o kadar çok ki!.. Mahkeme-i kübrada kesin çözümü bekliyorlar!..

Yüzümüz, gönlümüz ve ruhlarımızla Kâbenin Rabbine yönelişimizin bu kutsal günü kutlamalı, tebrikleşmeli, muhabbetle birbirimize sımsıkı sarılmalı ve bayramlaşmalıyız.

Her müminin hakkıdır kurban gününü bayram olarak kutlamak. Dünya Müslümanlarının, mazlum ve masum kardeşlerimizin haline ağlasak da, içimizde onların acısını hissetsek de.  Değil mi ki amaç, bütün dünyadan, hatta cennetten daha güzel (16)  olan kurbiyet-i İlâhiye ve rızâ-yı İlâhî, insan buna sevinmez mi? Bu sebeple mağdur, mahzun, mükedder, mazlum, mahkûm İslâm ümmetiyle birlikte kutlamalıyız bu güzel günü.

Mübarek olsun, barış, huzur, sükûn, esenlik, rahmet ve bereket olsun bayram size; ey bayramı hak edenler!

İsmail Aksoy

Dipnotlar:
1-eş-Şafii, el-Üm, II, 287.
2-Kevser sûresi, 108/2.
3-İbn Mace, Edahi, 2; Müsned, 2/321.
4-Tirmizi, Edahî, 18; Ebu Davud, Edahî, 3.
5-Tirmizi; Edahi, 1.
6-Bediüzzaman Said Nursî, Sözler,17.Söz,186.
7-Mutlu, İsmail, Yeni İslâm İlmihali, s.485.
8-Maide:5/27.
9-Hac, 22/34.
10-Hac, 22/34.
11-Hac, 22/37.
12-Maide, 5/27
13-Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, s.110.
14-B.Said Nursî, İşaratül-İ’caz, s.154.
15- Bkz. En’âm, 6/162,163.
16- Tevbe, 9/72; Âl-i İmran:3/15

Neyi Kurban Ediyoruz?

Kurban, insana Allah’a tamamen teslim olmayı öğretmektedir. Hz. İbrahim oğlu İsmail’i kurban etmesi emrini alınca Allah (c.c.) adına kurban etmeye girişmesi, oğlu İsmail’in de bunu teslimiyetle karşılaması aslında müslümanın Allah’a bütün varlığıyla teslim olması gerektiğini fiilen anlatan bir olaydır.

Müslüman olarak Allah’a (c.c.) teslimiyetin aynen Hz. İsmail (a.s) gibi ve her şeyini Allah’a (c.c.) kurban edebilmek de Hz. İbrahim (a.s) gibi olması gerektiğini öğretir bize Kurban.

Bir babanın oğlunu kendi eliyle boğazlamayı kabul edecek kadar ileri derecede bir teslimiyet örneğidir bu hadise. Gencecik, hayat dolu bir yüreğin henüz hayatının baharında canını Allah için feda edecek kadar yüksek bir teslimiyet sembolüdür bu kurban kıssası.

Her şeyin Allah’a (c.c.) ait olduğunu ve her şey yine Ona döndürüleceğini gösterir bize Kurban. Hz. İbrahim oğlunu kurban etmeye götürürken, İblis nasıl vaz geçirmeye çalıştıysa, bugün yine ayni İblis Müslümanları ellerindekini Allah için infak etmesin diye, vesvese vermiyor mu?

Sahabe-i Kiramda görülen ve imanlarından kaynaklanan çok teslimiyet örnekleri vardır. Adeta her şeylerinden vaz geçip Allah’a bu şekilde yaklaşımları günümüzde görmek maalesef mümkün olamıyor.

Sümeyra Hatun, uhud’da babasını, kocasını, kardeşini ve iki oğlu olmak üzere 5 kişiyi Allah için feda eden, kurban ne demek olduğunu idrak eden bir iman eridir!

Elinde avucunda ne varsa sadaka veren Hz. Ebu Bekr (r.a.) “ev halkı için ne bıraktın ya Eba Bekr” sorusuna “Allah ve Resulünü bıraktım” diyen bir örnek şahsiyet.

Peki, bugün nasıl? Allah’a yaklaşmak için neler yapıyoruz? Kurban bayramında kestiğimiz kurbanı ne niyetle kesiyoruz? Et yemek için mi? Herkes kesiyor bende kesmezsem beni fakir zannederler korkusu ile mi? Ya da kurban kesmenin şartlarını gözetiyor muyuz?

Maalesef hepsini yaşıyoruz ve görüyoruz. Kurban kesmeye parası yeterli değil ama çevresi “kesemiyor” demesin diye borç bulup kurban kesenleri görüyoruz. Bu kimselerin hangi niyetle kurban kestiğini varın siz düşünün. Herkes böyle davransa kurban etinin üçte birini kime vereceğiz?

Bir de kurbanlık hayvani araştırırken, keseceğimiz hayvanin budunu, etini, ağırlığını, pirzolası iyi olur, kuşbaşını yapsak daha lezzetli olur diye niyet ederek kestiğimiz hayvanla ne kadar Allah’a yaklaşırız orasını da siz düşünün. Büyük bas hayvana hisse olduysak, hissemize bir kaç kilo az düştü diye hissedar kişilerle kavgaya tutuşanı az mı gördük!

Kurban etinden ihtiyaç sahiplerine dağıtmak isterken, en etli kimsi bize kelsin diye düşünenleri de görüyoruz maalesef. Kurban kesmenin manası ve hikmeti bunlardan hiç biri değildir.

Kuranı Kerimde Allah (c.c.) şöyle buyurur: “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.” (Hacc; 37)

Ayette anlasildigi üzere kurban kesmekte niyet önemlidir. O halde niyetlerimizi halis tutalim.

Ayrıca, ehil olmayan kisiler tarafından kesilmek istenen kurbanlar elden kacinca, onları sokaklarda tekme sopa kovalanan manzarali inşallah bu sefer yasamayiz.

 

Arif Ağırbaş

arif.agirbas@hotmail.de

https://twitter.com/Arif_Agirbas

İstanbul`da Kurban Bayramı Hazırlıkları Başladı

Vali Hüseyin Mutlu Başkanlığı`nda yaklaşan Kurban Bayramı`na ilişkin tedbirlerin de görüşüldüğü toplantı sonrası Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu TRT Haber`e Kurban Bayramı`ndan önce yapılan hazırlıklarla ilgili röportaj verdi. Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğlu, Trakya’ya Anadolu’dan kurbanlık geçişlerine izin verilmesinin Trakya’daki çalışmalara büyük zararı olacağını söyledi.

Kurban Bayramı hazırlıkları ve tedbirleriyle ilgili olarak TRT Haber`e verdiği röportajda İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ise şunları söyledi “Kurban Bayramı`yla ilgili alınmış denetimleri ve Trakya Bölgesi`nin ari bir bölge statüsünün muhafazasıyla ilgili tedbirleri değerlendirdik. Uygunluk belgesi olmayan hiçbir kurbanlığın Trakya Bölgesi`ne geçmemesiyle ilgili denetimlerimizi bu yıl da çok sıkı bir şekilde, 24 saat esasına göre sürdüreceğiz. Tabii bütün bu sıkı tedbirlere rağmen Trakya Bölgesi`ne geçen hayvanlar olursa yakalandığı takdirde de mevzuat gereği; bu kurbanlıklar tekrar Anadolu Yakası`na geri çevrilmeyecek, Trakya Bölgesi`ndeki mezbahalarımıza götürülecek ve kesilecek. Kurbanlıklarını kârlı bir şekilde vatandaşa ulaştırmak isteyen vatandaşlarımızın mevzuata çık sıkı uymalarını ve “Aşılı Arilik Belgesi” olmayanların kesinlikle Trakya Bölgesi`ne geçmemesi hakkında özellikle uyarıyoruz.”

Vali Mutlu, Kurban Bayramı yaklaşırken vatandaşlara mevzuata uyma ve kurban vecibesini “Kurban Kesim” yerlerinde gerçekleştirmesi çağrısında bulunduktan sonra alınan tedbirlerden bahsetti ve sözlerine şöyle devam etti “Belediyelerimiz kurban kesimine yönelik olumsuz görüntülerin ortadan kaldırılması yönünde, gerçekten fevkalade uygun kesim ve satış alanları oluşturdular. Belediyelerimiz burada her türlü imkânı en ucuz fiyatlarla pek çok yerde de ücretsiz sağlıyorlar. Hijyen şartları nitelikli hale getirilmiş alanlarda kurban kesimin yapılması lazım. Dolayısıyla vatandaşlarımızın kurban vecibesini, kurban kesim yerlerinde yerine getirmelerini özellikle tavsiye ediyoruz.”

Vali Mutlu sözlerini Kurban Bayramı ile ilgili iyi dilekleriyle bitirdi “Dolayısıyla bütün hedef bayramın vatandaşlarımız tarafından en iyi şekilde yaşanması, mutlu, huzurlu bir bayram geçirilmesidir. Bu konuda ben her alanda olduğu gibi bütün İstanbulluların hassasiyetine gönülden inanıyorum.”

İstanbul İl Özel İdaresi, İl Genel Meclisi Toplantı salonunda Kurban Bayramı güvenlik tedbirleri ile ilgili toplantıya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Mehmet Artar, 39 İlçe Kaymakamı, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri, 39 ilçe Gıda Tarım Ve Hayvancılık Müdürleri katıldı.

 İstanbul Ajansı Haber Merkezi

Filipinler’de Müslüman Olanlar ve Kurban Mektubu

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu,

Kurban bayramımızın bütün Türkiye’ye, bütün Filipinler’e ve bütün alem-i İslam’a hayırlara vesile olmasını dilerim ki, ilk günden itibaren bu hayırlı haberleri aldık ve alıyoruz, yasadık ve Hakkal-yakin yasıyoruz. İste size küçük bir misali…

Filipinlerde bayramın ilk gününden itibaren Müslümanların olduğu her bölgede, elimizin ve gücümüzün ulaştığı her beldede, sesimizin yetiştiği ve duyulduğu her diyarda faaliyetler yaptık veya yapmaya çalıştık. Cdo şehrinden, İligan şehrine, Marawi’den, Zambuanga’ya, Manila’dan, Davao’ya… küçük medreselerden tutun da üniversitelere, hapishanelerden tutun da, Müslim Police Center’lara kadar her yere Kurban Bayramı’nın geldiğini ve bunun bizim festivalimiz olduğunu, her şeyden öte bizim ibadetimiz olduğunu, gücünüz olmasa da gücü olan hayır sahiplerinin bu ufacık Müslüman topluluğundan haberdar olduklarını ve düşündüklerini anlattık. Türkiye’mizi anlattık, hayırseverleri anlattık, insanların gönüllerini İslamiyet’e ve Müslümanlara ısındırmaya çalıştık.

Bunları yaparken de Rabbimizin inayetinden sonra en büyük dayanak noktamız bizim milletimiz, bizim insanimiz, bizim hayırseverlerimiz Türkiye’miz oldu. “Mü’min mü’minin kardeşidir” ayetinin tecessüm etmiş halini yasamaya ve yaşatmaya çalıştık ve halen çalışıyoruz. Daha 2 günde dualarınızla devam edeceğiz inşallah…

İşte Filipinlerdeki bu Kurban faaliyetlerimiz esnasında bugün yani pazartesi öğleden sonra, 5 Filipinli Müslüman oldular. Kelime-i Şahadet getirdiler, videosunu şuan yüklüyoruz. Bu sadece Filipinlerde, küçük bir şehrin ufak bir beldesinde yapılan kısa bir kurban faaliyetinin meyvesidir. Elhamdulillahi Rabbil Alemin…

Bugün buraya; Filipinlere kurban hissesi gönderen bütün abi ve kardeşlerimizin manevi hesaplarına da Filipinlerden sahralar dolusu kırmızı koyun gönderilmiştir… Biz bu dünyada sizin hisselerinizle kurban festivali yaptık, inşallah sizlerde bizim hisselerimizle sırat köprüsünde ve Cennet’te kurban festivali yaparsınız…

Evet, Müslüman oldular diyorum hem de onca Hıristiyan’ın içinde, nüfusun yüzde 90’nın Hıristiyan olduğu bir memlekette İslamiyet’i seçtiler veya bizim tabirimizle “dinlerini tamamladılar”. Aslında bu mana benim burada ifade ettiğim kadar kolay bir mana değil, bunu yaşamak, şahit olmak lazım.

Çare Gönüllüleri derneğinden kurban için gelen abilerden biri, Kelime-i Şahadet getiriyor, yeni Müslüman olan Hıristiyan da onun sözlerini tekrar ediyordu. O abiye neler hissettiği sorulunca bütün vücudunun titrediğini, kelimelerin bunu ifade edemeyeceğini söyledi. İşte bizimde kelimelerle ifade etmeye çalışıp da edemediğimiz bir duygudur bu…

Resulullah’ın o canlar feda sözüyle “Birinin sizin vesilenizle hidayete ermesi, sizin için sahralar dolusu kırmızı koyundan daha hayırlıdır” hadisine mazhar olmak, bu yolda zaman, hayat, mal mülk, harcamak en şerefli ve karlı şey olsa gerek. İşte Kurban, ticaretin, zamanın, hayatın sadece Allah rızası için harcandığını ifade eden inanılmaz güzel bir ibadettir…

İnsanları dayanışmaya, birlik ve beraberliğe iten, “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” ayetini bizlere canlı örneği ile gösteren bir ibadettir…

Yaklaşık 10 bin km uzaktaki birini düşündüren, onun acısını ve sevincini paylaştıran bir ibadettir…

Lisan-ı hal ve kal’leri ile binlerce km uzaktan sizlere dua ettiren, belki ahirette şefaatçi olacak bir ibadettir…

Fakirin yüzünü almakla, zenginin yüzünü vermekle güldüren bir ibadettir…

Ne diyelim, aslında bu duyguyu gülmek değil ancak ağlamak teskin eder…

Bu gariban milletler yıllarca Müslümanlık mücadelesi vermişler, kendi kimliklerini, İslami yasayışlarını yüzyıllardan beri korumaya çalışmışlar.  İslam namına en son Abdulhamid Han Hazretlerinden başka hal hatır soran olmadan, senelerce ecnebi memleketlerde yaşamışlar. Binlercesi öldürülmüş ama İslam bu insanları muhafaza etmiş, korumuş. Yer yer cahiliye dönemindeki davranışlar gibi tavırları olsa da, Allah, Resul ve Kur’an’dan kopmadan, bazen sefaletle, bazen cefa ile yaşamışlar.

Şimdi ise başka diyarlardan gelen 100-200 tl gibi bir meblağ ile senede 1 defa bile olsa bir festivalleri, bir ibadetleri oluyor ki bu para Türkiye’de çoğu restoranda 4 kişilik bir akşam yemeği parasıdır. Bir hali saha parasıdır, bir günlük piknik parasıdır. Ama burada ise, çocukları mutlu eden, bazılarının ilk defa et yediği, kimilerinin İslam’la şereflenmesine vesile olduğu, kimilerinin Müslümanlığını muhafaza ettiği, insanların Müslüman’ım demekten iftihar ettiği bir mana haline geliyor.

Ben sadece Filipinlerde, görebildiklerimden ve anlayabildiklerimden bahsettim. Ya göremediklerim…

Rabbim bizlere bu manaları daha da hakkıyla düşünüp, hakkımıza düşen hakları iftiharla vermeyi nasip etsin. Komşusunu ve komşu ülkeleri düşünmeyi ve onlarla hemhal olmayı nasip etsin.

Amiin… Bihurmetil Seyyidül Mürselin

Filipinlerden Binler Selam,

İbrahim KARA

www.NurNet.Org

Yarın Said’in başını kesecekler!

“İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda Bediüzzaman da oradadır ve işgal kuvvetlerine karşı cesur mücadelelerde bulunur. Bediüzzaman’ın bu kahraman mücadelesini yakından takip eden Ankara hükümeti, o­nu dâvet eder. Önceleri ‘Ben tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum. Siper arkasında mücahede etmek hoşuma gitmiyor. Anadolu’dan ziyade, burayı daha tehlikeli görüyorum’ diyerek bu dâvete yanaşmasa da, ısrarlı teklifler üzerine 1922 yılı Kurban Bayramından bir hafta kadar evvel trenle Ankara’ya gider. İstasyonda kalabalık bir halk topluluğu ve milletvekilleri tarafından karşılanır. Zamanın Siverek Milletvekili Yüzbaşı Abdülgani Ensari ile Bediüzzaman arasında o günlere ait şöyle bir lâtife cereyan eder:

“3 Temmuz 1922 Perşembe günü Kurban Bayramı arefesinde Bediüzzaman, Ensari’ye: ‘Ensari! Yarın Said’in başını kesecekler’ der.

“Ensari de bu cümledeki inceliği ve tevriyeyi anlayamaz ve ‘Nasıl olur efendim?’ diye telâş eder.

Bediüzzaman bu lâtifeyi o­na şu şekilde izah eder: ‘Said kelimesinden ‘sin’ harfi kaldırılsa, yani baş harfi olan ‘sin’ kesilirse, geriye ‘iyd’ kalır ki, o da bayram demektir. Yarın kurban bayramıdır.

Bilinmeyen Taraflarıyla B.S.N., s. 258