Etiket arşivi: Muhammed Numan Özel

Nurculukta Meşreblerin Mezheb Tev’emliği (Tefekküridir!)

Ve Vehhabîlik damarı, hiçbir cihette Nur’un hakikî şakirdlerinde olmamak lâzım! [1]

Her Şeyin Bir Râfızîsi Var.[2]

 

Ehl-i Sünnet:Sahabe ve onlara tâbi’ olanların mezhebi ve o mezhepte olan.

Râfizi: Rafıza fırkasından olan. Hazret-i Ebu Bekir’in ve Hazret-i Ömer’in (R.A.) halifeliklerini kabul etmeyenlerden olan.

Şia: İfrat ve tefrit ve dünyevi sebebler yüzünden Ehl-i Sünnet ve Cemaat Mezhebinden ayrılan bir fırka. Bir şahsa taraftar olmak.

72 fırkadan 3 tanesinin ismini verdim. Ehl-i Sünnet Kur’an-ı Kerim’e ve Sünnet-i Seniyeye sıkı sıkıya bağlı olup Ehl-i Sünnet ve Cemaat yolundan ayrılmayan müslümanlar. Bunlar kıyamete kadar lütf-u İlahî ile devam eder. Bu Ehl-i Sünnet mezhebi üzerine olanlara Fırka-i Naciye Denilir.

Teker teker baktığımızda ise:

 

  • Rafizilik/Vehhabilik/Selefililk Mezhebinde Olan Meşreb: Mesleğimizde Üstadımız Allame-i Ahirzaman muvazzaf-uz zaman olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Varis Tayin ettiği kimseleri kabul etmeyip kendi meşrebinde olan birisini Varis-i Bediüzzamandan Üstün tutanlardır. Cerbeze hakimdir. Hakikatın Rengini değiştirir.

  • Şia Mezhebinde Olan Meşreb: Bu meşrebde olan kimseler ise Üstadımın Varislerinden Birisini kendisine Kandil yapar imam tayin eder ne derse dersin doğrudur hatasızdır adeta Layuhti olarak kabul eden meşreb olup bu cihette ise sıkıntılar arz etmektedir. Layuhti kabul etmek temel sebeb olup şiddet-i muhabbet sebebiyle ifrat hasıl olmuştur. Cerbeze hakimdir. Hakikatın Rengini değiştirir.

  • Ehl-i Sünnet Mezhebinde Olan Meşreb: Üstadımın ashabı hükmünde olan ağabeylerimizin harekat ve kavlini Asar-ı nuriye ile ve Esasat-ı Nuriye ile müvazene eder, muvafık-ı Nuriye ise kabul eder, değilse reddeder. Her şeyini Esasat-ı Nuriye ile müvazene eder. Muvafık ise tatbik eder değil ise reddeder kabul etmez.

Emirdağ Lahikası 1’de üstadım vasiyetnamesini saymaktadır. Bu vasiyetname biz Nur Talebelerinden Tarz-ı Bediüzzaman olanlar için bir üss’ul esastır. Her şeyin bir Vehhabisi ve şiası ve ehl-i sünneti vardır.

Bu Vasiyetname İse:

Vasiyetnamemdir!

            Aziz, Sıddık Kardeşlerim Ve Vârislerim!

Ecel Gizli Olmasından, Vasiyetname Yazmak Sünnettir.

Benim metrukâtım ve Risale-i Nur’dan olan benim hususî kitablarım ve güzel cildlenmiş mecmualarım vesair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikalarının heyetine, başta Hüsrev ve Tahirî olarak o heyetten on iki {(*): Kardeşim Abdülmecid, Zübeyr, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüşdü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Âtıf, Tillo’lu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Sâlih.} kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum.

Onlara bırakıyorum ki;

Emr-İ Hak Olan Ecelim Geldiği Zaman,

  • benim arkamda
  • metrukâtım,
  • benim bedelime
  • sadık            
  • ve mübarek ellerde
  • hizmet-i Nuriye
  • ve imaniyede
  • çalışsın
  • ve istimal edilsin.

Kardeşlerim! Bu vasiyetten telaş etmeyiniz. Ben, teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zaîf olmakla beraber; gizli münafıkların desiselerle müteaddid sû’-i kasdları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye ve hıfz-ı İlahî devam ediyor.

اَلْبَاقِىهُوَالْبَاقِى

Kardeşiniz Said Nursî[3]

* * *

Metin aşikar ortadadır.

Şimdi bizler hasbelkader birisi vasıtasıyla bir meşrebe girmiş ve tenevvür etmeye başlamışız. Bu ilk tanışma duhul bizim elimizde değildir. Muhtelif vesail ile girmişizdir. Bizlere burada düşen ise okunanlar ve tatbik edilenler birbiriyle çelişmekte ise o meşreb sakattır.

Okunanlar ve tatbikat muvafık ise o meşreb sağlamdır devam edilir. Baktık okunan ve tatbikat farklı ise bize düşen şey orayı terk etmektir. Müstakim olan istikametli bir meşrebe tabi olup devam etmektir. Ama unutulmamalıdır ki sürekli mükemmeliyet istemek anarşiye sebeptir. Şimdi tabi olduğumuz meşreb hangi özellikte ise muhakeme etmeli kimin neyin trenine bindiğimizi bilelim. Yoksa Mekke Mekke Diye Paris’te soluk alırız. Allah istikamet üzere bizleri Kaim etsin.

Hülasa:

  • Vehhabi Meşreb Nurcular: üstadın talebelerini kabul etmez.
  • Şia Meşreb Olanlar Nurcular İse: bir talebesine şiddet-i muhabbet gösterir.
  • Ehl-İ Sünnet Olan Nurcular İse: üstadımın ashabı hükmünde olan ağabeylerimizin harekat ve kavlini Asar-ı nuriye ile müvazene eder. Muvafık-ı Nuriye ise kabul eder, değilse reddeder.

Biz istikamet üzere olmak, ifrat ve tefritten azade olmak istiyorsak şayet esasat-ı nuriyeyi uss-ul esas yaparak hizmetimizi, efkarımızı, gayemizi, amalimizi, hatta hayalimizi bile Risale-i Nura Muvafık yapmalı ve esasları müvacehesinde hareket etmeliyiz. Yoksa nasıl ki batıl efkar ifrat ve tefritten doğup nice insanları kendisine tabi etmiş ve ortaya sıkıntılar çıkmışsa bizleri de kendisine esir edip kendisine hizmetkar kılıp hem dünyamızı hem ahiretimizi perişan edecektir.

Nitekim üstadımız Lahikalarda evvelen hitabı Aziz, Sıddık olmak üzeredir. Yani Risale-i Nur Talebeliğinde Nurculukta Sadakat en üst makamdır. Bu makama gelen Nurun Sadıklarından olur.

Allah bizleri ehl-i sünnet itikad ve amelinde hem mezheben hem meşreben bulundursun. İfrat ve tefritten türeyen istikametsiz şeylerden uzak tutsun ki dareynde saadete mazhar olalım.

Bu yazım bir tekekkürdür kimseyi tenkid değildir sadece yollardaki tabelalar gibi yol gösterici mahiyet taşıması içindir.

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

[1]Emirdağ Lahikası-1 ( 204 )

[2]Münazarat ( 21 )

[3]Emirdağ Lahikası-1 ( 136 )

Risale-i Nur’um

O şuur-u imaniyle, netice-i hayatım ve sebeb-i saadetim ve vazife-i fıtratım olan Resail-ün Nur..[1]

Risale-i Nur Kuran-ı Hakimin 6666 ayetinden imani/içtimai/iktisadi ayatından süzülmüş 624 ayetten ve 1078 adet Ehadisten müteşekkil olan bir Rivayet tefsiri olup ilk yazılan asar dahil Osmanlı İmparatorluğumuzdan 1958/1960’a dek yazılmıştır. yani 50 senede tamamlanmıştır.

  • Bu eserler imami/iktisadi/içtimai alanda ferdenferda okunmuş ve tatbik edilmişti.
  • Aslen bir anayasa olan KURAN-I HAKİM’in maddelerini ve bu anayasayı izah eden hükümlerdir.
  • Vesiledir asıl gaye Risaleler değildir. yani Risaleler ayine ve dürbindir KURAN’a.

Bu vesileyi adileştirmek ve manalarını katletmek için 100 hasiyeti ve manası varsa bunu tek manaya indirmek için yapılan traşlamak hadisesi ise sadeleştirme daha doğrusu tahrip etme hadisesidir.

Biz Nur Talebeleri de bu sebeple bu tahrip hareketine karşıyız.

Tekel meselesi diye yanlış anlaşılmaktadır. Bu devletleştirme değildir. Aslının Korunup kafama göre neşriyat yaparım düşüncesini kırmak ve önlemektir. Nitekim bu hal’i ile yani orijinali ile neşredilmesidir. Bediüzzaman şimendifer demişse, cevv-i sema demişse öyle kalmasıdır. Risaleler 624 ayet 1078 hadisten mürekkeptir. Şimdi bu kadar âlâ hakâikle günahlarımızın azâmeti, hatiat ve kusurumuzun nihayetsizliğiyle Muhâtâb-ı ilâhi olarak okumak nimet-i uzmasına nail olup okuyup hazmetmemiz ise azim, sebat ve sadakat, dikkat, tefekkür ve devamlı okumamızla bu hakâik açılması mümküdür. Yoksa netice makuse olacaktır.

Nitekim Şualar/4.Şuada üstadım ihtar koymuş. İhtar: Risale-i Nur, sair kitablara muhalif olarak başta perdeli gidiyor; gittikçe inkişaf eder. [2]

RİSALE-İ NUR Kuran ve İslam Dâvâsı içerisinde en gür sadâdır! Bu sese kulak vermek ve hakâikine kendimizi raptetmek ise gerçekten madden sıyrılıp bu kuvvetli olan bir nevi manevi elektrik olan Risale-i Nura Muhatap olmak susuz kalmış birisinin soğuk bir su içtiğinde hafif bir baş ağrısı göz kararması çekmesi nevinden okunan hakâikin âli bizim ise âdi olmamız sebebiyle hemen anlaşılmaz gelmektedir zahirde.

* Anmalak : ibareyi ve manayı olmak üzere 2 kısma ayrılır.

Kelime üzerine takılıp kalmak o ne demek bu ne demek deyip üzerinde kalırsak manadan sa kelimeden de koparız ve okumaktan sıkılıp terk bile edebiliriz. Başlangıçta manayı anlamaya küliiyatı 3-5 defa okuduktan sonra kendimizi kelime okumalarına yönlendirebiliriz. Kelimeye takılmak gereksizdir çünkü manayı anladığımızda o kelimeye biz bir mana vermekteyiz.

Risale-i Nurdan istifade etmek ve bunu tarz-ı hayat yapmak bir ihsan-ı ilahidir. cidden o nurlarla iştigal etmediğim zamanlar, keşki enfas-ı ma’dude-i hayattan olmaya idiler..[3] olarakta Nurun Müştak Hakiki talebeleri demektedir. Risale-i Nur’u okumak hele genç olarak okumak onun derin ceherlerine vasıl olmakta bir adım önde olmak demektir. Gençlerin kuvve-i hafızaları hüşyar uyanık olması sebebiyle bu hakâikle mezcedilip hamurunu yoğurmasıyla kâinat âdeta gül ü gülistan olacaktır. Gözlük iman olunca her şey dost olacak her şey yarayacak onun imanını arttırmasına tekemmül edip envar u esrarı keşfedip gizli birer kutup evliya gibi olduğu yerde envar-ı tevhidi fışkırtacaktır.

Risale-i Nur’u dikkat tefekkür ve devamlı okumak suretiyle azmi artacak, hayatı belli bir sisteme tabi olacak, nazarı güzelleşecek, efkarına şuur gelecek, hadisatı doğru değerlendirecek, nazar-ı ilahice analiz ve senteze takarrub edecek, hadisatın arkasındaki mülk ve melekutü anlayacak, kuru laflara ve makas atıp hizmetten vaz geçirmek istayenlere mukavemet kazanacak, mana âleminin kendisinde tezâhür etmesine vesile olup, çaydan hızlı akan ömrünü cehenneme ehil değil Muhatab-ı ilahi olarak Cennette Rüyet-i Cemalullahı temaşa edebilecek, meleklerin dünyada imrendiği birisi olmaya vesiledir.

Risale-i Nur’u sistematik olarak okumak ise insanı ahsen-i takvime çıkarır, fıtratını korur. Çünkü Risaleler insanın iman deposunu doldurur. İman bir depodur dolar ve boşalır. Artar azalır, kaybolur kazanılır. İşte bizler her an Risalelerle meşgul olarak depomuzu dolu tutar imanımızı tecdid eder ve iman cevheri olan âsâr-ı bergüzide-i Nuriye ile hem hâl olarak okuduklarımızı dem ve damarlara karışacak şekilde okumayarak imanımızı tecdid ederiz.

Sadece kelime-i Tevhid çekmekle değil bu âvâm içindir ama Risale-i Nur Talebesi için tecdid-i iman okumakladır. Çünkü bir Nur Talebesi âvâm değildir havastır. Havas ise âvâmdan çok farklıdır mesuldür, mükelleftir. Binaenaleyh okuduklarımızı sistematik hâlde okumalı mevzuun atıflarıyla beraber okuyarak müzakere mütalaâ ederek ve aynı efkara sahip olan kimseleri bulup istifadeleri paylaşarak feyzimiz sirayet edecektir. Sirayetle nurumuz artacak mukavemetimiz kavileşecek bu suretle zaif iken kavi olacağız. Zaifler bir olmalarıyla kavileşir. İman hakâikini yaşayanlar ve yaşamak isteyenler bir olmaları cemaat teşkil etmeleriyle zaif olan şahsi istidad ve kabiliyetleri cem olup cüz küll olacak, az çok olacaktır.

Biz ehl-i sünnet ve cemaat itikad ve ameline sahip olan kimseler için mizan ve müvazene Kuran, Sünnet, İcma, Kıyastır. Bir mesele olduğu zaman bu 4 menba’a müracaat ederiz ki bu şer’i tabirler edille-i şer’iye denilir. Risale-i Nur da edille-i şer’iyedir.

Risale-i Nur’un fazilet ve ehemmiyetini ancak fazilet ehli bilebilir. Risale-i Nurla müşerref olan kimseler 2 kısımdır.

1-    Daha önce hiçbir yere intisap etmemiş olan,

2-    Daha önce bir tarikata mensup olmuş kimseler.

 

Birinci Sınıfta olan kimseler Hakâike tarafsız olarak tabi olurlar. Diğer ikinci grub ise başka bir tarz ve meşreple Risalelerden istifade eden/intisap eden kimselerdir ki hakâike kazanmış olduğu meşreble bakmaktadır. Bu ikinci tarzda olan kimseler bir derece daha perdeli olarak istifadesi olmaktadır.

Bir hadîs-i kudsîde Cenab-ı Hak buyurdu ki: اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْدِى بِىyani: Kulum beni nasıl tanırsa, ona öyle muamele ederim.[4] Bu hadis-i şeriften anladığım ise ben neye nasıl itikad edersem o şey o şekilde olacaktır. Mesela şimdi haram işlememekteyim o halde menfi ibâdet etmekteyim ve her an’ım ibâdet hükmünde sevabdar olmaktadır. Yani âleminin nizamı senin elindedir. O hâlde kadrini bil zâyi ey nefsim! Bu zamanlar sana geri avdet edecektir!

Esma-ül Hüsnadan Esmanın Zuhuratından Adl isminden tecelli eden daire-i ilimden istifademi kaydettim. Benim gibi olanlara arz ederim.

Selam ve Dua ile / Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

[1]Şualar ( 63 )

[2]Şualar ( 60 )

[3]Barla Lahikası ( 35 )

[4]Nur’un İlk Kapısı ( 16 )

Ehl-i Sünnete Darbe Girişimi: işid!

BuÂhirzaman Çok Çalkalanıyor, Bu Fitne-İ Âhirzaman Acib Şeyler Doğuracağını İhsas Ediyor. Barla Lahikası ( 339 )

Çok Çocuk Oyuncaklarına Seyirci Olup GülerekAğladık!

Lem’alar (260)

Üstadım vezaif-i ahirzaman Bediüzzaman Said Nursinin yaşadığı döneme baktığımızda Hadisat-ı Alem hercümerç.. dünya savaşları, büyük yıkılışlar, çöküşler, yenilikler ve… daha nice şeyler olmakta idi.

Risale-i Nurun İlm-i Hali olan lahikaları bırakan üstadımızdır. Ben Nur Talebesiyim Diyen herkes bu kitaplara riayet ederek hareketle ancak Nura Talebe olabilir. Aksi taktirde boş bir iddiadan öte geçemez.

Biz Risale-i Nur Talebeleri ise hadisat-ı aleme mesleğimizce ve bizi alakadar veçhesine bakarak hizmetimize devam ederiz.

Şimdi islamiyetin yükselişini engellemek ve doğru islamiyete perde olmak ve öğretmemek yanlış olan batıl efkarın/mezheblerin revacını sağlamak için EHL-İ SÜNNETE DARBE TEŞEBBÜS OLARAK SÖZÜM ONA EHL-İ SÜNNET OLAN İŞİD KURULDU.

BU İŞİD ASLEN SELEFİLİK, MUTEZİLE, ŞİA.. GİBİ EHL-İ SÜNNET OLMAYAN VE ÜMMETİN AZAMINI TEŞKİL EDEN EHL-İ SÜNNETTEN UZAK TUTMA OPERASYONUDUR. BİZLER BUNU LAHİKALARIN GÖZÜYLE ANLAMAKTAYIZ.

* Eğer biz, doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dâhil olacaklardır. Hem de tarih bize bildiriyor ki: Ehl-i İslâm’ın temeddünü, hakikat-ı İslâmiyete ittiba’ları nisbetindedir. Başkalarının temeddünü ise, dinleriyle makûsen mütenasibdir. Tarihçe-i Hayat ( 84 )

* Risale-i Nur’un mahiyeti, kıymeti, deruhde ettiği kudsî vazife-i imaniyesi ve mazhariyeti; hem talebelerinin tarz-ı hizmetleri, mütecaviz dinsizler karşısında sebat ve metanetleri ve ehl-i İslâm’ın birbiri ile muamelâtında takib edecekleri ihlaslı hareketleri gibi, dâhilî ve haricî bir çok mes’elelere temas etmiştir. Bu itibarla Kastamonu Lâhika mektubları bilhâssa yazıldığı zaman itibariyle de büyük ehemmiyet kesbeden bir devrin mahsulü olması ve birçok içtimaî mes’eleleri ve küllî imanî bir nazar-ı hakikatla mütalaa, mülahaza ve küllîleşmesi gibi cihetlerde büyük kıymeti haizdir.Barla Lahikası ( 5 )

* hizmet-i Nuriyenin ve ders-i Kur’aniyenin taliminde ve îfasında ve meslek-i Nuriyenin taallümünde ve uzun bir zamandaki hizmetin devamında vaki’ olacak binler ahval ve hücuma maruz talebelerin cereyanlar karşısında sebat, metanet ve ihlasla hareketlerinde onlara yol gösterecek, hizmet-i Kur’aniyenin inkişafında sühulete medar olacak ikaz ve ihtarlara elbette ihtiyaç zarurîdir, kat’îdir, bedihîdir. Barla Lahikası ( 6 )

* aynı ihtiyacın her zaman tekerrürü melhuz bulunduğundan, daima müracaat olunacak hikmetleri ve düsturları muhtevidir. Nitekim yüzer vakıalar, hâdiseler ve mes’elelerde bu ihtiyaç, kendini göstermiştir. Barla Lahikası ( 7 )

* Risale-i Nur, bu zamanda ehl-i iman ve İslâm için ön plânda ele alınması îcabeden, ehl-i iman elinde manevî elmas bir kılınçtır. Asrın idrakine, zamanın tefehhümüne, anlayışına hitab eden, ihtiyaca en muvafık tarzı gösteren, ders veren ve doğrudan doğruya feyz ve ilham tarîkıyla âyetlerin yıldızlarından gelen ders-i Kur’anîdir, küllî marifetullah bürhanlarıdır. Barla Lahikası ( 8 )

* hizmet-i İslâmiyenin ve mesail-i diniyenin umumunu tazammun eden vüs’at ve câmiiyeti haiz bulunduğunu; dinî hizmetlerin her nev’ini teyid ve teşvik ettiğini ve bir cadde-i kübra-yı Kur’aniye olan Risale-i Nur dairesinin umum ehl-i iman ve İslâma şamil.. Barla Lahikası ( 8 )

Ey insanlar adaveti bırakınız, Kur’an dersini dinleyip birleşiniz; yoksa sizi mahvedeceğiz.” diye beyanıyla bu zamanın şartları ve îcabları karşısında tarz-ı hizmeti yine Kur’anın nuruyla göstererek.. Barla Lahikası ( 8 )

* İşte Lâhika mektubları bu gibi hususlara da işaret ediyor. Değişen dünya hâdiseleri, geniş ve küllî mes’eleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur’aniyenin esaslarını ders veriyor. Barla Lahikası ( 9 )

* İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdid eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak isteyen kitab, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plâna alındığı böyle acib ve dehşetli bir zamanda elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var. Barla Lahikası ( 7 )

Ehl-i Sünnet olduğunu iddia eden bu İşidciler cami yıkmakta, taciz ve tecavüzlerle ve infazlar ve mezalimliğiyle Dünya medyasına çıkmaktadır. Yani islamiyeti hassaten ehl-i sünneti terörist anarşist olarak gösterme çabasıdır.

Bunun arkasında da İslamın ebedî düşmanları Tarihçe-i Hayat ( 145 ) yani İngilizler/masonlar/Yahudiler olduğunu görmemek ise ancak basiretsizliktir!

Binaenaleyh bu işidciler biz Ehl-i Sünneti nazardan düşürtme çabasıdır!

Allah bizlere basiret versin ve basiretimizi inkişaf ve inbisat ettirerek üstadımız Bediüzzamanın Tarz-ı Hizmetine sadakatla hizmet edip istirahat-ı kalb ve ruh nasip etsin ve Din-i Mübin-i İslamı Kafir ve Facir Ve Münafık Ve Sadık Ahmakların Şerrinden Muhafaza Etsin. Amin

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

İftiralarla Çürütme Planı !

  • hayat-ı içtimaiyede çok tecrübelerle mahiyeti bilinmeyen, benim vârislerim genç Said’lerin bir kısmını Nur’un zararına iftiralarla çürütebilirler diye o telaştan bu ehemmiyetsiz hayatımı ehemmiyetle muhafazaya çalışıyorum.

Emirdağ Lahikası-2 ( 14 )

  • iftira eden, yalan söyleyen en edna bir dereceye düşer.

Sözler ( 187 )

  • iftira ve isnad ve hatasından el’iyazü billah derim.

Şualar ( 415 )

  • bilakis çeşitli iftira, tezvir ve ithamlarla hapse sürülmek, eserlerini imha etmek, halkı kendinden soğutmak için aleyhinde türlü isnadlar yapılmıştır.

Tarihçe-i Hayat ( 26 )

  • insafsızca iftira ve yalanlarla lekedar etmek isteyen ve dolayısıyla Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesine sed çekmeğe çalışanların mukabilinde Risale-i Nur’un nurlu, müessir ve saadet-feşan hizmetini belirtmek

Tarihçe-i Hayat ( 455 )

  • dindarlar aleyhinde bir sürü yalan, iftira, tezvir propagandası başlıyor.

Tarihçe-i Hayat ( 664 )

  • her an, en az binbir nevi semere-i saadet ile tegaddi etmekten kaçan ve o cadde-i kübraya aslâ lâyık olmayan, iftira ve isnadât perdelerini görüp, şu meş’ale-i adîm-ül misali söndürmek, zulümat ve dalalât vâdilerine yol açmak isteyen bakar-körlere, ne demeli?

Barla Lahikası ( 112 )

  • hiç bir şeytanın da kimseyi kandıramadığı acib ve maskaraca bir iftira etmekle teveccüh-ü ammeyi hakkımızda kırmaya çalışan ..

Emirdağ Lahikası-1 ( 288 )

 

  • İfk Hadisesine Dair Yazılan Mektubun Gayr-i münteşir kısmı:

YUHİBBUNE EN TEŞİAL FAHİŞE” tehdidiyle, öyleleri münafık gibi ehl-i imanın hayat-ı içtimaiyelerini böyle işaalar ile ifsad ediyorlar, ifade ediyor.

Ve bilhassa böyle gıybet ehl-i namus ve ehl-i haysiyet hakkında olsa..

ve bilhassa ehl-i ilim hakkında olsa ve bilhassa akıldan hariç bir tarzda olsa..

Meselâ: Namuslu bir zat kendi gayet yakışıklı, her cihetle mükemmel ve ailesine kemal-i itimadı olduğu halde; hiçbir cihetle ona mukabil gelemeyen ve onun hizmetkârı hükmünde ve ona nisbeten çirkince bir insan ve dünyada onların içtimaını hiçbir fıtrat ve vicdan kabul etmediği bir surette o biçare ailesini o suretle gıybet etmek, bu nev’ gıybetin en şeni’idir.

Böyle eşne’ gıybetin sebebi olsa olsa; insanın dest-i ihtiyarında olmayan bir muhabbet vasıtasıyla yine kadınların kıskançlığından ve habbeyi kubbe görüp ve kendi iffetini göstermekle başkasını ittiham etmek nev’inden bu nev’ şayialar meydan alıyorlar.

Bu işaadan tevbe etsinler, yoksa kahr-ı ilâhî gelmesi kaviyyen me’muldür. Öyle iftira edenler, böyle iftiraya maruz kalacakları, cezâ-yı amelleri olmak ihtimalini düşünsünler.            

Said Nursî

Barla Lahikası (267)

 

  • Evet, acaba hiç akıl kârı mıdır ki: Din düşmanları, iftira ve yalanlardan ibaret yaygaralarını yapsınlar da, bizler hakikatı izhar tarzıyla müdafaa etmekte susalım?

Acaba hiç mümkün müdür ki: İslâmiyet düşmanlığıyla, Üstad Bedîüzzaman hakkında zalimane ve cebbarane haksızlıkları irtikâb eden o insafsız propagandacılar, yalanlarını savururken, biz, Üstad ve Risale-i Nur’un hakkaniyetini ilân ederek, o acib yalanlarını akîm bırakmaya çalışmayalım?

Sözler ( 768 )

 

Üstadımın taleblerini daima gövdenin içine giren kurtlar iftira ve çeşitli isnad ve iftiralarla çürütüp nazar-ı ammeden düşürtmeye o da bizim gibi adi birisi deyip üstadın o eşhası vekil tayin etmesi cihetini örtmek ve o eşhas nazardan düşmesiyle insanları/cemaati istedikleri yere götürmek emelini gütmektedirler.

Bu türlü çalışmalar kimi zaman başarılı olup üstadımın talebelerine itimadı ve alakayı kesip itibarsızlaştırarak cemaatin şahs-ı manevisinin mümessili olan zatlardan çekerek cemaatimizi çıkmazlara sokmak, ilmen çürütemmedikleri cemaatimizi ihtilaflarla uğraşarak akim bırakmak istemektedirler.

Bu ülke BUGÜN MÜSLÜMAN VE EHL-İ SÜNNET İSE BUNU RİSALE-İ NUR HİZMETİNE BORÇLUDUR!

BU GÖVDE İÇİNE GİREN KURTLAR AĞACI KURUTMAK İÇİN ÇALIŞMAKTADIR.

 

  • Cahil dost, düşman kadar zarar verebilir. Öyle ise şimdiye kadar yalnız düşmanın tarafına bakıp eldeki elmas kılınçla onların tefritlerini kırardım; fakat şimdi mecburum: Öyle dostların terbiyeleri için, onların avamperestane ve ifratkârane olan hayalâtlarına, o kılıncı bir derece iliştireceğim.”

Muhakemat ( 51 )

 

Bizler bu cahil dosttan yaka silkmekteyiz. Zamanla Hüsrev Ağabey, Tahiri Ağabey, Zübeyr Ağabey, Bayram Ağabey, Mustafa Sungur Ağabey, Said özdemir Ağabey, Mehmet Fırıncı Ağabey ve nurun Kahramanları ile müfritane alakadar olanlar…. Hakkında iftiralar yapılmaktadır.

Ve faaliyette ve istikamette sebat eden Risale-i Nurun Sadık Talebelerine de Yapılagelecektır. Bu bir realite gerçekliktir. Mason ve komünist komuteleri ve bunların teşeronları kime neye tabi olduğunu bilmeyen kimseler buna devam edecektir.

 

Sual: Neden iftira yapılmakta?

Elcevap: Direkten Risalelere Hücum edildiğinde bu Nur Talebelerinin tesanüdüne vesile olmaktadır. Bandrol ve Sadeleştirme Meseleleri gibi. Ama daire içindeki kurtlar üstadın talebelerini itibarsızlaştırarak şahs-ı meneviyi parçalamaktadırlar.

Risaleleri tutan bir el düşünelim. Bu el kırılırsa Risaleler yere düşecektir. Ve sahipsiz kalarak ehemmiyetsiz, manasız kağıt parçası.. gibi nazarla görülüp gösterilmek istenecektir.

İşte perde arkası hadisat bundan ibarettir.

Bunları benim gibi söyleyen kimselere de kendince konuşuyor, hayalci, ütopya, vehham.. gibi yakıştırmalarda da bulunacaklardır.

Allah Bu hainlari ve bunlara aldanan sadık ahmakları ve cahil dostları ıslah etsin.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Yanık Buğdaylar

Hayır, o vakit hayır olur ki Allah için ola…Eğer Allah için olsa, o vakit kat’î onun izniyledir. Tevfik onundur. Minnet onadır. Senin hakkın şükürdür, fahr değildir. Çünkü fahr, irae yani gösteriş ve riya iledir. Riya ise, hayrı şer eder. Şer ile iftihar edersen et.[1]

Buğday, tek yıllık bir bitki olup, her türlü iklim ve toprak koşullarında yetişebilecek çok sayıda çok sayıda çeşitlere sahip bitki olup nebatiler içerisinde küre-i arzın aktarına inbisat etmiş ve Dünyanın temel besin kaynağıdır. Toprak mineral bakımından zengin ise verimli buğdaylar, mineral mevzuunda fakir topraklar ise verimsiz buğdayları üretilmesine sebep olmaktadır. Sulama ve zirai mücadele de ürün kalitesini atkilemektedir.

Bu teknik bilginin yazımın manasına mukaddime olarak arz etmek istedim. Gayem “Dünya âhiret mezrasıdır.[2]” hakikatını hatırlatmaktır. Madem Dünya Mezraadır[3], Tarladır[4], Bostandır[5] o halde bizler de beyder’de mahsulatımızın kaliteli olması için azami hassasiyet göstermeliyiz.

Rasulüekrem (asm) “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.

Ashab:– Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler.

Rasülullah(a.s.m.): “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir.[6]” buyurdular.

insanlarda farklı haller vuku bulmaktadır. Güzel kelamlar havada uçurtulmaya zeminler hazırlanmaktadır. Bunun neticesinde israf, hırs, hased, kin, garaz, intikam, iğbirar, öfke, havf ve evham gibi nice kötü amellere zemin ihzar ediyor. Bizler de amellerimizde defolu olmamak ve amellerimizin içerisine kurt girip güvelendirmemek için amalimizi sünnet-i seniyyenin terazisiyle tartmalıyız. “Amelini güzel görüp gurura düşmektense, amelini kusurlu görse, istiğfar etse, daha evlâdır.[7]” ucb’dan bu surette kurtula biliriz.

Mahşer bir beyderdirkaidesince harman ve hasat zamanında buğdaylarımızın yanık olduğunu fark etmemiz neticesinde hasattan da söz etmek mümkün olmayacaktır. Yanık Buğdaylar mahşerde bize kazanç sağlamayacağı hadiste beyan edilmiştir. Allah Yanık Buğdaylardan hepimizi muhafaza etsin.

Muhammed Numan Özel

www.NurNet.org

[1]Nur’un İlk Kapısı 46

[2]Sözler 86

[3]Sözler 83

[4]Sözler 353

[5]Mesnevi-i Nuriye 241

[6]Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet

[7]Sözler 277