Etiket arşivi: Safer ayı

Safer ayı için bela ayı diyorlar, bu doğru mudur?

Peygamberimiz (asm)’in bu ayda belaya uğrayıp hasta olduğu doğru mudur ve bu ay için özel bir ibadet veya korunma duası var mıdır?

Safer ayı, Hicrî ayların ikincisidir. Hicrî ayların birincisi, bilindiği gibi Muharrem ayıdır ve içinde aşûre günü vardı. Üçüncüsü ise Rebî’ül-Evvel ayıdır ve bu ayın 12. Gecesinde Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm) arzımıza ve gönlümüze teşrif etti.

Hicrî takvimde bazı ayların ve günlerin; gerek içinde farz kılınan ibadetler, gerekse bir kudsî tarihin unvanı olmaları hasebiyle mukaddes tanındığı biliniyor. Meselâ Recep, Şaban ve Ramazan ayları, nafile ve farz ibadetlerin içerisinde teşrî kılındığı üç ibâdet ayı olarak bilinir; bu aylardan bilhassa Ramazan ayı ve bu ay içindeki Kadir Gecesi Kur’ân’da da ifâdesini bulur; diğer ikisi de muhtelif nafile ibâdetler için münbit birer zemin teşkil ettiği sahih hadislerde beyan edilir. İslâmiyet öncesi Araplar arasında da Muharrem, Recep, Zi’l-Kâde ve Zi’l-Hicce aylarının hürmet duyulan aylardan olduğu ve bu aylarda Arapların savaş yapmaktan çekindikleri biliniyor.

Sahih kaynaklarda mübarek olduğu bildirilen diğer gün ve geceleri de burada zikretmek lâzım: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Arefe gün ve geceleri, Kandil geceleri, Cuma günleri, Aşûre günü vs. gibi. Bu günlerde de gerek nafile, gerek vacip, gerekse farz olmak üzere değişik eda şekilleriyle muhtelif ibadetler yapılır.

Görüldüğü gibi İslâmiyet’te hürmet duyulan ve belli ibadetler için tahsis edilen aylar, günler ve geceler bulunmakla beraber; âfetler, musibetler ve semavî belâlar için tahsis edilen muayyen her hangi bir zaman diliminden söz etmek mümkün değildir. Böyle bir tahsisat, İslâm’ın ruhuna uygun değildir. Belli ayları İlâhî musibet ayı olarak ilân etmek doğru da değildir. Allah’ın irâdesini aylarla veya günlerle sınırlamak mümkün olmadığı gibi; böyle bir sınırlama çabası kulluk terbiyesine de yakışmaz.

İlâhî îkâz ve felâketler başka aylarda olmuyor mu? Kaldı ki, belli aylarda İlâhî ikazların yoğunlaştığını farz etsek bile, o ayların musibet ve uğursuzluk ayı olarak ilân edilmesi Resûlullah (asm) tarafından nehy edilmiştir.

Safer ayı, cahiliye Arapları tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Resûlullah (asm) ise

“Umre her zaman helâldir!” (Buhari, Hac, H. No:777) 

buyurarak bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştı.  Ama ne yazık ki; bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançların, cahiliye Araplarından beri halk arasında yer yer varlığını sürdüre gelen hurafelerden olduğunu görüyoruz.

Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyetiyle Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“İslâm’da taşe’üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe’ül (iyiye yorma) dır.” (Buharî, Tıb, 54)

Böylece buu zararlı anlayışın İslam’da bulunmadığını ifade etmiştir. Diğer bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:

“Eşya da uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur.” (Müslim, Selâm, 102)

Safer ayının normal aylardan olduğunu tespit ettikten sonra; her ne kadar güvenilir kaynaklarla teyit edilmese de, burada, Safer ayında yapılması uygun bulunan şu duâyı zikredebiliriz:

“Bismillâhirrahmânirrahîm: Allah’ım; hamd ve şükür Sana mahsustur! Minnetim Sana’dır! Ben Senin kulunum; ve ben bundan dolayı huzurluyum! Nefsimi, dînimi, dünyamı, âhiretimi, işlerimin sonunu ve amelimi Sana emânet ediyorum. Bütün Muhammed (asm) ümmetini Senin gücünün, havlinin, kudretinin ve kuvvetinin şiddetinden, Sana emânet ediyorum! Muhakkak Sen, emâneti koruyansın; hükmü nâfiz olansın; kazâsı gâlib olansın!”

“Yâ Ahkeme’l-Hâkimîn ve yâ Esrae’l-Hâsibîn ve yâ Ekrame me’mûlin ve ecvede mes’ûlin yâ Hayyu yâ Kayyûmu yâ Kadîmü yâ Ferdu yâ Vitru yâ Ehadu yâ Samedu yâ men lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû küfüven ehad! Yâ Azîzu Yâ Vehhâbu Salla’llâhu alâ hayr-i halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma’în! Âmin!”

Bu ayın son çarşamba gününde de iki rek’at namaz kılınması; bu namazda her rek’atte bir Fatiha ve on bir İhlâs-ı Şerif okunması; namazdan sonra da on bir istiğfar ile, on bir salavât-ı şerîfe okunması tavsiye edilmiştir.

Sadakanın bu aya özel bir konumu yoktur. Diğer aylarda olduğu gibi, bu ayda da sadaka vermeye devam etmelidir.

Safer ayının ilk çarşambası öğle ve ikindi arasında şu duayı 100 defa okumak sünnet midir?

“YA DAFİAL BELAYA İDFA’ ANNEL BELAYA FALLAHÜ HAYRÜN HAFİZAN VE HÜVE ERHAMÜRRAHİMİN İNNEKE ALA KÜLLİ ŞEY’İN KADİR.”

Meali: “Ey belaları def eden Allahım! Belaları bizden uzaklaştır. Allah muhafaza edicilerin en merhametlisidir. Muhakkak ki senin kudretin her şeye yeter.”

Cevap:

Bu güzel bir duadır ve her zaman yapılabilir. Bu açıdan elbette Safer ayında da okunabilir. Ancak bu duanın özellikle Safer ayında yapılacağıyla ilgili bir hadis bulamadık. Buna göre, bu duayı belli bir zaman dilimine indirgemeden her zaman her yerde okumak en uygun olanıdır.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet

Safer ayı, uğursuzluk ayı mıdır?

Soru: İçinde bulunduğumuz safer ayının bela ve musibet ayı olduğu yönünde (teşe’üm-uğursuzluk) söylentileri vardır halk arasında. Bu söylentiler doğru mudur? Safer ayı bir bela, musibet ayı mıdır? Söylendiği gibi bu ayda hastalıklar yağmur gibi yağar, bela ve musibetler fırtına gibi savrulur mu?

kötü hava koşullarıCevap: Bilindiği üzere İslam’da bir tefe’ül anlayışı vardır, bir de teşe’üm yorumu söz konusudur.

Tefe’ül, herhangi bir gün ve vakitten, olay ve görüntüden iyi manalar çıkarmak, hayırlı sonuçlar gelebileceği yolunda ümit dolu yorumlarda bulunmaktır…

Teşe’üm ise bunun tam aksinedir. Olaylara ve görüntülere kötülük getireceği yolunda yorumlarla bakmak, hayırsız şeylere işaret olduğunu söyleyerek ümitsizlik ve uğursuzluk duygusu yaymak..

Ağaca güvercin konarsa iyilik manasına alıp o gün ümitle işine devam etmek, baykuş konarsa kötülük geleceğine işaret sayıp o gün yapacağı işten vazgeçmek gibi..

Ancak, güvercini iyiliğe işaret saymakta bir mahzur olmadığı halde baykuşu kötülüğe işaret saymakta mahzur vardır. Çünkü iyilik yorumları yapmak bir tefe’üldür. Tefeül ise caiz görülmüştür.

Kötülük ve uğursuzluk yorumları yapmak ise, bir teşe’ümdür. Teşe’üm ise caiz görülmemiştir.

Bu sebeple safer ayını bela musibet ayı olarak yorumlamak bir teşe’ümdür. Teşe’üm ise caiz değildir.

Öyle ise safer ayından korkarak bela ve musibetlerin musallat olacağı endişesine kapılmaya hiç gerek yoktur. Çünkü Allah hiçbir ayı, bir günü uğursuz şekilde ve kötülük için yaratmamıştır. Uğursuzluk ve kötülük, insanların o vakit içinde işledikleri kendi günah ve isyanlarının karşılığını görmelerinden ibaret bir adalet tecellisi olur. Bu sebeple aya, güne, kurda kuşa, herhangi bir olaya bakarak uğursuzluk ve ümitsizlik manası çıkarmak İslami bir yorum sayılmaz, isabetli bir görüş olarak görülmez.

Bununla beraber, zayıf rivayetlerin kuvvetliliğini düşünerek bu ayda bela ve musibetlerin gelebileceği endişesini taşıyanlar olursa, onlar bildikleri duaları okurlar, ibadetleri yaparlar, hayır hasenatlarından geri kalmazlar. Bunda da bir mahzur söz konusu olmaz. Çünkü bu bir teşe’üm değil aksine bir tefe’ül kabul edilir. Çünkü bu yaptıklarında bir kötülük yok, iyiliğe teşvik ve uygulama vardır, diye düşünülür.

Evet, teşe’üm İslam’dan önceki cahiliye devri insanlarından kalma batıl bir anlayıştır. Mesela o günkü cahiliye devri insanları evlerinin çatısında bir baykuş öterse, evlerinin yakında harap olup, başlarına bir belanın geleceğinden korkmaya başlarlar. Özellikle elleriyle havaya saldıkları bir güvercin sağa uçarsa hayra, sola uçarsa şerre işaret kabul ederler. Safer ayının uğursuzluğuna da bu anlayış içinde inanmışlardı. Halbuki, geçmiş asırların içinde isyan ve itaatsizlikte bulunan kavimlerin başlarına Allah yangın, sel, deprem, rüzgâr gibi belalar musibetler vermişti. Bu bela ve musibetler onlara safer ayından değil, işledikleri günahlardan gelmişti. Ama onlar safer ayında uğursuzluk olduğunu iddia etmekte ısrar etmişler, günümüze kadar bu anlayışın gelmesine sebep olmuşlardır..

Hadisi şerifte “Kişinin en uğurlu ve en uğursuz organı iki çenesi arasındaki dilidir.” buyrularak, asıl uğursuzluğun, yalan yanlış sözlerle insanları yanlışa yönlendirmekte olduğuna dikkat çekilmiştir.

Nitekim safer ayında yapılan nikâhların uğursuz olduğu, bu ayda doğacak çocukların hayırsız olacağı yolundaki söylentiler de cahiliye devrindeki insanların bu türlü sözleriyle geçmiştir Müslümanlara. Bundan dolayıdır ki, bu ayda yapılan nikâhların uğursuz olduğunu iddia edenlere Hz. Aişe validemiz uyarılarda bulunarak, “Benim nikâhım da, evliliğim de bu devrede olmuştur.” diyerek bu tip batıl iddialara inanılmaması gerektiğini hatırlatmıştır insanlara.

Sözün özü: Rabb’imizin yarattığı ay ve günlerde uğursuzluk yoktur. Her ay ve günde hayır ve uğur vardır. Ay ve gün içinde hayır işleyen hayra ulaşır, şer işleyen de şerre maruz kalır. Demek sorumluluk insanın kendi davranışındadır. Ay ve günde, zaman ve mekânda değil.

Ahmed Şahin / a.sahin@zaman.com.tr