Etiket arşivi: metanet

Fikren Muktedir Olmak – 1

Fikren Muktedir Olmak – 1

İnsan, fıtratında var olan istidadları üzerinde durup onları geliştirmeye çalıştıkça o istidadlar inkişaf ederek kabiliyete inkılab eder. Bir sahada kendisini geliştirmek isteyen herkes çalışmalar ve çabalar içerisine girer ve sürekli kendini geliştirmeye çalışır. Güzel konuşmak isteyen birisi diksiyon eğitimi alır, iyi bir ressamın yolu ise küçük bir kağıda karaladığı bir kaç çizikten başlar yolculuğu.

Unutulmamalıdır ki, bin yıllık bir çınar ağacının aslı küçük bir tohumdur. Destanlara geçecek hikayelerde meyil, iştiyak ve incizaplar neticesinde insanın küçük bir hareketiyle başlar. Şayet çeşitli haklı haksız gerekçelerle insan bu küçücük teşebbüsünden vazgeçerse potansiyel olarak elde edebileceği muazzam neticeleri heder etmiş olacaktır yapabileceği küçük bir işi yapmamakla.

İnsan, kendini keşfe çıkmasıyla belki uzun bir serüvenin anahtarını çevirmiş olacaktır. Artık çevrilen anahtar müsbet veya menfi olarak neleri netice vereceği gaybidir, meçhuldür.

İnsanın kendini keşif yolculuğu öncelikle olarak çevresindeki insanların farkındalığı olan şuurlu kimseler olmasından geçmektedir. Şuurlu kimselerle çevrili insanlar da daha çabuk bir süreçte şuurlanması farkındalığının artması çok normaldir.

Aslında şuurlu olarak yapılan işlerden alınan verim veya haz daha fazladır. Mesela çok okumak iyidir; ama şuursuz olarak okunmuşsa verimsizdir, kalitesizdir. Şuurlu olarak az bile okunmuş olsa o okumadan randıman daha fazla elde edilir.

Bu sebeple, her ne yaparsak yapalım şuurlu olarak yapalım. Yaptığımız işlerde ki farkındalığı arttıralım. Çevremizde ya kaliteli insanlar olsun veya çevremizde kaliteli insan biz olalım.

Kalite elbette bedel ister ve ucuz değildir. Bizler de şuurlanma gayreti içersinde olarak farkındalığımızı artırarak bu çabalarımızla kimi zaman vakit, kimi zaman emek, kimi zaman da nakit olarak kaliteyi, şuuru elde edebiliriz.

Hayatın her sahasında kaliteyi hedef tutarak ona yürümek ve bu uzun yürüyüşte çevreden, arkadan gelecek lafı güzaflara itibar etmeden hedefe devam etmek gerekecektir. Çünkü hedeften saptırır insanı bunlarla meşgul olmak zaman israfıdır lafı güzafa cevap vermek.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Başarılı Olmanın İki Sırrı: “Sabır ve Sebat”

O kadar çok “kişisel gelişim” ve “başarı” kitabı pompalandı ki, herkes ister istemez etkilendi… Tabii gençler daha fazla etkilendiler. Sadece Amerikan menşeli “gelişim” kitapları değil, devlet de gençlerini başarıya zorluyor, sınavdan sınava koşturuyor.

Sanki hayat “başarı”dan ibaret! Sanki hayatta başarıdan daha önemli şeyler yok: İman gibi, ebediyet gibi, mutluluk gibi, sevgi gibi, aşk gibi, huzur gibi, aile gibi, duygu gibi…

Ve daha pek-çok şey…

Başarı “makam”, “para” ve “güç” getirebilir, ama bunlar “mutlu” ve “huzurlu” bir hayat için yeterli değil.

Bir sürü ortaokulda, lisede, üniversitede konferanslar verdim. Gelen sorular arasında “Nasıl başarılı olunur?” sorusu başı çekiyor.

Kimse huzur ve mutluluğun yolunu keşfetmeye meraklı değil. Sanırım yetişme tarzından kaynaklanıyor.

Biz çocuklarımızı “adam” olmaya değil, “başarılı” olmaya yönlendiriyoruz. Ancak nasıl başarılı olunacağını söyleyemiyoruz.

Oysa bunun da bir mantığı var ve biz bu mantığı “başarılı” olmuş insanların hayatlarında bulabiliriz…

Öncelikle peygamberlere bakın: “Artık bitti” denilen yerde, sadece imanlarına dayanarak yeniden dirilişi gerçekleştirdiler.

Osman Gazi’ye bakın: “Yapılamaz” denileni yaptı ve hiç yoktan bir devlet kurdu…

Fatih Sultan Mehmed, “alınamaz” denileni (İstanbul) aldı ve devletini imparatorluk burcuna yükseltti…

Selçuklu ve Osmanlı hükümdarlarını bu açıdan bir daha inceleyin: Göreceksiniz ki, başarıya ulaşmanın yolu “sabır” ve “sebat”ı içselleştirmekten geçiyor.

Bunun dünya tarihinde de pek çok örneği var: Meselâ dünyayı değiştirenlerden biri olarak kabul edilen Thomas Alva Edison’un (1847-17 Aralık 1931) hayatına bakın: “Yağ ve fitil olmadan ışık olmaz” diyenlere karşı, “olacak” dedi, “ben dünyayı ampulle aydınlatacağım!”

Herkes onunla alay ederken, o laboratuarına kapanmış, gecesini gündüzüne katıp çalışıyordu. Fakat aksilikler de peşini bırakmıyordu. Bir ara laboratuarında yangın çıktı ve tüm notları yanıp kül oldu.

Herkes Edison’un, “Artık her şey bitti, bu iş olmuyor, zaten ben de yaşlandım” demesini beklerken, o yapacağı yeni başlangıçların heyecanını yaşıyordu.

Edison’un kararlılığını (sebat) okuyamayan genç bir gazeteci yanına yaklaştı ve haline acıyarak, “Çok geçmiş olsun üstat” dedi, “maalesef tüm emekleriniz yandı.”

Çok şükür tüm hatalarım ve yanlışlarım yandı” diye karşılık verdi Edison, “artık sıfırdan başlayabilirim!”

“Yeni başlangıç”ların heyecanını yaşayan Edison, 67 yaşındaydı. Ne yakınıp dövündü, ne de matem tuttu. “Yandım-yıkıldım” nutukları da atmadı. Hiç vakit kaybetmeden yeni bir laboratuar tuttu ve büyük bir heyecanla yeniden çalışmaya başladı.

Öyle bir “yeni başlangıç” yaptı ki, her şeyini kül eden yangının üzerinden henüz bir ay geçmeden, ilk fonograf cihazını yapmayı başardı.

Özetle söylemek gerekirse: Başarının iki ayağından biri “sabır”, ikincisi “sebat”tır!

Yavuz Bahadıroğlu / moralhaber.net