Etiket arşivi: Risale-i nur hizmeti

Zafer Karlı’nın Risale-i Nur Hizmeti ile Meşgul Bir Kardeşe Yazdığı Mektup

Hizmet-i Kur’aniye’de gayretli, sarsılmaz, sebatkâr ve halis kardeşim Abdullah,

İman ve Kur’an hizmetinde göstermiş olduğun gayret ve kararlılığından ötürü Allah’a hamd olsun. Verdiğin mücadele, uğruna çaba sarf ettiğin dava cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir.

Cenab-ı Hakk seni Risale-i Nur gibi pek kudsi bir hakikatle meşgul ettiği için ne kadar şükretsen azdır. Sana düşen mümkün olduğunca ihlâs, takva ve amel-i salih ile layık olmaya çalışmaktır. Bizim ulaşmak istediğimiz nokta rızay-ı ilahidir. Bu da Muhammedî (asm) bir ruh taşımak için olanca gücümüzle çalışmak demektir.

Kelam-ı İlahi’nin verdiği dersle kâinat kitabını okuyarak marifete erişebileceğimizi biliyoruz. Bu hakikatleri Risale-i Nur Külliyatı dercetmiştir. Onun için Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in bu zamana bakan bir dersi olan risaleleri mümkün olduğunca dikkatlice mütaala etmek, çokça okumak bu neticeye kemal manada ulaşmanın yegâne çaresidir.

Yaptığımız ve yapacağımız hizmetlerde her daim kalbimizin mümkün olduğunca ayine-i Samed olmasına dikkat etmek ve bize sunulan her bir ikramın neticesinde şükrün en geniş mertebelerini kuşatacak manalarla Cenab-ı Hakk’a yönelmek asli vazifemizdir.

Asla unutulmamalıdır ki; bizim hizmetimiz okuma eksenli, insan merkezlidir. Merhum Ceylan Ağabeyimizin de notlarında dediği gibi “okumayanın hizmeti muvakkat olur.” Yani, yanmayan yakamaz… Öyleyse önce “Sen” aklını, kalbini ve ruhunu Cenab-ı Hakka yönelteceksin. Davranışların ve yaşantınla Muhammedî (asm) aynada güzel görünmeye çalışacaksın… ölçümüz Kur’an ve Sünnettir.

Sana yakışan, bu çetin yolda asla ümidini kaybetmeden Kur’an’a yönelmen, dergâh-ı ilahinin kapısını dua, istiğfar, salâvat, secde ve edep ile çalmandır.

Her iki cihanda huzuru yakalaman, kıyamet günü de Allah’ın Şanlı Peygamberi (asm) ve O’nun güzide sahabeleri ile birlikte haşrolman dileğiyle…

Allah’a emanet ol.

Zafer KARLI

www.NurNet.Org

Brezilya’dan Ramazan Tebriği ve Hizmetler

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz, sıddık, kıymettar ağabeylerimiz, kardeşlerimiz!

Evvelen; İ’d-i Fıtrınizi tebrik eder. Leyali-i Ramazanda ettiğiniz duaların makbuliyetini Rahmet-i İlahiyeden niyaz ederiz…

Bu mübarek gecelerin hürmetine; hem Alem-i İslamın ittihad ve intibahına hemde bizlerin ihlas ve istikametine Rabbimiz vesile etsin. Amin..

Saniyen; Cenab-ı Hakka zerrat adedince şükürler olsun. Üç bayramı bir arda yaşıyoruz. Hem İ’d-i Fıtr, hem Cuma hem de Nurun Bayramını yaşıyoruz.

Elhamdulillah bugün Latin Amerika’nın büyük devletlerinden biri olan Bolivya’da da medresemiz bugün açılıyor.

Salisen: Burada aslen Makedonya asıllı Brezilyalı Ali ağabey var. Kendisi öğretmen bir özel okulda. Eyüb abi daha tanıştığında kendisine “Hastalar Risalesi ile Otuz üç Pencereyi” hediye etmiş. Geçen iftara davet ettik geldi. Otuz üç Pencereyi okuyana kadar aklımda bayağı şüpheler vardı. Onu okuyunca aklımdaki bir çok şüphe izale oldu. Nasıl başladım nasıl bitti hiç anlamadım diyor. Kendisi çok küçük yaşlardayken hepatit geçirmiş. Bu yüzden hep aklımda vardı ki “Cenab-ı Hak neden bize hastalık vermiş? Bazısı erken yaşta ölüyor. Bazısı hiç hasta olmuyor. Bu nasıl oluyor? Diye hep kendi kendime sorardım.” diyor. Hastalar Risalesini sınıfta sınav yaparken sıraların arasında gezerken okuyordum. Böyle böyle iki günde bitirdim. Ama aklımdaki o bütün suallerimin cevabını buldum ve şüphelerim izale oldu. Çalıştığı okul müdürünü kimse sevmiyormuş. Herkes çok korkuyor ondan. Bu kadın kanser olmuş. Ziyaretine gittim. Hastalar Risalesini hediye ettim. Yarısına kadar okumuş. Çok etkilendiğini söyledi ve “nerdeyse Müslüman olmak üzere” diyordu.

Yine bizim Tercümanın hanımı bir hasta ziyaretine giderken yanında Hastalar Risalesini götürüyor. Hastaya hediye ediyor. Bu hasta da kanser hastası ve Hristiyan. “2-3 sayfa okudu baktım ağlıyor. Ne oldu?” dedim. “ Bu kitap beni çok etkiledi. Elimde olmayarak istemsiz ağladım.” demiş.

Elhamdulillah kim okusa hayran kalıyor. Bu olağan üstü diyorlar.

Üç gün önce Ramazan Risalesinden bir parça bir Japon Doktorla beraber okuduk. Bu olağan üstü diyordu. Hayranlığını ifade ediyordu.

Bizim Tercüman Samir abi O da “Kur’an bir numara Onun üstüne bir kitap yok. Ama Kur’andan sonra okuduğum en muazzam kitap.” Diyor.

Her gittiğimiz yerde Üstadı anlatıyor. Risale-i Nurları anlatıyor. “Ben tercüme diyorum. Günlük en az 12 saat üzerinde çalışıyorum. Şimdiye kadar tetkik ettim. Kur’an dan, Hadis ve Sünnetten başka bir şey yok.” Diyor…

Aziz ve müşfik ağabeylerimiz ve kardeşlerimiz;

İnşallah hepimiz bütün dünyadaki bu hizmetlerden Şirket-i Manevi düsturuyla hissedarız. Bu hissedarlığımızın ziyadeleşmesi için birbirimize her daim ismen dua etmeyi ihmal etmeyelim. Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizleri ve bizleri bu Hizmet-i Kur’an’iyede daim ve kaim eylesin…

Dualarınıza çok müştak

BREZİLYA NUR TALEBELERİ

Kaynak: NurNet.Org

Diğer Hizmet Haberleri için Tıklayın!

İtalya Kitap Fuarı Değerlendirmesi ve Hizmet Lahikası

Bismihi Subhanehu
 
Aziz, Sıddık Ağabey ve Kardeşlerimiz,
 
Evvela içinde bulunduğumuz şuhur-u selasenizi ve leyali-i mübarekenizi tebrik eder, hakkımızda hayırlara vesile olmasını ve Nurların tüm dünyaya intişar etmesini Rabb-i  Zülcelal vel-Cemal Hazretlerinden niyaz ederiz.
 
Saniyen, İtalya’da takip ettiğimiz Risale-i Nur hizmetlerinden bahsetmek ve dualarınıza mazhar olmaz arzu ediyoruz.
 
Beş yıl önce başlayan İtalya hizmetlerimiz -elhamdulillah- devam etmektedir. 3-4 yıldır Varese şehrinde olan medrese-i nuriyemizi bu ay itibariyle Milano şehrine taşıdık. Ehl-i hizmet kardeşimiz ile bir talebe kardeşimiz dershanemizde kalmaktadır.
 
İlk defa bu sene, İtalya’nın en büyük kitap fuarı olan ve 28.si düzenlenen Uluslararası Torino Kitap Fuarı’na (Resmi adı: Salone Internazionale del Libro di Torino)  iştirak ettik. Hizmet Vakfı’nın tecrübesi, ismi ve sahabetiyle, Sözler Yayınevi ve RNK Neşriyat’ın samimane ilgileri ve tavsiyeleri ile, kıymettar ağabeylerimizin tecrübeleri, himmetleri ve duaları ile katıldık. Fuar, 14-18 Mayıs 2015 tarihleri arasında gerçekleşti. Fuardan verilen istatistiğe göre bu sene fuarı 341.000 kişi ziyaret etti.
 
Lillahilhamd, çok letafetli ve manidar bir tebliğ süreci yaşadık. Vecizelerle süslü ve lokum ile ikramlı standımız insanları celbetti.
Vecizelerimiz şunlar idi:
Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.”
İnsan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla herşey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu marifetullahtır ve onun üssü’l-esası da iman-ı billâhtır.
İnsan, şu kâinat içinde pek nazik ve nazenin bir çocuğa benzer: Zaafında büyük bir kuvvet ve aczinde büyük bir kudret vardır
Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?
Sorularımız ise:
Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Tüm bu mahlukat nereye gidiyor?” şeklindeydi.
 
Vecizelerimizi okuyanlar bir sükunete bürünüyor ve hayrete düşüyorlardı. Eğer yanındaki arkadaşı okumadan geçmişse onu tekrar çağırıp okutturuyorlardı. Kimisi “bunlar zor sorular”, kimisi “cevabı tam yok bunların” diyordu. Basitçe anlatımımızla ve kitapları işaret etmemizle, kitaplarımızı ve broşürlerimizi takdim etmeye çalıştık.
 
Risalelerden hazırlanan broşürleri hem standımızda hem de fuar girişinde dağıttık. Alakadarlık gösterenlere ayrıca kartvizitlerimizi de takdim ettik. Yine muhtelif vecizelerden oluşan kartelalarımızdan da verdik.
 
Muhtelif yabancı dillerde getirdiğimiz diğer tercüme eserler de elhamdulillah hizmete vesile oldu. Arnavutça, Rumence, İspanyolca, İngilizce, Çince, Arapça, Rusça, Almanca eserlerden talep oldu. Farklı dillerdeki tercümelerin varlığı dahi bir kısım insanlar tarafından alınmasa da onları memnun ettiği anlaşılıyordu.
 
Standımızın en tatlı bir özelliği ise lokumlar oldu. Onun tatlılığı ve maddi in’am ciheti, manevi in’am olan vecizeleri okumaya, broşürleri ve Risaleleri almaya vesile oldu. İnşaallah, hakiki nimet ve in’am olan hidayet ile, İslamiyet ile, iman ile müşerref olurlar ve Mün’im-i Hakiki’ye layık birer kul olurlar.
 
Standımız bazı misyonerler, ateistler tarafından da ziyaret edildi ve uzunca konuşmalar yapıldı. Fuarda İslamiyeti anlatan ve İslamiyet ile direkt alakalı tek stant olduğumuz için çok çeşitli sualler vukua geldi. Bu suallerden bir kısmı İŞİD hakkında, bir kısmı tesettür, bazıları ruh ve haşir hakkında, bazıları ise siyasi konular hakkında oldu. Kitaplarımızın bir kısmı hediye edildi ve bir kısmı da satıldı.
Yine, zamanında Türkiye’ye tatile gelmiş veya Türkiye’de çalışmış bir kısım İtalyanlar da bayrağımızı ve lokumlarımızı görünce onlar için bir ünsiyet oldu. Bu da eserlerimizin takdimine ve kabulüne vesile oldu.
 
Müslüman kardeşlerimiz de meraklı ve memnun bakışlarla standımızı ziyaret etti ve kitaplarımızı hediye ettik. Bu ziyaretçilerden biri olan Senegalli Ömer kardeşimiz, bizi görünce o kadar mutlu olmuştu ki, hayran hayran bakıyordu.. Kitabımızdan hediye edince “bu benim için milyonlar kıymetinde” diye sevincini belirtti. Küfür diyarında ezan sesinin duyulmasındaki saadet gibiydi.
 
Fuar hazırlığı sırasında ve fuar faaliyetlerimizde, uçakta tanıştığımız Abdullah Abi ile oğlu Muhammed kardeşimizin de mühim katkıları oldu. 20 yıllık İtalya tecrübeleri bizleri mesrur etti. Abdullah ve oğlu Muhammed.. sanki Sidre-i Müntehadan zahir bir selam vardı ve Ehl-i Beyt müzahir idi. Çokça yaşadığımız güzel hatıralardan bazılarını nümune olarak yazmak  istiyoruz.  
Rumen bir hanımefendi vecizelerimizi hızlıca okuyup geçerken, birden duruverdi ve lakayt kalamayıp bazı sorular sormaya başladı. Türkiye ve Türkçe ile ilgili samimane ifadeleri oldu. Kendisine Rumence ve İtalyanca kitaplardan hediye ettik.
         
İtalyan bir çifte Hastalar Risalesini uzatınca, “ben Yaratıcı’ya inanmıyorum ki teselli bulayım” babında bir ifadesi oldu, biz de Ayetül Kübra’yı verdik, inceledikten sonra hoşlarına gitti, aldılar ve teşekkür ettiler.
 
Antonio isminde bir amca ise yeni Kuran okumaya başlamış. Yanımıza gelmesi onun hakkında latif bir tevafuk idi ve bu hidayet huzmelerinin arasında bir atom bombası olan Ayetül Kübra Risalesini kendisine hediye ettik.
 
Yine İtalyanlardan Katolik bir amca standımıza geldi. Bize “Hz.İsa’yı kim öldürdü, yahudiler mi?” diye sordu. Kardeşimiz de “Daha ölmedi, inşaallah kıyametten önce dönecek” dedi. Çok şaşırdı. Allah’ın oğlu olmadığını belirttik, O da “Ben de öyle düşünüyorum. Asıl inanmayan bu Papa. O çıkarıyor bu işleri.” dedi. 23.Söz’ü verdik, o akşam için okuyacağını belirtti.
 
İtalyan bir anne, çocuklarıyla standımızın önünden geçerken, vecizeleri görünce okumaya başladı. Çocukları ise devam ettiler. Anne, vecizeleri hayretle okuduktan sonra, çocuklarını tekrar çağırdı. 13-14 yaşlarındaki çocuklarına okutturdu, onlara broşürlerimizden takdim ettik.
 
Kimi İtalyanlar ise gayet ciddi bir şekilde standımızı, vecizelerimizi inceleyip, soru dahi sormadan, kitaplarımızdan satın alıp gittiler. Kimileri ise sadece vecizelerimizin fotoğraflarını çekip gittiler. Ümit ediyoruz ki, standımızın yanından geçmek ve oradaki hidayet zerrelerini teneffüs etmek dahi onlar için büyük bir fırsat oldu.
Komşu standlarla da güzel muhabbetlerimiz ve meselemizin takdimleri oldu. Onlardan bir hanımefendiye kartelamızdan vermiştik. 1-2 gün sonra geldi, çok etkilendiğini söyledi. Kitaplarımızdan birinin kapağında bulunan bulut ve gökyüzü resminin kendi hayalindeki Cennet olduğunu belirtti, bu kitap ise Ayetül Kübra idi. Bu vesileyle yeniden konuştuk, kitabı hediye ettik ve çok mutlu oldu. 
 
Yehova Şahitleri isminde Hristiyan bir mezhebin standını ziyaret ettik. Bu akım, tek Yaratıcı’nın var olduğuna ve Cehennem’in olmadığına inanıyorlar. Tebliğimize kapalı olmakla birlikte 23.Söz hediye ettik.
 
Yine agnostiklerin (ateistlerin) bir standını tebliğ niyetiyle ziyaret ettik. Katolik mezhebinin etkisi ve İncil’deki hurufat yüzünden tüm dinlere zıt olan bu grup hiçbir soruya cevap vermediği gibi bizim fikirlerimizi de pek dinlemek istemedi. Yine de onlara bir kitabımızı takdim ettik.
 
Vatikan adına katılan bir stant da ziyaret edildi ve broşürlerimizden hediye edildi. Yine Askeriye adına açılan büyük bir stant ziyaret edildi ve hediyelerimizi verdik.
 
Fuarda, bizden başka İslami ve kültürel faaliyet gösteren Suudi Arabistan standını ziyaret edip, meselemizi anlattık ve Arapça ile İtalyanca tercümelerden hediye ettik. Kendileri de İngilizce Kuran Meali hediye ettiler.
 
Beş günlük bu tebliğ mevsiminin bizlerde bıraktığı inanılmız lezzeti tarife, kelimeler yetersiz kalıyor. Fuar, kitap okumayı seven ve ‘kelimelerini arayanlar’ın mekanı olunca, Risale-i Nur gibi bir mitralyozun, bir güneşin orada tecelli etmesi –indallah- çok makbul olacağına ümitvarız. İnşaallah ‘kendi içlerinden’ müstakbel İtalyan Nur Talebelerine ulaşmışızdır. Herşeyden öte –inşaallah- rıza-yı bimisaline, muhabbet-i layezaline Ol Sultan-ı Ezel ve Ebed’e vasıl olmuşuzdur.
 
Şahs-ı manevi, 14-18 Mayıs’ta Torino’daydı. Dualarınızla ayaktaydı. Yine bu azalarınız daima dualarınıza muhtaçtır.
 
İtalya Risale-i Nur Hizmetleri
Kocaeli Nur Talebeleri

Somali Ziyareti ve Risale-i Nur Dersleri

SOMALİ (HABEŞİSTAN) ZİYARETİ

Habeş Kralı Necaşi şöyle demişti: “Keşke şu saltanata bedel Hz. Muhammed (a.s.m)’e hizmetkâr olsaydım. Müslümanlar ilk defa Miladi 615 yılında, Recep ayı içinde dördü kadın olmak üzere, 15 veya 16 kişi Habeşistan’a hicret ettiler. Bunların içinde Osman bin Affan ile ailesi Peygamberimizin kızı Rukiye de bulunuyordu

Sahabe i kiramın ilk hicret etmiş olduğu bu ülke Habeş Kralı Necaşi ve Bilal i Habeşi’nin ülkesidir. Somali Başkenti Mogadişu dur. Nüfusu 9 milyondur. Ülke nüfusunun hemen hemen yarısı hafız olmakla birlikte diğer insanlarında en azı birkaç cüzü ezber bilir. Ülkede Arapça ve Somali ce konuşulmaktadır.

Somali uzun yıllar İngiltere ve İtalya’nın sömürüsünde kalmış ve en son 1960 da bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak ülkede iç savaş devam etmektedir. Türkiye  Somali’de sağlık, eğitim, insani yardım, belediyecilik hizmetleri ve altyapısı ile su kuyusu açılması gibi çok farklı alanlarda sayısız kalkınma projesi tamamlamış ya da çalışmalarını devam ettirmektedir. Yeniden inşa edilen, tüm teçhizatı sağlanan ve beş yıllığına işletmesi üstlenilen Mogadişu’daki 200 yataklı Diğer Hastanesi, Afrika’nın sayılı hastanelerinden biri haline gelmiştir.

SOMALİYE GİDİŞİMİZİN SEBEBİ

Türkiye den her yıl gönüllü olarak İstanbul-Üsküdar dan doktorlarımızın bu ülkeye gidip gelmeleri hem Somali deki mağdur insanları tedavi etmeleri hem de manevi hastalıklarına deva olacak olan Risale-i Nurları götürüp bu ülkede dağıtmaları ve bize bu hizmetlerin orada daha düzenli devam etmesi gerektiğini ifade etmeleri bununla birlikte bölgemiz Trakya da doktorasını bitirip ülkesine dönen Somali asıllı Arapça İngilizce ve Somali diline hakim Mustafa kardeşimizin bizi bu ülkeye teşvik etmesi ve mutlaka Somali de bir Dershane açmamız lazım ve bu eserler Somali deki yaşanan sıkıntılara deva olabilecek hakikatler olduğunu eğer dershane açarsanız ben size bu konuda her türlü desteği verebilirim demesi bizi cesaretlendirdi.

SOMALİYE GİDİŞİMİZ.

Başkent Mogadişu ya indikten sonra bizi Mustafa Kardeş aldı ve Otele doğru yola çıktık.

Dört gün sürecek olan ziyaretimizde hemen hemen her saat gerek Doktorlar gerek Mühendisler ve diğer meslek grupları, işadamları bizi ziyarete geldiler ve biz mütemadiyen onlara Risale-i Nurları okuyup anlattık. Özellikle Aşiret reisi Şeyh Muhammed Hasan “bu eserleri bu zamana kadar neden sakladınız ve bize ulaştırmadınız” dedi.

Bu eserlere ülkenin çok ihtiyacı olduğunu söyledi. Somali de Okullarda da bu dersler okutulmalı dedi.

Biz Türkiye ye döndükten sonra şeyh Muhammed telefonla arayarak bize bu kitapların acilen Somali diline tercüme edilerek taraflarına ulaştırılmasını söyledi ve ziyaretimizin çok faydalı olduğunu ve memnuniyetini ifade ettikten sonra tekrar ziyaret etmemizi arzuladıklarını bildirdi.

Ziyaretimiz çok bereketli geçti ve çok güzel neticeler alındı. Götürdüğümüz kitapları hediye ettik dağıttık. Risale-i Nur hakikatlerine insanlığın ne kadar ihtiyacı olduğunu farkettik. Kısa ama çok verimli geçen ziyaretimiz dört günün sonunda bitti ve Türkiye ye döndük. Vazifemiz bitmedi daha da arttı ve sorumluluk hissediyoruz. Habeş Kralı Necaşi nasılki sahabe efendilerimizin zulümden kaçıp kendilerine sığındıklarında onlara destek olmuş muhafaza etmişse bizde bu ülkedeki şuan yaşanan sıkıntılara bir nebze olsun çare aramayı ve gerekirse yardım etmeyi bir vefa borcu biliyoruz Somali ye daha neler yapabiliriz diye çalışmalarımız devam ediyor.

Bir Ağabeyimizin Üstadı rüyasında gördüğü ve ellerini açıp Somali ye dua ettiğini duyuyor ve bu ziyaretin makbuliyetine alamet olarak mülahaza ediyoruz..

Ya Rabbi milletimize ve dünyadaki tüm Müslüman alemine birlik ve beraberlik ver.

Ya Rabbi İttihad-ı-İslamı bizlere en kısa süre içerisinde nasip et… İslamı en kısa zamanda dünyaya hakim kıl.

Ya Rabbi birlik ve beraberlik içinde olmak için aşkla, şevkle, gece-gündüz gayret etmeyi nasip et.

Ya Rabbi bizleri birbirimize sevdir, kalplerimize sevgi, şefkat, muhabbet yerleştir; bizleri birleştir, bölünmüşlüğümüzü kaldır, bizleri birbirimizden ayırma

Ya Rabbi tüm islam alemine birlik beraberlik, kardeşlik, huzur ve mutluluk içinde yaşamayı ihsan et.

Tüm kardeşlerimize selam ediyor Somali hizmetlerinin inkişafı için dualar bekliyoruz.

Ruba Vakfı – Trakya Nur Hizmetleri (www.rubavakfi.org)

www.NurNet.org

Nur Hizmetinin Merkezi: “Medrese-i Nuriye”

“Ders yapılan yer, okul, üniversite” anlamlarına gelen “medrese,” Risale-i Nur hizmetinde önemli bir yere sahip bir kavramdır.

Bediüzzaman Said Nursî, gençlik yıllarından itibaren “Medresetü’z-Zehrâ” adını verdiği bir projeyi hayata geçirmek için çalışmıştır. Bu, din ilimleriyle fen bilimlerinin birlikte okutulacağı bir üniversitenin kurulmasını hedef alan bir projeydi.

Hapishanelere düştüğü zaman, buraları da iman dersleri yapılan birer okul haline getirmiş ve Yusuf Aleyhisselâma izafeten “medrese-i Yusufiye” adını vermişti.

Risale-i Nur’un telifi tamamlandığında ise, Bediüzzaman’ın ideali, şekil değiştirerek çok daha yaygın bir hal almış ve “medrese-i Nuriye” şeklinde gerçekleşmiş bulunuyordu.

Bediüzzaman Said Nursî, talebelerine, bulundukları yerlerde Risale-i Nur’u beraberce okumak ve bu şekilde iman ilimlerini tahsil etmek için, sadece Risale-i Nur hizmetine mahsus medreseler açmalarını yahut evlerini birer medrese haline getirmelerini tavsiye etti:

“Her bir adam eğer hanesinde dört-beş çoluk çocuğu bulunsa kendi hanesini bir küçük medrese-i Nuriyeye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zât birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir medrese-i Nuriye ittihaz etsin. Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş-on dakika dahi olsa Risale-i Nur’u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir mikdar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevablarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, İhlâs Risalesinde yazılan beş nevi ibadete de mazhar olurlar. Hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdi muameleleri de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir diye kalbe ihtar edildi. Ben de kardeşlerime beyan ediyorum.”

 Hadsiz şükrolsun ki şimdi Ankara içinde küçük bir medrese-i Nuriye manasında, küçük Said’ler ve Nur’un fedakârları her gece birisi bir mecmuayı okur, ötekiler ders alır gibi dinliyorlar. Bazı vakit konferans zamanında bazı mühim adamlar da iştirak ediyorlar.

 – Emirdağ Lahikası: 2

***

 Urfa ve Diyarbakır’daki faal Nur talebeleri birer medrese-i Nuriye kurdular. Risale-i Nur’u her sınıf halktan, bilhassa talebelerden, gençlerden gelen cemaate okumak suretiyle ilmî derslere başladılar. Bu zamanda pek ehemmiyetli olan talebe-i ulûmun şerefini ihya ettiler. Şark havalisinde büyük hizmet-i imaniye îfa olundu. . . . Anadolu’nun birçok yerlerinde Nurlara hizmet devam etmekle beraber, bilhassa Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Urfa medrese-i Nuriyeleri yalnız bulundukları muhitte değil, çok geniş bir sahada hizmet-i imaniyede bulundular. Bu hizmetleri, yalnız bir kişi değil, bir merkez değil, yalnız malûm şahıslar değil; hizmet-i Kur’aniye olduğu için, pek çok vecihlerde, pek çok zâtlar tarafından îfa edildi. İsmi bilinmeyen nice hâlis talebeler, sadık mü’minler, bu hizmet-i kudsiyede çalıştılar, nur-u Muhammedî’nin yayılmasına gayret ettiler.

 – Tarihçe-i Hayat

2. Yazı: http://www.nurnet.org/nur-hizmetinin-usleri-medreseler/

3. Yazı: http://www.nurnet.org/sirran-tenevveret-nedir/