Etiket arşivi: risale akademi

Hutbe-i Şamiye paneli Ankara’da yapılacak

Hutbe-i Şamiye paneli Ankara'da yapılacakRisale Akademi’de başlayan ‘Hutbe-i Şamiye Okumaları’ geniş katılımlı bir programla devam ediyor.

“İslam Dünyası ve Avrupa Ekseninde Medeniyet İnşası” başlıklı panel iki oturum şeklinde düzenlenecek.

20 Temmuz 2019 Cumartesi saat 14’te Risale Akademi’nin Ankara’daki merkezinde başlayacak olan panelin    moderatörlüğünü Dr. İsmail Benek yapacak. 

Panelde Prof. Dr. Bilal Sambur, Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Doç. Dr. Yasin Yılmaz, Bestami Çiftçi, İsa Ceylan, Mustafa Akça, Cemil Kara ve İbrahim Çevik konuşacak.

Kaynak: Hutbe-i Şamiye paneli Ankara’da yapılacak 

www.NurNet.org

Hulusi Yahyagil, 1 Aralık 2012’de Elazığ’da Yad Edilecek!

Bediüzzaman Sad Nursi’nin öğrencilerinden olan ve uzun yıllar Elazığ’ın manevi anlamda kalkınması yönünde çalışmalar yürüten Hacı Hulusi Efendi, kendi adına düzenlenecek bir panelle yâd edilecek.

Elazığ Belediyesi, Akademik Araştırmalar Vakfı ve Risale Akademisi tarafından ortaklaşa düzenlenecek olan panelle, manevi kalkınmanın Anadolu kahramanları olan ve ‘Anadolu Ağabeyleri’ adı verilen şahsiyetler, değişik yönleriyle ele alınacak ve Risale-i Nur’un Anadolu’ya mal edilmesinin simgesi olacak.

Risale Akademisi Bölge Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. İsmail Yıldız, Anadolu Ağabeyleri’nin, Risale-i Nur öncülüğünde İslam davasının öncüleri olduğunu ifade etti. Yıldız, Hacı Hulusi Efendi’nin, inançlara baskı uygulanan o zor durumlarda, baskının son sınırda olduğu zamanların isimsiz kahramanı olduğunu belirterek, “Onların cesaret ve gayretlerine isim vermek ve gereken ilgiyi göstermek, yeni kuşağın yani bizlerin görevi olmalıdır. Onlar kendi yörelerinde anılmalı ve bize miras bıraktıkları o engin kültür paylaşılmalıdır. Onlar hiç şüphesiz kendi çıkarlarından vazgeçmiş serdengeçtilerdir; mübarek Anadolu’nun alperenleridir.”

Anadolu ağabeylerinin, Risale-i Nur’un saff-ı evvel halkası olduklarını belirten Yrd. Doç. Yıldız, ‘Üstad’dan beslenmiş, dersinde ve terbiyesinde bizzat bulunmuş, insibağ etmiş ve hizmetin tarz, telakki, metod ve yaşayışını icra etmiş ilk halkalardır ve bu halkaya halka olmuş diğer mümtaz ağabeyleri de sırasıyla anmak gerekir.” diye konuştu.

Yıldız, Risale Akademi’nin, ‘Anadolu Ağabeyleri Panelleri’ ile her ağabeyi doğduğu, çocukluk hatıralarının geçtiği toprağında anmak istediğini ifade etti. Yıldız, şöyle dedi: ‘Hemşehrileri tarafından az bilinen özellikleri ile memleketlerinde birer program ile takdim etmek istiyor. Başka bir ifadeyle, Risale Akademi, nur talebelerinin takdir ve hürmetleri ile birlikte topluma dönük, topluma mal olması gereken hizmet şahsiyetleri yönüyle bilinmesini arzuluyor. Bu çabalar bugüne kadar gösterildi. Hacı Hulusi Efendi Ağabeylerimiz hakkında yazılanlar, yapılan araştırmalar ve kitaplar bu vefanın çok esaslı birer örneği. Yapılan mevlitler, anma programları ve devam eden faaliyetler hepsi birer model ve örnek mesabesinde.’

Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu ise Hacı Hulusi Efendi’yi bir panelle anmak ve onu yeni nesillere tanıtmak amacını güttüklerini ifade etti. Selmanoğlu, şunları söyledi: “İlimizin ve ülkemizin manevi cephesinde bin bir zorluklarla mücadele eden ve her biri bir meşale olan değerlerimizi ve mümtaz şahsiyetlerimizi anmak, onlara karşı bir vefa borcumuz olduğu gibi gelecek kuşaklara iyiyi, doğruyu ve güzeli, en güzel örnekleriyle ve abide şahsiyetlerin hayat hikâyeleriyle yeni kuşaklara sunulmuş olacak. Düzenleyeceğimiz panelle Hacı Hulusi Efendi’nin hizmetleri, bizzat hizmet arkadaşlarının ve akademisyenlerimizin anlatımıyla bizlere sunulacak.”

Anadolu Ağabeyleri kapsamında; Elazığ Belediyesi, Risale Akademisi ve Akademik Araştırmalar Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenecek panel, 1 Aralık 2012 Cumartesi günü Elazığ Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi’nde, saat 18.30’da gerçekleştirilecek.

Bilgi için: www.risaleakademi.com

Cihan

Program;

“İTTİFAK”ı Beceremeden “İTTİHAD” Olmaz Ki!

İttifak ve ittihad kavramları arasındaki fark yakın zamana kadar dikkatimi çekmemişti.

Risale Akademi’nin on beşincisini düzenlediği “Münazarat Akşamları” programlarına katılma fırsatım oldu bu hafta.

Önceki hafta aynı konuda sunum yapan arkadaşımız Av. Erdoğan Çelebi ile sunum öncesi kısa değerlendirmesini dinlemiştik. Sunum sonrası Risale Haber’de yayınlanan makalesinde biraz daha malumatımız arttı. İlk programda yeterince ele alınamadığı düşünülerek ikinci hafta aynı konunun işlenmesi kararlaştırılmış.

Dinleme ve istifade fırsatımız olan bu haftaki sunumları iki kişi üstlenmiş.

İbrahim Akgün ve mahalleden komşumuz ve arkadaşımız şevk ve heyecan timsali Erkan Okur sunum yaptılar.

İbrahim Akgün beyefendi yazar Yusuf Kaplan gibi nerden ortaya çıktı anlayamadık ama bir çıktı pir çıktı.

Özgün orijinal tespitleri var. Van Medrestüzzehra Sempozyumunda orijinal bir tebliğini sunumunda da dikkatleri üzerine çekmişti. Ayaküstü mini röportaj yapmıştım o zaman. Notlarımda paylaşmıştım.

İttifak ve ittihad kavramlarını İslâm tarihinden örneklerle açıkladı. İbrahim bey.

Bediüzzaman’ın bu kavramları ele alırken ayetlere daha yakın durduğunu görüyoruz” dedi. Selef ulemada bu yakınlığı göremiyoruz.

Zaten Üstad Bediüzaman, “ulema Kur’an’a perde olmamalı şeffaf cam olmalı” demiyor mu?

Risale-i Nur’da müteaddit yerlerinde bu tespitin ispatı, teyidi olan ifadeler çok.

Bu tespiti yapan kişi kırk yıldır risale okuduğunu gerine gerine söyleyen birisi değil. Henüz yeni tanıdığını ve anlama süreci içinde olan birisi. Buraya dikkat.

Kırk yıldır tanıdığını, okuduğunu, hareketin içinde olduğunu bir ayrıcalık olarak zimnen tefahur edenlerin bile göremediği bir nükteyi samimi yeni birisi yapabiliyor. Nurcunun da eskisi tecrübelisi makbuldür ancak. İmtiyaz olarak üstünlük aracı olarak görenlerin gözüne perde inebiliyor.

Şekil A, B, C’de örnekleri çok verilebilir.

Neyse… Sadede dönelim.

İttifak fiili, fiziki birliktelik. Farklı düşünce ve inançtakilerin belirli bir maksat ve hedef için bir araya gelme fikri ve fiili olduğunu öğrendik

İttihad ise mana ve ruh birliği. Kutsiyet ve ulviyet mayası taşıyor.

Erkan Okur kardeşimiz bu kavramların Risale-i Nur’dan tarama yaparak şerh ve izahlarını yaptı. İhlas Risalelerinde hem ittifakı hem ittihadın ne anlama geldiği paragrafları çıkarmış. Çok istifadeli oldu.

Defalarca okuduğumuz yerlerde ülfet perdesinden fark edemediğimiz noktaların farkına varma vesilesi oluyor bu tür derinlemesine müzakereler.

Sonuç olarak çıkardığım ders ve mesajı paylaşmak isterim.

İttifak meselesini halledemeden ittihad meselesi gündeme gelmez ve gelemez. Gelse de söylemde kalır eyleme geçemez.

Basit dünyevi bir şirket meselesinde bile ehl-i iman genellikle başarısızdır. Yahu dünyevi bir işte bile ittifakı becermeyince ittihad nasıl mümkün olur?

İttihad cehil ile olmaz ilmin şua-yı elektriği ile olur” diyor Üstad Bediüüzzaman.

Bizler ve bizim jenerasyon cehaletini kabul etmiyor ki. Ulemay-ı nadirattan görüyoruz kendimizi. Halbuki en büyük cehalet kendini âlim bilmek.

O halde resmiyette ilim keyfiyette cehil olduğunun farkına varıldığı zaman ittifak da ittihad ruhu da pratiğe yansır.

İttifak meselesi beceremeyen ittihaddan söz edemez. Hali âlemden görüldüğü gibi…

Erdoğan Çelebi beyin bir hafta önceki programdaki keyfiyetli katılımcılarla beraber olduk. Yeni tespit ve değerlendirmelerini de tekrar paylaştığı müzakere bölümü ayrıca istifadeli oldu.

Risale Akademi

Medresetüzzehra Müfredatında Örnek Bir Ders Uygulaması

Bediüzzaman’ın Medresettüzzehra projesi sevindirici bir şekilde, hamiyetli STK’larımızın da katkısıyla devletin gündemine alındı son günlerde.

İnşaallah bu medeniyet projesinin, maddi örnekleri de, sadece Van’da değil yakında yurdumuzun ve dünyanın pek çok bölgesinde tesis edilecektir.

Medresetüzzehra projesi esasında birbirinden, müsbet ve menfi diye ayrıştırılmış “ilmin” yeniden “vahdetini” esas alan bir projeydi.

Esasında Kur’an-ı Kerim’in kâinat ve varlık anlatımının, yeniden günümüz şartlarına uygun bir şekilde diriltilmesiydi gerçekleştirilen.

Yani bu proje sadece Türkiye tarihi için değil, dikkatli incelendiğinde “dünya bilim tarihi” açısından milad sayılabilecek bir “müfredat” önermektedir insanlığa.

Medresettüzzehra müfredatı, klasik eğitim sistemlerinin etkisinde kalınarak söylendiği şekilde; Fen derslerinin ve dini derslerin ayrı ayrı dersler halinde okutulması değildir esasında.

Çünkü Bediüzzaman, aslında Fen derslerinin de Allah’ı anlatan dersler olduğunu kat’i bir şekilde belirtir:

Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.” (Asa-yı Mûsa)

O halde Bediüzzaman’ın Medresettüzzehra projesi bambaşka bir âli amacı gütmektedir ve onun arzuladığı uygulama klasik eğitim sistemlerinin de fevkindedir:

Şark Üniversitesinin bir nevî programı olmaya lâyık üssü’l-esas dersi ise, Kur’ân-ı Hakîmin hakaik-i imaniyesini tefsir eden ve bütün meselelerini, fünun-u akliye ile ve delâil-i mantıkıye ve müsbete ile tesbit ettiren ve mâkulâtla ders veren Risale-i Nur’dur ki, yeni asrın üniversitelerinde ve mekteplerinde okutulmaya şâyandır.” (Tarihçe-yi Hayat)

Görüldüğü gibi Bediüzzaman Risale-i Nur örnekliğinde ortaya konulan bir ders müfredatından bahsetmektedir. Çünkü Risale-i Nur’da fen ve din, binlerce yıllık ayrılıktan sonra gerçekten “imtizac” etmiştir.

Bediüzzaman’ın Fen ve dini ilimlerinin “imtizac” etmesi gerektiğini sık sık vurgulayışı da “ilmin” Kur’ânî vahdetini yeniden tesis edebilmek içindir:

Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” (Münazarat)

Burada geçen imtizac ve iftirak kavramları, fazla da açıklamaya lüzum bırakmayacak şekilde açıktır. Kastedilen kesinlikle ayrı bir “Kelam” dersi ve ayrı bir “Fen” dersi değildir.

Esasında fen bilimleri ve dini bilimler diye bir ayrım da yoktur. Herhangi bir fen dersi öğretileceği zaman, Yaratıcı’nın varlığı ortaya konularak, dini kaynaklar referans alınarak öğretilmelidir.

İşte Kur’an-ı Mucizul Beyan’ın insanlığa öğrettiği ilim anlayışı gerçekte budur. Çünkü “bâtılı tasvir sâfi zihinleri idlal eder.”

Bir Fen bilimi dersi, din ve imandan mücerred olarak anlatıldığında akılda, kalpte tamiri güç şüpheler doğar.

Sonra verilecek, o dersten ayrı bir Kelam ya da Akaid dersi, kalbi ve akli yaraları çok güç tedâvi eder.

O halde mesela “Biyoloji” dersi, Allah’ın isim ve sıfatlarından kopuk bir şekilde “objektif-bitarafane” denilen ama aslında “tesadüf, evrim, tabiat” hesabına çalışan bir üslupla anlatılmamalıdır.

Fen ve dini ilimlerin imtizacı işte tam da bu noktada kendisini gösterecektir. Çünkü “İmtizac” ilimlerin ayrıştırılması anlamındaki “iftirak” kelimesinin tamamiyle zıddıdır.

İmtizac, katışma, karışma, birleşme, uyuşma, iç içe geçme anlamlarını ifade eden bir kavramdır ve Bediüzzaman tarafından elbette boşuna kullanılmamıştır.

O halde şekerin suyla mükemmel imtizacı gibi, dini ilimler de fen bilimleriyle imtizac edecektir. Medresetüzzehra projesinin önerdiği müfredat budur.

Bu “imtizac” dışında uygulanan hiçbir uygulama Medresetüzzehra olarak anılsa da, Medresttüzehra projesinin maksadına uygun olmayacaktır kesinlikle.

Demek ki, Medresettüzzehra’nın fakültelerinde okutulacak “Fen” derslerinin müfredatı, Risale-i Nur örnekliğinde olduğu gibi yeni bir “mümtezic” ve “müttehid” (Birleştirici) dille kaleme alınmalıdır.

Yazımın sonunda, Medresettüzzehra’nın ders müfredatlarına örneklik teşkil etmesi açısından, kusurları çok da olsa birleştirici dille yazılmış bir “müfredat” örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

YÖNERGE: Şark Üniversitesinin bir nevî programı olmaya lâyık üssü’l-esas dersi ise, Kur’ân-ı Hakîmin hakaik-i imaniyesini tefsir eden ve bütün meselelerini, fünun-u akliye ile ve delâil-i mantıkıye ve müsbete ile tesbit ettiren ve mâkulâtla ders veren Risale-i Nur’dur ki, yeni asrın üniversitelerinde ve mekteplerinde okutulmaya şâyandır. Hem Münâzarât Risalesi’nin rûhu ve esası hükmünde olan hatimesindeki Medresetü’z-Zehra’nın hakîkati ise, istikbalde çıkacak olan Risale-i Nur medresesine bir zemin ihzar etmek idi ki; bilmediği halde ihtiyarsız olarak ona sevk olunuyordu.

Bir hiss-i kable’l-vukû ile o nûranî hakîkati maddî sûretinde arıyordu. Sonra, o hakîkatin maddî ciheti dahi vücuda gelmeye başladı. Sultan Reşad (merhum), on dokuz bin altın lirayı, Van’da temeli atılan o Medresetü’z-Zehra’ya verdi. Temel atıldı, fakat sabık Harb-i Umûmi çıktı, geri kaldı. Beş-altı sene sonra Ankara’ya gittim, yine o hakîkate çalıştım. İki yüz mebustan yüz altmış üç mebusun imzalarıyla, o medresemize yüz elli bin banknot iblâğ ederek, o tahsisat kabul edildi. Fakat, binler teessüf, medreseler kapandı, o hakîkat geri kaldı. Fakat, Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, o medresenin manevî hüviyeti Isparta vilayetinde tesis edildi. Risale-i Nur’u tecessüm ettirdi. İnşaallah istikbalde, Risale-i Nur şakirtleri, o alî hakîkatin maddî sûretini de tesis etmeye muvaffak olacaklar. (Tarihçe-i Hayat)

Dersin adı: Biyoloji/İlm-i Hayat

Sınıf: Medresetüzzehra 1

Ünitenin adı: Genetik Bilgi Taşıyan Moleküller

Konu: Proteinlerde çeşitlilik, Protein Sentezinin kontrolü

Süre: 1 ders saati

Öğretme-Öğrenme Yöntem ve Teknikleri: Anlatım, tartışma, ispat, temsil

ÖĞRENCİ KAZANIMLARI/HEDEF VE DAVRANIŞLAR:

HEDEF : Protein sentezinin kavratılması, protein sentezi sırasında tecelli eden esmâ-yı ilâhiyyenin anlaşılması.

DAVRANIŞLAR:

1. Proteinlerin çeşitliliğinin açıklama.

2. Proteinlerin çeşitliliğinin İlahi isimlerin çeşitliliği ile ilgisini açıklama

3. Enzimlerin protein yapısında olduğunu açıklama.

4. Şuursuz, cansız proteinlerin tesadüfen ama bilinçlice hayattar birer tiryak oluşturamayacaklarının Tabiat Risalesi ışığında açıklanması.

5. Protein sentezinin genlerin kontrolünde yapıldığının açıklanması

6. Genlerin gerçekte aciz, kör, sağır, şuursuz varlıkları oldukları, üstelik onların zaten kendileri yapılageldikleri halde bu halleriyle hiçbir şey kontrol edemeyecekleri, genlerin üzerinde tecelli eden “İlim”, “Hikmet”, “Hâkim”, “Hafiz” gibi ilâhi isimler gösterilerek ortaya konması.

7-Kur’an-ı Kerim ve hadislerden konuyu açıklayacak hakikatlerin ortaya konulması.

Oğuz Düzgün / Risale Akademi

Hastalar Risalesi Çalıştayı 20 Ekim Cumartesi!

Hastalar Risalesi Çalıştayı 20 Ekim 2012 tarihinde İstanbul’da Hospital Türk, Risale Akademi ve AKAV (Akademik Araştırmalar Vakfı) tarafından yapılacaktır.

Hastalık, canlıların var olmasıyla beraber var olagelen bir olgudur. Organizmanın icra etmesi gereken görevleri icra edemez duruma gelmesi hastalık olarak bilinir. İnsanlar hastalığı her zaman bir musibet olarak algılamışlardır. Hastalar, hastalığın seviyesine göre insanlar tarafından zaman zaman şefkat görürken bazı dönemler de tecrit edilmişlerdir. (Veba, cüzzam vs.)

Çağımızda hastalıklar çeşitli kategorilerde değerlendirilir. Fiziksel, ruhsal vs. Bu hastalıklar büyük oranda pozitivist bakış açısıyla değerlendirilir. Sebeb sonuç ilişkileri içinde hastalıkların ortaya çıkma nedenleri ortaya konmaya çalışılır ve olması gereken tedavi önerilir.

Hastalıkların manevi yönü de vardır. Bediüzzaman, hastalıkları aslında önümüze çıkarılan küçüklü büyüklü günahlardan arınma vesileleri olarak görür. Bu günahlardan kurtulmanın şartı olarak da insanların iman edip uygulamalarını şart koşar. Her hastalığın içinde birer ibret olduğunu ve insanın bunu açık bir bilinçle üzerinde düşünerek kavraması gerektiğini belirtir.

Hastalıklar ve hastalar konusunda “Hastalar Risalesi” adıyla bir eser yayınlayan Bediüzzaman, bu eserde hastalık karşısında çaresiz kalanlara, sabretmeyenlere, tahammül etmeyenlere, hastalıklardan şikâyet edenlere, müzmin hastalara, acılarından şikayetçi olanlara, meraklarını vesvese düzeyine yükseltenlere, sıhhatının lezzetini kaybedenlere, ahiretini düşünen hastalara, hastalığı vereni bilerek yaşayanlara, hastalık nedeniyle ibadetlerinden geri kalanlara ve hastalık nedeniyle sıkıntı yaşayanlara yirmi beş deva sunmuştur.

Bediüzzaman bu devalarda hastalıkları manevi açıdan değerlendirirken, hem dünya hem de ahiret yönüyle ele alır. Hastalıkların psiko-sosyal yönlerini ve faydalarını da ortaya koyar.

Hastalara, yaşlılara, engellilere, psikolojik rahatsızlıkları olanlara, özel eğitime ihtiyaç duyacak düzeyde dezavantajlı durumda olanlara vs. günümüzde genellikle ilgili bilimlerin öngördüğü çözüm önerileri ve reçeteler sunulur. Bu çözüm önerilerinin yanında moral tedavi olarak da algılanabilecek manevi boyutlar, yan etkileri olmaksızın aslında “Hastalar Risalesi“nde mevcuttur.

Hastalığa sebep olan israfa karşı iktisat, “daha ne elde ederim” fikri neticesinde meydana gelen doyumsuzluk ve sonrasında ruhsal bozuklukla birlikte maddi manevi obezliğe karşı şükür ve insanların meydana getirdikleri çevre kirliliğine karşı İsm-i Kuddus gibi konuları içinde bulunduran Risale-i Nurlar aslında önemli ilaçlar barındıran Kur’andan süzülmüş büyük bir manevi eczane olarak değerlendirilmektedir.

Bütün bu içeriklerin ilgili akademik dalların yaklaşımı ve yeni bilimsel gelişmeler bağlamında anlamlandırılması ve topluma katkı sunması konferansımızın ana temasını oluşturacaktır. Bu bilimsel ortama yapacağınız değerli katkılar için şimdiden teşekkür ediyoruz.

***

Tarih:20.Ekim.2012 Cumartesi
Yer: Çamlıca Sebahattin Zaim Kültür Merkezi
Kısıklı Mah. Hanımseti Alt Çıkmazı No:2 ÜSKÜDAR

www.RisaleAkademi.com

Not: Hastalar Risalesi için tıklayınız

 

Risale Akademi, Hospital Türk ve AKAV “Hastalar Risalesi Ekseninde Manevi Bakım Olarak HASTALIK ve HASTALAR  KONFERANSI” düzenleyecek.

20 Ekim 2012 Cumartesi günü İstanbul’da düzenlenecek olan program sabah 09:00’da başlayacak. Hastalar Risalesi ekseninde tebliğler ve müzakereler yapılacak.
Öğleden sonra 16:00-17:30 arası sonuç bildirilerinin açıklanacağı bir panelle program bitecek.
Sabah oturumu sadece tebliğci, müzakereci ve sunum yapacaklarla sınırlı olacak.
Öğleden sonraki panel ise katılıma açık olacak.

Tarih:20.Ekim.2012 Cumartesi
Yer: Çamlıca Sebahattin Zaim Kültür Merkezi
Kısıklı Mah. Hanımseti Alt Çıkmazı No:2 ÜSKÜDAR