Etiket arşivi: Mehmed Fırıncı

Başkan Erdoğan Bediüzzaman’ın talebesi Mehmet Fırıncı ile telefonda görüştü

Başkan Erdoğan, Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi Mehmed Fırıncı ile Ayasofya’nın açılışını konuştu. Fırıncı’yı arayan Başkan Erdoğan “Hayırlı Mübarek Olsun” dedi. 

“Dualarınız, gayretlerinizle Rabbim Nusretini gönderdi. Elhamdülillah bugünlere geldik” diyen Başkan Erdoğan’a Fırıncı da “Nasıl bayram yaptık. Bugün akşam namazını Ayasofya’nın önünde kıldık. Size de dua ettik. Doğrusu Sungur ağabeyin vefatından sonra, bizi davet etmiş. Orada söylemiştiniz. ‘Zemininin hazırlanması’ diye ve hazırlandı, hazırlandı, hazırlandı. Geldi Elhamdülillah Allah razı olsun nasıl dua edeceğimizi bilemiyoruz.” dedi.

“Bütün kardeşlerimize çok çok selam İnşaAllah” diyen Başkan Erdoğan “24 Temmuz’a kadar yapacağımız şeyler var. Hazırlaycağız orayı İnşaAllah kadınlara da özel yerler yapacağız. Bütün kardeşlerimizin dualarını bekleriz” diye konuşmasını tamamladı.

Haber7

Diyalog yok, tebliğ var!

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin yaşayan talebelerinden Mehmed Fırıncı, FETÖ lideri Fetullah Gülen ile örgütünün “dinlerarası diyalog” adıyla yürüttüğü faaliyetlerin Risale-i Nur ve Bediüzzaman ile irtibatlandırılma çabasına karşı yaptığı açıklamada, Bediüzzaman’ın Hıristiyan dünyasına tebliğ yaptığını ve Gülen ve örgütünün hainlikleriyle bunun bir alâkasının bulunmadığını belirtti.

Bediüzzaman’ın Papa’ya mektup yazmadığını, Kur’ân’ın ve Resulullah’ın hakkaniyetine dair eserlerini göndererek tebliğ yaptığını hatırlatan Fırıncı Ağabey, Gülen’in Papa karşısındaki tavrını ise “diyalog adı altında el etek öpme, yaltaklanma, İslâmın ve Müslümanların haysiyetini Papa’nın önünde yerlere serme” şeklinde niteledi.

Fırıncı Ağabeyin bu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklama aynen şöyle:

“Dinlerarası diyalog” adı altında FETÖ’nün yıllardır yürüttüğü sinsi kampanya ile ilgili olarak ortaya atılan bazı iddialar üzerine, yine yıllardır FETÖ tarafından istismar edilen Risale-i Nur ile ilgili bazı bilgileri kamuoyuna tekrar hatırlatmak ihtiyacı hasıl olmuştur. Şöyle ki:

  1. Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilen Risale-i Nur Külliyatının hiçbir yerinde “dinlerarası diyalog” şeklinde bir deyim geçmemektedir. Bu tabir, bütün istismarlarını mukaddes değerlerimiz üzerinden yürüten ve suçlarının fatura adresi olarak İslâm’ı ve İslâm’ın değerlerini, bu arada Risale-i Nur’u gösteren FETÖ’nün lideri Fetullah Gülen tarafından icad edilmiş ve kullanıma sokulmuştur.

  1. Medyada dolaşan ve eksik tahkikata ve yanlış önkabullere dayanan bir videoda, Bediüzzaman’ın Papa’ya mektup gönderdiği iddia edilmektedir. Bediüzzaman Papa’ya mektup göndermemiştir.

  1. Bediüzzaman Said Nursî, Papa’ya mektup değil, Risale-i Nur Külliyatından üç büyük eseri ihtiva eden “Zülfikar” adlı kitabını göndermiştir. Bu kitabın içeriğinde ise üç önemli Risale vardır; bunlar da

(1) ölümden sonra dirilişi ve ebedî âhiret hayatını aklî delillere dayanarak harikulâde bir üslûpla anlatan Haşir Risalesi,

(2) Kur’ân’ın 40 ana başlık altında tasnif ettiği mucizelerini ele alan ve Kur’ân’ın hak kitap oluşunu son derece orijinal bir üslûpla izah eden Mucizat-ı Kur’âniye Risalesi,

(3) Peygamberimizin 300 kadar mucizesini aklî ve naklî delilleriyle açıklayan ve Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselâm efendimizin hak peygamber olduğunu hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ispat eden Mucizat-ı Ahmediye Risalesidir.

Papaya bu eserleri gönderen bir İslâm âliminin yaptığı şeye diyalog denmez, İslâm ıstılahında “tebliğ” adı verilir.

  1. Fetullah Gülen’in Papa’ya yaptığı müracaat ise, “diyalog” adı altında el etek öpme, yaltaklanma, İslâmın ve Müslümanların haysiyetini Papa’nın önünde yerlere serme şeklinde özetlenebilecek bir davranıştır. Papa’ya mektup yazan kişi Fetullah Gülen’dir ve bu mektubunda, Haçlı Seferlerinin suçunu dahi Müslümanların üzerine atarak kendisini ve Müslümanları Papa’nın hizmetine sunmak gibi tarihte hiçbir hainin cür’et edemediği büyüklükte bir hıyanetin altına imza atmıştır.

  1. Fetullah Gülen ile örgütü, Risale-i Nur’un kavramlarını dejenere ederek böyle bir hainliği Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursî ile irtibatlı göstermeye yeltenmek suretiyle, bu hıyaneti daha da başka boyutlara taşımıştır. Bu da FETÖ’nün en belirgin özelliklerinden biridir. Nitekim şimdi de aynı metodları kullanmak suretiyle, kendi üzerinde yoğunlaşan nefretleri, Risale-i Nur ve talebeleri gibi milletimizin bağrından çıkan ve bütün dünya ve tarih önünde milletimizin medar-ı iftiharı mevkiine erişen bir esere ve harekete yöneltmek suretiyle hem kendisini kurtarmak, hem de bu hareketi gözden düşürmek gibi beyhude bir çabanın içine girmiş bulunmaktadır. Ancak bu çabaların FETÖ adı verilen terör örgütüne ve liderine hiçbir fayda sağlayacak değildir. Çünkü artık maske düşmüştür; FETÖ ile Risale-i Nur’un birbirinden çok farklı şeyler olduğu, başta Cumhurbaşkanımız ve hükûmetimiz olmak üzere milletimiz tarafından çok iyi bilinmektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Bediüzzaman Said Nursî’nin talebesi
Mehmed Fırıncı

Uluslararası 1. Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı

BASIN BÜLTENİ

DÜNYA RİSALE-İ NUR MÜTERCİMLERİ İSTANBUL’DA BULUŞUYOR!

“Uluslararası 1. Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı”

Dünyada ilk defa gerçekleşecek olan Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı beş gün boyunca farklı programlarla İstanbul’da icra edilecektir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri tarafından telif edilen Risale-i Nur eserleri dünyanın birçok diline tercüme edilmiş ve edilmektedir. Dünya çapında tercüme yapmış ve yapmakta olan mütercimler tecrübe ve birikimlerini paylaşmak üzere RUBA VAKFI’nın öncülüğünde 27-31 Ağustos 2012 günlerinde bir araya geliyorlar. Toplantı süresince Risale-i Nur’ların dünya dillerine tercüme edilmesi ile ilgili temel meseleler ele alınacak ve detaylı müzakereler yapılacaktır.

Beş gün boyunca muhtelif ülkeden 50 farklı lisanda Mütercimlerin hazır bulunacağı toplantıda öğleden önce ortak salonda sunumlar yapılacak, öğleden sonra da üç ayrı salonda İngilizce, Arapça ve Türkçe olarak tebliğler sunulacaktır. Toplantıya Risale-i Nurların Arapça mütercimi İhsan Kasım Salihi ve muhtelif platformlarda Risale’lerin tanıtımıyla ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Yunus Ali Çengel, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Prof. Dr. Faris Kaya ve birçok akademisyeninde iştirak etmesi bekleniyor.

Ayrıca, Bediüzzaman Hazretlerinin yakın talebelerinden; Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Ahmet Aytimur, Said Özdemir, Mehmed Kırkıncı, Nusret Kocabay, Abdulkadir Badıllı ve Mehmed Fırıncı ağabeylerin programa teşrifleri beklenmektedir.

Toplantı, Topkapı Cad. No: 17 Nusret Ap. Fatih / İSTANBUL adresindeki Hamidiye Hizmet binasında yapılacaktır. Toplantı ile ilgili detaylı bilgi için RUBA VAKFI’yla irtibata geçilebilir.

Değerli Basın Mensuplarına Duyurulur.

Ruba Vakfı

Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Platformu

İletişim:

Nurettin Kıray 0533 431 40 94 nurettin_kiray@hotmail.com

Erdal Aydıner 0507 252 43 36 erdalaydiner@hotmail.com

Zülkifl Yıldırım 0537 796 04 54 rubahizmet@hotmail.com

Toplantı Adresi:

Topkapı Cad. No: 17 Nusret Ap. Fatih / İSTANBUL

Tel: 0212 531 15 31

Program Tarihi:

27 Ağustos 2012 / 31 Ağustos 2012

Nûr Kahramanları – 2

ABDULLAH YEĞİN

Üstad Hazretlerini, ortaokul talebesi iken tanıyıp ona soru sorma şansına ve yakın talebelerinden olma şerefine sahip olan bir büyük ağabeyimiz Abdullah Yeğin’ dir.

80 yaşını geçmiş ve halen hayatta olan bu değerli insanı, İstanbul’da talebelik yıllarımda (1970’li yıllar) tanımak ve derslerini dinlemek bahtiyarlığına nail oldum.

Fakülte mezunu olmasına rağmen Kastamonu tarzı konuşmasını yansıtırdı. Derslerde Üstadımızdan hatıralar anlatır, açıklamalar yapardı. O zaman sakalsız idi. Bulunduğu ortama ciddiyet ve vakar havası yayılır, bakışlarında bir derinlik sezilirdi ve “ağabey içimizi okuyor” hissine kapılırdık… Daima tefekkür ve nefsiyle murakabe hali onun karakteriydi. Olgunağırbaşlı ve vakur bir ağabey olarak, Hz. Bediüzzaman’ ın hizmet tarzına ömür boyu bağlı kalmış ve ‘ağabeylik’ konusunda hüsn-ü misal olmuştur.

MEHMED NURİ GÜLEÇ (FIRINCI AĞABEY)

22 yaş gibi delikanlılık çağında Üstad Bediüzzaman Hazretlerine bağlanıp hayatını kudsî iman ve Kur’an hizmetine adayan çok değerli İslam mücahidi Fırıncı Ağabey, halen hayatta olan bir Nur kahramanıdır. Bugün 83 yaşına rağmen bir genç gibi yılmadan yorulmadan değil Türkiye, dış ülkelerdeki programlara bile katılarak yüksek bir performans sergilemektedir. Maşallah, bin bârekâllah!

Fırıncı Ağabey, “Üstadın her elini öpüşümde başımdan öperdi” diyor. Bunda bir hikmet aranabilir. Çünkü onun zekâsı, hazırcevaplığı ve nüktedanlığı tahsil seviyesiyle kabil-i telif değildir…

Hz. Bediüzzaman, ihlâs ve kabiliyetini keşfettiği kimselere iltifat etmiş ve hizmette istihdam etmesini bilmiştir. Hem de bu zatlar, dua ve manevi himmetlerine mazhar olduklarından nadir şahsiyetler olmuşlardır.

Mehmet Fırıncı’ nın coşkulu ve muhabbet dolu dersleri, dinleyen cemaate ayrı bir lezzet bahşettiği gibi, hazır cevaplılığı ve nükteli sözleri ise zihinlerden silinmemektedir. Pek çok esprili ve nükteli sözünden iki örnek verelim. Bir tarihte bir kardeşimiz ona soruyor:

-Fırıncı Ağabey Risale-i Nûr nasıl bir tefsirdir?

Cevabına bakınız:

Kardeşim, Risale-i Nûr tefsir değil, iksirdir iksir!..

Elbette tefsirdir ama ondan da öte asrımızın manevi hastalıklarına “ilaç” olduğunu kafiyeli bir şekilde vurgulamış oluyor.

Dinleyenleri fazlasıyla güldüren bir diğer hazırcevabı da şöyle:

Kardeşlerle birlikte kızarmış tavuk ziyafeti yenilmekte. Tabii bu sırada Gavs-ı Azam Geylani’nin “kum bi iznillah!” fıkrası hatıra geliyor ve bir ağabey :

-Fırıncı Ağabey, haydi siz de bir “kum biiznillah” kerametini gösterin bakalım, deyince:

Ah kardeşim nerede o eski tavuklar! demez mi?

Üstadın himmeti olmasa herhalde bu nükteli buluşları dillendirmek zordur…

Fırıncı Ağabey’in sesi de güzeldir. Üniversite yıllarımda zaman zaman bizim ilahi ve marşlarımıza iştirak eder, birlikte söylerdik. Yine bir gün kendisine şu soruyu yöneltmiştim:

-Üstad Hazretleri Kur’an’ ı veya Cevşen dualarını nasıl okurlardı? Yani makam, ses-seda cihetiyle.

Mübarek ağabeyin cevabı şöyle olmuştu:

-Kardeşim bunu ifade etmek çok zor; nasıl anlatsam, kalbinden, ruhunun derinliklerinden kopup gelen bir inleme, bir feryat sesi gibiydi âdetâ.

MEHMED EMİN BİRİNCİ

Said Nursi Hazretleri’ nin pek yakınında olmasa da, İstanbul hizmetlerinde ve neşriyat hizmetinde O’nun bazı talimatlarını yerine getirme ve elini öpüp duasına mazhar olma şerefini kazanmış bir ağabeyimiz de “Birinci Ağabey“imizdir.

Fırıncı-Birinci diye kafiyelenip sözü edilen bu ağabeyleri, hem derslerdeki etkinlikleriyle, vakıf ve vâkıf oluşlarıyla, hazır asker gibi hizmette koşturmalarıyla tanıdım. Özellikle 1968-73 arası Av. Bekir Berk‘in, fırtına gibi mahkemeden mahkemeye yetiştiği yıllarda bu ağabeylerimiz, Bekir Ağabey’in Kiğılı Pasajı’ndaki yazıhanesinde ona yardımcı olup hizmetinde bulunurlardı. Pijama giymeyi unutmuş, rahat döşeği ara sıra bularak,  geceyi gündüze karıştırarak yazıhanenin deriden ve derin koltuğunda elbiseleriyle, bir-iki saat kadar -oturarak- uyuduklarını biliyorum. Böylesine yorgunluk nedir bilmeden, büyük fedakârlıkları üstlenmiş müstesna şahsiyetler az bulunur…

Rizeli olan merhum Birinci Ağabey, Lâzlığın izlerini hal, tavır ve konuşmalarında yansıtır, Hizmet-i Nuriye’ de düstur ve disiplini öne çıkarıp hassasiyetle uygulardı. Son birkaç sene Manisa’ya sık geldiği zamanlarda namazlarımızı zamanında ve tadil-i erkân üzere kılmamızı önemle ve ısrarla öğütlerdi. O da Fırıncı Ağabey gibi tevazu sahibiydi. Allah rahmet eylesin!

HEKİMOĞLU İSMAİL

Emekli Hava Astsubayı olan bu yazar ve mütefekkir ağabeyimizin asıl adı, Ömer Okçu‘ dur.. Erzincan’lı olup genç yaşında Üstad’ın elini öpüp duasını almış ve Nur Risalelerini Amerika’ya götürüp büyük hizmete vesile olmuştur.

Kendisindeki yazı kabiliyetini keşfeden merhum gazeteci, Mustafa Polat Ağabey‘in teşvikleriyle “Minyeli Abdullah” ve “Maznun” romanlarını kaleme almış ve giderek yazarlık kabiliyeti fevkalade inkişaf etmiş ve ortaya pek çok eser çıkarmıştır.

Yine, hitabet kabiliyeti sayesinde Anadolu’nun birçok il ve ilçelerinde O’nun konferans hizmetleri fütuhat ve inkişaflara vesile olmuştur…

Yeni Asya Gazetesi’nde yazmayı bıraktıktan sonra, Türdav Yayınevi’nin Müdürlüğünü sürdürüyordu. İşte bu sıralarda Cağaloğlu’ndaki yazıhanesine ziyaretine gitmiştim.

-Yazılarınızı özledik, niçin gazetemizde yazmıyorsunuz Ağabey? diye üzüntümü ifade ettiğimde:

Usul ve düsturlara uygun yazmıyormuşuz, diye sitemkâr bir ifade kullandı.. Ben de gayet sâfiyane:

-O zaman siz de düsturlara uygun yazarsınız Ömer Ağabey! deyiverdim. O ise bu sözüme hiç kırılmadan:

-İnşaallah o seviyeye gelince yazarız, şeklinde tevâzukâr bir söz sarf etmişti…

Hiç unutamam; ayrılırken beni kapıya kadar uğurladı ve son sözü şu oldu:

-Mehmet Kardeş, Fuzulî der ki: “Düşman bile ağlar halimize.”

Belli ki, anlatamadığı bazı hususları, yüreği parçalanarak bu sözle özetlemişti…

Ufak-tefek sürtüşmeler ve münakaşalar, mâbeynimizde büyük yaralar açabiliyordu. Öyleyse “Muhabbet fedaileri” olmalıydık…

Aradan çok zaman geçti ki, Zaman Gazetesi yayın hayatına başlayınca, orada köşe yazılarına yeniden başlamıştı. Hâlen yazmaya devam ediyor.

Allah kendisine uzun ve bereketli ömürler versin!

SAİD ÖZDEMİR

Üstadımızın halen hayatta olan ve çok yakın hizmetinde ve varislerinden, Üstadımızın “Tillolu Said” dediği bu muhterem ve aziz ağabeyimizin derslerinde çok az bulunabildim. Çünkü o Ankara’da ikamet ve hizmet ediyordu. Hiç konuşmasa dahi hal dersi alınabilen bir büyük ağabey.. Ondan da hatıralar dinlemek nasip oldu.

Hz. Bediüzzaman’ın elini öpüp duasını alan ve fakat dersinde az bulunan birçok ağabeyin bazıları vefat etmişse de birçoğu halen hayattadır.

Merhum Muzaffer Arslan, Merhum Mustafa TürkmenoğluMehmed Kırkıncı Hoca, Abdülkadir Badıllı, Ahmet Gümüş, Hamdi Sağlamer, Teyp Tahir, Musa Yukarı (Ayrancılarlı) gibi değerli Ağabeylerin feyizli derslerinden de zaman zaman istifade ettik elhamdülillah! Allah hepsinden râzı olsun!

Mehmed Gürler