Selanik’in şehir merkezinde otopark olarak kullanılan alan, yeniden düzenlenerek park yapılıyor.
131 şirketin teklif verdiği ihale süreci tamamlandığında tarihi meydan, tekrar şehrin cazibe merkezi haline gelecek. İkinci Meşrutiyet’in ilanından üç gün sonra, 26 Temmuz 1908’de Bediüzzaman Said Nursi, meydanda Enver Paşa’nın hemen ardından tarihi nutkunu okumuştu. ‘Ey Hürriyet-i şer’i, öyle müthiş ve fakat güzel ve müjdeli bir sada ile bağırıyorsun ki…’ diye başlayan nutkunda Bediüzzaman, bugüne de ışık tutan çözüm reçeteleri sunmuştu.
‘Birlik ve beraberliğin temeli olan gönül ve duygu birliği; millet fertlerinin birbirini sevmesi; eğitim; iş imkanlarının bulunması, insan emeğinin değerlendirilmesi ve safahatın terki’ olarak özetlenebilecek önerileri ile Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi barış ve birlikte yaşama çağrısı yapmıştı. Üç yıl sonra 1911 yılında Sultan Mehmed Reşad’ın Balkan Seyahati’ne de iştirak eden Bediüzzaman’ın gündeminde yine eğitim vardı.
Bugün otopark ve otobüs durağı olarak kullanılan meydanın düzenlemesi ile ilgili ve şehirdeki Osmanlı kültürü ile ilgili Selanik Belediye Başkanı Yannis Butaris şunları söylüyor: “Hürriyet Meydanı’nı aslına dönüştürme projesi için ihaleye çıkılmıştı. Meydanın finansmanı için bağış kabul edebiliriz. Mesela belediye olarak 10 bin Euro bağışlarız. Museviler için meydanın tarihi önemi dolayısıyla onlar da bir miktar bağışlar, böylece 6 ayda gerekli parayı toplarız. Maalesef bu tip işleri AB programlarına dahil etmek çok kolay değil. Çok büyük bir proje değil. 2015 yılında hizmete açılacağını düşünüyorum. Anı meydanı olacak. Bittiğinde sahilin en yeşil ve en değerli parkı olacak. Etrafındaki otobüs durakları kaldırılacak.”
Selanik’teki inanç turizmini canlandırmak içinse şu ifadeleri kullanıyor: “Selanik’te Osmanlı, Musevi, Hıristiyan ve Slavlar gibi belirli bir zaman dilimine dair kimlikleri var. Belediyenin görevi bu onlardan kalan anıtlara sahip çıkmaktır. Selanik’in mirasıdır. Kimin ziyaret edeceği önemli değil. Şehrin sembolü Beyaz Kule’yi Hıristiyanlar inşa etmedi. Türkler inşa etti. İlginç olan Beyaz Kule’yi Hıristiyanlar inşa etmedi, ama Selanik’in simgesi! Ben belediye olarak ister dini eser olsun ister olmasın bunlar gösterilebilsin. Tarihi eserleri aydınlatarak gece de fark edilir olmalarını amaçlıyoruz. Bunlar şehrin kimliğidir. Türkiye’den daha fazla turist çekilmesi için öncelikle vizelerde kolaylık sağlanmalı. Ayrıca Selanik ile İstanbul tren yolu ile bağlanmalı.”
Her şey halis bir dua ile başladı ve amin diyen halis gönüllerle… Bu dua ve aminler dalga dalga ta Anadolu’ya kadar yayıldı. Bu dua ve aminler kalplerin çarpıntısını değiştirdi. Bu dua ve aminler zihinleri ve himmetleri harakete geçirdi. Bu dua ve aminler Selanik’in Yunanistan’a bağlanmasının 100.cü yılında bir ilke imza attı. Evet 100 yıldır ilk defa, Osmanlı döneminde “Balkanların Kudüs’ü” diye anılan Selanik de, İslam’ın nurunu, Kur’an’ın nurunu, Risale-i Nurları sergileyen Garbi Trakya’dan bir dernek bir stand kuruyor. Bunun şuuru tabii ki bu fuarla ilgilenen herkesi son derece heycanlandırıyor ve de endişelendiriyordu.
RNK Neşriyat olarak başvurulan fuarı İskeçe (Xanthi) UHUVVET Kültür ve Eğitim Derneği temsil etti. Fuardaki sergimizin en çekici kısmı İstanbul Hizmet Vakfı’nın Derneğimize getirip hediye ettikleri ve herkesin kalbine hitap eden o güzel Kur’anlardı. Daha sonra başta Yunanca’ya çevrilen ve diğer dillerle raflarımızı dolduran ve zihinleri nurlandıran Risale-i Nurlardı. Bir de “İşte size Anadolu’dan Edirne Lokumu!” diye ikram ettiğimiz ve tüm nefisleri standımıza celb eden o çok lezzetli lokumlar.
Tabii ki burasını yalnız bırakmayıp bizi ziyaret eden ve her türlü destekte bulunan İstanbul, Edirne, Bursa, Bulgaristan, Erzincan’dan kardeşlerin olması buradaki vazifelerin çok daha kolay olmasına vesile oldular. Ve de perdenin arkasında bulunan başta Ruba Vakfı, RNK Neşriyat, Sözler Neşriyat, Envar Neşriyat, Nesil Yayınları, Hizmet Vakfı tüm hazırlıkların temelini oluşturdular.
24 Mayıs Regaib Kandilinde başlayan ve 27 Mayıs Pazar akşamı biten fuardaki standımızın ilk ziyaretçilerinden ve ziyaret defterimizi ilk imzalıyan Selanik’teki Türk Konsolosluk’unun Başkonsolosu Sayın Tuğrul Biltekin oldu. Daha sonra ziyaretçilerin arkası kesilmedi. Devletin her kesminden Elhamdülillah ziyaretçiler geldi. Polisler, askerler, din görevlileri, papazlar, üniversite öğretim görevlileri, öğretmenler, her yaşta öğrenciler, doktorlar, hastalar, gazeteciler, ve tabi ki yazarlar, kısacası halkın her kesminden insanlar doldu boşaldı. Aynı zamanda Yunanistan’ın en büyük universitelerinden biri olan Aristotelyo Üniversitesinin Rektörüne ve Selanik Belediye Başkanı olan Sayın Butaris’e de tüm tercümelerimizden verme fırsatımız oldu.
Ancak tüm bunların ötesinde en ilginç ziyaretçilerimizden biri bizi ilk gün ziyaret eden 60 yaş cıvarında olan Zoi (Hayat manasına gelir) teyze oldu. Bu teyzenin ana dili gibi Türkçe konuştuğunu duyunca merak ettik sorduk. Bu teyze de bize “evladım benim anacım ve babacım yıllar önce Yunanistan’a Barla diye bir köyden gelmişler, sen nerden bileceksin Barla’yı?” demez mi? Biz tabi neye uğradığımızı şaşırdık. Bizde teyzeye “peki teyzecim sen tüm bu kitapların senin köyün olan Barla da yazıldığını biliyormusun?” deyip ona Yunanca kısa tarihçeden yerini kitapta gösterince bizim gözler dolar, onun da gözleri iki çeşme misali akmaya başlar ve güçlükle sakinleşir…
Bir diğeri ise ilk gün bizimle tanışan ve ikinci gün bize bir kutu kurabiye ile gelen bir memur oldu. Hatta bize özellikle katkı maddesi olmayan ve müslümanların rahat yiyebileceği bir kurabiye olması için özellikle aradığını ve bulup bize getirdiğini söyledi.
Bunlar gibi daha bir çok örnekler ve ikramları görünce, tüm bunları ilk defa bir fuar macerasına girişen bizlerin işi olamayacağını ancak ve ancak Yüce Mevla’mızın inayeti ve ikramı olduğunu görüyor ve secdeye kapanmaktan başka şükür tarzı olmadığını anlıyoruz.
Sonuç olarak gördük ki, bizlerin belki 10 yılda ulaşamadığımız kitleye fuar aracılığı ile 4 günde ulaşıldı. Gelenlerden bir sürü Yunanca Kur’an, siparişi aldık. Ve onlara verdiğimiz binlerce broşürleri okuyupta bize fikrini bildirenlere bedava bir kitap göndermeye söz verdik. Hatta bize gelen mail yorumlarından bir tanesinde bir yunanlı diyor ki, “o çok lezettli lokum ve maddi (kitap) manevi ikramlarınızdan dolayı size teşekkür ediyor amacınıza en kısa zamanda başarıyla ulaşmanızı diliyorum.”
Bizler bu fuardan ders aldık ve anladık ki: Yunanistan da İslam bilinmiyor, Kur’an bilinmiyor, hakikatleri bilinmiyor. Az bilenler de sadece televizyonun anlattıkları çarpık bilgilere sahip. Bizim haşire inandığımızı, Hz. İsa’ya, İncil’e, Musa’ya, Tevrat’a inandığımızı duyup ta şaşıran o kadar çok kişi ile karşılaştık ki, biz dahi şaştık. Hatta bir Yunanlı dedi ki, “ee, bu durumda bizim ne farkımız kaldı ki?”
Fuarın sona ermesi bizlerin artık yepyeni bir yola başladığımızın işareti gibi idi. Yani, tercümelerin hızlanması ve bir an önce hakikatlerin herkese ulaşılabilmesi için gece gündüz çalışmamız gerktiğini anladık. Hatta bir kardeşimiz şunu itiraf etti: “Ben sekiz senedir ilk defa bu kadar şevklendim ve memleketimde hizmet etmem gerektiğini daha iyi anladım.”
Evet herşey bir dua ile başladı, ve herşey duanın devamıyla devam edebilir. Çünkü dualarımız, dualarınız olmasa neyin ehemmiyeti kalır ki?… vesselam….
Yunanistan adına, Yunanistandaki olan ve olacak olan Nur talebeleri adına, dualarınıza devamlı muhtaç…
Ayrıca fuarda çekilen fotoğrafların tamamına Ruba Vakfı’nın Facebook sayfasından ulaşabilirsiniz…Tıklayınız…
Bundan yaklaşık bir kaç ay önceydi… bir dergi kapağına SELANİK RUHUNU ARIYOR diye bir manşet atmış. Bu manşet Yunanistan’da yaşayan birkaç genç için bir müjde, kader-i İlahinin bir tasdiği manasına gelen çok güzel bir tevafuk anlamındaydı. Çünkü bu gençler o sırada Selanik’te bir dershane-i nuriyenin açılması için bir yer arayışı içersindeydiler. Bir beldenin ruhu orada canlanan iman hakikatlerinden başka ne olabilir ki?
Ve her şeye Kȃdir olan Cenab-ı Erhamürrahimine sonsuz şükürler olsun ki o müjdeyi bizlere Ramazanın Arifesinde gerçekleşmiş halini görmeyi nasib etti. Selaniğin tam göbeğinde 130 m2 bir dershanenin anahtarlarını elimize alınca heyecanımız tarif edilmez hale girdi.
Bir kaç yıldır gönülleri fetheden Selanik medresesi artık rüya değildi. Derneğimizin bir şubesi olarak açılan bu medresenin balkonuna hemen tabelası asıldı. Ancak Mübarek Ramazan ayının başlaması medresenin döşenip hazırlanmasını Ramazan ayının sonuna yönlendiriyordu. Fakat senelerce Selanik’te çalışıp ta namaz kılabilecek bir yerin hasretini yaşayan bir gurup gencin heyecanı Ramazan sonrasını bekleyemiyordu. Böylece evlerden getirdikleri halıları, kilimleri, Kur’anları, Risaleleri alıp, büyük bir heyecanla ilk teraviye iki saatlik mesafede olan Selaniğe uçarcasına gittik.
Ve… Rabbimize sonsuz şükürler olsun bizlere ilk iftar ve teravih namazını Selanik’te nasib etti, ve devamında tüm Ramazan ayı boyunca her akşam teravih namazları, mukabeleler, ve nur dersleri devam etti. Belki de son yüzyılda ilk defa Selanik’te bu kadar Kur’an okunmuş, toplu olarak bu kadar namaz kılınmıştır. Elhamdülillah, haza min fadli Rabbi.
Evet, medresenin içini malzemelerle henüz tamamlanamamış olabilir ancak Selaniğin ruhunu canlandıracak gönül sahipleri medreseyi tamamen doldurmuştu. Bunun en net delili de bin aydan hayırlı olan Kadir gecesinde göründü. Öyle ki, 2-6 saatlik mesafelerden, yurt içi ve yurt dışı toplam 5 araba ve tatil olmasına rağmen evlerine ailelerine gitmeyip geceyi Selanik medresesinde ihya etmek isteyen gönül fedaileri medreseyi yemekleri ile gönülleri ile duaları ile medreseyi doldurup taşırmıştı. Ve en güzel müjde de 3-4 yıldır Yunancaya tercümesi yapılan Mucizat-ı Ahmediyye Risalesinin o gece basılmış bir hali ile elimize geçmesi Selanik’e gelmesi oldu. Artık Dinin tamamlayıcısı olarak Teşrif eden Fahri Kâinat Muhammed Mustafa (s.a.v) Selanik dershanesini de tamamlamış oldu. Ve Kadir gecesinin ilk dersi dahi Mucizat-ı Ahmediyenin Yunanca tercümesinden yapıldı. Tüm bu gelişmeleri lütufları bizlere bahşeden sonsuz Rahmet Sahibi olan Rabbimize artık bu aciz bizler şükrümüzü nasıl ifa edebiliriz ki? Allah şükredebilmeyi nasib etsin inşallah.
Bu medresenin bulunduğu şehirde ve o şehirde bulunduğu bölge açısından şu an İslam’ı, Kur’anı ve Nur hizmetinin bir vitrini ve İslamı temsil eden tek kurum olma konumuna sahiptir. Yani oraya ilk defa girecek olan Yunanlıların yanı sıra tüm balkan ülkelerinden ve Arap ülkelerinden ve Avrupadan insanlar olacak inşallah. Ve burası inşallah onların dinimiz hakkında hizmetimiz hakkında ilk izlenimlerini ve ön yargılarını tartacakları bir mekân olacak. Malumunuz batı zihniyetinin dış görünüş hakkında verdikleri önem göz önünde bulundurduğumuzda nasıl bir yer hazırlamamız gerektiğini, İslamı, hizmetimizi ve ortamını nasıl gösterip tanıtmak istediğimizi göz önünde bulundurmak gerek.
Ayrıca şu an Selanik’te şehrin bir kenarında bir Arap mescidi dışında namaz kılınabilecek, ibadet edilebilecek parklardaki çimlerin dışında hiçbir yer yok. Medresemiz Yunanistan ve Selaniğin en önde gelen ve en büyük Üniversitelerinden biri olan Aristotelio Ünv. ne sıfır km uzaklıkta. Balkondan Üniversitenin kapısını görüyorsunuz. Ayrıca Uluslararası Fuar merkezinin dibinde (Bu yılki Fuar 11-18 Eylül arası). Bu konumda olduğundan Müslümanların da beş vakit namaz kılabilecekleri tek mekân orası olma özelliğine sahip.
Tüm kardeşler dua buyursunlar, Yüce Mevlam bu bölgede, bu şehirde Kur’an İman ve Nur Hizmetlerinin en güzelini nasib etsin gönüllerin ve zihinlerin fatihi olsun İnşallah! Bizleri de bu hizmette nefis ve insi ve cinni şeytanların desiselerinden fitnelerinden tuzaklarından muhafaza eylesin amin…
Yunanistan, Gümülcine, İskeçe ve Selanik Nur talebeleri adına Tüm İslam âleminin ve Nur dairesinin bayramlarını tebrik eder, Mevlam cümlemizi, hem bu dünyada, hem kabirde, hem mahşerde, hem mizanda, hem sıratta, hem cennette bayram edenlerden eylesin…
İstanbul’da, Kur’ânın hakikatlarını müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve isbat eden Risale-i Nur Külliyatından istifade eden ve bu hakikatleri insanlara ulaştırmaya çalışan hizmet gurupları temsilcileri, geleneksel olarak ifa edilen iftar yemeğinde Silivri’de bir araya geldi.
İftar yemeğinden sonra, kılınan akşam namazının akabinde hizmet gurupları yapmakta oldukları hizmetlerden örnekler verdiler.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfından Prof. Faris Kaya, akademisyenler konferansları ve yurt içi ve dışında yapılacak olan seminer ve konferansları, yurtdışında araştırma yapan akademisyenlere sağlanan burslar hakkında bilgi verdi.
Üstad Bediüzzaman hakkında da üstadın çocukluğunda biraderi olan molla Abdullah ile aralarında geçen muhaverede
Suffa vakfından Osman Bostan açılan yeni dershanelerden ve bu sene faaliyete başlayacak olan açık lise öğrencilerine yönelik hizmetlerinden bahsetti.
Hamidiye Vakfından Maruf Ekinci Topkapı bölgesine yurt içinden gelecek ağabeylerin katılımıyla açılacak olan yeni hizmet binasının özelliklerini ifade edildi.
Harem’den katılan Nurettin Yaşar’da Risale-i Nur Külliyatından tarihçeyi hayatın sonundaki hafız Ali ve talebelerinin Balkanlarda yapmış oldukları hizmetleri ve Selanik’te açılan yeni medresenin meyvelerinin başladığını ve bu Ramazanda teravih kılınması gibi müjdeli haberlerden konuşarak hizmetlere maddi ve manevi dua edilmesinin ehemmiyet ve önemi üzerine durdu.
Program teravih namazının beraber kılınmasıyla son buldu.
Sözlerimize Hamd ve Şükür ile başlamak istiyoruz. Zira Tarihçe-i Hayatın ahirinde yazdığı mektup ile tanıdığımız merhum Hafız Ali Reşat Abinin, 1950’li yıllarda başlattığı Risale-i Nur Hizmeti, arada geçirdiği tevakkuf devresinden sonra, bundan 10 yıl kadar önce Gümülcine’de ilk dershanemizin açılmasıyla parlamaya başladı. (Merhum Hafız Alı Reşat abinin başlattığı hizmete binaen 1960 larda Aldulmuhsin Elkonnavi abinin Berlinden gelerek Asa-yı Musa, Sikkeyi Tasdiki Gaybi, Mucizat-ı Ahmediye gibi bazı eserleri istinsah ettirmesi ile 1960 ile 1975 yılları arasında Gümülcine’de Dramalı Salih Αbinin açtığı küçük bir dershanede, Risale-i Nur dersleri yapılması bu hizmetlere dahildir.)
İlk olarak 1999 da Yunanistan’ın Gümülcine kasabasında, Üniversite eğitimleri esnasında Adana’da dershanede kalan iki İbrahim ağabeyle ile beraber Gümülcine’de tanıştıkları bazı kahraman ağabeylerle beraber hizmete başlayan Nur Dersanesi hizmetlerinden bir ay sonra, uzun yıllardan sonra ilk defa ciddi bir şekilde Yunanistan-Türkiye arasında siyasi manada da müsbet, barışa yönelik görüşmeler başlamıştır.
Üstadımız İhlas Risalesinin başında “Bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumi ve kudsi bir vazife-i İmaniye ve hizmet-i Kur-aniye omuzumuza İhsan-ı İlahi tarafından konulmuş” buyuruyor.
Bizlerde bu İman ve Kur’an hizmetinin gerçek sahibinin Cenab-ı Hak olduğunu ve bu hizmetin hakkımızda bir ihsan olduğunu ve Cenab-ı Hakk’ın bu kudsi vazifeyi yaptırmak için bizleri biraya getirdiğini anladık. Şöyleki;
2004 yılının Mayıs ayında Gümülcine’deki dershanemizi daha geniş ve hizmete elverişli yeni bir daireye taşımaya karar verdiğimizde İskeçe’de bulunan bir kardeşimizin ablası bir rüya görüyor. Rüyasında biri ona seslenerek Resullullah Efendimiz (S.A.V.) kendisine “üç tane gömlek dikip hazır etmesini istediği” söylenir. Ablası da bu meseleyi kardeşine anlatır. Oda “vardır bir hikmeti, sen hazır et” der. Ancak Abla ne boyutta dikmesi gerektiğini de bilmez. Bunun üzerine rüyasında Resullullah’ı (S.A.V.) gören bir kardeşe de sorulur. O da bir boyut tarif eder. Sonuç olarak abla farklı renklerde gömlekleri diker ve bir kenarda saklar. Ancak gömleklerden biri tamamen isteği haricinde diğerlerine nisbeten daha küçük olur.
Bizler bir yandan yeni dershanemizi açma hazırlığı yaparken bir telefon aldık. Nurettin Yaşar Abi ile Diyarbakırlı Hafız Ali Mülayim Abi Almanya dönüşü Yunanistan‘a uğramaya karar vermişler, kendilerini karşılamamızı istiyorlar.
İbrahim kardeş onları Selanik‘ten aldıktan sonra İskeçe‘nin yanından geçerken burada bizim bir kardeşimiz var onu ziyaret edelim düşüncesiyle İskeçe’ye dönüyorlar ve Muharrem kardeşi ziyaret ediyorlar. İlk ders yaptıkları yer o ablanın üst katında oturan Muharrem kardeşin bir odasındadır. Ve Asa-yı Musa’dan yapılan ilk ders o andan itibaren İskeçe’nin her Pazar yapılan programlı dersi olmuştur. Orası kalmaya müsait olmadığından bu Ağabeyler Gümülcine’deki dershaneye götürülürler.
Orada da resmi Tarihçe-i Hayat’ın en arkasındaki resimde bulunan ve Yunanistan’da Risaleleri en uzun zamandır bilen çok mübarek bir ağabeyimizle beraber kalırlar. Abla bunu duyunca heycanlanır ve kardeşine “Gümülcine’de dershanede kalan o üç kişi bu üç gömelğin sahibi olabilir mi?” diye sorar. Kardeşi gömlekleri sardırır ve Gümülcine’ye o gece gider. Durumu misafirlere anlatır. Ve gömlekleri gelişi güzel üçüne verir. Ve farklı renklerde olan gömlekleri alanların itiraflarına göre üçüne de en sevdikleri renklerde olduklarını söylerler ve terzide ölçülerini vermelerine rağmen bukadar uygun dikilmediğini itiraf ederler. Ve en ilginç olanı aralarında en küçük yapılı olan ağabeyimize ki; diğerlerinden epey farklı idi, yanlışlıkla daha küçük olarak dikilen gömleğin ona tevafuk etmesi ve tam denk gelmesi idi.
2001 yılında İskeçe kasabasında bir kardeşin evinin bir odasında başlıyan bu dersler bir süre sonra dar gelmeye başlamıştır. Kardeşler İskeçe’de de bir dershane kiralanıp kiralanmamasını düşünürken kardeşlerden birisi rüyasında Üstadın kendi bohçasını hazırladığını ve yanındakilerine “hazırlanınız taşınıyoruz” dediğini görür ve o rüyadan iki gün sonra Mevlam bir yer nasib eder ve kiralanır.
Daha sonra 2007’de Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği (www.uhuvvetgr.org) kurularak hizmetler resmi kimliğe de sahib oluyorlar. İskeçe’nin bir kenar mahallesinde olan dershaneyi şehir meydanında çok güzel bir yere taşımayı Mevlam nasib eder. Büyük bir odası mescid yapılır. Dönerli ders olarak okunan Mektubat yeni bitmiştir. Bir hafta sonra bir kardeş rüya görür. Rüyasında o yeni dershanenin mescidinde bilinen ve bilinmeyen kalabalık bir cemaat toplanmıştır.
Panjurlar ve pencereler kapalı, akşam vakti dışarısı karanlık, hava fırtınalı ve yağmurlu. Bir fısıltı dolaşıyor mescitte “Gelmiyecek galiba! Bu havada gelemez! Yarın gelir belki!” derken birden tüm ihtişamıyla yanında biriyle Resülüllah (s.a.v) mescidin kapısında beliriyor. Üzerinde hiçbir ıslaklık belirtisi yok. Herkes şaşkındır ayağa kalkarlar eline ayağına yapışırlar. “Ya Resülüllah bu havada bu yağmurda nasıl geldiniz sizi beklemiyorduk” denir. Yanındaki zat “Biz de Ona (S.A.V.) öyle dedik ancak Resullullah (S.A.V.) daha fazla bekleyemeyeceğini, bir an önce gelip tebrik etmek istediğini söyledi.” Herkes elini öper ve gözyaşları içinde adına kasideler okunur.
Anladık ki bu olup biten hadiseler başıboş hadiseler değil. Allah bir şeyin olmasını murad ederse esbabı bir araya topluyor. Bu hizmette bizleri de istihdam ettiği için Cenab-ı Hakka ne kadar hamd etsek azdır.
Geçen zaman zarfında yine Allah’a sonsuz hamd ve senalar olsun ki, bu tür inayetler, ağabeylerin (başta Üstadın talebelerinden Abdulmuhsin El Konevi, Abdullah Yeğin, Ahmet Aydemir ağabey gibi..) ve daha pek çok kıymeyli ağabey ve kardeşlerin dua ve ziyaretleri ile, ve buradaki azami ihtiyaca binaen Mevlam bizlere;
Gümülcine dershanesini, İskeçe dershanesini, İskeçe’ye bağlı Ketenlik köyü dershanesini,Edirne okuma programı meyvesi olan yine İskeçe’nin Paşevik köyü dershanesini, Nurettin Yaşar ve Niğde’li Hacı Raşit Ağabeyin duası olan yine İskeçe’nin Şahin köyündeki (Tarihçe-i Hayatın arkasındaki resmin çekildiği köy) 1450 yapımı Karaca Ayşe türbesi Dershanesi, Gümülcine’ye bağlı Şapçı belediyesinin köylerinde ev dersleri,haftanın nerdeyse her gününde hanımların dersleri,Yunanca’ya tercüme faliyetleri, ve İnternet sayfası (www.uhuvvetgr.org) gibi nimetlerle Balkanlardaki Rumeli bostanının çiçeklerinin tohumlarını bizlere müjdeledi. Son olarak ta hepimizin gönüllerini feth eden Selanik’te dershane rüyaları da rüya olmaktan çıkmaya gidiyor inşaallah…
Şimdi Nur bahçıvanları, eczacıları, mühendisleri, doktorları için bu bostana gelip sulama, hastalıkları tespit edip ilaç verme, imar etme zamanı gelmiştir… biz kardeşleriniz, hazır bir şekilde Nur uzmanlarını bekliyoruz, ahiretine ciddi yatırım yapmak isteyenleri bekliyoruz, اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ sırrının en ön safında olmanın kıymetini bilenleri bekliyoruz… Gelin, Rumeli Bostanını Çiçeklerinden bir arsa da siz satın alın…
Batı Trakya’dan umum ağabey ve kardeşlerimize selam eder, buradaki Risale-i Nur hizmetlerinin muvaffakiyeti için umum ağabey ve kardeşlerimizden dualarını talep ederiz.