Etiket arşivi: Müslüman oldu

Alman Futbolcu Danny Blum Nasıl Müslüman Oldu?

Almanya 2. Futbol Ligi ekiplerinden olan FC Nürnberg’te forma giyen Danny Blum’un Müslüman olduğunu açıklandı.

Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild yer verdiği bir haberinde, Belek’te devre arası kampı yapan FC Nürnberg’in formasını giyen 24 yaşındaki oyuncu Danny Blum’un İslam dinini seçtiğini ve bunun içinde Belek’te bulunan Mecekler Camii’nde ibadet ettiğini okurlarına duyurdu.

Alman oyuncunun camide ibadet ederken çekilmiş fotoğraflarına yer veren Bild, Müslüman olan Danny Blum’un “İslam bana güç ve kuvvet veriyor, dua ruhumu rahatlatıyor” dediğini aktardı.

5 VAKİT NAMAZ KILIYOR

Mannheim şehri yakınlarında bulunan Frankenthaler kasabasında doğan orta saha oyuncusu Danny Blum Bild’e, İslam dinine geçişini şu ifadelerle anlattı:

Önceleri futbol dışından oldukça eğlenceli ve bir o kadarda sorumsuz bir yaşamım vardı. Zaman zaman yaşadığım bu hayatın her şey olamayacağını düşünmeye ve sorgulamaya başladım.”

Ardından arkadaş çevremle dini konuşmalar yapmaya başladım. Hem kitaplardan hem de İnternetten din araştırması yaparken İslam dini bana çok enteresan geldi. Araştırdıkça da öğrendiklerim beni bu yola yani İslam’a yaklaştırdı ve böylece Müslüman olmaya karar verdim. Artık hayata hep pozitif bakıyorum.”

Alman oyuncunun 5 vakit namaz kıldığını, helal yiyecekleri tercih ettiğini ve alkolden de uzak durduğunu yazan Bild, Danny Blum’un ibadet etmek isterken kimseye rahatsızlık vermemeye de özen gösterdiğini aktardı.

Takımda kendisine oldukça tolerans gösterildiğini Bild’e anlatan Danny Blum’un, “İslam barışçıl bir din. İnancım kimseyi yapmak istemediği her hangi bir şey için zorlamıyor. Tercihimden sonra bana bu yönde kötü söz söyleyen olmadı. Olsa bile bu beni yolumdan döndürmez. Herkesin kendine göre inancı var” dediği ayrıca kaydedildi.

AİLESİ ÖNCE ŞAŞIRDI SONRA DA “SEN BİLİRSİN” DEDİ

Danny Blum’un, Hristiyan olan ailesine Müslüman olduğunu ilk açıkladığında ailesinin önce büyük bir şaşkınlık yaşadığını ardından da, böyle inanıyorsan inandığını yaşayabilirsin diyerek karşı çıkmadıklarını anlattığı belirtildi.

Sabah

Anh Nguyen; “Risale-i Nurlar, İslamı Anlamak İçin Geniş Bir Yol Açtı!”

Vietnam’dan bir hidayet öyküsü… Kardeşimizin adı Anh Nguyen. Finans sektöründe çalışıyor. Sidney’de çalışırken, Melbourn’da bulunan eşinden bir telefon alır. “Aradığımız şeyi buldum. Hemen Melbourn’a gelmelisin” der. Kendi tabiriyle, hep hayalini kurduğu işte çalışıyordu. Ama eşinin heyecanlı sesinden anlar ki, kendilerine sadece helâl ve haramlardan ibaret olarak anlatılan İslâmı, daha iyi anlamalarına ve yaşamalarına yardımcı olacak bir şey bulmuştur. İşinden istifa edip Melbourn’a gelir. Eşiyle beraber katıldığı sohbette her sorusuna sadırdan değil, satırdan cevap verilir. Çok etkilenir, işte aradığı şey budur: Risale-i Nur…

İslâmı nasıl tanıdınız?

İslâmı, üniversitedeyken tanıdım. Lisans öğrencisiyken, Hıristiyan bir grup sayesinde ‘tanrı’ fikriyle tanıştım. Kiliseye gitmeye başladım ve ‘tanrı’ konulu bir çok müzakereye katıldım. Bu arada, üniversitedeki Müslüman öğrencilerle de tanıştım ve onlarla gezmeye başladım. Onlarla konuşuyor ve tanrıyla alâkalı bir sürü soru soruyordum. Bir gün birisi, sorularının cevaplarını bulmak istiyorsan Kur’ân oku, dedi ve bana Kur’ân verdi. Okumaya başladım.

Kur’ân okuma sürecinizden bahseder misiniz?

Kur’ân’ın tercümesini anlamak zor olduğu için, biraz zorlandım. Ama şunu diyebilirim ki, Allah bana karşı çok merhametliydi. Kur’ân’dan önce İncil okuduğum için biraz bilgim vardı. Önce kısa surelerden başlayıp, uzuna doğru gitmem konusunda tavsiyeler aldım. Üniversite arkadaşlarımdan çok destek gördüm. Ne zaman istesem onları arayabiliyordum. Memnuniyetle benimle buluşuyorlar, sorularımı cevaplıyorlardı.

Müslüman olmaya nasıl karar verdiniz?

Bu, kolay bir karar değildi. Fakat, ‘aman Allah’ım, bütün hayatımı değiştirecek’ diye düşündüğüm bir şey de değildi. Okudum, araştırdım ve Allah kim, anlamaya çalıştım. Bir gün artık zamanın geldiğini hissettim ve Müslüman oldum. Onun için bunun fıtrî olduğunu düşünüyorum. Gayet yerinde bir adımdı. Doğru zamanda doğru yerdeydim.

Aileniz ve arkadaşlarınız Müslüman olmanıza nasıl tepki verdiler?

Tepkileri pek olumlu değildi. Ailem hâlâ, Müslüman olmamın hayatımdaki en yanlış karar olduğunu düşünüyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse; aileme göre Müslüman olmam hariç, mükemmel bir çocuğum. Aslında, ailemle daha da yakınlaşmaya başladım ve hayata bakış açım konusunda kendimi daha olgun hissediyorum. Onlar da benim kim olduğumu görüyorlar ve rahatlamaya başladılar. Ama başlangıçta pek de hoş karşıladıkları söylenemez.

Risale-i Nurla nasıl tanıştınız? İslâmla ilgili düşüncelerinize Risale-i Nur’un katkısı ne oldu?

Arkadaşlarıma her zaman, İslâm’da benim için iki kurtuluş olduğunu söylerim. Birincisi, Müslüman olmamdı. İlk zamanlar, arkadaşlarım bana İslâmla ilgili birçok bilgi verdiler. Bunların hepsi İslâmî kurallarla ilgiliydi. İslâmda ne kadar çok kural var, diye düşünüyordum ve ben, İslâmın amelî tarafını benimsemeye henüz hazır değildim. Bütün bu kurallara uymak yeni Müslüman olmuş biri için çok zordu. Bir süre etrafımdaki Müslümanların uygulamalarını gözlemledim ve herşeyi sorguladım. Allah’ın varlığını değil ama ibadetleri sorguluyordum. Müslüman olmanın çok zor olduğunu düşündüm ve vazgeçmek üzereydim. Ailem Müslüman değildi ve örtünürsem iyi bir iş bulamam, diye düşünüyordum ki bu benim için çok önemliydi. İşte böyle bir zamanda Risale-i Nurla tanıştım. Risale-i Nur aradığımız her şeydi. Biz, yani eşim ve ben, körü körüne bir inançtan ziyade, anlayarak uygulayabileceğimiz bir İslâmî form arıyorduk. İşte, Risale-i Nur ikinci kurtuluştu benim için. Beni tekrar İslâma döndürdü. Öncekinden farklı olarak, İslâmı benimsememe ve gerçekten onun bir parçası olmama vesile oldu.

Risale-i Nurdan önce, İslâmı doğru anlayamamıştım, herkes bana bakacak ve Müslüman olduğum için tuhaf olduğumu düşünecek diye Müslüman olduğumu kimseye söylemiyordum. Risaleler vasıtasıyla kim olduğumu anladım. Nurlar, İslâmı anlamak için geniş bir yol açtı bana. Artık bir Müslüman olarak rahat ve kim olduğumla mutluyum.

Sizce Risale-i Nur’un en önemli özelliği nedir?

Zor bir soru. Çünkü, Risale-i Nur çok geniş kapsamlı. Sanırım, beni tatmin eden şey izahların akla uygun oluşu ile şefkat ve iman anlayışı. Çok geniş bir bakış açısı. Bu nedenle hayatla ilgili her soruya cevap verebilir.

Risale-i Nur okumak neden önemli sizce?

Çünkü Risale-i Nur, bu zamandaki en emniyetli ve umumî yol. Risale-i Nurda, tarikat mesleği ve Risale-i Nur’un karşılaştırması yapılıyor. Kalp ve hayal yolu bu zamanda çok tehlikeli olabilir. Çünkü pek çok karışık fikirler ve tartışmalar var. Eğer sadece bir yola güvenirsen (akıl veya kalp), tehlikeli olabilir. Risale-i Nur en geniş yol. Hakikat yolu. Sizi bu dünyada imanla donatıyor. Böylece, dünyayı ve tabiatı anlıyorsunuz ve sizi toplumunuzun ve dünyanın aktif bir üyesi yapıyor. Çünkü Müslümanlar dünyanın ışığı olmalı. Risale-i Nur, bunu gerçekleştirmemiz için bizi donatıyor.

Risale-i Nur, İslâm inancının ve İslâmî yaşayışın, bu zamandaki en temel meselelerine dokunuyor. Bizler bu gün özgüveni olan Müslümanlarız. Eğer bu bilgilere ve özgüvene sahip olmasaydık aşırı uçlardaki İslâmî gruplar gibi olurduk. İşte Risale-i Nur bize pozitif yolu gösteriyor.

Nisa Okur / Yeni Asya

Arjantinli Öğretmen Aquiles Leonardo’dan Türkiye’ye Mektup

İçtenlikle sizleri selamlıyorum.

Bir öğretmen ve aynı zamanda hümanist ve akademisyen birisi olarak felsefe, edebiyat ve tarih alanındaki serüvenimde Risale-i Nur’la,  Nur talebeleri sayesinde tanışmamı onlardan aldığım desteği çok ehemmiyetli görüyorum .

Seneler boyu bazı şüphelerime ve dertlerime cevap niteliğinde beni tatmin edecek devalar aradım. Şu anda devam etmekte olan çok dinlerlerle veya o dinlerin müntesibleriyle muhatap oldum, konuştum. Aslında çocukluğumda katolik olarak yetişmiştim. Ama beni tatmin etmediği için ergenlik döneminde katolik dininden uzaklaştım. Bir kaç sene evvel manevi kızım İslam dinini kabul edince bende de acaba bu din diğer şimdiye kadar bildiğim dinlere nisbeten beni daha da aydınlatır mı diye bir merak içimde tekrar yeşerdi.

Bir kaç ay oldu ki Risale-i Nur ismini manevi kızımın bana hediye ettiği ve neden bahsettiğini bilmediğim Hastalar Risalesi vesilesiyle duydum. Kitabı okudum fakat tam istifade edememiştim. Kızım bana Risale-i Nurların bir kitap külliyatı olduğunu, müellifinin Said Nursi olduğunu söyledi. Risale-i Nurların tercümelerinin tashihi hususunda benden yardım istedi. Ben de İslami bir bilgim olmamasına rağmen  edebi bilgi ve tecrübemle yardım ettim.

Kısa bir süre sonra bir Nur talebesini evimde misafir etmek fırsatı elime geçmişti. Bu kişi İslamın Nurunu meskenime taşımıştı. Genç birisi olmasına rağmen nezaketi, güven ve etkileyiciliği, tevazusu sühuletle mesajını insanlara ulaştırmasına vesile oluyordu. Evimde kaldığı sürede sıkı bir şekilde ve büyük bir şevkle çalışıyordu. Ben ona gerekli yerlerde dil bilgisinde ve metinlerin daha anlaşılır olmasında yardımcı oluyordum. Zamanla o bana Risale-i Nurdan aldığı izahlarla beyanda bulunuyor İslam’ın manevi büyük ilmine benim için kapılar açıyordu.  Bana rehberlik ediyordu, şimdi anlıyorum ki benim dini şüphelerimi izale edip beni tatmin ediyordu. Bu işle meşgul olurken bazen müellifdeki tesir beni kalbimin derinliklerinden etkiliyordu.

Kısa bir süre önce tashih etmek için yeni metinler elime geçti. Şimdi daha fazla bir İslami bilgi ve memuniyetle bunları yapmaya çalışacağım. Bunların yanısısıra metinlerde büyük bir nur ve bir berraklık var. Bana önceden hediye olarak gelen kitapların hemen hepsini okudum. Bunlar Hastalar Risalesi, 33 Pencere, Tabiat Risalesi, Ayet-ül Kübra ve Sözler Kitabı. Bir sonraki ziyaretinizde bunlar hakkında sohbet etmeyi çok arzuluyorum. Ve yeni tercümelerde beraber çalışmaya devam etmeyi İnşaallah bekliyorum. Bu şekilde İslama girmek için hazır olduğumu size bildireceğim. Manevi kızım ve siz kalbimi imanın nuru ile doldurdunuz ve Kuran tefsiri Risale-i Nur sayesinde İslamı en mükemmel ve açık bir şekilde anladım.

Ezcümle, Hastalar risalesi dördüncü ve beşinci devalar menfi olaylar karşısında şekva etmenin hikmetsizliğini ve bunun yerine Allah’ın bize vermiş olduğu hayırlar karşısında şükür ve memnuniyet gösterilmesi gerektinini idrak ettirdi. Said Nursi bunu duygusal bir dil ile değil akılcıl bir dil ile ifade ediyordu. (Bir filozof olmama rağmen şu cümleye çok kıymet veriyorum: “Kalbin çok hikmetli şeyleri vardır ki akıl onlardan bihaberdir.”)

Sözler kitabının birinci sözünde bir şüphemi izale eden bir sual ve cevap var.

Sual: Allah’ın bizden isteği nedir?

Cevap: Üç şeydir: zikir, şükür, tefekkür.

Allah kamil-i mutlak ve kadir-i külli şey olmasıyla birlikte niye herhangi bir şeye ihtiyacı olsun ki? gibi bir sual aklıma geliyordu. Mutlak bir mükemmeliyette eksik bir şey yok ki… bu şüphe beni huzursuz ediyordu.  Fakat aynı kitabı okumaya devam etmekle bu şüphem izale oldu. Ben hayatımda benden kişilik ve ilim noktasında aşağı olan çok kişilere hürmet  ve itaat etmişim. Var olmayı ona borçlu olduğum ve bütün güzel mutlu dakikalarımı bana ihsan eden bir zata karşı onu tanımamak, şükretmemek ve ona itaat etmemek benim için nasıl mümkün olabilir? Şimdi benim için o Zat ALLAH’dır.  Bu vesile ile Risale-i Nur’a ve Risale-i Nur ile benim hayatıma İslam’ı taşıyan kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

69 yaşında olmakla birlikte sizlere çok teşekkür ediyorum. İhtiyacınız olduğunda sizin emrinizdeyim. Bir dahaki sefere sizinle buluşmayı bekliyorum. Bu şehrin ve evimin kapıları sizlere her zaman açıktır.

Muhabbetle

Aquiles Leonardo Price Toro

www.NurNet.Org

Latin Amerika’da Müslüman Olan Maria Price’dan Nur’un Talebelerine Bir Mektup…

Kardeşlerim!

Her şeyden evvel besmele ile başlarım. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Kalplerinizi iman nuruyla doldursun.

Benim için İslam’ın nuruyla yeniden doğmanın manasını ve bir kaç ay oldu ki Risale-i Nur ile ilm-i imanı temin etmenin kıymetini ifade etmeye çalışacağım.

Dokuz yaşından beri kendimi manevi bir cazibenin içinde hissediyorum. Ben bir katolik okulunda yatılı olarak okuyordum, papazların çok duygulu bir şekilde vaaz etmelerine rağmen öğretmek istediklerini kendilerinin de uygulamadığını gördüm. Farkettim ki katolik dini benim dinim olamazdı. Daha sonraları evangelist, mormon ve protestanlık gibi çok dinlerde dolaştım. Ama hiç birisi ruhumu tatmin etmedi. O zamanlar İslam hakkında tarih derslerinden bildiğim savaş, kavga, cihad ve harb gibi şeylerdi. Ama dini öğretisi hakkında hiç birşey bilmiyordum. Dahası burada, Latin Amerikada Peygamberimizin ismi bile Mahoma olarak biliniyor.

O zamanlarımda rüyalarım başladı. Tekrar tekrar ve devamlı olarak ve rüyamda devamlı bir ihtiyar zat görüyordum. Çocukluktan, yetişkinlikten ihtiyarlığa kadar hayatının safhalarını görüyordum. Yüzünü görmemekle birlikte mükemmel tevazu ve merhamet sahibi olan bu zat bana huzur veriyordu. Diğer bir rüyamda saydam bir deniz ve üzerinde bir kaç gemi görüyordum. Bir geminin üzerinde “sura 14:23” yazılı idi. (sura burada kırbaçlamak manasına geliyor) Ben bu rüyalara ehemmiyet vermemekle birlikte o gemilerin ev ve üzerindeki numaraların onların adresleri olduğunu sanıyordum. Ya da üzerindeki sayı kadar beni kırbaçlayacaklar sanmıştım. Anlam da veremiyordum. Daha sonra bu rüyamı bir müslümana anlattığımda bunun bir ayet numarası olduğunu ve ibrahim suresinin 23 ayeti olan meali “İman edip salih amellerde bulunanlar, Rablerinin izniyle altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada birbirlerine olan dirlik temennileri: “Selam”dır.” olduğunu söyledi.

Aklımdaki soruları müslüman arkadaşıma soruyordum ama eve geldiğimde rüyalarımda sorularımın cevabını daha mükemmel alıyordum. Rüyaların ehemmiyetinden dolayı bazen çok tedirgin oluyordum ki uyumak bile istemiyordum. Halis bir kalple ve rüyalarımdan sonra aldığım kararla Islam’a girmekle yeniden doğdum. Tabi ki bu süreçte koyun postunda çok kurtlar gördüm. Risale-i Nur’un hakikatını altı ay oluyor yeni öğreniyorum. Çünkü Nur talebeleri hakkında önceden bildiğim ayrı bir mezhep oldukları ve kitaplardan maddi çıkar amacı güttükleri idi. Sonradan Nur talebesi bir kaç kardeşle tanışmak nasib oldu. Sohbetimiz sırasında bana en büyük tavsiyeleri Risale-i Nur’u her gün en az 20 dakika da olsa okumamdı. Bu şekilde hayatının rızay-ı ilahi yolunda değiştiğini göreceksin ve bütün vesveselerden ve şüphelerden kurtulacaksın diyorlardı. Risale-i Nurun bu nurlu talebelerine bu tavsiyelerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu sayede benim İslam’a daha da yakınlaşmama ve derinleşmeme vesile oldular. Dahası kemiyete değil keyfiyete ehemmiyet veriyorlardı ki bu da beni etkilemişti.

Daha sonraları ki, bu kitap fuarının olduğu zamanlara rastlıyor, tekrar rüya görmeye başladım. Rüyamda dağlar, yeşil kırlar ve yedi renkli gökkuşağı ile deniz görüyorum. Bir dağda bir zat var ve biz kardeşlerle mütemadiyen o dağda yaşayan zatın yanına çıkıp, fevkalade parlak, ışıl ışıl sayfalar alıyoruz, dönerken kucağımız dolu dönüyoruz, bunları halka dağıtyoruz fakat söyle bir tuhaflık var ki biz dağıtırken sayfalar ekmek ve tatlılara inkilab ediyor. Yine bir rüyada bir zat dağın zirvesinden dağın eteklerine düşüyor fakat düştüğü yer birden gül bahçesi oluyor. Diğer bir rüyamda ise iki grup insan var, herkesin göğsünde sanki bir lamba gibi bir ışık var. Ama gece olduğunda diğer grubun göğsündeki ışık kayboluyor ve onlar bizim gittiğimizin tersine gidiyorlar. Bizim bulunduğumuz grup ise bir yöne sevkediliyor ki orada gökkuşağı, üç tane dağ ve ışıldayan saydam bir deniz var. Bu gurubun göğsündeki nur hiç sönmüyor ama diğer gurupta tam tersi gece olunca göğüslerindeki bütün ışıklar zulumatta kayboluyorlar ve onlar kara bir buluta doğru sevk olunuyorlar. Bu zulümatlı kalabalık içinde tanıdığım kişileri de görüyorum. Rüyalarım bu şekilde devam ediyor ki burada hülasa ediyorum. Risale-i Nur’un irşadıyla rüyalarımın tabirlerini daha iyi anlıyorum ki benim için mühim ikaz nevinden olduğu kanaatindeyim.

Risale-i Nur bana Cenab-ı Hakk’ın azametini, merhametini, şefkatini ve inayetini onun nurlu yoluna irşad etmesiyle isbat etti, gösterdi. Hüzünlü olduğum bir zamanda, otuzüç pencere risalesinden tevafuken açtığım yedinci pencerede “Şimdi ey bedbaht gafil! Şu halde Onu görmek ve tanımak istemezsen; aklını çıkar at, hayvan ol, kurtul…” diyordu. Diğer bir risale olan küçük sözler kitabında sekizinci sözde “Şu dünya ve dünya içindeki ruh-u insanî ve insanda dinin mahiyet ve kıymetlerini ve eğer din-i hak olmazsa, dünya bir zindan olması ve dinsiz insan, en bedbaht mahluk olduğunu ve şu âlemin tılsımını açan, ruh-u beşerîyi zulümattan kurtaran يَا اَللّٰهُve لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّٰهُolduğunu anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle” diyordu. Bana devamlı muntazır kaldığım ve beni irşad edecek olan dinden cevaplar veriyorlardı, rüyalarımın tabirlerini gösteriyorlardı.

Kardeşlerim her zaman dualarımda Cenab-ı Hakk tercümelerin hitama ermesi hususunda size ihtiyacınız olan güç ve kuvveti ihsan etsin diyorum. Ta ki kalplerine şifa bekleyen çok kişiler var ki bu Nurlar onlara ilaç hükmüne geçecek. Zira biz öyle muazzam bir hazineyi kaldırıyoruz ki bu bizim kuvvetimiz fevkinde, bu hizmeti yüklenme ve yürütmede başka daha kuvvetli eller yardım etse çok memnun olmak lazım. Allah’a tevekkül edin, ta ki Cenab-ı Hak sizi istihdam etsin. Nefsin hastalıkları olan enaniyetin, hodfüruşluğun ve hırsın damına (tuzağına) düşürmesin ki bunlar bütün ihlası ve mahviyeti izale ediyor. Eneden dolayı riya ve kibre kapı açıyor. Cenab-ı Hakk sizi bu hastalığa düşürtmesin, iman ve ihlas ile O’nun rızasını kazanmak nasib etsin.

Ey Risale-i Nur talebeleri! Risalelerin nefsime verdiği deva ve tecrübelerden birisi de çok tefekkür ettiğim ve müstefid olduğum İHLAS VE UHUVVET’tir. Hususan Beşinci Sebepte olan ayet ki وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى Birbirinizle hayır ve takvada yardımlaşın. Diğer bir yerde “Bir zerre ihlaslı amel batmanlarla ihlaslı olmayana müreccahtır.” Ve yine Altıncı Sebep’te Ey ehl-i hak! Ey hakperest ehl-i şeriat ve ehl-i hakikat ve ehl-i tarîkat! Bu müdhiş maraz-ı ihtilafa karşı birbirinizin kusurunu görmeyerek, yekdiğerinizin ayıbına karşı gözünüzü yumunuz! وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا edeb-i Furkanî ile edebleniniz! buyrulmaktadır. İhlas hakkında yirmibirinci lema bütünüyle büyük ehemmiyete haizdir.

Ben İslam içinde bulunmam kısa bir süreç olmasına rağmen huzurunuzda acizane bu cümleleri söylüyorum. Bunun nedeni bunların benim için ilahi buyruk tarzında idrak etmiş olmam ve beni bu yolda devam etmeye zorlamış olmalarıdır. Samimiyetle söyle inanıyorum ki eğer bir kişi diğer kardeşlerine ya da diğer kişilere karşı halatında ve fiiliyatında sadık ise müttaki ise hakikata olan bu aşk vasıtasıyla nefsin hevesatı hakikatın gereklerine ve hakkın marziyyatına rızay-ı ilahi için boyun eğecektir. Hakkı ve hakikatı karşı tarafta görse bile onu kabul edip memnuniyetle destek olacaktır. Biz bütün gayret ve himmetimizle ihsan-ı ilahi ile bize verilmiş olan bu sorumluluğu kaldırmaya ve iman ve Kuran hizmetinde ihlasla çalışmaya mecburuz.

Size bu şekilde hitab edebilmiş olmakla Allah’a şükrediyorum. Her zaman Nur talebeleri olarak dualarımdasınız.  Allah size rahmet etsin, sizi muhafaza etsin, sizi korusun. Rüyamdaki zatın dediği gibi ki “Güneş benim lambam, yıldızlar mumlarımdır” ben de Allah ömrünüzü ve Kuran ve iman hizmetindeki yüksek gaye ve vazifenizde sayinizi nurlandırsın diye dua ediyorum. 

Hürmet ve sevgilerimle kardeşiniz Maria Price

www.NurNet.Org

Nur Talebeleri Filipinleri Aydınlatıyor

90 milyonluk bir ülke düşünün nüfusunun 90% ‘i Hıristiyan. Bu ülkenin kuzeyinde bir dağ köyü düşünün. Bu köye en yakın camii 2 saat mesafede.

Bu köyde yaşları 8-15 arasındaki 5 çocuk İslamiyeti tercih etti. Allah’ın hidayeti, Filipinlerin bir dağ köyünde (Kiangan, Ifugao) 5 çocuğa ulaşıyor. Ne büyük rahmet, ne büyük azamet.

5 çocuğun ilk Müslümanlarla tanışması, orayı ziyaret eden Nur talebeleriyle oluyor.

Bu Nur talebelerin hal, tavırlarından ve namaz kıldıklarını görünce etkilenmişler ve Kime ibadet ediyorlar, ibadetlerinde ne diyorlar, İslam nedir? gibi sorular sormaya başlamışlar. İsmi Jomar olan ilk çocuk, sorularının cevabını aldıktan sonra, ben Müslüman olmak istiyorum, çünkü bundan sonra tek bir İlaha ve doğru olan şekilde ibadet etmek istiyorum demiş..

2.çocuk Zehra ismini almış, 11 yaşında olmasına rağmen defalarca İncili okumuş. Kendisi İslam’ in tek tanrı inancını öğrettiğini ve Hz. İsa’nin sadece Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu öğrenince, kalbi huzur içinde dolmuş ve mutmain olmuş. İlk namazını kılınca, Allah’ın bütün ihtiyaçlarını karşıladığını bilmesi ona hayatin ne kadar güzel olduğunu hissettirmiş..Kuran-i Kerim’in hayata dair güzel şeyler öğrettiğini bilmesi Zehrayi çok mutlu etmiş..

En son çocuk, John da, 10 yasında, kardeş ve arkadaşlarının Islamiyeti tercih ettiklerini görünce, demiş: “ben de uzun zamandır, tek bir İlah’a inanıyordum, ama annemi üzmemek için, bunu kendime saklıyordum demiş. John’a sorulduğunda tek İlah’a nasıl inanıyorsun?, O da cevap veriyor; “ nasıl bir arabada 2 şoför olunca, karışıklık çıkar.. Tek ilah çok aşikar..”

8 yaşındaki büyük ruhlu küçük Hasana, büyükleri hayrette bırakacak birsey demiş: “ Bazı insanların yanlış olan bir yola inanıp, hayatlarını vermeleri ne kadar acı verici. Kendisinin Kuran hakikatlerini arkadaşlarına duyuracağına söz veriyor”.

Bazen çocuklardan ders almamız gerekiyor herhalde.

Çocuklar namaz kılarken, arkadaşları da bizde katılmak istiyoruz diyorlarmış. Müslüman olmamalarına rağmen, namaz kıldıktan sonra huzur hissettik diyorlarmış. Bu durum Namazdaki sırdan kaynaklanıyor olsa.

5 çocuk, Nur talebelerinin Manila, Filipinlerde düzenledikleri 5 gün suren çocuk kampına katıldılar Nisan ayinin ilk haftasında. Çok istifadeli olduğunu söylemişler.

Bu çocukların bulunduğu köyde küçük bir mescid açmak istiyoruz. Gidip namaz kılabilecekleri ve manevi destek alabilecekleri bir yer. Nur talebeleri şu an o köyde kalıyor, çocuklara temel İslami bilgileri öğretmek için. Bundan sonra da sık ziyaretler yapılacak Kiangan, Ifugao,’ ya..

Manila, Filipinlerden Bol selamlar
Emre Şerbetçi

Risale Ajans