Etiket arşivi: okumak

Okumak

Kur’anın mu’cize-i maneviyesinin hakiki bir tefsiri olan
Risale-i Nuru nasıl okumalıyız?

En başta ve en evvel Risale-i Nur’u dikkat ve tefekkürle devamlı olarak okumak
Asa-yı Musa – 249

Risale-i Nur’u, dikkat ve tefekkürle ve devamlı olarak müsaid vakitlerimizi boşa gidermeden okumak
Asa-yı Musa – 250

Risale-i Nur Külliyatını seve seve okumasına
Asa-yı Musa – 268

Sebat ve devam ve dikkatle okumayı
Sözler – 749

Risale-i Nur Külliyatını dikkatle, sebatla okumak kâfidir.
Sözler – 758

Simdi yeni görüyorum gibi tekrar okumağa ihtiyaç ve iştiyakım
Sözler – 760

Bir hayat boyunca okumaya
Sözler -755
Gazete gibi okumayınız.
Mektubat – 42

Risaleleri kemal-i merak ve dikkatle okumağa
Lemalar-320

defalarca daha okumak
Barla – 58

büyük bir zevk-i manevî ile okumam
Barla – 91

“Risaleleri ciddî okumak
Barla – 142

büyük bir zevk ile mükerreren okuduğum
Barla – 190

âsâr-ı Nur’u aşk ile okumak.
Barla – 217

tefekkürle okumağa
Kastamonu – 31

yavaş yavaş okumağa
Emirdağ-1 – 65

Teenni ve dikkatle okumağa
Emirdağ-1 – 65

beş-on dakika dahi olsa Risale-i Nur’u okumak
Emirdağ-2 – 104

el ele vererek hem eserleri okumalarını ve anlayamadıkları yerleri sormalarını,
Emirdağ-2 – 148

Risale-i Nur Külliyatını seve seve okumasına . Tarihce-i Hayat -19

ölünceye kadar onu okumak
Tarihçe-i Hayat – 155

“İmanlarını kurtarmak niyetiyle Risale-i Nur’u okumak
Tarihçe-i Hayat – 163

ibadet niyetiyle risaleleri ya yazmak veya okumak
Tarihçe-i Hayat – 316

Risale-i Nur’u sebat ve devamla ve niyet-i hâlisane ile okumakla
Tarihçe-i Hayat – 547

Risale-i Nur’u, dikkat ve tefekkürle ve devamlı olarak müsaid vakitlerimizi boşa gidermeden okumak
Tarihçe-i Hayat – 624

Nurları sebat ve sadakatla okumak
Tarihçe-i Hayat – 689

zevk ve şevk ile okumak,
Sikke-i Tasdik[Y] – 7

kemal-i lezzetle, her gün tefekkürle okumaya
Sikke-i Tasdik[Y] – 31

daima okumak için zamanlarınızı büyük bir kıymetle kıymetlendireceksiniz. Nurları okumak sevgisiyle, Nurları okumak heyecanıyla, Nurları okumak ihtiyacıyla .. Gençlik Rehberi – 251

devamlı okumaya . . Gençlik Rehberi – 261

tekrar ile okumasına iştiyak ve ihtiyaç . . Hizmet Rehberi – 183

bazı lügatların manalarını söyleyerek aynen okumak . . Konferans – 57

okumak için uykularımızı terketmek . . Nurun İlk Kapısı – 187

– dikkatle okumak
Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir.
Muhâkemat/84

– YİNE ders almak için okumak
Ben tashihatta gerçi usanmıyordum, fakat her tashihte yine ders alıp istifade etmek bir âdetimdi.
Kastamonu Lâhikası/257

– şuurlu ve şiddetli okumak ruhsuz resmî okumamak
Her okuduğum bir kelime ve dua da ve münacat da şuurlu ve şiddetli oluyor. Resmî ve ruhsuz olmuyor. Sahabelerdeki ibadetlerinin sırr-ı tefevvuku bu noktadandır. Tesbih ve zikri bütün manasıyla şuurlu bir surette söyledikleridir.
Barla Lâhikası/284

– müteyakkız ve hüşyar okumak
insanların bütün hissiyatını, letaif-i maneviyesini uyandırmış; hattâ vehim ve hayal ve sır gibi duygular hüşyar ve müteyakkız bir surette o zikir, o tesbihlerdeki müteaddid manaları kendi zevklerine göre alır, emer.
Sözler/491

– tasannu ile okumamak
Tasannu, temelluk, tezellül zulmetleriyle birleşemiyor. Onun için bu nurların hakikatlarının meali, benden uzaklaşıyor tarzında bulunarak, bana yabanî görünüyor, yabanî kalıyordu.
Lem’alar/44

– itikad ile okumak
iğtinam edebildiğim kısacık vakitlerde zihnimi safileştirip Nurların karşısına, dolayısıyla Kur’an’ın mu’cizeleri mecmuasına ve aziz, muhterem üstadımın medresesine ve ol Seyyid-ül Kevneyn Peygamberimiz Efendimiz (A.S.M.) Hazretlerinin ravza-i saadetlerine ve nihayet Rabb-ül Âlemîn Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin huzur-u lâmekânîsine çıkıyorum. Bu sebeble cidden o nurlarla iştigal etmediğim zamanlar, keşke enfas-ı ma’dude-i hayattan olmaya idiler diyorum.
Barla Lâhikası/35

– tenkid ile okumamak
tenkid elini uzatma, tutamazsın. Ruhunla teneffüs et. Tereddüd eliyle baksan, tenkid ile el atsan, o yürür gider; senin elini mesken ittihaz etmez, ona razı olmaz.  Lem’alar/128

– ruhumuza yazarak okumak Eskiden hangi ilme başladım, hattım olmadığı için ruhuma yazardım.
Barla Lâhikası/334

Bediüzzaman Said Nursi

Risaleler nasıl okunmalı? Üstad’ın “…Gazete gibi okumayınız.” tavsiyesini nasıl anlamalıyız?

Risaleler nasıl okunmalı? Üstad’ın “…Gazete gibi okumayınız.” tavsiyesini nasıl anlamalıyız?

Bilindiği gibi Nur Risaleleri ne sadece akla, ne de yalnız kalbe hitap etmeyip her ikisinin de hissesini verir. Bazı risaleler, Üstad’ın da ifadesiyle “akıldan ziyade kalbe nazırdır.” Bazıları da bunun aksi mahiyettedir.

“Hem iman yalnız ilim ile değil, imanda çok letaifin hisseleri var. Nasıl ki bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif a’saba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor. İlim ile gelen mesail-i imaniye dahi, akıl midesine girdikten sonra, derecata göre ruh, kalb, sırr, nefis ve hâkeza letaif kendine göre birer hisse alır, masseder. Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır.”(1)

Okumada esas olan ihlastır, ihlasla okunan bir dersten kalp mutlaka hissesini alır. Aklın hissesi ise o dersin anlaşılması nispetinde ziyadeleşir.

Nurlarda ele alınan konular büyük ekseriyetle marifetullahla ilgilidir; ibadetle ilgilidir; diğer iman hakikatleriyle ilgilidir. Marifetullahın sonu yoktur. Allah Resulünün (asv) mi’raçta rüyet ile taltif edildiği anda söylediği,

“Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben seni hakkıyla, tam bir marifet ile tanıyamadım.”

cümlesi, bu sahanın sonsuzluğunun en güzel ifadesidir. Bu hakikatin ışığında, Nur Risalelerini şevk ile, ihlasla, tefekkürle ve dakik bir nazarla okumak, üstünkörü geçmemek gerekir.

Üstad’ın önemli bir tavsiyesini de bu vesileyle hatırlayalım: “Gazete gibi okumamak.”

Bilindiği gibi, gazete okuyan kişi önce haber başlıklarına şöyle bir bakıp geçer, daha sonra önemli gördüğü haberlerin ayrıntılarına iner. Gazetenin tamamını okusa bile ertesi gün, aynı şeyleri değil farklı haberleri izler.

Gazeteyi okuduğumuzda ondaki her şeye vakıf oluruz. Onu tekrar okumamız gerekmez.

Nurlar ise öyle değildir. Her okudukça marifetimizde inkişaf olacak, ama biz Allah Resulünün (asv) o mübarek kelamını hatırlayarak, elde ettiğiniz marifetin yeterli olmadığını bilecek ve okumaya devam edeceğiz.

Üstadımız bir risalesinde, “her yerde bir küçük bir medrese-i Nuriye açılmasını” tavsiye ederken şu gerekçeyi de ekler:

“Çünkü herkes her meselesini anlamaz, fakat hissesiz de kalmaz.”(2)

Bundan da anlaşılacağı gibi, Nurları birlikte ve mütalaa ederek okuduğumuzda aklımızın hissesi daha da artacaktır.

Nurların okunmasında belli bir metot olmamakla birlikte, genelde kabul gören tarz, “sıra ile birkaç kez külliyatı devretmek, daha sonra her gün yine belli bir miktar sıra ile okumaya devam ederken, öte yandan konularda derinleşmeye çalışmaktır.”

Allah Resulünün (asv) şu hadis-i şerifi Nurların okunmasında da temel kaidedir:

“Amelin hayırlısı, az da olsa, devamlı olanıdır.”

Genel bir kaide olarak şunu söyleyebiliriz: Her kelime üzerinde fazlaca durmadan Külliyatı, “kendini kaptırarak ve hafif bir sesle” okumakta kalbin hissesi daha fazla olur. Kelimeler, cümleler üzerinde müzakereli olarak okunduğunda ise aklın hissesi daha fazla olur. Bize her ikisi de gerekli olduğundan “her iki tarzı da birlikte yürütmek en faydalısıdır.” kanaatindeyim.

Bir Nur talebesi, hem binlerce günahın insana hücum ettiği bu fitne asrında, bu marifetullah dersleriyle kendini korumak, hem bütün dünyada nurları okuyanlarla bir manevî rabıta kurmak, hem de neşrini bir dava olarak benimsediği bu hakikatlerin ulviyetini yeniden hatırlamak ve onları muhtaçlara ulaştırmak için, yeni bir şevk kazanmak üzere bu eserleri her fırsatta okur. Özellikle namazlardan sonra okunması bir âdet haline gelmiştir. İbadet ortamında, Rabbine ibadet ve dua ettikten sonra bu hakikatlerin birkaç dakika olsun okunması, sözünü ettiğimiz manaları daha da kuvvetlendirir.

Bu konuda az da olsa muhatap olduğumuz bir soru var: Nurları okumak mı daha önemlidir, yazmak mı?

Bir Nur talebesi için en önemli mesele nurlardaki hakikatlere güzel, parlak ve berrak bir ayna olmaktır. Tâ ki, bu hakikatlerin başka kişilere de ulaşmasında örnek ve rehber olabilsin. Üstadımızın,

“Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-ı imaniyenin kemalâtını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki Küre-i Arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler.”(3)

ifadeleri çok önemlidir. Bu gayeye okuyarak da erilse, yazarak da kavuşulsa sonuç değişmez. Ancak şu var ki, nurları okumanın yasak olduğu, Üstatla temas edenlerin bile hapislere, sürgünlere sevk edildikleri o müthiş zamanda, en büyük hizmet nurları yazmak ve neşrine öylece çalışmak idi. Teksir makinesiyle çoğaltma dönemini, Üstadımız Risale-i Nur’un bayramı olarak ilan etmiş ve teksir makinesini binler kâlem ile neşir yapmaya benzetmişti. Bugün, Rabbimize hadsiz şükürler olsun, Nur Risaleleri her dilde rahatlıkla basılmakta ve muhtaçlara ulaştırılmaktadır. Artık yazma, o zulüm dönemindeki tarihî önemini kaybetmiştir. Ancak, Osmanlıca eserleri okuyabilenlerin, eserleri Osmanlıcasından okumaları, yazıya özel bir merakı olanların da yazmaları nurlardan istifadelerinin artmasına sebep olabilir. Bu özel bir durumdur, genel tarz, Nurları okumak, yaşamak ve neşrine çalışmaktır.

Şunu da önemle ifade etmek isterim: Hizmetimizin her sahasında meşveret ve şura esastır. Nurları okunma tarzının da yetkili kişilerden teşekkül edecek bir şurada enine boyuna tartışılmasının en verimli şekli ortaya koyacağına inanıyorum.

Dipnotlar:

(1) bk. Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas.

(2) bk. Şualar, Yedinci Şua (Ayetü’l-Kübra)

(3) bk. Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı.

Selam ve dua ile…
Sorularla Risale Editör

 

www.NurNet.org

Risale Okurken Pejmürdelikten Kurtulmalı!

Risale-i Nur hakikatları, insana insanlığı ihtar eden bir muhtar makamındadır. Muhtar makamında olmak ve kendisine daima bir hayırhah ve nasih olarak kabul etmek gerektir.

Risale-i Nur’a muhatap olmak ise ciddi mana emek, zaman, gayret sarf etmekle mümkündür. Lakin sadece bunlarla netice almak söz konusu olmuyor. Okunan ve tahsil edilen şeylerin hayatta tecellileri tezahür etmelidir.

Cehil onu davet eder, ilim onu tardeder. Tanımazsan gelir, tanısan gider. “ (Sözler, 274) Yoksa okunan şeyler insana malumat olarak kalır ve sıkıntılara sebebiyet verecektir. Bir ofis veya evrak trafiğinin fazla olduğu bir yer düşünelim. Gelen giden kayıt/kuyudat bir nizam ve tertip içerisinde tutulmazsa her şey çok karışık olacaktır. Bir evrak lazım olduğunda nizam ve intizamın ademiyeti sebebiyle çok zor bulunacaktır o evrak. Belki zamanı geçecek ve zamanında bulunamaması sebebiyle beklenen netice elde edilemeyecektir.

Risale-i Nur Külliyatını ister evrad ister tahkik makamında okuyalım. Buna dikkat edelim. Okuduklarımızı tasnif ederek ve bir ihtiyaç anında okuduklarımızdan istimdad ederek harekatımızı müstakim olarak yapabilelim. Yok tasnifsiz okuyacaksak ben o kadar okudum, okuyorum, gelip gidiyorum ama bir türlü kendimi düzeltemiyor ve istediğim neticeyi elde edemiyorum diye ağlayıp sızlanmanın da bir manası yoktur.

Ve bilerek kendi zararına fiilen rıza göstermek cihetinde, zarara razı olana şefkat edilmez.” (Mektubat, 129)

Bu keşmekeşten ve pejmürdelikten kurtulmak ancak ve ancak tahkik veya evrad makamında okunan Risale-i Nur Külliyatının tasnifli olarak okunup dimağın yedi biriminde depolanıp ihtiyaca binaen kullanılsa da kullanılmasa da arşivlenmesiyle mümkündür. Bütün sıkıntı tasnifsiz ve düzensiz ve lakayd olarak okumak sebebiyledir.

Okurken düzenli ve devamlı olarak okumak ve okunan mebhasın metinsel irtibatını kurarak mana aleminde metinler arasındaki irtibatı kurarak manalara daha muhkem olarak evham ve vesveselerin kapısını kapatıp hayatımızdaki tecellisine gayret etmekle hem dimağımıza hem ruh ve kalb daireleri başta olmak üzere letaifimize sirayet ettirerek istikamette kalabiliriz.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.Org

Okuduğum Halde Neden Sıkıntı Çekiyorum?

Okuduğum Halde Neden Sıkıntı Çekiyorum?

 Risale-i Nur hakikatları, insana insanlığı ihtar eden bir muhtardır makamındadır. Muhtar makamında olmak ve kendisine daima bir  hayırhah ve nasih olarak kabul etmek gerektir. Risale-i Nur’a muhatap olmak ise ciddi mana emek, zaman, gayret sarf etmekle mümkündür. Lakin sadece bunlarla netice almak söz konusu olmuyor. Okunan ve tahsil edilen şeylerin hayatta tecellileri tezahür etmelidir. “Cehil onu davet eder, ilim onu tardeder. Tanımazsan gelir, tanısan gider. “[1] Yoksa okunan şeyler insana malumat olarak kalır vesıkıntılara sebebiyet verecektir. Düşünelim ki, bir ofiste veya evrak trafiğinin fazla olduğu bir yer düşünelim. Gelen giden kayıt/kuyudat bir nizam ve tertip içerisinde tutulmazsa her şey çok karışık olacaktır. Bir evrak lazım oduğunda nizam ve intizamın ademiyeti sebebiyle çok zor bulunacaktır o evrak. Belki zamanı geçecek ve zamanında bulunanaması sebebiyle beklenen neticeeldeedilemeyecektir.

     Risale-i Nur Külliyatını ister evrad ister tahkik makamında okuyalım. Buna dikkat edelim.

Okuduklarımızı tasnif ederek ve bir ihtiyaç anında okuduklarımızdan istimdad ederek harekatımızı müstakim olarak yapabilelim. Yok tasnifsiz okuyaca

ksak ben o kadar okudum, okuyorum, gelip gidiyorum ama bir türlü kendimi düzeltemiyor ve istediğim neticeyi elde edemiyorum diye ağlayıp sızlanmanın da bir manası yoktur. “Ve bilerek kendi zararına fiilen rıza göstermek cihetinde, zarara razı olana şefkat edilmez.”[2]

Bu keşmekeşten ve peşmürdelikten  kurtulmak ancak ve ancak tahkik veya evrad makamında okunan Risale-i Nur Külliyatının tasnifli olarak okunup dimağın yedi biriminde depolanıp ihtiyaca

binaen kullanılsa da kullanılmasa da arşivlenmesiyle mümkü ndür. Bütün sıkıntı tasnifsiz ve düzensiz ve lakayd olarak okumak sebebiyledir.

Okurken düzenli ve devamlı olarak okumak ve okunan mebhasın metinsel irtibatını kurarak mana aleminde metinler arasında ki irtibatı kurarak manalara daha muhkem olarak evham ve vesveselerin kapısını kapatıp hayatımızda ki tecellisine gayret etmeklehem dimağımıza hem ruh ve kalb daireleri başta olmak üzere letaifimize sirayet ettirerek istikamette kalabiliriz.

Selam Ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.Org


[1] Sözler 274 

[2] Mektubat 129 

Gençlerle bir sohbet

Sevgili gençler…

Hayat sosyal medya aracılığıyla sağa-sola düzen vermekten ibaret değil!..

Sınıf geçmekten, üniversite sınavı kazanmaktan, iyi not almaktan, a, b ve c şıkları arasında dolaşmaktan ibaret de değildir.

Hayatın bütünü, her safhası bir sınavdır. Bunlardan bazılarını kazanacaksınız, bazılarını kaybedeceksiniz.

Asıl başarıyı kaybettiklerinize yanmamakta, kazandıklarınıza kanmamakta arayın! Dikkat edin: Başarılar da başarısızlıklar gibi kalleştir! Hepsi gelir geçer. 

“Baki kalan bu kubbede bir hoş sada”dır. Esas olan hayattan geriye hoş bir sada bırakabilmektir.

Bu işin özündeki sır, dengeli bir hayat yaşamaktır. Her anlamda olgunluk ise hayatı ayrıntılarıyla kavramak anlamına gelir. 

Başarıdan dolayı şımarmayan, başarısızlıktan dolayı da paniğe kapılmayan insan, olgun insandır. Siz olgunluğa talip olun. 

Sevgili gençler, hayatı daha anlamlı kılan birkaç şey var:

1. Allah’a ve indirdiklerine şuur plânında inanmak,

2. Kalıcı hedef sahibi olmak,

3. Hiçbir şekilde ümitsizliğe kapılmamak,

4. Zamanı iyi değerlendirmek,

5. Okumak, araştırmak, baktığını görmeyi bilmek,

6. Sevgiyi sevmek,

7. Her şartta elden geleni yapmak.

Allah’a ve indirdiklerine şuur planında inanmak insanı güçlü kılar. Gerçekten inanan insan olaylar karşısında yılmaz, yıkılmaz. Çalışır, çabalar, ama buna rağmen üstesinden gelemediği problemler karşısında “Tevekkeltü Alellah”tevekkülü içinde Yaradanına sığınıp dünyayı sırtında taşımaktan kurtulur.

Bu hem “kul” olmanın gereğidir, hem de moral verir: Başarıdan şımarmamak, başarısızlık karşısında yıkılmamak için de inanç lâzımdır.

Gelelim şimdi kalıcı hedef sahibi olmaya:

Osman Gazi’nin hedefi devlet olmaktı, hedefine kilitlendi ve devlet oldu…

Fatih’in hedefi Bizans’ı İstanbul yapmaktı, hedefine kilitlendi ve istediğine ulaştı.

Yavuz’un hedefi İttihadı İslâmı(İslam birliği) sağlamaktı. Halifeliği aldı, birliği kurdu.

Peki, sizin hedefiniz nedir?..

Hedefiniz nerededir?..

Ona nasıl ulaşacaksınız?..

Şunu asla unutmayın: Hem hedefiniz meşru olmalıdır, hem de sizi hedefe ulaştıracak vasıtalar: Aksi takdirde handikaba düşer, kendi kendinizi harcarsınız.

Tüm hayallerinizi dünya hayatıyla sınırlamayın. Ebediyet için yaratılmış ve cennet vadedilmiş insanın, dünya ile kendini sınırlaması doğru olmaz. Hedefiniz hem dünyayı kuşatmalı, hem de dünya ötesine taşmalı. O zaman hedefiniz ebedileşirken, siz âbideleşirsiniz.

Fani hedeflerde varlık aramayın. Kendinize sonsuzluğu hedef seçin: Sonsuzlukta kâinatı keşfedeceksiniz. Kâinattaki mükemmel nizamda da o nizamın nâzımını, yani Allah’ı bulacaksınız: “Dünya ötesi hedef belirleme” derken, kastettiğim buydu.

Birkaç sene sonra bazılarınız memleketin yönetiminde söz sahibi olacaksınız…

Ama siz, bazı büyüklerinizin dediği gibi, bu yüzden önemli değilsiniz…

Yönetici olmasanız da önemlisiniz, üniversiteyi kazanamasanız, bitiremeseniz de önemlisiniz, sınıfınızı geçemeseniz de önemlisiniz, başarılı olamasanız da önemlisiniz… 

Çünkü sizler bizim çocuklarımızsınız; sizi çok seviyoruz! 

Yavuz Bahadıroğlu – yeniakit.com