Etiket arşivi: Muhammed Numan Özel

İki Aşk Arasında Risale-i Nur

“Dünya ve Ahiret, ortak iki zevce gibidir. Birisini ne kadar hoşnut edersen, öbürünü o kadar kızdırırsın!..” Hadis-i şerif

“Hem Hayatın İki Yüzü, Yani Mülk, Melekût Vecihleri Parlaktır, Kirsizdir, Noksansızdır, Ulvîdir.” Lem’alar ( 330 )

Dünya ve içindeki her şey yani masivaullah Allah maada her şey insanın 2 zevcesinden birisini teşkil etmektedir.  Ama bakış açımız ve anlayışımız tarz-ı telakkimiz ise bu zevceleri eşlerin nasıl olacağını, kalitesini sana davranış tarzını belirlemektedir. Hadiste ifade edilen teşbih benzetme ise “zevce” olarak ifade edilmiştir.

Zevcenin hususiyet ise “Kadın bir kaburga kemiği gibidir. Kadın bir kaburga kemiğinden, bir eğri kaburga kemiğinden yaratıldı, onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın, kırılması da boşanmasıdır.[1] şekilde Rasulüssakaleyn (asm) ifade etmektedir. Yani Dünya işine tam manasıyla müteveccih olup yönelsek Ahiret Küsecek. Ahirete teveccüh edersek Dünya küsecek. Gel bunun içerisinden çık.

Bizler Dünya Hayatının Ahirete Nisbeten ancak bir zindan[2], dar bir sayfa[3], bir cehennem[4], bostanıdır tarlasıdır[5]. O halde bizler buğday ekerek buğday biçeceğimizin şuurunda farkında olan kimseler olarak her şeyimizin hesabını vereceğimizi biliyoruz. Fıtratımıza dercedilen sisteme göre de Hasenat yaparken habbe habbe tohum kadar küçük seyyiat olunca kubbe kubbe dağlar kadar yaparız[6]. O halde bizlerde nefs-i emare daha hakimdir. İnsan da nefs-i emare şeytanla kankardeşi gibi olması sebebiyle ona meyilliyiz.

O halde bizler okuduklarımızı öyle okumalıyız ki okuduklarımız dem ve damarlarımıza karışmalıdır.[7] Dem ve damarlara karışacak şekilde ve sürede okuduğumuz nisbetinde hayatı doğru analiz etmek için doğru malzemelerimiz olacaktır. Doğruyu yapmak için yanlış malzeme kullanılmaz kullanırsa yanlış olur ve ortaya da bir şey çıkmaz.

Bizler risale-i Nurun esasatıyla hareketimizi çizip hakikatlariyle kendimi ve bizlere takılan latifelerimizi donatarak Risale-i Nur Talebesi olarak hayatımızı idame ettirip maddi donanımlarımızı nurlandırarak “nur-u iman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen manevî nidaları[8]” işitip bizler de o maneviyata hissedar olup madden/manen istifade edebiliriz.

Dünya Ve Ahiret aşkı hususunda Risale-i Nur güzel bir vasıtadır. Tesirlidir. Tatlıdır. Naziftir, latiftir, hoştur. Bal değil baldan tatlı bir şeydir. Çünkü baldan alınan lezzet fanidir anidir def’idir dünyevidir. Nurdan alınan haz ise enfüsidir, bekaya mütececcih ve mazhardır. Aşkımıza sahip çıkalım inşallah. Risale-i Nur Nur Talebeleri için Emanet-i Kübradır farkında olana.

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

[1] Müslim, Reda 64; Nesai, Nikah 15; Ahmed b. Hanbel, II, 168.

[2] Sözler 204

[3] Sözler 72

[4] Mesnevi-i Nuriye 69

[5] Sözler 626

[6] Mesnevi-i Nuriye 221

[7] B.D.A. Notlar – Zübeyir GÜNDÜZALP

[8] İşarat-ül İ’caz 70

 

Derslerde Okunan Yerler Ve Okuyan İlişkisi

Muhyiddin, Kendisi Hâdî Ve Makbuldür. Fakat Her Kitabında Mühdî Ve Mürşid Olamıyor. (1)

Kendimi Ona Muhatab Addederek, O Kitabı Bana Hitab Ediyor Gibi Okudum. (2)

Hazmolmayan İlim Telkin Edilmemeli
Hakikî mürşid-i âlim koyun olur, kuş olmaz. Hasbî verir ilmini.
Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü.
Kuş veriyor ferhine lüab-âlûd kayyını.

Biz Risale-i Nur Talebeleri, Risale-i Nuru vesile kılarak Kuran ve Sünnet çizgisinde edile-i şer’iyyeyi yaşayan ehl-i sünnet ve cemaat olan Müslümanlarız. Hayatımızın mühim bir yerinde Risale-i Nurun yeri vardır. Nasıl ki ilim en büyük fazilet arasında zikredilir bizler içinde Kuran ve Sünnet Musluğundan Risale-i Nur Maşrapasıyla Kana kana su içmekteyiz.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursinin telifatı olan Risale-i Nur Külliyatını okumak ve imani, iktisadi, içtimai, milli her şeyimizi ahirzamanın vazifelisi helaket ve felaket asrının adamının telifatı olan ve Dünyada Kur’an-ı Hakimden sonra en fazla dile tercüme edilmiş ve Türkiyede de müellif olarak Birinci sırada olan Risale-i Nur Külliyatını okumak hareket tarzımızı kafamıza heva ve hevesimize göre değil tab olduğumuz helaket ve felaket asrının adamının sistemine göre çizmek Risale-i Nur Mesleğinin Esasıdır!

Bilhâssa ve bilhâssa şurası çok ehemmiyetli ve pek mühimdir ki; en başta ve en evvel Risale-i Nur’u dikkat ve tefekkürle devamlı olarak okumak ve o muazzam eser külliyatındaki Kur’an ve iman hakikatleriyle kendimizi teçhiz etmek ve bu esas ve şartlarla, o hârika eser külliyatını bir an evvel ikmal etmektir. İşte bu nimet-i uzmaya nail olan her genç ve herkes; bire yüz bin kuvvetinde, kendine, vatan ve milletine faideli olur.

Biz Risale-i Nur Talebeleri Vahdaniyet vechesiyle aynı metni okur Ehadiyet Vechesiyle farklı manalar anlarız! هُوَ اْلاَوَّلُ وَاْلآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ bu hakikate göre de evvel, ahir, zahir, batın isimleri vardır. Ve eşhasta bu isimlere mazhariyetine göre ders okur.

Herkesin Risale-i Nurdan istifadesi görecelidir ve farklılık arz etmektedir. Kişi hangi esmaya ne derece mazharsa istifade etmesi ve ettirmesi de o nisbettedir. Herkes aynı yerden ders okur lakin esması farklı olması hasebiyle farklı açıklamalar ve temsiller getirir. Bu sebeple dersten istifade etmek ve ettirmekte farklılık arz etmektedir.

Yazının başında “Muhyiddin, Kendisi Hâdî Ve Makbuldür. Fakat Her Kitabında Mühdî Ve Mürşid Olamıyor.” İfadesi de buna bakmaktadır. Herkes Risale-i Nurdan istifade eder ama istifadesini herkese aksettirip istifadeye medar tutamaz. Benzin istasyonu olmak yerine benzin deposu olur. Depomuzun kalitesi ve hacmi ise mazhar olduğumuz esmaya göre de değişmektedir. Depodan istasyona giden süreçte Risale-i Nurun esasatına sadık olmaktır.

Mektublardaki hakikatler sadece o şahsa ait olsaydı Külliyata dahil edilmezdi. Metinde geçen Muhyiddin Tabirini kaldırıp yerine kendimizi koymalıyız. Muhammed Numan, Kendisi Hâdî Ve Makbuldür. Fakat Her Kitabında Mühdî Ve Mürşid Olamıyor. Gibi okursak hakikatın hakikatına vakıf oluruz. “Vaziyet makuse olursa Kaziye de makuse olur.” Kaidesine iktida ve ittibaen mektubları ehemmiyetsiz hakir o şahsa münhasır koyarak hizmete istikamet malzemesi olan Lahikaları çöpe atar.

Ve heva ve hevesne göre hareket eder hizmette istikameti de kaybedip “hem hizmet-i Kur’aniyenin hizmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz.” Binaenaleyh kendimize istifade ettiğimiz hakikatları ilime çevirmişsek malumattan o zaman umuma telkin edilmelidir yoksa hazmedilmeyen malumatımızı ilim zannedip telkin etmek, hem ders dinleyene azap olur hemde yeni gelenler varsa bu ne, nasıl ders deyip tenkidi varsa kendisini haklı çıkartır.

Okunan yerler de böyledir. Okuduklarımız önce kendimiz anlamalı, muhatabın seviyesine göre bakılmalı ve anlaşılan hakikatlar Risale-i Nur Müvacehesinde Ders olarak okunmalıdır. Zaten ders okuyan kendisine kendi istifadesi okumalı ki ihlaslı ve istifadeli olsun. Aksi halde sadece ders okunmuş olur. Çay içilmiş olur.

Massedilen hakikatlar da başka yerlerle iltibas ettirilerek atıfları yapılmalıdır. Muhyiddin meselesindeki gibi olmamalıdır. Kendisi istifade eder başkasına istifade ettiremez kabilinden olmaması için dikkat edilmelidir. Bunun için tefekkürle, azami dikkatle, sürekli olarak, dem ve damarlara karışana dek, ihlas ve sadakatle okunmalı ve daire-i nuriyenin esasatına halel getirip sadakat ve iştirak-i amal-i uhreviye dairesinden düşmemek için say u gayret etmeliyiz.

Allah bizleri daire-i nuriyede sadakat ve ihlasla hareket eden Hakiki Nur Talebelerinden eylesin.

Selam ve duayla

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

[1]  Lem’alar  274

[2]  Mektubat  355

Sadâkatin Ehemmiyeti

Taife-i mücâhidîn olan Nur Talebeleri; a’zâmî sadâkat ve ittihaddan neş’et eden azîm, ma’nevî, makbûl bir sır ile rahmet-i İlâhîyyenin celbine ve teveccühüne vesîle olmuştur.    Tarihçe-i Hayat(156)

SADAKAT LUGAVi MANADA:(Sıdk. dan) Dostluk. Bir kimseye Allah (C.C.) için kalbden bağlılık, kalbi ve samimi doğrulukla olan dostluk. * Dostlukta sebat, vefadarlık. * Emredildiği gibi yapmak.  Manalarına gelmektedir.

Tarih-i Alem şahittirki seyelan eden zaman içerisinde hadiseler tahakkuk etmiş ve bu hadisatın netaici hem ferdi hayatı hem içtimai hayata tesiri azim veya bir nebze olmuştur. Düşünce akımları kimi insanların hem dünya ahret hayatını imara sebeb olmuş. Kimi akımlar sadece dünya hayatını saadetle geçirmek için lezaiz üzerine bina edilip ahret hayatı inkar edilmiştir.

Her düşünce akımının hareketin bir sistematik olarak ilerlemesi gelişmesi ve muvaffak olmak için sistemin şematik ve pratik hayatta kullanılacak olan bir kanunu, nizamı vardır. Çamaşır makinası da bulaşık makinesi da temizlik yapar düşüncesiyle bulaşıkları çamaşır makinesine dizersek hem bulaşığı teşkil eden şeylerden oluruz hem de çamaşır makinemizden oluruz. Yani küllü zarardır.

Bizler de her bir şeyi liyakate ve gayesine muvafık olarak istimalimizle emelimize muvaffak olabiliriz. Nitekim Cenab-ı Hak kainatta muvaffak olunmak istenilen işler için belirli bir sistem koymuştur. Muvaffak olmak isteyen adam Adetullaha muvafık hareket etmekle muvaffak olabilir. Eğer kaziye makusa olursa netice de makusa olacaktır. Temsilde olduğu gibi gaye temizlik lakin vasıta yanlış. Açlık hissini gidermek isteyen kimse yemek yemeli, üşüyen kimse soğukluğu giderici fiiliyatta bulunmalı, Muhabbetullah isteyen ehl-i ilim olmalı kitap okumalı, feyiz isteyen tefekkür etmeli, su-i ahlaktan kurtulmak isteyen ibadetin hakikatına vasıl olmaya çalışmalı….

Biz insanların fıtratına dercedilen 3 kuvve vardır. Bunlar;

•Kuvve-i Şeheviye,
•Kuvve-i Gadabiye,
•Kuvve-i Akliye.

Bu kuvvelerin istikameti ise; hatt-ı vasattır. İfratı ve tefriti ise azabdır. İfrata sebeb olan Şeytandır. Tefrite sebeb olan nefs-i emaredir. İstikamete vesile olan ise Kuran ve Sünnet-i Seniyyedir.

Edille-i Şer’iyye bu zamanda Risale-i Nurdur. Risale-i Nur Mahza Edille-i Şer’iyyedir. Elinde mizan ve müvazenenin mihangini bulamayan tutamayan kimse dostuna düşman, düşmanına da dost olması şaşırılacak bir şey değildir. Tarihte bunun birçok misali vardır. Beşeriyetin tekemmülat tarihine nazar edenler buna şahit olacak ve bu müvazenesizliğin nelere mal olduğunu tarihi süreçlerdeki tahlillerinde görecektir ki nelere mal olmuş.

Lügavi manasına baktığımızda ise bir şey yapılırken yapılacakken onun nasıl yapılması istenmiş ve belirtilmişse o şekilde yapılması sadakattır.

Risale-i Nura Dair hizmet mi edeceksin? Gayen bu ise; Risale-i Nura Sadakatla hizmet edersen hizmetin tam olur. Yoksa his heves ve hevaya göre hizmet edeceksen doğrudur gene hizmet olur; ama Sadakatli ve istikametli olmaz. Yani bir yemek yaparken yapılacak sisteme göre değil kafana göre karışım yaparsan bir şeyler ortaya çıkar; ama nasıl bir tadı olur meçhuldür.

Risale-i Nurun Lahikaları sadakatın temel şartıdır.Sadece imani bahisler okunarak sadakat olması mevz u bahis olamaz.

Hulefa-i Raşidine nazar edelim!

  • Ebubekir-i Sıddık (Sadakat)
  • Ömer-i Faruk (Adalet)
  • Osman-ı Zinnureyn ( Takva)
  • Haydar-ı Kerrar (ilim)

Bu sıralamaya göre de Nur dairesinde ilimden önce mesleğe sadakat gelir. Sadakatı olmayanın adaleti, ilmi, takvasından tam manasıyla söz edilemez.


Ey Risale-i Nura Talebelik iddia eden Kardeşlerim, Nurdaşlarım!

Eğer Daire-i Nuriyeye Talebe olmak istiyorsak Risale-i Nurun Esasatıyla hareket edelim, heva ve hevesimize göre hizmet etmeyelim! İrade, zihin, his, irade bütünlüğünde sadakat, adalet, takva, ilim dairesinde hatt-ı hareketimizi tanzim edelim! Bunun için de lahikaları kıblename yapalım.

Heva ve hevese göre hükmeden ve hareket eden hizmetler – mezhebler tarihinde görüldüğü gibi – istikameti kaybedip Ehl-i Sünnet Dairesinden udul etmiştir. Lahikası olmayan da istikametli nur hizmetinde udul edeceği iki kere iki dört eder kadar kesindir.

Denge, müvazene, muhakeme, mizan, istikamet isteyen Daire-i Nuriyenin Esasatı olan Lahikaları ile hareket etsin. İstikametli olan cemaati batıla hizmet ettirmesin. Yoksa Hak Batıla Hizmetkar olur! Efrad-ı Cemaat dahi bunu basiret ve ferasat ile ancak görebilir.


Ya Erhamerrahimin! Bizleri Ehl-i Sünnetin kalesi ve ahirzamanın hizmeti olan Risale-i Nur Dairesinde istikameti kaybettirme! Ayaklarımızı Cadde-i Kübra-i Kur’aniye olan mesleğimizin esasatında sabit ve daim eyle! Amin Amin Amin..

Selam ve Duayla

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Risâle-i Nurla Topluma Yön Vermek Vazifesi!

Üstad, Nurların yazılmasına, teksirine çok ehemmiyet verirdi. “Risale-i Nur, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir.” deyip, Nur’a ait hizmeti, zamanın en büyük mes’elesi olarak kabul eder, bu ehemmiyetle davranırdı.Tarihçe-i Hayat ( 463 )

Risale-i Nur kıyamete baki kalacak bir tefsir-i Kuran olup rivayet tefsiri sahasında değerlendirilmektedir. İttifakla sabittirki Bediüzzaman Said Nursi ahirzamanın muvazzafı müceddidi, müçtehidi, müfessiri, müctehidi olan Mehd-i Al-i Rasuldür.

Türkiye ehl-i sünnet itikad ve ameli ile kaim olan ve üzerinde dini ve siyasi bir çok hadisenin ve senaryoların oynanmak istediği bir ülkedir. 3 kıtaya islamın sancağını onurla, aşk u şevk ile götürmüş ezan-ı Muhammedinin (asm) şeair-i islamiyenin inkişaf ve inbisat etmesine merkez teşkil etmiş olan bir coğrafya olup şanlı Osmanlı İmparatorluğunun başkenti ve merkezidir. Saltanatı kastetmiyorum; ama hilafet yani halifelik bu ülkeden battı şahsi temsilcilik vazifesine son verildi.

Bir şeyi nerede kaybetti isen orada aramak mantıklı olan şeydir. Evde salonda düşürüp kaybettiğini bildiğin şeyi mutfakta aramak makul değil ve mantık dışıdır.

Ülkemizde ehl-i sünneti yıkmak için ve dini temsil vazifesinin lağvedilmesi için çok oyundı ve oynanmaktadır. Türkiyede dini sahada isim yapana dek ehl-i sünnet olan ve isim yaptıktan sonra vehhabi, şia… gibi ehl-i sünnet harici kimseler kitaplar yazarak piyasaya sunmaktadır. %99 ehl-i sünnet %1 ehl-i bid’a fikri yüklü olan bu eserler bir çok yerde bulmak mümkündür.

Bu bid’at ehli Türkiyede hemen her mevzu üzerine kalem oynatmakta ve gündem oluşturmaya çalışmaktadır.

Biz Risale-i Nur Talebeleri Türkiyenin bugün ehl-i sünnet kalmasının temel sebebiyiz. Elimizdeki Risale-İ Nur Külliyatı ehl-i sünnetin en muhkem ve revaclı olan bir Barika-i asası bir zülfikarıdır.

Lakin cemaat içerisinde yetişen ve hemen her alanda isim yapmış olan kardeşlerimiz. Ehl-i bid’atın hücümat-ı siteden tehacümatına mukabil eserler neşretmemektedir. Kalem kımıldatmamakta kelam etmemektedir. Bir şeyler yapmaya çalışan kimseler de dışlanmaya çalışılmaktadır.

●Risale-i Nur, dikkatle okuyan kimseye öyle bir fikrî, ruhî, kalbî intibah ve uyanıklık veriyor ki; bütün böyle aldatmalar, bizi Risale-i Nur’a şiddetle sevk ve teşvik ve o dessas münafıkların maksadlarının tam aksine olarak bir tesir ve bir netice hasıl ediyor. Tarihçe-i Hayat ( 691 )

 

Şimdi sormak elzemdir ki: Risale-i Nuru tahkik ederek okuyan ve alanında isim yapan kimselere, okunan hakikatları Edille-i Şer’iyeye (Kuran, Sünnet-i Seniyye, İcma, Kıyas)  müvazene ederek eserler verildi mi?

Ehl-i bid’anın tehacümatına mukable edildi mi?

 

İsminin önü kalabalık abi ve kardeşlerimiz bu mevzuda ne yaptı. Birkaç cılız sesten başka?

 

Neden ehl-i sünnetin sağlam kalası olan risale-i nurun allameleri, isim yapan kimseleri, prof.ları nerede? Neden hadisat-ı ahval u ehval Risale-i Nur Müvacehesinde Müvazene edilerek tahlil edilerek eserler okurlara sunulmamakta. Bizler ki sağlam dindar ve ehl-i sünnetiz o halde ne den üstadımın Risale-i Nur, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir.Tarihçe-i Hayat ( 463 ) bu sözüne kulak vermiyoruz?

Bizler elimizde tekemmülata dair malzemeler olarak cevherbaha hakaik Risale-i Nur varken neden bunları tasnif, şerh ve izah edip bir şeyler yapmamaktayız?

●Ehl-i iman ise; hususan tahkikî iman ile imanı inkişaf edenler kavîdirler, muazzezdirler. Onların her biri bir abd-ı aziz ve bir abd-i küllîdirler. Tarihçe-i Hayat ( 690 )

Bizlere elzem olan vezaif ise: imanını kuvvetlendirmek, hem başkalarının imanlarını tehlikeden kurtarmaya çalışmak.. Tarihçe-i Hayat ( 284 )

Bahtiyar Odur Ki:

  • Dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin ve öyle de iz’an etsin ve ona göre hareket etsin. Mektubat (33)

  • Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin. Mektubat ( 71 )

 

  • İttiba-ı Sünnette hissesi ziyade ola. Lem’alar ( 59 )

 

  • Kevser-i Kur’anîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev’indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritendir. Lem’alar ( 166 )

  • Medar-ı saadet ve lezzet olan iktisad ve kanaatla sa’y-i helâli, bir nevi ibadet ve rızk için bir fiilî dua bilerek müteşekkirane ve minnetdarane o ihsanı kabul edip hayatını saadetkârane geçirir. Şualar ( 173 )

Biz Risale-İ Nur Talebeleri okuduklarımız hazmederek elimizdeki Risale-İ Nur Külliyatıyla müvazene ederek eserler neşretmeli ve toplumun imani, içtimai, iktisadi.. vs mevzularında Entelektüel kesimin efkarına kazımalıyız. Elimizdeki hakaiki pazarlamasını bilmeliyiz. Yoksa kendim okudum kendim söyledim nevinden bir şey olacaktır.

Risale-İ Nurun Hayata Tatbikini Engellemiş ve Mesul Oluruz!

 

Hakikî Mürşid-İ Âlim Koyun Olur, Kuş Olmaz. Hasbî Verir İlmini.

            Koyun Verir Kuzusuna Hazmolmuş Musaffâ Sütünü.

               Kuş Veriyor Ferhine Lüab-Âlûd Kayyını.  Sözler ( 706 )

 

Bizleri İhsan-I İlahi Olarak Bu Hizmette – Ahirzamanın Hizmet Tarzı –

İstihtam Eden Allahım Daire-İ Nuriyede Hissemizi Azim Eylesin

Bizleri Pasif, Sinik Bir Rol Oynattırmasın.

Dairede Aşk U Şevk İle İstihtam Ettirsin.

Amin

 

 

Selam ve Duayla

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Vesveselerimiz ve Tekemmülümüz!

Eğer desen: Bu derece mü’minlere muzır ve müz’ic olan vesvese, ne hikmete binaen bize bela olmuş?”

Elcevab: İfrata varmamak, hem galebe çalmamak şartıyla, asl-ı vesvese teyakkuza sebebdir, taharriye dâîdir, ciddiyete vesiledir.

Lâkaydlığı atar, tehavünü def’eder. Onun için Hakîm-i Mutlak, şu dâr-ı imtihanda, şu meydan-ı müsabakada bize bir kamçı-yı teşvik olarak, vesveseyi şeytanın eline vermiş. Beşerin başına vuruyor. Şayet ziyade incitse, Hakîm-i Rahîm’e şekva etmeli, “Eûzü billahi mineşşeytanirracim” demeli. Sözler ( 278 )

* * *

VESVESE: Şübhe. Tereddüt. Kuruntu. Aslı olmayan ihtimaller. Hışırtı, fısıltı gibi gizli ses demektir. Bu münasebetle gönülde tevali ve tekerrür eden gizli söze vesvese; ve bir nefse böyle bir söz ilka etmeğe de, vesvese vermek tâbir olunur.

Gümüzde insanların birçoğu bu vesvese, evham hastalığına mübtela olmuş, psikolojisi bozulmuş ve çareyi başka kapılarda arayarak hata ediyorlar. Hastanelerin psikoloji klinikleri ise kapısı sıra ile dolu. İnsanların hususan ibadetlere yeni başlamış olan kimselerde bu vesvese çok olmaktadır.

Kainatın Hakikatı ve  Kitabullahın Ahirzamandaki tefsiri, ahirzaman ümmetine Allahın ilham vesilesi ile hediye ettiği Risale-i Nur Külliyatında:

● Namaz kılan اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ dediği zaman, sanki o cemaat-ı uzmayı teşkil eden bütün mü’minler “Evet doğru söyledin” diye onun o sözünü tasdik ediyorlar. Ve bu tasdikler, hücum eden evham ve vesveselere karşı manevî bir kalkan vazifesini görür. Ve aynı zamanda, bütün hasseleri, latifeleri, duyguları o namazdan zevk ve hisselerini alırlar. Mesnevi-i Nuriye ( 76 )

Demekki bizler cemaate dahil olduğumuz vakit ve cemaatin sistematiğini ve hizmet tarzı olan Risale-i Nur Külliyatından Lahikalarına tabi olunarak öylece hareket etmekle insan evhamdan, vesveselerden kurtulabilecektir.

Yani bu zamanda insan evliya da olsa tek başına bu zamanda evham ve vesveselerden kurtulamaz. Çünkü etrafına evham ve vesvese orduları çepeçevre kuşatılmıştır. Bizler de Risale-i Nurun Hakikatlarına sarılıp imani bahislerini okuyup tatbik etmek ve Lahikalarını da hayatımıza hizmette ve içtimai meselelerde tatbikle bu orduların hücumundan kendimizi muhafaza edip davamızı da müdafaa edebiliriz.

Bizlerde Allahımızın bize teyakkuz olmamız için halkettiği vesvese kamçısından bu suretle ancak kurtulabiliriz. Ve bu halimizle de şeytanın bize musallat olmasından kurtulup biz şeytana musallat olup bizi her gördüğünde fellik fellik kaçmasına sebeb olabiliriz.

Şu dâr-ı imtihanda, şu meydan-ı müsabakada bize bir kamçı-yı teşvik olarak, vesveseyi şeytanın eline vermiş. Şeytanın kafası çalışsa idi nur’a müştak olanlara musallat olmazdı. Çünkü Nur Talebesi Şeytanın Hücum Yollarını Risale-i Nurdan Öğrenmiş ve Teçhizatı Tamdır.

Bahtiyardır o kimse ki: Risale-i Nurun esasatı ile teçhizatını yapmıştır.

Bedbahttır o kimse ki: Risale-i Nurun esasatı ile hareket etmez elindeki hazineyi bilmez, hevasına tabi olur.

Şeytanın bile insanları kendisinden uzaklaştırmak için mühlet isteyip dua etmesiyle duasını kabul eden ALLAHIMA HAMDOLSUN!

Selam Ve Duayla

Muhammed Numan ÖZEL