Etiket arşivi: Özgür Bolat

Çocuğunuzla Neden Oyun Oynamalısınız?

“Konuşmalarımda soruyorum: “Kimler anneleri ve babalarıyla oyun oynadığını hatırlıyor?”

Genelde salonun sadece %20’sinin parmakları havaya kalkıyor. Kalan büyük çoğunluğun ise annesi veya babasıyla oyun oynayamadığını görüyorum.

Peki, bu ne anlama gelir? Aileler neden çocuklarıyla oyun oynamaz?

ARAŞTIRMA
Danimarkalı araştırmacılar Lier ve Gammeltoft, bir yaşındaki çocuklarla annelerinin ilişkilerini uzun süre gözlemliyor.

Bu gözlemler sonucunda keşfediyorlar ki psikolojik sorunları olan anneler, diğer annelere göre çocuklarıyla çok daha az göz teması kuruyor.

Çocuklarının gözlerinin içine bakamıyor. Bu durumda çocukla anne arasında sağlıklı bir bağlanma gerçekleşemiyor. Çocuk kendini güvende hissetmiyor ve ağlaması gittikçe artıyor.

Peki, bir anne neden çocuğuyla göz teması kuramaz?

DEĞERSİZLİK DUYGUSU
Bunun temelinde “değersizlik duygusu” yatıyor.

Bir birey, ailesinden koşulsuz sevgi görmediyse, kendisini değersiz hisseder.

Değersiz hisseden bir kişiye de değer verirseniz, o kişide çatışma ve dolayısıyla kaygı yaratırsınız.

Bu araştırmada da tam olarak bu olmuştur.

ÇOCUĞUN SEVGİSİ
Yeni doğan bir çocuk, annesine gerçek sevgi verir. Göz teması kurar.

Ama annede değersizlik duygusu varsa, bu sevgi gösterisine karşılık veremez.

Çünkü sevgiyi hak etmediğini düşünen bir insan, sevgiyi alamaz ve kabul edemez.

Bu durumda kaygılanır ve gözlerini kaçırır.

Peki, değersizlik duygusu olan baba ne yapar?

BABA VE ÇOCUK
Bir süre sonra çocuk oyun oynamaya başlar ve oyun oynarken neşelidir.

Neşe de sevginin bir göstergesidir. Çünkü sevginin olduğu yerde neşe vardır.

Ama eğer babada değersizlik duygusu varsa, evdeki neşe ortamı, yani sevgi ortamı, babayı germeye başlar.

Baba da ortaya neşe/sevgi çıkmasın diye çocuğuyla oyun oynamamayı seçer.

OYUN YASAĞI
Oyun yasağı getirir ve çocuğuyla oyun oynamayı bırakır. Böylelikle çocuğun oyununu engeller.

“Dışarda oyna” der. “Sessiz ol” der. Hatta oyun oynadığı için kızar bile. Böylece çocuğun neşesini öldürür.

Savunma mekanizması olarak otoriter bir tavır takınır. Babanın tek amacı vardır, kendi ‘değersiz benliğini’ korumak.

-MIŞ GİBİ OYUNLAR
Değersizlik duygusu olan bazı babalar, çocuğun oyun oynamasına izin verir ama yanında oynamasını istemez. Çocuk yanında oynasa bile oyununa eşlik etmez.

Değersizlik duygusu olan bazı babalar da çocuklarıyla oyun oynadığını zanneder ama aslında oyun (play) oynamıyordur. Sadece başarı odaklı etkinlik ya da yarışma (game) yapıyordur.

(Türkçe de karşılığı yok ama aslında bu “play” ile “game” arasındaki fark.)

Maalesef birçok Türk ailesinde durum bu şekilde vuku bulur.

OYUN VE SEVGİ
Kısacası, oyun neşe getirir ve neşe de sevginin göstergesidir.

Anne veya baba değersiz hissediyorsa, çocuklarıyla çok oyun oynamazlar.

Çocuğunuzun mutlu ve huzurlu bir birey olarak yetiştirmek ve ona gerçek sevgi vermek istiyorsanız; kendinizi analiz etmeniz ve onla sık sık oyun oynamanız gerekir.

Ama unutmayın ki; oyunun hiçbir amacı yoktur. Kazanma veya performans kaygısı da yoktur. Oyun sadece oyun oynamak için oynanır.

Özgür Bolat – www.ozgurbolat.net

cocukaile.net

Sakın Tartışmayın, Bir Cemaat Doğuyor!

Birçok işyerinde insanlar fikirlerini kabul ettirmek için tartışıyor. Ya da birçok aile çocuklarıyla tartışıyor.

Tartışmak en kötü iletişim modeli. Empati kurmayı ve anlamayı öldürüyor. En vahimi de tartışan tarafların daha çok kendi fikirlerine bağlanmasını sağlıyor.

Nasıl mı?

BİR CEMAAT DOĞUYOR?

1954 yılında Dorothy Martin adlı bir cemaat lideri 21 Aralık’ta dünyanın sonunun geleceğini ilan ediyor.

Büyük bir sel felaketi tüm insanlığı yok edecek ve sadece bir grup UFO’lar tarafından kurtarılacak.

O da tabii ki cemaat mensupları.

Radyoda ilanlar veriliyor. Reklamlar yapılıyor. Hatta bu sayede cemaate katılım da artıyor.

Çoğu cemaat üyesi liderlerinin talimatıyla evlerini, arabalarını ve tüm varlıklarını satıp, büyük yolculuk için hazırlanıyor.

Tüm cemaat üyeleri 21 Aralık günü UFO’ların onları alacağı tepede toplanıyor.

Başlarında da liderleri Dorothy.

Ama maalesef ne sel oluyor ne de UFO’lar geliyor.

BAĞLILIK AZALACAK MI?

Sizce bu olay üzerine cemaat üyelerinin, liderlerine bağlılığı azılır mı?

Çoğuna göre yanıt kesinlikle evet. Hatta çoğu kişi, cemaat üyelerinin gerçeği görüp, cemaatten çıkacaklarını ve Dorothy’i sahtekarlık ile suçlayacağını iddia ediyor.

Ama beklenilenin aksine cemaat üyeleri cemaate ve Dorothy’e daha da sıkı bağlanıyor.

Acaba neden?

BİLİŞSEL UYUMSUZLUK PRENSİBİ

Psikoloji bunu ‘Bilişsel Uyumsuzluk Prensibi’ ile açıklıyor.

İnsanlar bir değere ya da inanç sistemine inandıklarında ve bu uğurda yatırım yaptıkları zaman, ondan kolay kolay vazgeçmiyorlar.

Çünkü vazgeçerlerse şimdiye kadar yaptıkları yatırımların boşa gideceğine inanıyorlar.

İnançlarına ters düşen veriler ortaya çıktıkça da, inançlarına daha da çok bağlanıyor ve yeni verileri reddediyorlar.

Dorothy bu yöntemle (yani insanlara tüm mal varlıklarını sattırarak) insanların kendi fikirlerine daha çok yatırım yapmasını sağlıyor. Bu derecede büyük yatırım yapan insanların da cemaate bağlılıkları daha çok oluyor.

Yatırımlarını korumak için UFO’nun gelmemesine kılıf buluyorlar (rasyonalize ediyorlar).

DİĞER ÖRNEKLER

Bilişsel Uyumsuzluk Prensibini hayatımızın her kesiminden görmek mümkün.

Çoğu cemaat veya kulüp üyelik şartlarını ağır kılma eğiliminde (tabii ki amacı bağlılık ise.) Çünkü bir kulübe girmek için ne kadar zor şartlardan geçersek, yani ne kadar yatırım yaparsak, bağlılımız da o kadar artacak.

Hatta size ilginç bir bilgi vereyim.

Çoğu basketbol koçu çok para verilen oyuncuları sakat olmalarına rağmen oynatma eğiliminde oluyor. Çünkü çok para verilen oyuncu oynamazsa, koç yatırım boşa gitmiş hissini yaşıyor.

Aynı çok para verdiğimiz otel odalarından çıkmak istemediğimiz gibi.

Ya da çok para verip aldığımız ama ayağımıza vuran ayakkabıları giymeye devam ettiğimiz gibi.

NASA mühendislerinin hatalı olduğunu bildikleri halde, yıllarca süren yatırımlarını korumak için Challenger Uzay Mekiğini uzaya gönderip, 7 astronotun ölümüne sebebiyet vermesi gibi.

ARAŞTIRMA

Gerçek restoran ortamında yapılan bir araştırmada deneklere farklı fiyatlarda ürünler ikram ediliyor. Ama aslında hepsi aynı ürün, sadece fiyatları farklı.

Pahalı ürün satın aldığını düşünenler ürünün daha güzel olduğunu  söylüyor.

Neden? Çünkü çok para vererek daha çok yatırım yapıyor.

TARTIŞMANIN ZARARI

İşte bu yüzden tartışma yöntemi ile birisinin fikrini değiştirmek çok zor. Çünkü bir kişi sizinle tartışınca, kazanmak için argüman geliştiriyor.

Argüman geliştirdikçe, yani bilişsel olarak yatırım yaptıkça, o fikre daha çok bağlanıyor. Argüman ağızdan bir kez çıkınca, o argüman ile tutarlı başka sözler de söylüyor. Yatırım daha da artıyor. Yatırım arttıkça, bağlılık da artıyor.

(Tartışma programlarında bu yüzden fikrini değiştiren görmüyoruz.)

İşte bu yüzden iş yerindeki meslektaşlarımızla ya da çocuklarımız ile tartışmak, ikna ya da iletişim için kullanılacak en son yöntem olmalı.

İletişimlerinizde buna dikkat etmenizde yarar var.

Özgür Bolat

Yazının Orjinali: http://www.ozgurbolat.net/