Etiket arşivi: risale-i nur talebeleri

Süleyman Demirel’i Ziyaretlerimiz

Risale-i Nur talebesi akademik personel olarak, görev yaptığımız illerde kendi aramızda yaptığımız Risale-i Nur derslerinden başka, yılda bir defa da Türkiye’nin her tarafından ulaşımın diğer illere nisbeten kolaylığı sebebiyle Ankara’da yaptığımız toplantılarda, Mehmet Kutlular’ın bizim için randevu almasıyla Süleyman Demirel’i de ziyaret ederdik.
Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan olduğu o dönemde Süleyman Demirel, yaptırmış olabileceği araştırma ve değerlendirme çalışmaları ile Yeni Asya Gazetesi’nin “Türkiye’deki tüm Risale-i Nur talebelerinin temsilcisi, sözcüsü ve yayın organı” bir gazete olmadığını mutlaka bildiği halde, “siyasette bir oy’un bile değerli olması” ve muhtemelen tüm Risale-i Nur talebesi seçmenlerden oy alamayıp sadece Yeni Asya okuyucularından alabileceği kadar bile olsa alabileceği oy sayısını partisi için kazanç sayması sebebiyle, Yeni Asya gazetesinin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular’a muhatap olur ve onunla bazen telefonla veya bizzat görüştüğünden bahsedilirdi. Bu sebeble Ankara’daki yıllık toplantılarımızda mutad hale gelen Süleyman Demirel’in ziyaret edilmesi için randevu alınması işi, “Yeni Asya gazetesinin İmtiyaz Sahibi” sıfatıyla Mehmet Kutlular tarafından yapılırdı.
Ankara’ya “Risale-i Nur talebesi akademik personel” yıllık toplantılarına katılarak, Süleyman Demirel’i de o toplantıya katılanlardan bir heyete dahil olarak yaptığım ziyaretlerimin ilki, Adalet Partisi Genel Merkezi’nde, diğer birisi de Süleyman Demirel’in Güniz Sokak’taki evinde olmuştu.
Adalet Partisi Genel Merkezi’ndeki ziyaretimizde, fotoğrafları dışında kendisini ilk defa orada gördüğüm Süleyman Demirel henüz ileri yaşlara gelmemişti. Çok zeki bir kişi intibaını veriyor ve “cin gibi” bakışlarla ziyaretçilerini süzüyordu. O ziyaretimizde kayda değer bir konuşma olmamıştı.
“Risale-i Nur talebesi akademik personel”den bir heyet halinde bizi Güniz Sokak’taki evinin büyük salonunda kabul ettiği diğer bir ziyaretimizde ise, koltuğunun yanındaki sehpada üst üste duran kitaplardan –büyük bir ihtimalle Mehmet Kutlular tarafından yeri işaretlenerek kendisine verilmiş– “Emirdağ Lâhikası-2” adlı Risale-i Nur eserinin işaret konulmuş olan yerini açarak:
“Bu asil Türk milleti, ihtiyârı ile o partiyi (CHP’yi) kat’iyyen iktidara getirmeyecek..”
cümlesini okuduktan sonra, o kırmızı ciltli kitabı kapatmış ve (Bediüzzaman Said Nursi’yi kastederek)
“– Hocaefendi ne kadar güzel söylemiş..”
dedikten sonra tekrar aldığı yere, koltuğunun yanındaki sehpada bulunan kitapların üstüne koymuştu.
Süleyman Demirel’i heyet hâlindeki bu ziyaret hâtıramızdan, yarı şaka-yarı ciddî olarak yakın çevremizde dilden dile aktarılarak çok defa bahsedildiğini hatırlıyorum.
O zaman avamdan bazı Risale-i Nur talebelerinin bunun gibi bazı hadiseleri mübalağa ve haddi aşan lüzumsuz siyasî tarafgirliklerle büyüterek onun için “Nurcu Demirel” dediklerine bile şahit olmuştum. Halbuki randevu veren herkes, kendisini randevusuna hazırlar. Risale-i Nur talebesi akademisyenlerden bir heyete kendisini ziyaretleri için randevu verince Süleyman Demirel de, o ziyareti kabulüyle ilgili olarak ziyaretçilerinde iyi bir intiba bırakmak, başkalarına da o intibalarını anlatmalarını sağlamak ve bu yolla da Genel Seçimlerde fazla oy almak için, Risale-i Nurlar’dan kendisinin siyasî hedefleri ile örtüşen o cümleyi seçip okumuş olabilir. Çok defa tekrar ile söylendiği gibi, “siyasette bir tek oy bile değerli” olduğundan, Süleyman Demirel’in Yeni Asya okuyucusu Risale-i Nur talebeleriyle olduğu gibi, Genel Başkanı olduğu yıllarda, Adalet Partisi için “oy deposu” olarak gördüğü diğer dinî cemaatlarla da iyi münasebetler kurmaya çalıştığını bilmekteydik.
Adalet Partisi’nin milletvekilliği adaylığı listelerinin, milletvekilliği kazanılması şüpheli kritik yerlerine çeşitli dinî cemaatlerden teklifler almak suretiyle tesbit edilen kişiler konularak “Hem nalına, hem mıhına” denilebilecek bir siyaset uygulanıyordu: Dinî cemaatlerin teklif ettiği kişileri milletvekilliği aday listelerinin kritik yerlerine koymakla, hem o cemaatler memnun edilmiş oluyor ve belki bu şekilde o partiye daha fazla bağlanmaları sağlanabiliyor; hem de o kişilerin partinin milletvekilliği aday listesinde milletvekili seçilebilmesi şüpheli yerlerde bulunmalarına rağmen milletvekili seçilebilmeleri için, o cemaat mensupları daha fazla çalışarak o partiye oy desteğini arttırıyorlar ve bundan partinin kendisi için beklediği neticeler hâsıl olabiliyordu.
Bu şekilde Adalet Partisinin aday listesine alınarak milletvekili olanlardan başka, o günlerde Risale-i Nur talebeleri arasında, Süleyman Demirel’in“siyasî hazır cevaplı” oluşuyla ilgili, doğruluğunu tahkik edemediğim bir mükâleme de tebessümlerle anlatılıyordu:
Güya Süleyman Demirel’e;
“– Başbakan olarak, hükümetinizde niçin Risale-i Nur talebesine yer vermiyorsunuz?”
diye sorulmuş; Süleyman Demirel de bu soruya;
“– Ben varım, ya..”
cevabını vermiş!.
“Süleyman Demirel İle İlgili Tavır” başlıklı bir yazımızın başında söylediklerimizi bu yazının sonunda da tekrarlayalım: İnsanların son halleri mühimdir. Süleyman Demirel’in son halini bilmiyoruz. “El hükm-ü lillah”hüküm elbette ki Allah’ındır; biz hatasıyla, sevabıyla âhirete gitmiş her kişiyi Allah’a havale ederiz ve hiç kimse hakkında Allah’a karşı haddimizi aşarak hüküm veremeyiz. Ancak, kiminki olursa olsun, amellerin doğrusu için “doğru” ve yanlışı için “yanlış” demek de Müslümanların hakka hizmetle ilgili mes’uliyetlerindendir ve vazifelerindendir.
Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde Risale-i Nur talebeleri olarak o günlerin siyasî ortamındaki şartların zaruretiyle kendisiyle kurulmuş olan yakın siyasî ilişkilerin alışkanlığıyla, o vefat edinceye kadar olduktan başka vefatından sonra da onun medhiyesine devam edilmesi ve onun hükümetlerine hasret tavırlarda israr edilmesi, bugünün siyasî ortamının şartları içerisinde Risale-i Nur talebelerinin büyük ekseriyeti tarafından yadırganmaktadır. 
Prof. Dr. Mustafa Nutku

“Sırran Tenevveret” Nedir?

Nur medreseleri, Bediüzzaman’ın kabul edilmiş duasıdır. O, bir ömür boyunca Medresetü’z-Zehrâ ideali peşinde koşmuş ve eline geçen her fırsatta bu medreseyi inşa etmeye teşebbüs etmişti. Her defasında bu teşebbüsler muhtelif sebeplerle akim kaldı. Fakat Medresetü’z-Zehrâ ideali akim kalmadı, bu dua daha güzel bir surette kabule mazhar oldu.

Şimdi, tek bir mekândaki bir Medresetü’z-Zehrâ yerine, dünya sathına yayılmış binlerce medrese-i Nuriye’de iman dersleri yapılıyor. Ve bu medreselere girebilmek için, iman ilimlerine talip olmaktan başka hiç, ama hiçbir şart aranmıyor. Her yaştan, her kesimden, her milletten insanlar buralara serbestçe girip çıkıyorlar. Her seviyeden insanlar, buralarda en yüksek mertebede iman ilimleri dersine muhatap oluyorlar; herkes burada kabını eşit imkânlarla dolduruyor, herkes kendi kabının ölçüsüne göre bu derslerden hissesini alıp gidiyor.

Duasının bu kadar güzel bir surette kabul olunduğunu Bediüzzaman da dünya gözüyle görmüş ve dilinden düşürmediği “Medresetü’z-Zehrâ” ismini bu medreseler hakkında kullanmaya başlamıştı.

Sırran tenevveret’in sırrı

Risale-i Nur’un alâmet-i farikası haline gelen “sırran tenevveret” sırrı, en parlak şekilde işte bu mübarek mekânlarda hükmünü icra ediyor. Bir çiçeğin yapraklarından sessizce süzülerek bitkinin içinde iş gören ve oradan bütün mahlûkatın hayat kaynağı olarak çıkan hava zerreleri gibi, buralarda da iman hakikatleri sessiz sadasız ruhlara nüfuz ediyor, kalpten dimağa kadar her tarafa nasibini dağıttıktan sonra insanlığın manevî dertlerine deva yetiştirme iştiyakı halinde etrafa yayılıyor. Kitaplar böylece gönülden gönüle akıyor, muhabbetler hale hale yayılıyor, Risale-i Nur hiçbir tanıtım ve reklam faaliyetinin temin edemeyeceği en muhteşem zaferlerine böyle sessiz ve mütevazi bir şekilde erişiyor. Bediüzzaman’ın yakın talebesi Abdullah Yeğin Ağabeyin Tarihçe-i Hayat’taki bir mektubunda tasvir ettiği gibi, Nurların yayılışı, tıpkı bahar mevsimi gibi, “sessiz, gürültüsüz, şaşaasız, gösterişsiz ve mütevazi ve fakat muazzam bir şekilde cereyan ediyor.” İşte, dün olduğu gibi bugün de geçerli olan ve kıyamete kadar geçerliliğini asla kaybetmeyecek olan “sırran tenevveret” hadisesi böyle birşeydir.

Her gönül için ayrı bir fetih

Büyük reklamlar, şaşaalı toplantılar, göz kamaştıran kampanyalar, geçici bir süre için birşeylere dikkat çekmeye yarayabilir. Elinizde satacak birşeyleriniz varsa bu yolla stokları temizleyebilirsiniz. Yahut manşetlere çıkmak veya kalabalıklar tarafından alkışlanmak hoşunuza gidiyorsa, bir müddet böyle şeylerle oyalanabilirsiniz. Lâkin bir ömür boyu okunur hale gelmek ve bir hayat modeli olarak insanların yaşayışlarına nüfuz etmek, ancak gönülleri fethetmekle yapılacak bir iştir; bu da kitleler halinde değil, birer birer olur. Her gönül ayrı bir şekilde alınır. Her kalbe ayrı ayrı girilir. Her bir ruh bir dünya gibi fethedilir. Bunu yapacak olan fertlerdir, her biri bir Said olan Nur talebeleridir; bu faaliyetin merkezleri ise Nur medreseleridir.

Nur medreselerinin icra ettiği fonksiyonu yeterli görmeyip de şaşaalı faaliyetlerle bu hizmete “aşı” yapmaya kalkanlar, geçici bir süre için şöhret damarlarını tatmin eden sonuçlar alacak olsalar bile, bu sonuçlar, insanları kitabın başından kaldırmak ve medreselerden başka yerlere taşımak suretiyle verdikleri hasarın yüzde birini bile karşılayacak seviyeye hiçbir zaman ulaşamamıştır.

Nur hizmetlerini daha da ileriye götürmek arzusunu taşıyanlar, Bediüzzaman’ın “tevessü’” adını verdiği yolla, bu hizmetin kendi metodları içinde ona katkıda bulunmaya çalışırlarsa, bundan kendileri de, Nur hizmeti de hiç şüphesiz kazançlı çıkar. Veraset-i Nübüvvet sırrını taşıyan bu semavî hizmete arzî metodlar aşılayarak onu dışarıdan büyütmeye ve geliştirmeye çalışma teşebbüsleri ise, “tevsi’” şeklinde, zorlama bir çaba tarifi içine girer ki, bu tür çabalar akim kalmaya mahkûmdurlar.

Zira tevessü’ ile tevsi’ arasındaki fark, yumurtanın içeriden veya dışarıdan çatlaması arasındaki fark gibidir. Bunlardan biri hayatla sonuçlanırken, diğeri hayatı sonlandırır.

Ümit Şimşek

yazarumitsimsek.com

Önceki Yazılar;

1. Yazı: http://www.nurnet.org/nur-hizmetinin-merkezi-medrese-i-nuriye/

2. Yazı: http://www.nurnet.org/nur-hizmetinin-usleri-medreseler/

NET Nesil Gençler Mannheim´da buluştu!

Geçtiğimiz ayın başında gerçekleştirilen okuma programında ilk defa Almanya’nın farklı şehirlerinden bir araya gelen gençler, program boyunca uhuvvet ve muhabbetlerini geliştirdiler. Program sonunda ise birbirleri ile irtibatlarını kesmeden daha da kuvvetlendireceklerine dair söz veren gençler sözlerinde durdu ve bir buluşma tertiplediler.

SAMSUNGWittlich ve Mainz bölgelerinden programa katılan gençler, Mannheim´daki kardeşlerini ziyaret ettiler. Barla Medresesinde gerçeklesen buluşmada, 40’a yakın genç Nur talebeleri genel dersten sonra birbirleri ile hasbi hal etme fırsatı buldular. NET Nesil Platformu eğitim sorumlularının yapmış olduğu açıklamalarda “Avrupa’daki Nur Talebelerinin birbirleri ile irtibatta olması ve birbirlerini tanıması hizmetin geleceği açısından çok önem arz ediyor. Hizmet gezileri ve ziyaretleri belirli aralıklarla devam edecek.”

Son yıllarda Avrupa Risale-i Nur hizmetinde, bilhassa genç Nur Talebelerinde gözle görünür bir hareketlenme ve çalışma var. Bu çalışmaların devamı için proje çalışmaları ve aktif okuma programları NET Nesil Platformu tarafından yapılmakta, teşvik ve takip edilmektedir.

www.NurNet.org

Said Özdemir Ağabeyime..

Ahir zaman mehdisinin talebesi muhterem,

Allah, lütfüyle ihsanıyla sana kılmış kerem,

İstemediğim halde burada çeksen de elem,

İmandan gelen haz ile mes`udsun yokturşüphem.

 

Muhterem Said Ağabey Nur’un hadimi sizler,

Üstattan bol Nur aldığınızdan yüzünüz güler,

Mübarek ağzından çıkar cevher baha öğütler,

Nur talebeleri sizden dua ve himmet bekler.

 

Zatınız ismiyle cismiyle Üstadın yolunda,

Zaten resimde de şahsınız Üstad’ın kolunda,

Nurcular durmuş sağınızda ve solunuzda,

Gayretinizden nema var Nur-u iman dalında.

 

Davanın nemasına sebep nurun fedaisi,

Üstadın cild-i sanisi Nurların bir varisi,

Ankaranın, en karadan kurtulma vesilesi,

Dehasi ile Ankaranın ma’nevi bekçisi.

 

Maşaallah hizmet ediyorsunuz son gayretle,

Nurları aleme duyuruyorsun internetle,

Vaziyet ve halet gibi te’sirli öğütlerle,

Sana Allahı’m ödesin firdevsteki cennetle.

 

Ağabeyim bilmem nasıl şükretsem Allahıma,

Beni Nuruna gark etti bakmadan, günahıma,

Bendeniz nakıs, aciz, fakir ve hakirim amma,

Çok zenginim, bir kem ter talebeyim Üstadıma.

 

Çok duacıyız siz saffi evvel ağabeylere,

Sizlere minnettarız bildiririz siz özlere,

Yalnız biz değil tüm Nurcular minnettar sizlere,

Çünkü katlandınız tâ Nurlar ulaştı bizlere.

 

Aralık 2001 Müstahdem Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org / www.Albnur.com

NET Nesil Platformu Almanya Eğitim Programı Gerçekleştirildi!

NET Nesil Platformu eğitim komitesi Almanya´nin Wittlich şehrinde 18 yaş altı eğitim programını 1 ocak-6 ocak 2013 tarihleri arasında gerçekleştirdi. Eğitimciler Rahmi Akman ve Adem Azak´ın da aralarında bulunduğu genç 40 kişilik ekip 6 gün boyunca Risale i Nur´lari okuma ve mütalaa etme fırsatı buldular..

İmani eserleri yeni tanıyan gençlerin de aralarında bulunduğu ekip akılları kurcalayan soruları da rahatlıkla sorarak eğitimcilerin de desteğiyle Risale-i Nur eserlerinden cevaplarını aldılar.

Köln, Mannheim, Mainz ve Wittlich bölgelerinden programa katılan genç ekip birbirleri ile tanışma fırsatı buldular.

Kiralanan bir dağ evinde Okuma programlarının ardından gezi faaliyetleri düzenlendi. Programın sonunda programa katılan gençlerin aileleri davet edilerek program hakkında bilgi verildi ve Risale-i Nur hizmetinin gayesi hakkında seminer verilerek program sona erdi. Eğitimci Rahmi Akman´ın yaptığı açıklamada ” Bu şekildeki programların Avrupa’da vukuu bulması çok önemli ve elzemdir. Avrupa kültürü içinde doğup yetişen gençlerin Kur’an ve İman hakikatlerine ekmek ve su gibi ihtiyaçları var.“dedi.

NET Nesil Platformu Avrupa’daki gençlerin İman ve Kur’an hakikatlerini tanıması ve istifade etmesi için eğitim programları düzenlemeye devam edecektir.

www.NurNet.Org