Etiket arşivi: Sefa Saygılı

Çörek Otu Mucizesi

SEVGİLİ Peygamberimiz (s.a.v.) 14 asır önce şöyle buyurmuştu: “Şu kara tanede (çörek otu) ölümden başka her derde deva vardır.” O zamanlardan günümüze kadar geçen asırlar boyunca, bu ufak taneli gıdada her hastalığa şifanın olabileceğine bir çok kimse dudak bükmüştü. Ama Maren Franz adlı bir Alman çörek otunun sağlığımız üzerindeki faydalarını araştırıp, bu konudaki yayınları bir araya getirdi. Sonuçta, “Tabiattan Gelen Şifâ Kaynağı: ÇÖREKOTU” adıyla bir kitap ortaya çıkardı. Üstelik, Peygamberimizin çörek otuyla ilgili hadisinin kendisini uyardığını ve bu sözü rehber alarak bu kitabı hazırlamaya giriştiğini önsözde belirterek…

Çörek otunun tohumunda takriben %38 oranında karbonhidrat, %35 oranında çeşitli yağlar, %21 oranında da albumin bulunur. Geri kalan %6 ise, yüzden fazla maddeden oluşur. Bu orana çok değerli olan doymamış yağ asitleri de dahildir. Linolen asidi, alfa linolenasidi ve iç yağı bunlar arasındadır. Eterli yağlar olarak kofur, nigellon, alfa-pinen vb. mevcuttur. Az miktarda bazı vitaminler (B1, B2, B6 folasidi niacin), mineraller (demir, kalsiyum, magnezyum, çinko ve selen) ve amino asitleri vardır.

Doymamış yağ asitleri ve eterli yağ, savunma sisteminde çok yararlıdır. Vitamin ve mineraller, savunma sisteminin işlemesinde önemli rol oynar. Çörek otunun değeri, çok sayıdaki bu maddelerin karışımından gelmektedir.

Doymamış yağ asitleri, metabolizmaya yardım eder. Hücrelerin büyümesi, gelişmesi ve yenilenmesinde yine buna ihtiyaç vardır. Ayrıca vücudun ihtiyacı olan hormonların gelişmesinde yardımcı olur. Alerjik sinyaller gönderen histamin gibi maddelerin artmasını engeller.

İnsan vücudu, doymamış yağ asitlerini üretemediği için, dışarıdan almaya mecburdur. Bir gram çörek otu yağı, bu açıdan günlük ihtiyacımızı karşılamaktadır.

Çörekotunun faydaları:

• Mikrop, virüs ve mantarlara karşı öldürücü tesire sahiptir.

• İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir.

• Kan şekerini düşürür.

• Damar hastalıklarını önler.

• Hazmı kolaylaştırır.

• Vücuttaki zehirleri süzerek atar.

• İdrar söktürücü özelliği ile safraya iyi gelir.

• Yaraların çabuk iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmesini hızlandırır.

• Alerjiyi önler.

• Savunma sistemini dengeler.

• Hormon sistemini ve ruh hâlini sağlamlaştırır.

• Çocuklarda özellikle sinir ve deri hastalıklarına, astım ile alerjiye iyi gelir.

• Çörek otu ürünleri hamilelik devresindeki şikayetleri azaltır. Yan tesiri olmayıp, bu devredeki hanımlara ve bebeklerini ana sütüyle besleyenler için süt kalitesinin bebeğe daha yarayışlı olmasını sağlar.

•Egzamalı deriye sık sık çörek otu yağı sürüldüğünde deri çabuk iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü tesirinden dolayı çok fayda verir.

•Hazım zorluğu ve mide şişkinliklerinde çörek otu eskiden beri bilinmektedir.

•Hemoroide iyi gelir, çünkü damarları güçlendirir ve kan dolaşımını hızlandırır.

•Romatizma, şeker hastalığı ve kolesterolün yükselmesi gibi metabolizma hastalıklarına faydalıdır.

• İktidarsızlık ve kısırlıkta yine yarar verici tesire sahiptir. Çünkü çörek otu, cinsî hormonları tanzim etmekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir.

• Çörek otu yağı kadınlardaki aybaşı hâli sancıları ve diş ağrılarına karşı kullanılır.

Sağlıklı olmak için çörek otu kürü:

Tabii muhtevası ile savunma sistemine, metabolizma ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksin adı verilen zehirli maddelerden temizler, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Cildi parlaklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm sağlar.

Çörek otu savunma (immun) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve tabii antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara şifa olmaktadır. Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesine ve kepeğe karşı da tesirlidir.

Maren Franz’ın kitabından naklettiğimiz bu satırlar, çörek otunu “ölümden başka her derde deva” olarak tarif eden Peygamberimizin (a.s.m.) yüceliğini gözler önüne sermektedir. Çünkü Efendimiz (a.s.m.) çörek otunun henüz yeni keşfedilen bu mucizevî özelliklerini asırlar öncesinden, kıyamete kadar gelecek olan insanların en iyi anlayacağı şekilde ifade etmiştir:

“Çörek otuna kıymet verin. Zira o ölümden başka her derde şifadır.”

Sefa Saygılı / Zafer dergisi

Süt Devresinde Verilen Süt, Tabiat ve Karakteri Değiştirir

Soru: Süt annenin çocuğun karakteri bir önemi var mı­dır?

Cevab: Bismillahirrahmanirrahim.

1) Süt devresi içerisinde verilen gıda, çocuğun karakterine tesir etmektedir. Bu devre içerisinde aynı anneden emme sonucu vukua gelen süt kardeşliğinin, evlenmeği haram kılmada doğum ve nesep yoluyla olan hakiki kan kardeşliğine eşit tutulması bu inancın bir sonucudur. Bu hususta Hz. Aişe (R.Anha)dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:

“Doğum, nesebten dolayı evlenilmesi ne haram olmuş ise, sütten dolayı da evlenilmesi haram olur.”[1]Bu kardeşliği kılan emme miktarı, çocuğun midesine inecek kadar emme yeterlidir. Bundan da maksat alınan sütün çocuğun bünyesine dâhil olmasıdır.

Süt devresi içerisinde verilecek gıdanın çocukta meydana getireceği tesire inancın bir başka tezahürü, ihtiyaç anında aranacak sütannesi hususundaki tavsiyede kendini göstermektedir. Hz. Aişe (R.Anha)dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:

“Ahmak kadınlara çocuk emzirtmeyiniz”[2]buyurdu.

Enes b. Malik (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:

“Ahmak kadınlar, çocuklarınızı emzirmesin! Çünkü süt, etki eder.”[3]   

Ziyad es-Sehmi (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:

“Ahmak kadından süt ana yapılmasını yasakladı. Çünkü sütle benzeme meydana gelir.”[4]buyurdu.

Hz.Ömer yanına gelen şaşımsı (R.A.) bir adama:

– Sen filan oğullarından mısın? Diye sordu. Adam da:

–  Hayır! Fakat onlar beni emzirdi, dedi. Hz. Ömer (R.A.):

– Sütle onlara benzeme meydana gelir, dedi.[5]

Bütün bu rivayetlerdeki yasağın hikmeti: Sütün çocuğun tabiatına tesir etmesidir. Yani ahmak kadının sütünü emen çocuğun da ahmak olması muhtemeldir. Onun için süt anayı seçerken ahmak olmamasına dikkat etmek gerekir. Maddi ve manevi, her yönden mükemmel süt anne seçmek gerekir. Nitekim Abdullah b. Amr b. Avf (R.A.)nun dedesinden rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:

“Sütannesini Müzeyne kabilesinden yapın! Çünkü onlar ehl-i emanettirler.”[6]

Bütün bu rivayetlerden bu hususta: Süt devresinde verilen süt, tabiat ve karakteri değiştirir.”umumi kaidesi oluşmuşdur:

Bu bakımdan bu umumi prensibi kendisimize rehber edinip, hükmüyle amel etmede titizlik göstererek süt annede: Tertemiz bünyeli, asaletli, akıllı, dindar ve güzel ahlaklı olmak, helalden beslenmek gibi vasıflar aramak gerekir. Çünkü  haramdan olacak sütte bereket ve hayır olmaz. Bu çeşit sütle beslenen çocuk habis tinete sahip olur.

Şeyh Ebu Muhammed el-Cüveynî merhum, bir gün evine girince, geleceğin “İmamu Ebi’l-Meali”si olacak olan küçük çocuğunu, annesinden başka bir kadını emer bulur. Cüveynî hemen çocuğu kapar, baş aşağı ederek karnını sıkar ve parmağını ağzına sokarak emdiği sütü tamamen kusturur ve:

– Çocuğun ölümünü kolaylaştırsa bile, annesinden başkasının sütünü emdirmek suretiyle karakteri bozulmamalıdır, der. İmam büyüyünce, herhangi bir münazarada diline bir tutukluk gelse, bunu,  o sütten midesinde kalan bulaşığın tesirinden bilirdi.

Gayrımüslim, haramdan sakınmayan bir kadın sütannesi tutulmaz. Çünkü onlar şarap içerler, domuz eti yerler. Bu bakımdan, çocuğu bu yedikleri şeylerle besleyeceklerinden korkulur. Neticede etkilenme ve onlara benzeme olabilir. Dahası çocuk, ilgisi sebebiyle gayrımüslim süt annesini sevip onun dinine meyil de edebilir.

 Edeb ve terbiye kitaplarına da bu prensip aynen girmiştir. Mesela İznikî şöyle der: Ve dahi sütanaya çocuğu verirse, bir saliha ve akıllı ve aslı pak ve ırkı temiz ve huyu güzel ve itaatkâr kadına emzire. Zira çocuğa huyu tesir eder. Hadis-i şerifte: “Evlad süte göredir.”Buyrulmuştur. Harpûtî Ömer Nâimî ise: Ahmak kadının  sütü zarar verir.  Gafletle emzirdi isen kustur, der. İmam Gazâlî de: Haramla beslenen kadından meydana gelen sütle beslenen çocuğun, ilerde habis şeylere meyledeceğini söyler.[7]

Prof. Dr. Sefa Saygılı


[1]Müslim, 2/1070-1075, No: 1444-1452

[2]Taberani el-Mu’cemu’s-sağîr; No:131 1/79.

[3]İbni Adiyy, el-Kamil; 9/180, 6/262-263.

[4]Ebu Davud,  Merasil; No: 207; 1/181, Zehebi, Mizanü’l-İtidal, Zeyli Iraki; No: 177- 394; 7/51, San’ani, Sübülü’s-selam; 3/218, Beyhaki, Es-Sünenü’l-Kübra; No: 16105-16106-16107-16108; 11/470;Ukayli, Zuafa; No:545; 2/89;

[5]Said b. Mansur, Sünen; No: 997; 1/246, Beyhaki, Es-Sünenü’l-Kübra; No: 16105-16106-16107-16108; 11/470;

[6]Askalani, El-Metalibu’l-aliye, 1/80, No:1710

[7]İhya, 3/72

Yaşlılar Aileye Ne Verir, Evlatlarından Ne Bekler?

Yaşlılıkla birlikte insanlar gerek bedensel gerekse ruhsal birtakım değişikliklere uğrarlar. Bunlar arasında derinin buruşması, ciltte lekeler, saçların ağarması ve dökülmesi, boyun kısalması gibi dıştan fark edilen ve pek de önemli olmayan belirtilerin yanında bütün fonksiyonlarda yavaşlama ve düşüşler gözlenir. Görme ve işitme zayıflar. Vücudun tamir hızı ağırlaşır. Beden kapasitesi azalır, iş yapabilme zorlaşır. Hareket kabiliyeti ve enerjide azalma olur. Her türlü hastalık halleri, ızdırap veren her şey, ölüm endişesi, güçsüzlük hissi, sevilen eşya ve kişilerin kaybı, ciddi problemlere sebep teşkil edebilir.

Yaşlılıkta toplumdaki konum da değişir. İş hayatının bitişi yani emeklilik, sosyal ilişkileri ve arkadaşlık bağlarını zayıflatarak kişiyi yalnızlığa sürükleyebilir. Yıllar geçtikçe dost ve arkadaşlık yaptığı yaşıtları hayatını kaybeder, böylelikle kendini daha da yalnız hisseder. Hele eşini kaybetmişse yalnızlık problemi ve ölüm korkusu daha büyük olur. Her vefat, yaşlıya öleceğini hatırlatır ve içine hüzün çöktürür.

Bu yüzden yaşlılıkta depresyona sık rastlanır. Yaşlı kendini işe yaramaz, topluma ve çocuklarına yük, başkasına muhtaç görebilir. Böylelikle yalnızlık hissi daha da artar.

Yaşlılara bakım neden zorlaştı?

Günümüzde yaşlılara bakım da bir sorun haline gelmiştir. Önceleri yaşlılar genellikle evli oğullarıyla birlikte kalır, sıkıntı yaşanmazdı. Ancak şu faktörlerden dolayı bu durum giderek gerçekleşmez oldu:

·      Büyükleri de içine alan ve yaşlıya her türlü güvence sağlayan geniş (geleneksel) ailelerden anne-baba ve çocuktan oluşan ve yaşlılara yer olmayan çekirdek aileye geçiş sözkonusu oldu.

·      Bakım gerektiren yaşlılara ailenin kadın üyeleri yardımcı olurdu. Kadınlar iş hayatına girince bu imkân ortadan kalktı ve yaşlılara aile içinde bakılamaz oldu.

·      Yaşlıların eskiden ortalama 4 veya 5 çocukları olurdu, artık 1 veya 2. Az sayıdaki evladın durumu bakım için müsait olamayabiliyor.

·      Ortalama ömrün uzaması sonucu bakımı yapacak çocuklar da yaşlı ve bakıma muhtaç halde olabilir.

·      Büyük şehirlerdeki apartman daireleri de yaşlıların beraber oturmasına uygun değildir. Bir de ekonomik yetersizlik sözkonusu ise zorluk iyice artmaktadır.

·      Eskiden yaşlılara bakılmaması çevrede ayıp karşılanır, yakınlarca kınanırdı. Göçün ve uzak kesimlerle evlenmenin sonucunda bu toplumsal baskı da kalkmıştır. Var olan evlatlar da ülkenin hatta dünyanın çeşitli yörelerine yayılmış olabilmektedir.

Bu ve benzeri sebeplerle günümüzde yaşlılar yalnızlığa mahkûm edilmektedir. Halbuki ömürlerinin son yıllarını onlara mutlu ve huzurlu geçirmelerini sağlamak her evladın görevi olmalıdır.

Yaşlıların aileye katkıları

Özellikle geniş ailelerde yaşlılar şu fonksiyonları yürütmektedir:

·      Dıştan gelecek maddî ve manevî zararlara karşı aile üyelerini koruma görevi üstlenirler.

·      Ailenin sözcüsü ve toparlayıcısı durumundadırlar.

·      Aile üyeleri arasındaki sevgi ve bağlılığı güçlendirme rollerine sahiptirler.

·      Ailenin alışverişine ve bazı ödemelerine yardımcı olurlar.

·      Torunlara bakım ve sevgi verirler.

·      Küçük çocuklar, ailesinin köklerinin geçmişe dayandığını görür, kendilerine ve çevreye güvenleri artar. Özellikle annenin çalıştığı ailelerde büyükannelerin yeri doldurulamaz.

·      Dinî bilgilerin çocuklara öğretilmesi de yaşlıların görevlerindendir. Ayrıca yaşlılar, ailenin âdet, gelenek ve göreneklerini torunlarına benimsetmede önemli bir fonksiyon görürler.

Yaşlıların evlatlarından beklentileri

Başkalarının ihtiyaç duyduğu bir insan olmak ve kişinin kendi ailesine veya topluma katkıda bulunması, o şahsın kendini değerli hissetmesi için önemlidir. Bunda da öncelikli görev yaşlının çocuklarına düşmektedir:

·      Yaşlılar tecrübe ve birikimlerinden yararlanacağımız bir müracaat kitabı olmalıdır. Böylelikle kendilerinin işe yaradıklarını görecekleri gibi bize de rehber olacaklardır.

·      Torunlarıyla meşgul olan yaşlılarda fiziksel ve ruhsal açıdan geriye gidişin engellendiği gerçektir. Torunlar sevgi ve ilgiye doyarken tecrübe de kazanacaklardır.

·      Yaşlı ile görüşmek evlatlara da moral verir, karşılıksız sevgi onlara zorluklara karşı güç ve strese karşı dayanıklılık sağlar.

·      Aile içindeki problemler de yaşlıların hakemliğinde daha kolay çözülür.

·      Şu bir hakikat ki; yaşlısı ile ilgilenen evlatlar kendi çocuklarından da yaşlanınca ilgi, sevgi ve yakınlık göreceklerdir.

·      Çocukları tarafından sahiplenilen, aranılan ve sevilen yaşlılar daha sağlıklı ve mutlu olacaklardır.

 

Yaşlılığın afetlerinden korunmak için tavsiyeler

Yaşlılığın afetlerinden korunabilmek için de bazı tavsiyelerde bulunalım:

·      Bedensel aktivite, özellikle yürüyüş ihmal edilmemelidir.

·      Kitap okumak, entelektüel faaliyetlerde bulunmak, bulmaca çözmek zihni aktifleştirir.

·      Yaş ilerledikçe yeme miktarı mutlaka azaltılmalıdır. Doğal gıdalara ağırlık vermeli, beyaz un ve şekerden kaçınmalıdır.

·      Hayatta hedefi olmalı, ibadetleri cemaatle yapmaya gayret etmelidir. Böylelikle aynı zamanda sosyalleşir, toplumdan kopmaz.

·      Dostluklara önem vermelidir.

·      Apartman katı yerine toprağa yakın oturmak, bahçeyle vakit geçirmek de faydalıdır. Yazları köyünde olmak çok yarar sağlar.

·      Hayata olumlu bakmak, gülümsemek, sigara ve alkolden uzak durmak gerekir.

·      Yapılan araştırmalar ve gözlemler; yaşlının dinî inancının olması, ibadetlerine devam etmesi daha mutlu ve huzurlu olacağını göstermektedir.

Doç. Dr. Sefa Saygılı

Moraldunyasi.com