Etiket arşivi: para biriktirme

Gelişimin En Belirgin Özelliği, “Eşyaya Nüfuz Etme” Çabasıdır.

Gelişimin en belirgin özelliği, “eşyaya nüfuz etme” çabasıdır.
Erken çocukluk döneminden itibaren çocuk, gördüğü her “yeni” eşyayı merak eder, tanımak ister. Çocuğun eşyayı tanıma çabası içsel bir “ihtiyaçtır.” Eşyaya nüfuz etme ihtiyacı içindeki çocuk, daha erken yaşta “inatçı bir direnişle” evin içindeki eşyalara yönelir, kendi yöntemi ile eşyaları tanımaya çalışır. Eline alır; ağırlığını algılar… Ağızına alır; tadını hisseder… Yere vurur; çıkardığı sesi ve sertliğini tanır… Kaldırır atar; kendinden kopup gidişin verdiği garip heyecanı tadar…

Eşyaya nüfuz etme ihtiyacını karşılamış çocukta, eşyanın hâllerini öğrenmiş olmak ve eşyaya güç yetirebilmekten kaynaklanan “güven duygusu” gelişir.

Aşırı mükemmeliyetçi ebeveynlerin koydukları kurallar, çocuğun eşyaya nüfuz etmesini zorlaştırır. Çocuk bir yandan, içsel bir yönelişle eşya ile haşir neşir olmak, ona hükmetmek, onunla barışık olmak için çaba harcarken, diğer yandan, ebeveyninin “dağıtma, dokunma, elleme” tavırları ile iç çatışma yaşar.
Bundandır ki engellenen çocuk, agresif olur.

Gece korkularının en belirgin sebeplerinden biri de çocuğun eşyaya nüfuz edememiş olmasıdır. Böylesi çocuk, yatmak için odasına girdiğinde, eşya, sanki onun üstüne üstüne gelir. Perdelerdeki desenlere bakar korkar… Duvarlarda garip insan suratları algılar… Masasının üzerindeki oyuncak ayıcık canlanacakmış gibi endişeye kapılır…

Eşyaya nüfuz etmesi engellenmiş çocuk uykuya dalmakta zorluk çeker. Her ne kadar kendi odası olsa da anne babasının yanında yatmayı tercih eder.

Erken çocukluk döneminden itibaren çevresindeki eşya ile tanışmasına fırsat verilmiş, “eşyanın hâllerini” tanımasına rehberlik edilmiş çocuklarda “güven” duygusu oldukça belirgindir…

Bu çocuklar, kendi odalarında yatmakta zorluk çekmez… Duvarlar üstüne üstüne geliyor gibi hissetmez… ‘Perdenin üzerinde bir adam var sanki’ diye korkmaz… Yatağın altından biri elini uzatacak gibi ayaklarını kenara çekmez…

Çocuğun “eşyaya nüfuz etme” çabası, sadece engellenme hâlinde değil, ihtiyacı olmayan eşyalara nüfuz etmesine izin verdikçe de anormal davranışlara yol açar.

Örneğin, birçok ebeveyn, harçlıklarını biriktirip oyuncak alsın diye çocuklarına kumbara alır. Böylece çocuğunun tasarruf sahibi olacağını, parasının kıymetini bileceğini düşünür.

Hâlbuki 12 yaşından önce çocuklara, bir eşya alsın diye para biriktirmeyi teşvik etmek, anormal davranışı tetikleyen bir “iyi niyet” yanılgısıdır.
Zira çocuğun para biriktirme ihtiyacı yoktur.

Çocuğun nüfuz etmesi istenilen eşya, bir birikinti ile çoğalıyorsa, çocuğun eşyadan vazgeçecek “iradesi” zayıflar, “hırsı” artar.

Bundandır ki teknolojik oyunlar genellikle “puan, altın, para” birikintisi üzerine kurgulanarak oyuncunun kendinden vazgeçmesini zorlaştırırlar.

Birçok anne baba, kumbarada biriken paradan çocuğunun vazgeçemediğinin, o çok istediği oyuncağa biriktirdiği parayı veremediğinin şahidi olur… Bu durumdaki çocuk, birikintiyle kurduğu bağ ile çok istediği oyuncak arasında çelişkiye düşer.

Anne babalar, çocuğun biriktirdiği paradan bir gün 1 ekmek parası için 1 lira istese, çocuğun “hayır vermiyorum” diye karşılık vermesi çok doğaldır. Ve bunu söyleyen çocuk ne cimridir ne de parasına sahip çıkıyordur… O, ancak, çocukluk döneminin en belirgin özelliği olan “eşyaya nüfuz etme ihtiyacının” bir iyi niyetli yanılgı ile birikintiye yönlendirilmiş olmasının çelişkisi içindedir.

Bununla birlikte, ebeveynler, “iyi rehberlik edebilirlerse”, 12 yaşına kadar olan çocuklarına, kendi için değil, ihtiyacı olan birine vermek için “bağ kurmadan birikinti oluşturmayı” öğretmeleri gelişime katkı sağlar.

Böylece çocuk, bağ kurmadan oluşturduğu birikintiyi, sahibine verirken, hem iyilik yapmanın hem de “vazgeçebilmekten kaynaklanan hazzın” gününe erişir…”

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

 

Çocuklardaki menfaatçilik durumu

2 ve 4 yaşında çocuklarım var, bu yaştaki ispiyonculuk, menfaatçilik durumlarında ne yapmalıyız? Ciddiye almalı mıyız?

Tabi ki ciddiye almalıyız. İspiyonculuk belki birazcık kenarda durabilir; ancak menfaatçilik üzerinde konuşulması gerekir.

Menfaatçilik, anne babanın alarmının çalmasını gerektiren önemli bir konu. Kardeşler ilişkilerini menfaat üzerine kurmuşlar ise;

Örneğin abla, ”Eğer sen bana oyuncağını verirsen o zaman ben seninle oynayacağım” diyorsa anne oturduğu yerden içtiği suyu püskürterek hemen ayağa kalkmalı ve o konuda tedbir alması lazım. Çünkü pazarlık usulü yürüyen ilişkilerde yetişen çocuklar hayatının geri kalan kısmını götürmekte zorluk çekiyorlar. Hayata hep menfaat açısından bakıyorlar. Halbuki hayat bir başkasından menfaat elde etme sanatı, kurnazlığı veya akıllılığıyla gidecek bir şey değil; sosyal irtibatların sağlamlığıyla oluşmuş olan bir yöntem, bir yaşam tarzıdır. Çocuk sosyal çevre ile yardımlaşma üzerine bir ilişki içinde oluyorsa, o çocuk sosyal çevrenin içerisinde sağlıklı bir ruh haliyle yaşamına devam eder. Ama çocukluk döneminden itibaren menfaatçiliği, kurnazlığı öğrenmiş olan çocuk kardeşiyle bile samimi bir bağ kuramaz. Bu durum bazen anne babaların çok hoşuna gidiyor; 3 yaşındaki çocuk bir kurnazlık yapıyor, kardeşini aldatıyor, anne gülerek babasına anlatıyor. Baba da ”Koçum benim, ne kadar da kurnazsın, zekisin!” diyor. Çocuğun içerisine zehir döktünüz, zehir… Çocuğu öylesi bir durumda teşvik etmek saçını okşamak, aferin oğlum demek; çocuğun yarın size yapacağı kurnazlık ve akıl oyunlarına karşı onu yetiştirmek demek olur. Aman yapmayın…

Bir anne-babanın mücadele edebileceği en önemli şeylerden bir tanesidir; çocuğun menfaat hissiyle yetişiyor olması… Hayır, çocuk menfaat duygusuyla değil; yardımlaşma duygusuyla yetişiyor olması lazım. Bazen anne-baba da bunu yapıyor.

”Kızım dersini bitirirsen seni parka götürürüm.” diyerek pazarlık yapmasını öğretiyorsunuz aslında. Ders yaptırmıyorsunuz çocuğa, yarın o da sizinle pazarlık yapacak. ”Anne sen şunu yaparsan ben de bunu yaparım.” diyecek… Kazanılmaya çalışılan davranış ile bir başka davranış bütünleştirilmemesi lazım.

Yanlış yapılan ve menfaatçiliğe davetiye çıkaran önemli bir konu da şudur; kumbara kültürü… Çocuklar para biriktirilmeye teşvik ediliyor. Siz çocuğa kumbara alıyorsunuz, ”Oğlum-kızım biriktir paranı, oyuncağını kendin al.” diyorsunuz. Çocuğun kendisi adına para biriktiriyor olması, çocuğun içerisinde sinsi bir menfaatçilik ve pazarlık oluşturur. Nasıl oluşturur? Annesinden 2 lira alabilmek, babasından 5 lira alabilmek için çocuk taklalar atacaktır, hırçınlıklar yapacaktır ve kumbarasını dolduracaktır. Kumbarasını kimin için dolduracaktır? Kendisi için… Aylarca süren bir birikimin sonunda çocuk kumbarayı açtığında, içinden çıkan paralar karşısında kendisi için sevinç çığlığı atacaktır.

”Oğlum bizim elimiz biraz para yönünden sıkıştı, senin kumbarandan 100 lira çıktı. Bunun 50’sini bize ver de, annenle pazara gidelim, alışveriş yapalım.” dediğinizde;

”Hayır baba, ben bu parayı nasıl biriktirdim, sen biliyor musun?” diyecektir belki de.

Kumbara kültürü Anadolu Pedagojisi’nin içerisinde yer alan bir kültür değildir.

Peki çocuklara tasarruf etmeyi, para biriktirmeyi nasıl öğretelim? Öğretelim tabi, ama kendisi için para biriktirmeyi öğretmeyelim, biriktirdiği parayı birisi için kullanmak adına öğretelim. Afrika’daki aç insanların cd’sini alın ve oturun beraber izleyin. ”Oğlum sana ben bir kumbara aldım, buraya paralarını atacaksın. Ben de kendime kumbara aldım, ben de paramı atacağım. Şu Afrika’daki çocuklar için para biriktirelim.” veya ”Bizim mahallede fakir bir çocuk var, biliyorsun değil mi? Hiç kimseye söyleme, sen onun için para biriktir.” diyelim. Menfaatçilik duygusunu aşılamak yerine, vererek mutlu olması için çocuğumuzu teşvik etmeye çalışalım. O kumbaralar açıldığı zaman kumbaradan çıkan paranın şıngırtı sesi, çocuğun menfaatine dokunduğu için değil; Türkiye’nin birçok coğrafi bölgesinde yardıma muhtaç fakir fukara çocukların ihtiyacını karşılayacak diye sevindirmeli. Nokta hedefi olarak belirleyelim. ”Falanca ilin filanca semtinin filanca kasabasında bir köy okulu var, orada çocukların kitapları eksikmiş. Gel orası için on tane kitap almak üzere para biriktirelim. Her gün iki lira biriktirelim.”deyin ve kumbara açtığında on tane kitap parası birikmiş ise, çocuğunuzun sevinç çığlıkları o okula gönderilecek olan paraya sevinsin. Böylece erken çocukluk döneminden itibaren dünyalarına menfaatçilik girmemiş olur.

Uzman Pedagog Dr.Adem Güneş