Etiket arşivi: saygılı komşu

Komşulukta sağ-sol, Sünnî-Alevî ayrımı yapılmaz!

Soru: Yeni taşındığımız semtimizde çevremizle komşuluk münasebeti kurmakta güçlük çekiyoruz. Söylentiler etkili oluyor komşuluk münasebeti kurmamızda. Çünkü falanlar Alevi imiş, filanlar da Sünni.

 Ötekiler solcu, berikiler de sağcı imiş. Gerçekten söylendiği gibi iseler onlarla komşuluk münasebeti kurulamaz mı?  Mutlaka kendimiz gibi düşünenlerle mi komşuluk münasebeti kurmamız gerekiyor? Öyle ise komşuluk yapabileceğimiz kimse hakkında bir ölçü verebilir misiniz?

Cevap: Bulunduğunuz yerdeki komşuları Sünni-Alevi, sağcı-solcu, Kürt-Türk gibi kelimelerle tarif ederek ayrımcılık yapmak çok yanlış, hatta çok hatalıdır. Çünkü komşulukta aranacak ilk şart, sadece ‘saygılı komşu’ olma şartı yeterli olmalıdır.

Bir komşu, kendisi gibi düşünmeyenlere saygılı ise çevresine hep saygılı davranıyor, rahatsız edici tavırlardan kaçınıyorsa, meslek ve meşrebi, düşünce ve değerlendirmesi ne türlü olursa olsun böyle saygılı komşulara gidilip gelinmeli, davet edilerek sıcak komşuluk münasebetleri kurulmalıdır. Çünkü siz onlara gidince rahatsız eden davranışta bulunmuyor, yersiz konuşmalar yapmıyorsunuz, onlar da size gelince sizi rahatsız eden konulara girmiyor, yersiz konuşmalar yapmıyorlar. Böylece karşılıklı hürmet ve saygı içinde muhatap oluyorsunuz. Hadis-i şerifin verdiği ölçüyü uygulamış oluyorsunuz:

“İslam’da birine zarar vermek de yoktur; birinden zarar görmek de!”

Bu durumda zarar vermeyeceğiniz, zarar da görmeyeceğiniz saygılı komşuların meslek ve meşrepleri, aidiyet ve kökenleri ne olursa olsun ilgi gösterilmeli, sıcak komşuluk münasebetleri kurulmalıdır. Kurulan bu sıcak komşuluk münasebetlerinde kimde iyi hal ve davranışlar görülürse o beğenilerek alınır, böylece komşulukta iyilikler paylaşılmış olunur.

Bundan dolayı komşulukta sağcı-solcu, Türk-Kürt, Çerkez-Laz gibi birlik beraberliğimizi bozucu ayrımlar yapılamaz. Komşunun ‘saygılı komşu’ olma özelliği komşuluk için yeterli sayılır.

Bu saygının bir gereği olarak komşular, vardıkları yerlerde komşunun değerlerine saygısızlık manasına gelebilecek konuşmalardan kaçınmalı, özellikle gıybete asla yönelmemeli, başkalarının hata ve kusurlarını sayarak aleyhinde konuşmamaya dikkat etmeliler. Çünkü gıybetin yapıldığı yerde, bir gün aynı gıybetin kendileri hakkında da yapılabileceği düşünülerek itimat sarsılır, saygılı komşu olunmadığı yolunda bir düşünce meydana gelebilir. İyi örnek verilmemiş olunur.

Ancak bir Müslüman dinî görevlerinde, mesela tesettüründe, namazında komşularına vardığında bir zorlukla karşılaşmamalı, bunları ihmale mecbur kalmamalıdır. Şayet komşuda namazını kılamama, tesettürünü koruyamama gibi zorluklarla karşılaşacak olursa, komşusu saygılı biri değil demektir. Kendi düşüncesine uymak şartıyla kabul ediyor manası çıkar bu zorlamalardan… Misafirlerinin hassasiyetlerine saygı duymayan komşu ile münasebet mükellefiyeti de kalkmış olur bu durumda dindar komşulardan…

Böylece saygısız davranışlar komşuluk münasebetlerini de koparmış olur. Kimse kimseye gidip gelemez. Güzel örnekler, iyilikler görülerek paylaşılamaz. Herkes kendi yalnızlığıyla yaşamaya mahkûm hale gelir bulunduğu yerde.

Bundan dolayı denebilir ki, dindar insanlar vardıkları yerlerde yanlış anlaşılabilecek dil ile anlatım yerine, rahatsızlık vermeyecek hâl ile temsili esas almalı, komşuluklarda, saygılı hâliyle hep saygı kazanmayı görev bilmeli, çevrelerinde (saygılı komşular topluluğu) oluşturmalılar.

İyi komşuluğun toplumu birleştirici sonucuna ait tarihî bir örnek:

Mekke’den Medine’ye göçen 1.500 Müslüman, tam 10 bin kişilik gayrimüslim halkla kurdukları saygılı komşuluk sayesinde Medine’de kısa zamanda birlik beraberlik duygusu meydana getirmişlerdir. Saygılı komşuluğun sağladığı bu sonuç, tarih boyunca bizlere hep etkili komşuluk örneği olarak hatırlatılmıştır.

Ahmet Şahin