Peygamber Efendimiz (sas)’in doğumunun kutlandığı mübarek zaman dilimine girdik. Mü’minler bu yıl da, ‘Kutlu Doğum Haftası’nı, en iyi şekilde nasıl geçirebileceklerinin telaşında. Kimi, O’nu anlatan program düzenliyor, kimi de O’nun hayatını öğrenebileceği kitaplar okuyor. Kimi Süleyman Çelebi’nin o güzel şiiri Mevlid-i Şerîf’i okutturuyor, camilerde ikramlarda bulunuyor; kimileri de sokak sokak gezip gül dağıtıyor. Bütün bu etkinlikler, Efendimiz’e hediye edilen ‘Salât ve Selam’ların yanında teferruat kalıyor. Mü’minler, bu kutlu hafta geldiğinde en çok Efendimiz’e ‘Salât ve Selam’ yollamak için yarışıyor, haftalar öncesinden salâvat kampanyaları başlatıyor.
Salâvat neden Efendimiz’i (sas) anmak için bir yol olarak seçilmiştir? Bu sorunun cevabını, İlahiyatçı Mehmet Y. Şeker ve Prof. Dr. Faruk Beşer’den aldık. Onlardan, Peygamber Efendimiz’e (sas) neden salat ve selam göndermemiz gerektiğini, hayatımıza ne gibi katkıları olduğunu, bunun Yüce Allah ve Hz. Peygamber nazarında neden önemli olduğunu öğrendik.
Salâvat getirmek Allah’ın emri
Salavât, salât’ın kelimesinin çoğulu ve tebrik, dua, istiğfar, rahmet gibi anlamlara geliyor. Kur’ân-ı Kerîm’de, Ahzâb Sûresi 56. ayette de Efendiler Efendisine (sas) salâvat getirmek açıkça emrediliyor. Yüce Allah bu âyet-i kerime de şöyle buyuruyor: “Allah ve melekleri, peygambere salâvat getirirler. Ey mü’minler! Siz de ona salât edin ve samimiyetle selam verin.“
Prof. Dr. Faruk Beşer’e göre, salavât Efendimiz’e olan saygının bir ifadesi. Ve Allah bu ayet-i kerime ile bize bu saygı ifadesini her zaman söylememizi açık açık emrediyor. Beşer, bu nedenle Hazreti Peygamber’e salât getirmeyi mü’minlerin bir vazife addetmesi gerektiğini söylüyor. Mehmet Y. Şeker ise neden salâvat getirmemiz gerektiğinin izahını farklı bir pencereden yapıyor. Şeker, “Cenab-ı Allah bize, orucu, namazı ve pek çok ibadeti Kur’ân-ı Kerîm’de emreder ama bu ibadetlerin hiç birini kendisi yapmaz. Ancak, Ahzâb Sûresi 56. ayette Peygamber’e melekleriyle birlikte salât ve selamda bulunduğunu söyler sonra da kendi yaptığı bir şeyi kullarına da emreder. Bu yüzden Hazreti Peygamber’e (sas) salât edip selam vermeyi Yüce Allah’ın da yaptığını görüp hayatımızın merkezine koymalıyız.” diyor.
Mehmet Y. Şeker, Allah’ın emrettiği bu ibadetin farz olup olmadığı konusuna da açıklık getiriyor: “Her mü’minin ömründe bir kez Peygamber’e salât ve selamda bulunması farzdır.” Şeker, daha sonra şunları ilave ediyor: “O’nun adı anıldığında salât göndermek vacip olduğu, namazda salât okumanın Efendimiz’in (sas) sünneti olduğu konusunda âlimler ittifak etmiştir. Konuya dair çeşitli ihtilaflarda söz konusudur. Bazı âlimler, Allah Resulünün adının her anıldığında salâvat getirmenin vacip olduğunu, bazıları da Hz. Peygamber’in (sas) adının kaç defa anılırsa anılsın bir kez salâvat getirmenin vacip olduğunu söyler.
Prof. Dr. Faruk Beşer ve Mehmet Y. Şeker’e göre inananlar, nefsin bitmek tükenmek bilmeyen isteklerine karşı koyabilmek, Cenâb-ı Allah ile olan irtibatını sağlamlaştırabilmek için salâvatı dilden düşürmemeli. Kutlu Doğum bu alışkanlığı kazanmak için bir fırsat ama salâvat-ı şerîfeyi sadece bu kutlu zaman diliminde okumamalı, yılın her gününe yaymalıyız. Çünkü dünyamıza ve ahiretimize katkıları saymakla bitmiyor.
Salâvat getiren, lütuflandırılır
Faruk Beşer’e göre, Efendimiz’e salât ve selam getirdiğimizde, Yüce Allah kullarına, Resul’ü için istenen merhametin on katıyla mukabelede bulunuyor: “Ey Peygamber! Ümmetinden sana salât getirenin on günahını affedeceğim, on hasene vereceğim ve onun makamını on derece yükselteceğim.” Efendimiz’in hadisi de yine Beşer’in bahsettiği lütufların birebir kaynağı. Salât getirmenin dünya ve ahiretimize katkılarını Efendimiz bizzat bildirmiş. Bu hadislerden en önemlisi “Ümmetimden bana salât gönderene şefaatim vacip olur.” hadisiyle kendisine okunan salâtların bizlere şefaatçi olacağını bildirmesidir. Beşer, salavâtların Efendimiz ile aramızda bir bağ oluşturduğunu da söylüyor. “Salâvat çekerek, Efendimiz’e ‘Seni tanıyor, Seni seviyor, Sana inanıyor, Seninle yaşıyoruz’ demiş oluyoruz.” diyor.
Mehmet Şeker salâvatların dünya ve ahretimize neler sağladığını öğrenmek için inananların konuya dair hadislere bakmasını tavsiye ediyor. “Efendimiz’in, ‘Bana salâvat okuyan bir mü’min yoktur ki ona melekler rahmet duası etmemiş olsun. Bu, bana salâvat okuduğu müddetçe devam eder. Kul bunu, ister az ister çok yapsın.‘, ‘Kim bana bir defa salât getirirse, Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.‘, ‘Kim herhangi bir kitapta benim üzerime salavat getirirse, isimim orada kaldığı müddetçe, melekler o adam için istiğfar eder.‘ gibi hadisleri salâvatın önemini izah ediyor.” diyor.
Salavat-ı şerifelerden bazıları
Elhamdülillâhi Rabbil âlemîn, vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve enzilhü’l- münzele’l-mukarrebe ındeke yevme’l- kıyâmeti.
Allâhümme salli alâ Muhammedin abdike ve rasûlike’n- nebiyyil ümmiyyi.
Allâhümme salli alâ Muhammedin kemâ hüve ehlühû, Allâhümme salli alâ Muhammedin kemâ tuhibbü ve terdâ lehû.
Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve ala âli seyyidinâ Muhammedin vesellim.
Sallallâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve cezâhü annâ mâ hüve ehlühû.
Salavâtullâhi ve melâiketihî ve enbiyâihî ve rusülihi ve cemîi halkıhî alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve aleyhisselâmü ve rahmetullâhi ve berekâtühû.
Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sellim ve eczihî annâ hayre’l-cezâi.
Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin min’es- semâvâti vel arzı ve min’el-arşil azîm.
Sevim Şentürk / Zaman Gazetesi