Etiket arşivi: şiir

NURLAR ŞİİRİ

NURLAR ŞİİRİ

Nurları aldım elime,
Hakikat oldu ayan.
Okudum kelime kelime,
Dedim ne güzel bir beyan. 

Nurlar ile biz, cihad ederiz.
Fethedip kalpleri, ferah ederiz.
Nurları okur, rahat ederiz.
Niza’ değil ikna ederiz.

Nur-u Kur’ân elimizde,
Özümüzde, sözümüzde.
Tefsir-i Kur’ân’dır bu,
Risale-i Nur gönlümüzde.

Aldım elime Sözler’i.
Hep hakikat özleri.
Besmele ile başlayıp,
İhya etti bizleri.

Aldım elime Kastamonu.
Baktım içi hep dopdolu.
Her mektup ayrı feyiz,
Ayrı bir nurla dolu.

Aldım elime Şualar’ı,
Serâser Nur Deryaları.
Savunmayı öğrendim,
Okumakla müdafaları.

Aldım elime Barla.
Şerefyâb etti Hak Teâlâ.
Mütalaa ve talim ile,
Çeşme-i Nur gibi çağla.

Aldım elime Mektubat’ı.
Okudum sual cevapları.
Kalbimi ve nefsimi,
İkna ediyor izahları.

Aldım elime Emirdağ’ı.
Gördüm çalkantılı zamanı.
Üstâd vermiş talebelerine,
İz’an ile mizanı.

Aldım ele Lem’alar’ı.
Hak affede biz kulları.
Kıssa-i Yunus ve Eyyub ile,
Sardı Nurlar yaralarımı.

Aldım elime Tarihçe-i Hayat’ı.
Tanıdım Üstâd-ı Hayatı.
Asrın vekilini ve hizmetini,
Ders verdi bana hayatı.

Aldım elime Sikke’yi.
Gördüm dest-i gaybî’yi.
Tevafuklu kerametlerle,
Etti bu davaya tasdiki.

Aldım elime Mesnevi-i Nuriye.
Nurları derc etmiş i’lemler ile.
Gel ey kardeşim sen de,
Nur fidanlığını görmeye.

Aldım elime İşârâtü’l-İ’caz’ı.
Tefrik ettim îcaz ile i’cazı.
At üstünde yazmış Aziz Üstâd’ım,
Gördüm Kur’ân’daki ince i̇’cazı.

Aldım elime Asâ-yı Mûsa.
Fışkırır ab-ı hayat nereye vursa,
Kemâl-i imanı kazanır,
Bu Nurlar’ı anlarsa.

Aldım elime İman ve Küfür Müvazeneleri.
Hidayet ve dalâlet mukayeseleri.
İmandaki cennet çekirdeğini,
İspat ediyor Kur’ânî hakikatleri.

Aldım ele Muhâkemat’ı.
Eski Said’in mülahazâtı.
Nebeân etmiş akabinde,
Nur-efşan Risalâtı.

Abdulkadir Çelebioğlu

NURLU DAVANIN ERİ

 

 

 

Üstad lâhikada müjdeyi vermiş

Daha çocukken himmete ermiş

Nurlu dava için emaneti teslim etmiş,

Emanet sahibi Hüsnü Ağabey

 

Sâdâsı gelir Safranbolu’dan

Nur davayı haykırır Anadolu’dan

O’na Eşlik eder bütün Nurcular

Nurcuların baş tacı Hüsnü Ağabey

 

Zindeliği sanırsın on sekizinde,

Nur Davasının kutlu izinde,

Var gücüyle haykırır davamız diye,

Kudsi davada er Hüsnü Ağabey

 

Rıza-yı ilâhiyi maksad edinmiş

İhlas Risalesi ruhuna sinmiş

Uhuvveti kendine düstur edinmiş,

Uhuvvette örnek Hüsnü Ağabey

 

Lisan-ı Üstad gibi mübelliğ-i mürşid 

Kalbi Üstad gibi ayine-i mâkes,

Bir Said bedeline oldu bin nefes,

Üstad’ın vekili Hüsnü Ağabey

Tuba Akdağ

Âhirzaman Kardeşlerime!

Ey Din-i Mübin’e Candan Bağlı Kardeşler!

Gönlümüzde sızlar ümmet acısı,
Ne azalır ne de biter ağrısı.
Yazı güzü, kışı baharı mı kaldı,
Gönlümüz Hakk’ta, gözümüz yolda kaldı.

Âhirzaman dediler de dediler.
Bu günü yarına ertelediler.
Halbuki Rabbimiz her an görüyor.
Kulluk edene bol bol veriyor.

Acz içinde kalbi çıksın niyazım.
Dostları ısıtsın varsa ayazım.
Gözlerde aksın yaş, kalplerde hüzün.
Ümmetin derdiyle sararsın yüzün.

Tuluattır kardeş, nasıl geldiyse,
Hakkı söylemeye kim yol bulduysa,
Baş göz üstüne geldi sayarız,
Hem dünya hem ahiret kardeş sayarız.

Her tarafı sarsa da türlü illet.
Mü’min kardeşime gelmesin zillet.
Hiç bitmesin çilem, bitmesin acım.
Ar eyler mekanı örtünen bacım.

Erkek kardeşim sâniyen sen de,
Âhir demden aldın nasip sen de,
Günah, nisyan, masiva sende,
İzhar et hayanı her zaman sen de!

Unutma İslâm’ın nurdan genci.
Her duruşunda olmalı vakar.
Sabırla iç içe göster direnci.
Ehl-i aşk olan elbette yakar.

Yolumuz Nebiler, Resûller yolu.
Hakka can veren şehitler yolu.
Bu dava ebedî ermişler yolu.
Durma bu yolda ilerle kardeş.

Hanım isen sen de ol; Aişe, Asiye, Fatma.
Erkek ise ne bekler ki; Ali, Osman ve Talha.
Bu yolda cefasız kimse var sanma!
Bu yol hak uğruna gidenlerindir.

Kur’ân oku, konuş Rabbin ile.
Namaz ile görüş Rabbin ile.
Zikir ile buluş Rabbin ile.
Hak uğruna ne yapalım kardeşim?

Sünnete ittiba Hak Resûl yolu.
Kitaba temessük Hak Resûl yolu.
İmana hizmettir Hak Resûl yolu.
Bu yol Nebiler, Resûller yolu.

Nurları oku ki, feyizler gelsin.
Nurları anla ki, sirayet etsin.
Nurları yaşa ki, kendine gelesin.
Okuyunca Nurları, Üstâd’ı gördüm.

Tesbihat, cevşen, evrad u ezkar.
Hakikat yolunda var mı yağmur, kar?
Bize yol gösteren Hak Resûl var ya!
O Resûl’e can feda etmeye geldik.

İstiğfar ile gir tevbeye,
Salavat ile rabtol Nebiye,
Allah zikri, Kelime-i Tevhid ile,
Hak uğrunda ferah bulmaya geldik.

Dışımız halk ile içimiz Hak,
Uğruna gittiğimiz yoldur hak,
Bu dava var iken aranır mı hak?
Hakkı hakikati görmüyor musun?

Allah’a abd ol ki, hür olasın,
Resûl’e ümmet ol ki, necat bulasın,
Kur’ân’a tabi ol, halas olasın,
Kurtuluş İslâm’da, unutma kardeş!

İlmin var ise, Bel’am’ı düşün.
Makamın var ise, Nemrut’u düşün.
Mevkin var ise, Fir’avun’u düşün.
Malını yiyebildi mi ki Karun?

Ya Bilal olasın, ‘Ya Hakk’ diyesin.
Ya Sümeyye olup, Hak uğruna gidesin,
Ya uğruna can ve mal veresin,
Hakkı unutup, gafil olma kardeş!

Ya Ebu Bekir olup İslâm’a güç katarsın,
Yahut Ebu Cehil olup nâra ateş atarsın.
Ya Ömer olup hakkı haykırırsın,
Ya Ebu Leheb gibi hakka sağır kalırsın.

Ya Osman ol edebi göster,
Ya Ali ol ilimi göster,
Ya hak, hakikat yolunu göster,
Yahut da burada bekleme kardeş!

Değil miydi Nida-i Nebi;
Ya hayır söyle yahut susmalı.
Şer yolu olur ise diller susmalı.
Hakkı hakikati söyle be kardeş!

Ya Rab!
El açtık kapına geldik,
Dünyayı gördük ukbaya geldik,
Şerri gördük hayra geldik,
Seni bulduk sana geldik.

Affeyle, mağfiret eyle Ya Rab!
Bulduk Ya Rab hakikat bu tarafın yolundan,
Ayırma bizi kendi yolundan.

Abdulkadir Çelebioğlu

Bizi Nereden Nereye Getirdi Allah (C.C)!

Türkiye, ecdadın  şerefli unvanını taşır.

Meşhur atasözüdür : Meyveli ağaç  taşlanır,

 

Şanlı Ecdad, her yere  adalet götüre bilmiş,

Zalimin da kalbinden, düşmanlığı silebilmiş.

 

Onlardır ki, çok düşmanın benlik putunu kırmış,

Azılı düşmanların bile, kalplerini yumuşatmış,

 

Ne yazık ki, son asırda çok hainler türedi,

Halkı çökertmek için, iç ve dış düşman birleşti.

 

Halkı dinsiz bırakmak ti, onların ana derdi,

Onların o kanunları, çoğunu dinsiz etti,

 

Yahudinin serpuşunu, başımıza koydular,

Reddeden zavallılar, idamla cezalandılar .

 

Müslüman hanımın başı, örtüsüz bırakıldı,

Zavallı hanım kardeşler, kȃfirin rengini aldı.

 

Uzun zaman halkımız,  maddeten pür sefil kaldı,

Tüm mahsulatımzı, ecnebi düşmanları aldı.

 

Fakat halkın dualarıyla, yurdumuz değişti,

Yani halk, imanlı lideri reyi ile seçti.

 

Kȃfirlerden değil, Allahtan korkan Erdoğan,

Çok  cesur, dindar ve frenklere karşı tavrı yaman.

Dünyadaki dargın Müslümanları, barıştırdı,

Onları kardeş gibi, geçinmeye alıştırdı.

 

Vatandaşların çoğunun, kalbini memnun etti,

Aramızdan, fakirlik sıkıntısını def etti.

 

Düşmanın boyunduruğunu, başımızdan çekti,

Helal rızık kazanmak için, imkȃnlar ortaya serdi.

 

Kendine, Peygamber Sünnetini rehber edindi,

Başımıza, Kur’an okuyabilen bir lider geldi.

 

Namazlı ve Hacı lidere, Türkiye sahip çıktı,

Dinsiz olanların seslerini, tamamen kıstı.

 

Bize saldıran düşmanın, cevabını veriyor,

Düşman kabul etmese de, mantıklı buluyor.

 

İşleri tüm Müslümanların, içini güldürüyor,

Onun varlığı ile, müminler çok seviniyor.

 

Büyük Allah’ımız, bu Senin ihsanındır bize,

Biz Mü’minler,  çok fazla şükür etmeliyiz Size.

 

Sonuna dek şerlerden bizleri, Sen koru Rabbim,

Bu hal ile sevinsin benim mahzun olan kalbim.

 

Abdülkadir HAKTANIR

MÂLİK-ÜL MÜLK (Şiir)

Gece de senin, gündüz de senin,
Gecedeki yıldız da senin,
Gündüzdeki güneşte senin,
Yüzümüzdeki göz de senin;

Üstümüzdeki gök kubbe de senin,
Altımızdaki küre-i arz da senin,
Üstündeki mahlûkat da senin,
İçindeki mahlûkat da senin;

Yerdeki karınca da senin,
Gökteki şems de senin,
Görmediğimiz zerrat da senin,
İhatası muhal kâinat da senin;

Gönlümüzdeki sevgi de senin,
Göğsümüzdeki kalp de senin,
Sevdiklerimizin sevgisi de senin,
Sevip de sevindiklerimiz de senin;

Okuduğumuz Mushaf da senin,
Kâbe-i muazzama da senin,
Mescid-i Haram da senin,
Mescid-i Aksa da senin;

Ağlayan göz de senin,
Ağlayan yetim de senin,
Ağlayan günahkâr da senin,
Ağlayan tövbekâr da senin;

Benim dediklerimiz de aslında senin,
Mâlik-ül Mülkü unutan kul da senin,
Tövbe kapısı da senin, tövbe de senin,
Kevser de senin, Firdevs de senin;

Cebrail de senin, Azrail de senin,
Mikail de senin, İsrafil de senin,
Mekke de senin, Medine de senin,
Kudüs de senin, Hira da senin;

Cennet de senin, Cehennem de senin;
Kabir de senin, berzah da senin;
Hesap da senin, mizan da senin;
Affetmek de senin, mağfirette senin…

Halil İbrahim DEDE – Facebook
28/04/2016 – Çorlu