Etiket arşivi: kurban

Çare, Yurtdışında 60 bin Aileye Ulaştı

Değerli dostlar, geçen gün bir sebeple mahallemizin elektrikçisi Köker Elektrik dükkânına uğramıştım. Esnaf kardeşim bana “Ağabey bayramda ne yapacaksın?” diye sorunca ben de “Afrika’ya kurban kesmeye gideceğim” dedim. Şaşırdı, fakat yanında oturan misafiri hanımefendi dönüp “maşallah” dedi ve şu olayı anlattı. “Geçen sene bizim bir akrabamız da gitmişti bir ülkede fakir Hıristiyan bir aileye et vermişlerdi de kadın Müslüman olmuştu.” Bunun üzerine ben de olayın aslını anlattım. Hadise Filipinler’de oluyor, Çare Derneği kurbanlarını kesmiş ve köy muhtarlığında dağıtıyor. İnsanlar din farkı olmaksızın sıraya girmiş onlara verilen poşetleri alıp gidiyorlar. Bunlardan bir hanım, biraz sonra elinde poşetiyle geri geliyor. –Evde poşeti açınca içinde Risale-i Nurdan küçük kitaplar görüyor ve Hıristiyan olduğu için bu eti ona yanlışlıkla verdiklerine aslında sadece Müslümanlara dağıttıklarına hükmediyor- Muhtara kendisinin Hıristiyan olduğunu eti yanlışlıkla aldığını söyleyip özür diliyor. Bunun üzerine muhtar “İslam dini ikram dinidir. Bu et komşu olmanız hasebiyle sizin hakkınızdır” deyip bir yanlışın olmadığına hanımefendiyi ikna ediyor.

Değerli dostlar şimdi o hanımefendi ve bütün ailesi Müslüman oldu. Bir kilo etin size sahralar dolusu kırmızı koyundan daha fazla kazanç sağladığının bir küçük misalidir bu olay. Yine başka bir yerde kapı çalınıp kadına et uzatılınca kadın hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Sevinmesi gerekirken neden ağladığı sorulan hanımefendinin cevabı yürek yakan cinstendir. “sevincimden ağlıyorum çünkü çocuklarım hayatlarında ilk defa et yiyecekler.”

Değerli dostlar geçen sene yine bu zamanlardı “Kurban Çare midir?” başlığıyla bir yazı yazmış dikkatleri Çare derneğine çekmeye çalışmıştım. Bu sene de inşallah bizzat kurban kesimine ve dağıtılmasına katkıda bulunmak ve intibaları sizlere aktarmak üzere topladığım kurbanlarla dünyanın en fakir ülkelerinden biri BURKİNA FASO’ya gidiyorum. Bayram ayın 15’inde ben ayın 13 Pazar günü inşallah yola çıkıyorum. Hem kavli hem de maddi dualarınızı bekliyorum. Bir dua affedersiniz bir kurban 200 liradır. Bazı dostlarımızın soruları var “200 liraya kurban olur mu” diye haklıdırlar çünkü Türkiye şartlarına göre düşünüyorlar. Ben 2 sene önce Çad’a gitmiştim bir koç 150 TL ye alınabiliyordu. Fiyatlar ülkelere göre değişken olabiliyor işte.

Değerli dostlar işte 200 TL’nin daha altında bir fiyatla alınan kurbanlıklar sizlere 200TL’ye satılıyor ve sağlanan karla o ülkelerde Risale-i Nur medreseleri açılıyor. Hizmetler destekleniyor.

Burkina Faso’da medresemiz yok. İnşallah bu gidişimizle orada bir medrese açmanın çalışmalarını başlatacağız. Orada uygun bir dershane yeri bulursak dönüşümüzde de oraya bir vakıf gönderip iman ve Kur’an hakikatlerinin muhtaçlara ulaşmasına yardımcı olacağız. Bir kurban deyip geçmeyin. Şimdi dünyanın dört bir yanında yürütülen hizmetler siz hamiyet sahibi ehli imanın katkılarıyla yapılmaktadır. Şu anda Filipinler, başta Japonya ve Çin olmak üzere diğer bütün uzak doğu ülkelerine medreselerde kalmak üzere vakıf yetiştirmektedir. Belki bilmeyenleriniz vardır. Türkiye medreselerinde olan bütün vakıflar Isparta’da Rahmetli Bayram ağabeyin kurduğu vakıf okulunda yetişmektedirler veya yüzde 90’ı Uzakdoğu’dadır. Bu anlamda iyi yetişmiş nur talebesi ihtiyacını Filipinlerden karşılamaktadır. İnşallah himmet ve hamiyet sahibi sizlerin yardımlarıyla Afrika’da böyle bir merkezin oluşması yakındır.

Değerli dostlar bu sene Çare Derneği; Sri Lanka, Arakan, Sudan, Uganda, Kenya, Somali, Demokratik Kongo, Ruanda, Malavi, Tanzanya, Filipinler, Pakistan ve Türkiye’de kurban organizasyonu düzenlemiştir. Ayrıca sadece kurban olarak düşünmeyin adağınız olabilir. Ya da çocuklarınıza akika kestirebilirsiniz. Ya da şükür veya nafile kestirebilirsiniz. Çare derneği yetkilileri bu güne kadar yurt dışında 60 bin aileye ulaşıldığını ve bunların bir kısmıyla çok iyi hizmetler gerçekleştirildiğini ifade etmektedirler. Kurban bağışlarınızı, internetten www.care.org.tr adresine girerek yapabilirsiniz. Ayrıca bu adrese girdiğinizde daha fazla bilgiye de ulaşacağınız malumunuzdur. 0216 328 32 34

Bu vesile ile içinde bulunduğumuz zilhicce ayının on günü ve mübarek kurban bayramınızı şimdiden tebrik eder, ittihad-ı islama vesile olmasına dua eder dualarınızı beklerim.

SAADET VE MUHABBETLE KALINIZ.

Abdurrahman İraz / Risale Haber

10 Ekim 2013 Perşembe

Sierra Leone Kurban Faaliyeti ve Hizmet Mektubu

Bismihi Sübhanehu

Aziz sıddık ağabeylerimiz ve kardeşlerimiz,

Merzifon Cemaati olarak ilgilendiğimiz Sierra Leone % 65’ i Müslüman, % 35’ i Hıristiyan olan fakir-ül hal bir İslam ülkesidir. Sierra Leone Batı Afrika’da olup, komşuları Gine ve Liberya‘dır. Dünya elmaslarının %70 i bu ülkede bulunmaktadır.

170 KG KİTAPLA YOLA ÇIKTIK

Kurban Bayramı münasebetiyle iki kişi olarak gittiğimiz Sierra Leone ‘ye yanımızda yine yüzlerce Arapça, İngilizce eserler, Kuran-ı Kerim ve yüzlerce Elif Cüzü olarak toplam yüz yetmiş kg yükümüzle yola çıktık.

Fas üzerinden 15 saat yolculuktan sonra önünde büyük bir levha üzerinde Medreset- üz Zehra yazılı dersanemize geldik. Biraz dinlendikten sonra dersanenin mescidine duvar kağıdı ve bazı tefrişatlar yaptık. Cemaatın çok hoşuna gitti. Dersanede gençler haftada iki gün ders yapıyorlar. Daha önce sayıları 35 civarında olan genç kardeşlerimiz sayıları 60 olunca dersane küçük gelmiş ve bu kardeşlerin yarısı da camide derslerine devam ediyorlar.

HAYIRLI RÜYADA GELEN ZAT

Yakup ismindeki genç kardeş sayıları 15 civarında olan ilkokul talebelerine getirdiğimiz Elif Cüzleriyle Kuran öğretip Risale-i Nur okumaya devam ediyor. Gündüz gençlerle ders yaptıktan sonra Alfa Nelege ismindeki bir genç gece rüyasında sarıklı cübbeli bir zatı görüyor. Dersanede kalabalık bir cemaate sarıklı cübbeli olan zat kitap dağıtıp, ders yapıyor ve biriside bu zatın konuşmasını onlara tercüme ediyor ve çay vakti geldiğinde çay içilirken bu zat kayboluyor, arıyorlar ve bulamıyorlar. Bize bu rüyayı anlattığında üstadın resmini gösterdik rüyasında gördüğü sarıklı cübbeli bu zatın Üstad olduğunu söyledi. Bizde bu rüyadan Allah’ın inayetinin ve Üstadın himmetinin bizimle olduğunu hissedip kuvve-i maneviyemiz ve şevkimiz arttı. Alamet-i makbuliyet olarak kabul ettik.

HUTBEDE CEMAATİ SELAMLADIK VE TEKBİRLERLE KARŞILANDIK

Dersanede gençlerle ve gelenlerle saatlerce mütalaalar oldu. Pazar günleri 15 civarında alimler ve imamların Arapça Risale-i Nur dersi yapılıyor, bu dersleri çok ciddi takip ediyorlar. Arapça İhlas ve Uhuvvet risalelerinden mütalaalar ile devam eden bu derslerde alimlerin ve imamların hakikatlere olan ilgi ve hayretleri gözlerinden, hallerinden ve ifadelerinden anlaşılıyordu. Bu âlimlerin başı olan Şeyh İsa Sesay Risale-i Nurda geçen mevzuların hepsinin hazır birer Hutbe konusu olduğunu ve cemaate okunmasının lüzumunu söyledi. Diğerleri de onu tasdik edip not aldılar.

Bayram namazı çevre camilerin birleşmesiyle büyük bir açık alanda kılındı. Yaklaşık 3000 kişinin katıldığı Bayram namazında bizleri tanıttılar ve bizde cemaati selamladık. Cemaat Türkiye’den geldiğimizi kurban ve kitaplar getirdiğimizi öğrenince tekbirlerle karşılık verdiler.

BU ZAMANA KADRKİ EN BÜYÜK KURBAN KESİM FAALİYETİ

Yedi bölgede kesilen 44 büyük baş hayvan bilet usulü yaklaşık 3000 aileye dağıtıldı. Burada her aile 6 -7 kişiden oluşmaktadır. Belki bu aileler senede bir kez kurban vesilesiyle et yiyorlar. Ülkedeki bu zamana kadar en büyük kurban kesimi olduğunu ifade ettiler. Vesile olanlara çok dua ettiklerini söylediler.

Mile 91 şehrinde önceki gelişimizde bizimle dersanede kalan saatlerce risalelerden ders yaptığımız Ali kardeş bu şehirde ders başlatmış, sayıları 20 civarındaki bu gençler her gün ikindiden sonra ders yapıyorlar. Bu şehirde oteldeki Samuel isminde bir gence kitap verdik ve yorgun olduğumuz için bizi sabah namazına kaldırmasını söyledik. Samuel verdigimiz kitapları sabaha kadar okumuş ve bir kâğıda bu kitapların harika bir şey olduğunu Allah sizi korusun manasında bir not yazmış. Hayretlerini küçük bir kağıt parçasına yazdığı bu cümlelerle ifade etmiş. Elektriğin nadir geldiği bu ülkede manevi nur olan Risale-i Nurlar girdiği yerleri, girdiği kalbleri aydınlatıyor.

Sonra biz aramızda ülkenin ikinci büyük şehri olan Bo‘da bir dersanemiz olsa ve Risale–i Nurları oraya nasıl ulaştırsak diye istişare ettik. Birkaç saat sonra El Haja isminde ülke genelinde büyük çalışmaları ve projeleri olan Bo şehrinde de Cami, yurt, klinik, konferans salonları ve misafirhaneye sahip, Türkiye ve birçok ülkeye gitmiş ehli hizmet birisini Cenab-ı Allah karşımıza çıkarttı. El Haja’ya kitapları verdik ve bir daha ki gelişimizde Bo şehrine geleceğimizi ve orada faaliyet yapmak istediğimizi anlattık çok memnun kaldı ve dört gözle bizi beklediğini söyledi.

Bu tevafuklarla bizim en küçük hafi arzu-yu kalbimizi bilen Cenab-ı Allah’ın bizi himaye ve istihdam ettiğini ve hiçbir şeyin tesadüf olmadığını Risale-i Nur ‘dan aldığımız derslerden anladık.

BAYANLAR DA RİSALE-İ NUR’LARA SAHİP ÇIKIYOR

Bayanlar arasında da Risale- i Nurlar yayılmaya devam ediyor, sayıları 20 kişi olan Calabatown‘daki bayanlar cumartesi günleri ders yapıyorlar. Şehrin batısında 20 kişilik bir grupta derslerine devam etmekteler. Hizmetleri sahiplenmişler ve Risaleler-i Nurları ciddi okuyorlar.

Burada Kuran öğrenmek için elif cüzleri olmadığından tablet tahta kullanıyorlar. Bizim götürdüğümüz elif cüzleri çok rağbet gördü. Sınırlı sayıda götürdüğümüz elif cüzlerini Risalelerle birlikte dağıttık.

Bütün ağabey ve kardeşlerin geçmiş kurban bayramlarını tebrik ediyor ve hizmetlerin devamı için dualarınızı bekliyoruz. Binler selam…

 01/11/2012

MERZİFON NUR TALEBELERİ

Bediüzzaman bayramda takvime göre amel ederdi!

Türkiye takvimine göre yarın yani 25.10.2012 perşembe günü bayram ama Mekke ve Medine’de bayram ise 26.10.2012 cuma günü. Şimdi asıl sorumuza gelelim bayram için kurbanı yarın mı yoksa cuma günü mü kesmemiz lazım!

Aşağıda ki hatıraya baktığımız zaman bizimde Üstadımız gibi bulunduğumuz yerin takvimine göre bayram yapmamız lazım geldiği aşikar ortadadır. Yani yarın gönül rahatlığı ile kurbanlarınızı kesebilirsiniz.

“Üstadımız Türkiye takvimine göre amel ederdi. Yeni yazı takvimden hatt-ı Kur’âniyeye çevirttirir, onu başucuna astırırdı. Şimdi olduğu gibi o zaman da Ramazan’da bazen bir gün evvel oruç tutanlar, bayram edenler olurdu. Üstadımıza söylerdik. O hiç ehemmiyet vermezdi. Hattâ birgün Tahirî Ağabey, ‘Bugün Arabistan’da bayram‘ dediğinde Üstad, takvimi göstererek; ‘Kardeşim ben Türkiye’ye göre amel ediyorum‘ diye cevap verdi. Bilâhare bir dersinde, ‘Ben de öyle yaparsam, fitneye vesile olur‘ demişti.

Bayram Yüksel / Son Şahitler, 3. Cild, s. 31

Kurbanınız mübarek olsun

Kurban lügatte: Arapça; k-r-b harflerinden türeyen bir kelime olup; yakınlık, yaklaşmak, yakınlık kazanmak, bir işi yapmak, işlemek demektir. Hayat rehberimiz Kurân’da bu kelime doksan altı ayette geçmektedir.

Dinde kurban: Allah’a ibadet niyetiyle ve manen yaklaşmak (kurbiyet) için,  hususî bir vakitte, belirli şartları taşıyan hayvanları usulüne uygun olarak boğazlamaya denir. Allah’a yaklaşmaya vesile olan ve bu maksatla kesilen hayvana da “kurban” veya “kurbanlık” denir.

Allah’a yakın olmak, O’nun rızasını elde etmek için kan akıtmak, kurban bayramının ilk üç gününde kurban niyetiyle koyun, keçi, sığır ve deve cinsinden birisini kesmek demektir. Mecazî olarak; bir inanç, ideal, dâva ve amaç uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimseye de kurban denir.

Kurban, Müslümanların zengin olanlarına emredilen malî bir ibadettir. Kişinin kurban kesmekle yükümlü (mükellef) olabilmesi için aranan şartlar şunlardır:

1-Hür ve Müslüman olmak (Aslında bu şart bütün ibadetleri yerine getirmek için gereklidir. Bir kişi kurban bayramının üçüncü günü güneş batmadan önce Müslüman olursa ve diğer şartları da taşıyorsa, bu kişinin kurban kesmesi gerekir.)

2-Akıllı ve buluğ çağına ermiş olmak (Çocuk olmamak). Çocukların ve delilerin mallarından kurban kesilmesi gerekmez  Fetva da buna göredir  Bununla birlikte bir kimse kendi malından çocuğu için kurban kesebilir. Bu da güzel bir davranıştır (müstehaptır).

3-Mukim olmak (seferi/yolcu olmamak)

4-Belirli bir malî güce (nisap miktarına) sahip olmak. Hanefî mezhebine göre, kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynıdır. Zekât ve fıtır sadakası için nisap miktarı 85 gram altın ile 595 gram gümüş veya bu miktarın değerine eşit mal veya paraya/ Fıtır sadakasını vacip kılan zenginliğe sahip olması. Yani borçları ve aslî ihtiyaçları dışında 20 miskal (85 gram) altın veya 200 dirhem gümüş veya değerine kurban bayramının ilk üç gününde sahip olan kadın-erkek her müslümana kurban bayramında kurban kesmeleri vaciptir.(Vacip, lüzumlu, mecburi olan demektir.)

Kurban kesmek, hicretin 2. yılında meşrû’  kılınmıştır. Meşruiyeti, Kitap, Sünnet ve İcma’ ile sabittir. Kurban kesmeyi şiddetle emreden pek çok hadîs-i şerifler vardır.

Kurban denince aksine bir kayıt olmadığı sürece genelde Kurban Bayramında kesilen kurban ve onun hükmü anlaşılır  Kurban bayramında dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri Hanefî mezhebine göre vacip, diğer mezheplerde ise terk edilmesi istenmeyen müekked bir sünnettir  Maliki mezhebinde de bunun vacip olduğunu savunanlar vardır

Kurbanın sünnet olduğunu ileri sürenler de onun önemine ayrıca dikkat çekerler.  İmam-ı Şafii “Kurban sünnettir” cümlesinin hemen arkasından “Onun terk edilmesini istemem (sevmem)” der. (1) Bu itibarla Şafii mezhebinde, sünnet-i müekkede olan hüküm, Hanefilerde vacip bir hüküm ifade etmektedir

Kur’ân-ı Kerimde Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme hitaben şöyle buyrulmuştur: Rabbin için namaz kıl ve kurban kesiver. (2). Hanefî mezhebine göre; Peygambere vacip olan, aksini ispat eder bir delil, bir kayıt olmadıkça ümmetini de kapsar, dolayısıyla onların da kurban kesmeleri gerekir  Zira peygamber, ümmeti için bir rehberdir.

Ayrıca Peygamber Efendimiz tarafından bir çok hadis-i şerifte, hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi gerektiği bildirilmiştir:
“Kurban kesecek güçte olup da kesmeyen, namazgâhımıza yaklaşmasın.”(3) “Her hane halkının senede bir kere kurban kesmesi gerekir.”(4) Bayram namazından önce kurbanını kesen birisine Allah Resulü, yeniden kurban kesmesini emretmiştir  Peygamberimizin yeniden kesmesini emretmesi, kurban kesmenin vacip olduğunu gösterir.

Kurbanın fazileti hakkında Hz. Aişe Hz  Peygamberin (s a s) şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Hiçbir kul, kurban günü, Allah indinde, kurban kanı akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz  Zira kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzlarıyla, kıllarıyla tırnaklarıyla gelecektir  Kesilen kurbanın kanı yere düşmeden, önce Allah nezdinde yüce bir mevkiye ulaşır O halde, gönül hoşluğu ile kurbanlarınızı kesin. “(5)

Sahibinin günahlarını temizleyen ve Allah’a yaklaştıran kurbanın mühim bir faydası da, geçilmesi çok güç olan Sırat Köprüsünde kesen için burak gibi bir binek vazifesi görmesidir. Bediüzzaman Hazretleri bu hususu veciz bir şekilde ifade eder :Hem o Rahmân’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda mücâhede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismânî bir vücud-u bâkî vererek Sırat üstünde sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor; öyle de, sâir zîruh ve hayvanâtın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbâniyelerinde ve evâmir-i Sübhâniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhâniye ve onların istidadlarına göre bir nevi ücret-i mânevîye, o tükenmez hazîne-i rahmetinde baid değil ki, bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden, pek çok incinmesinler; belki memnun olsunlar.(6). Ayrıca, adakta (nezirde) bulunan kimseye de, kurban kesmesi vaciptir.

Hacıların, haccın vaciplerinden birini mazeretsiz olarak terk etmeleri, zamanında yerine getirmemeleri veya ihram yasaklarından birini ihlal etmeleri sebebiyle ceza olarak kurban kesmeleri vaciptir.(7)

Kurban kesiminin tarihi; ilk insan, ilk peygamber ve ilk Müslüman olan Hz. Adem’in çocukları (Habil ve Kabil)’e kadar uzanıyor…(8) Ve bütün ümmetlerden yapılması gerekli olan bir ibadet olarak isteniyor.(9)
Habil ile Kabil arasında çıkan ihtilafta hangisinin haklı olduğunu anlamak için, Cenâb-ı Hakk’a kurbanlarını arz ettiler. Kabul olan Habil’in kurbanıydı. Bunu çekemeyen Kâbil, kardeşi Habil’i öldürmüştü.

İnsanların uydurduğu çeşitli inançlarda da, tapındıkları putlar için kestikleri hayvanlara kurban adı verilmiştir. Bu inanç sahipleri, eski çağlarda putları için hayvanların yanı sıra çeşitli yiyecekleri ve hatta insanları, çocukları da kurban etmişlerdir.

Kurbanın sadece bizim dinimizde olmadığını, bilakis bütün dinlerde bulunan bir ibadet olduğunu Kur’ân bize haber vermektedir  ” Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık “(10)

Neden kurban? Neden “kesmek”, “kan akıtmak”, “sadaka”, “sevinç” ifade eden bir başka kelime değil de; özellikle “kurban” kelimesiyle ifade edilmiş bu müstesna gün? Ya da bir kısım çevrelerin (kasıtlı veya bilmeyerek) et bayramı dediği gibi İdi-i lehm olarak isimlendirilmemiş? Öyleyse kurban kesmekle kulu yaratanına yaklaştıran sır nedir?

Yüce Yaratıcı bütün mülkün sahibidir. Her şey O’nun mülkü..Biz,hem Onun mülküyüz, hem de O’nun mülkünde çalıştırılıyoruz.Ona aidiz, Ondan geldik ve Ona döndürüleceğiz. O Samed’dir. Hiç bir şeye ve kimseye ihtiyacı yok, herkes ve her şey Ona muhtaçtır.

Yalnız kendisine ibadet edip ve yalnız kendisinden yardım dilediğimiz /istiane ettiğimiz Hak Teâlâ, bütün ibadetlerde olduğu gibi, Kurbanda da işin şekli ve görünür yanından öte, asıl amacın Allah’ın rızası olduğuna, takva ve ihlâsın ön plana çıkması gerektiğine işaret ederek kullarına hatırlatmada bulunuyor:
“Onların (kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz; fakat sizin takvanız Ona ulaşır. Böylece size yol(unu) gösterdiği için Allah’ı tekbir edesiniz diye Onları bu şekilde size boyun eğdirdi.(Ey Muhammed !) Güzel davrananları müjdele…”(11)

Habil’in, Kabil’e cevabı da dikkatleri takvâya çekmesi açısından ilginç. Kurbanın Allah tarafından kabul edilmeyişini takvasızlıkla açıklıyor: “Allah, (kurbanı) sadece takva sahiplerinden kabul eder, dedi.”(12)

Takva: Allah’ın yasakladığı, hoş görmediği bütün eylemlerden, işlerden, haramlardan ve günahlardan sakınmak; Allah’ın (c.c.) emrettiği hoş gördüğü, beğendiği, sevdiği fiillere yönelmektir… İbadetleri sadece buna vesile kılmaktır. Ve inanışta, düşünüşte, konuşma, hal ve davranışta gösteriş ve başka menfaatler gözeterek değil, Allah için yapmaktır bütün ibadetlerimizi.

Takvâ, menhiyattan ve günahlardan içtinap etmek ve amel-i Salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.(13). şirkten takvâ; kebâirden, mâsivâullahtan kalbini hıfzetmekle takvâ; ikapdan içtinap etmekle (azaptan kaçınmakla) takvâ; gazaptan tahaffuz etmekle (kendini korumakla) takvâ. . .Ve keza, ibadetin ancak ihlâs ile ibadet olduğuna ve ibadetin mahzan vesile olmayıp maksudu-u bizzat olduğuna ve ibadetin sevap ve ikap için yapılmaması lüzumuna işarettir.(14). Onun için kalb, takvâ ile seyyiattan temizlenir temizlenmez, hemen onun ardında imanla tezyin edilmiş ve süslendirilmiştir. (İ.İcaz,s.45)

Kurbanlığı keserken söylediğimiz dua da bunu ifade ediyor zaten:
“Allah’ım, bu sendendir ve yine sanadır. Benim namazım, ibadetim (kurbanım), hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. Onun ortağı yoktur. Bana böyle emir olundu.’ Ve ben Müslümanlardanım. Rabbim, bu kurbanı benden kabul buyur.”(15)

“Sizin takvanız ulaşır.” buyurmakla; Rabbimiz, kurbanlığı keserken tefekkür boyutumuzu, niyet çizgimizi, nelere söz verdiğimizi ve hangi ahitlerde bulunduğumuzu ve neler yapmamız gerektiğini sorguluyor ve takvayı istiyor bizden? Kurban kesmekle, bu temsili ibadetle hangi ahitlerimizi yeniliyoruz Kâinat Hâlıkına karşı?

Ayette geçen “nusiki” kelimesi, özel anlamıyla kurban, genel anlamıyla ise bütün ibadetlerin yerine getirilmesini ifade etmektedir. Çünkü kurban, bütün ibadetlerin temsili bir ifadesi, tezahürü ve açıklamasıdır. Sahip olduğum her şeyimi Onun Mâlikine kurban edebilirimin ifadesidir. Tüm hatalarımı, isyanlarımı, yanlışlarımı tövbe ve pişmanlık duygularımla kurban ediyorum demektir.

Âlemlerin Rabbine dehalet ediyorum, Onu arıyorum, Onu istiyorum, Ondan istiyorum, Onun rızası dâhilinde işliyor ve Ona yaklaşmak için koşuyorum, yoruluyorum, demektir. Hayatı ve ölümü Allah Azze ve Celleye adamaktır kurban. İbrahim ve İsmail’in (aleyhimesselâm) rollerini üstlenmektir… İbrahim’in gönlüyle iman etmek, İsmail’in teslimiyeti gibi teslim olmaktır…

Allah (c.c) kendisinden uzaklaşanı uzaklaştırıyor, yaklaşmak isteğinde ve iradesinde  bulunanı da kendisine ve rahmetine yaklaştırıyor, affediyor, seviyor, sevdiriyor, her iki cihanda huzur bahşediyor, hayatını cennetlere dönüştürüyor. İşte bunun için hayatın her anını ibadetleştirmek, tefekkür ve tezekkür nakışlarıyla süslemek, İlâhî Rahmet tecellilerini bayramlarda ve ömrün her zerresinde seyredebilmek bahtiyarlığına erişebilmek… Tazim, tesbih, tekbir, telbiye ve tehlillerle aktâr-ı âlemi cûş u hurûşa getirmek…

Halen yeryüzünde inançlarından, yaşantılarından, kılık-kıyafet, düşünce ve fikirlerinden dolayı imha edilen, yok edilen/yok sayılan genç, ihtiyar, çocuk, kadın-erkek binlerce kurban seçilirken, toplu hayvan katliamlarına zevkleri ve eğlenceleri uğruna seslerini çıkarmıyanların, kurban bayramı yaklaştığında çeşitli propaganda ve saptırmalarla Müslümanların zihnini karıştırma çabaları hep sonuçsuz kalmaktadır ve kalmaya da mahkûmdur. Allah yolunda, Ona yakınlık için şu imtihan meydanında kurban sınavını veremeyenlerin başlarına değişik kurban belaları musallat kılındığını insanlık ibretle seyretmektedir.

Çağımızda o kadar kurban var ki!  Nefsinin, ırkının, şehvetinin, kibrinin, enaniyetinin, şımarıklığının, zenginliğinin, süper güç olma hayalinin, başkalarını yutmakla beslenme ve zulümle/baskı ile üstün çıkma çabalarının kurbanları o kadar çok ki!.. Mahkeme-i kübrada kesin çözümü bekliyorlar!..

Yüzümüz, gönlümüz ve ruhlarımızla Kâbenin Rabbine yönelişimizin bu kutsal günü kutlamalı, tebrikleşmeli, muhabbetle birbirimize sımsıkı sarılmalı ve bayramlaşmalıyız.

Her müminin hakkıdır kurban gününü bayram olarak kutlamak. Dünya Müslümanlarının, mazlum ve masum kardeşlerimizin haline ağlasak da, içimizde onların acısını hissetsek de.  Değil mi ki amaç, bütün dünyadan, hatta cennetten daha güzel (16)  olan kurbiyet-i İlâhiye ve rızâ-yı İlâhî, insan buna sevinmez mi? Bu sebeple mağdur, mahzun, mükedder, mazlum, mahkûm İslâm ümmetiyle birlikte kutlamalıyız bu güzel günü.

Mübarek olsun, barış, huzur, sükûn, esenlik, rahmet ve bereket olsun bayram size; ey bayramı hak edenler!

İsmail Aksoy

Dipnotlar:
1-eş-Şafii, el-Üm, II, 287.
2-Kevser sûresi, 108/2.
3-İbn Mace, Edahi, 2; Müsned, 2/321.
4-Tirmizi, Edahî, 18; Ebu Davud, Edahî, 3.
5-Tirmizi; Edahi, 1.
6-Bediüzzaman Said Nursî, Sözler,17.Söz,186.
7-Mutlu, İsmail, Yeni İslâm İlmihali, s.485.
8-Maide:5/27.
9-Hac, 22/34.
10-Hac, 22/34.
11-Hac, 22/37.
12-Maide, 5/27
13-Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, s.110.
14-B.Said Nursî, İşaratül-İ’caz, s.154.
15- Bkz. En’âm, 6/162,163.
16- Tevbe, 9/72; Âl-i İmran:3/15

Kurban Kesimi ve Arefenin Önemi Nedir?

Maddi durumu müsait olan Müslümanlar, Kurban Bayramında kestikleri kurbanla çevrelerinde bulunan ihtiyaç sahiplerine, komşu ve akrabalara gerekli ikramda bulunur. Dağıtılan kurban etinden yararlanan fakirler bu kez zenginlere karşı hürmet ve saygı göstermeye başlar, aralarında bir kaynaşma olur. İmkânı olan herkes bu İslami vecibeye riayet ederse çevreyle güzel bir kaynaşma sağlar. Bireyler arasındaki kin ve adavet ortadan kalkar, haset yerine; kardeşlik bağı perçinleşir. Böylece bayram mutluluğu hep beraber yaşanmış olur.

Kâinatın medar-i iftiharı Hz. Muhammed (a.s.v.) yaşadığı sekiz bayramda da en az iki kurban kesmiştir. Bu da bizlere kurbanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Durumu müsait olanlar tek kurbanla yetinmeyip örnek timsali Peygamberimiz (a.s.v.) gibi iki veya daha fazla kurban kesip çevremizde bulunan evvela fakirlere, komşu ve yakınlarımıza kurban etini dağıtıp yardımlaşma ile birlik ve beraberliği, sevgi ve samimiyeti gösterelim, gösterelim ki sulh çiçeği ebediyen solmasın, kimse kimseye dargın kalmasın, dostluğun ve barışın tek şartı bağışlamaktır. Onun için bağışlamayı bilelim ki dargın kimse kalmasın.

Kurban eti dağıtımı halk arasında sosyal bir yardımlaşmayı sağlayan örnek bir ibadettir. Peygamberimiz (a.sv.) Medine çevresinde kıtlık olduğu senelerde, “Kimse evinde üç günden fazla kurban eti bulundurmasın.” Buyurmuşlardır. Yani çevrede bulunan ihtiyaç sahiplerine yardımcı olunmasını istemiştir. Kıtlık bittiği sonraki senelerde ise bu üç gün müddetini kaldırmıştır.

Kurban kesmek, Şafiilerde sünnet-ı muekede, Hanefilerde ise vaciptir. Bu ibadetin faziletinden kaçınmamak, yardıma muhtaç fakir ve fukaraya en azında kurban eti ile yardım ellini uzatmak lazımdır.

Arefe hangi güne denir ve önemi nedir?

Arefe, Kurban Bayramından bir önceki gün, hicri takvimine göre Zilhicce ayının 9’uncu günüdür. 10’uncu gün ise Kurban Bayramının ilk günüdür.

Cenab-ı Allah, (c.c.) Kur’an’ı Kerim’de üzerine yemin edilen,(Fecr,2) Zilhicce’nin ilk on gecesinin ne kadar kıymetli olduğu anlaşılmaktadır.

Duanın faziletlisi, arefe günü yapılanıdır. (Beyhaki)

Bediüzzaman, arefe ile ilgili bir hususiyeti şöyle belirtiyor: “Aziz, mübarek kardeşlerim. Bizim memlekette eskide Arefe gününde bin İhlâs-ı Şerif okurduk. Ben, şimdi bir gün evvel beş yüz ve arefede dahi beş yüz okuyabilirim. Kendine güvenen, birden okuyabilir. Ben, gerçi sizleri göremiyorum ve hususî her birinizle görüşmüyorum. Fakat ben, ekser vakitler, dua içinde her birinizle bazen ismiyle sohbet ederim.” Şualar, 266

Bugünlerde fazileti yüksek olan: tesbihi (Sübhanallah) tahmidi (Elhamdülillah) tehlili (La ilahe illallah) ve tekbiri (Allahu ekber) bu mübarek zikirleri çok söylemek lazımdır.

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

Kamu Yöneticisi

23.10.2012

www.NurNet.org