Etiket arşivi: şiir

Efendim, Sen

Efendim, Sen
Öyle bir Nur’sun
Ve Getirdiğin öyle bir Nur ki,
Değil cinler, insan, melek ve tüm hayatlar,
Belki tüm kainat ve gökler ve yer,
Sana minnettar.

Seninle kıymet buldu, ölümle yaşayan ve uzakta-bilinmez mahluklar.
Ölümü bize en büyük heyecan yaptın,
Ölüm, getirdiğin lügat ile
Kavuşmak ve buluşmak ve sevinmek oldu.

Sen yokluğu yok ettin.
Başıboşluğu boş ettin.
Tesadüfü tard ettin.
Karanlık bir nokta kalmadı, her zerreden şemsleri tulu ettin.
Sabırsız ve mahzun ve meyus mahlukatı
Gelişinle, Getirdiğinle mesrur ve mesut ettin.

Sen öyle seviliyorsun ki,
Herkes önce Sana dua ediyor..
Dudaklarından ve ahvalinden dökülen her ses ve her kelime
O kadar kıymetli ki,
İsraf olmasın diye tüm dikkat ve asırlar birbiriyle yarışıyor.
Buna rağmen
Hala Seni kalplere sığdıramadık.
Kitaplar şöyle dursun.
Hala tarif edemedik seni
Destanlar, şiirler öylece duruyor.

Efendim, Sen
Öyle bir Nur’sun
Ve Getirdiğin öyle bir Nur ki,
Değil cinler, insan, melek ve tüm hayatlar,
Belki tüm kainat ve gökler ve yer,
Sana minnettar.
Sana Aşık.
Sana fedai.
Sana sabırsız
Sana geliyor
Sana varıyor
Ve Allah, Sana veriyor en büyük makamı, övülenlerin en büyük tahtını.

Bize de getir, bizi de götür, bizi de al Yanına.

(Emirdağ Çiçeği, Gül-ü Reyhan’a döndü.)

M Fatih Özbilen

Polis Telsizi Sesiyle Dolandırıcılık

Telefonun çalar ahizeyi kaldırırsın.

Polis telsizi sesi, ekiplerin anonsu.

İstemeden aklını olaya daldırırsın.

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Açılır esas mevzu tanıtımın sonunda.

Tekerrür etmektedir telsiz telefonunda.

Terörle Mücadele sözü avcı kurgunda

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Dolandırıcının dilinde bir klişe olmuş.

“”Nüfus cüzdanın bir sene evvel kaybolmuş

Doğudaki bir şehirde teröristler bulmuş””

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Polis telsizi sesiyle dolandırıcılık,

Polis telsizi sesinde inandırıcılık.

Kanunlarda olmalı kesin caydırıcılık.

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Polis telsizi karşısında yaparsan panik,

Dolandırıcının oyununda olursun yenik.

Sabırlı, soğukkanlı ol birkaç saniyelik.

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Polis telsizi sesi makamlarca eklenmiş,

Kimi video kaydı yüz binlerce izlenmiş.

Dolandırıcı bu sesle polisliğe özenmiş,

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Konuşmasını sorularla dolandırır.

Canını sıka, sıka midenin bulandırır.

“Bankada paran varmı der” sözü sonlandırır

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Karakolun adını, adını sor avcıya.

Üşenme suç duyurusunda bulun savcıya.

Seninde katkın olsun alacağı cezaya.

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

Polis para istemez dese bile emniyet,

Polis telsizi sesi avcı için art niyet.

Bazılarımız öder teknolojiye diyet

Sarmalamıştır seni artık kurgu kaosu.

ORHAN AFACAN

İZMİR-24.10.2015

İki Ateş (Şiir)

İki ateş arasındayım
Cehaletimin ve kaderimin.
İki kalem ateşi
Biri yazmadığı,
Biri de yazdığı için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım,
Gafletimin ve emirlerin.
İki yaşam ateşi
Birini yaşadığım
Birini yaşamadığım için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım
Evhamın ve tevekkülün.
İki anahtar ateşi
Biri açıldığı
Biri açılmadığı için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım
Düşmanımın ve dostun.
İki cephe ateşi
Biri kandırdığı
Biri kandırıldığı için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım
Öfkemin ve sabrın.
İki zor ateşin
Biri zorladığı
Biri zorlamadığı için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım
Nefsimin ve kalbin.
İki mızraklı ateşin
Biri bedenime
Biri dünyaya battığı için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım.
Gayrin ve Müslimlerin.
İki ayrı ateşin.
Birine benzediğim
Birine de benzeyemediğim için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım.
Sebeplerin ve kaderin.
İki bilinmez ateşin
Birine bel bağladığım
Birinden kaçtığım için
Yanıyorum.

İki ateş arasındayım
Rabbim!
Ateşlere üfleyen!
Herbir İsim ve Fiiline
Herbir Şuun ve Kudretine dayanıyorum.
Yangınımı söndür!
Yangınlarımızı söndür Allahım!

Muhammed Fatih Özbilen

www.NurNet.Org

Barla.. (Şiir)

Barla…….

Kenâr-ı bahrde(denizin kenarında) hoş bir mahaldir, nâzır-ı âlem,(alemi görür)

Tahaccür(taşlaşmış) eylemiş bir mevcdir;(dalga) üstünde bir âdem,

Hayâlettir, oturmuş, fikr ile meşguldür her dem;

Giyinmiştir beyaz(Bediüzzaman) amma, bakarsın arz eder mâtem.

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…(arkadaş onunla)

2

Bu tenha yerleri gördün mü sen zannetme hâlîdir,(boştur)

Hayâlâtımla meskûndur; bu yerler pür meâlîdir,(mana doludur)

Muhât-ı aczdir(her taraf acizdir) hem lâ-tenâhî(sonsuz)  B i r ‘l e (Allah) mâlîdir;(doludur)

Bu mevkidir yerim sahilde bir kürsî-i âlîdir. (yüksek bir kürsü)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

3

Sükûnetle kuşanmış hây u hûy-i şehri gûş eyle,

Sehâb-ı hande-rîz ü berk-ı yekser-kahrı gûş eyle,

(gülümseyen bulutu ve bütünüyle kahır saçan şimşeği dinle)

Ağaçlardan çıkan efkârı seyret,( ağaçlardan çıkan fikri  seyreder)

nehri gûş(nehre kulağını verir) eyle;

Bu vahşetgâhda sen gel benimle dehri gûş eyle.

(bu insan eli değmemiş vahşi Barla tabiatını gel dinle)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…(bütün bunlar Bediüzzaman’ın arkadaşları )

4

Düşün ol Z a t ‘ı (Allah) kim emriyle zâtından ıyân (görünmüş)olmuş,

Vücûd-ı sermedîsinden (sonsuz vücudundan )zemîn ü âsmân(gökyüzü) olmuş,

Düşün deryâyı, her bir katre mevc-i bî-kerân(denizin her bir katresi sonsuz )Barla denizine bakan adam, Bediüzzaman) olmuş,

Hafâyâ-yı ilâhîdir ki(Allah’ın sırladırır, o sırları Bediüzzaman açar) yekdil, yekzebân olmuş.(hep birlikte konuşurlar, O ‘nu )

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

5

Odur hîçî-i mâzî lücce-i sürh-i meşiyyette,

Bu târîkî-i müstakbel kebûd-ı sermediyyette,

Durur bir Kibriyâ-yı bî-nihâyet nûr u zulmette,

Beraber cümle mevcûdât ü eşyâ hep muhabbette.

.

(İradenin kızıl dalgasında mazinin hiçliği odur; bu geleceğin

karanlığı ve ebediyetin maviliğinde, aydınlık ve

karanlıkta sonsuz bir büyüklük durur; bütün eşya ve varlıklar

birlikte hep sevgidedir.)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

6

Eder yekdiğerin takbîl dâim Zühre vü zerre, (zühre ve zerre birbirinin ayağını öper, hep birlikte sanatı ilahiyi gösterirler, hep  birlikte insan için birlikte çalışırlar)

Yürür bir yolda murg u mâhî vü mehtâb ü şebperre, (Allah yolunda insanın hizmetinde kuşlar ve melekler, mehtap, yarasa koşuşurlar)

Otur şu minber-i deryâ-muhât-ı senge bir kerre,

(otur bu deryanın Barla gölünün deryasında  bir taşın üzerine )

Hemen Allah’ı gör şâmil semâdan bahr ile berre.

(hemen Allah’ı gör her tarafı kuşatmış, denizi ve karayı)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

7

Yürür her burc bin asr-ı mücessemdir, mümâsildir,

Zılâle sûretâ, zannetme lâkin cism-i zâildir,(gölgelerin sanma surettir ve geçicidir)

Bu hey’et zîr ü bâlâ mercî-i aslîye mâildir,(toplu bir heyet halinde asıl gidilecek yer olan ebediyede meyletmişlerdir)

Giderler şâd ü handân cümlesi bir feyze nâildir.

(hepsi işinden memnun şad ve güler yüzlü  gayretin ve hizmete yöneliktirler)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

Hamid’in ikinci şiiri Külbe-i İştiyak’tır. Bediüzzaman gibi alemi gözlemler, Barla’nın tabiatından aleme bakış gibidir.

ne alemdir bu alem akl ü fikri bi-karar eyler,

hep i’cazat-ı kudret piş-i ceşmimden güzel eyler,(bu alem nasıl şaşırtıcı bir alemdir, aklı ve fikri  kararsız yapar, insanın gözünün önünden kudretin mucizeleri akar gider, tıpkı Barla’dan bütün tabiata ve Eğirdir gölüne bakıştır)

ser-a-ser nurlardır renklerle istitar eyler,
Baştan başa nurlardır renklerle örtünürler
semavi handelerdir gökyüzünden hakk nisar eyler,
Semavi gülüşlerdir, gökyüzünden hak kendini gösterir
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

çimenliktir, denizdir, dağdır, bahar bulutudur

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.
bu yerlerde doğanın şair olması kolaydır
neye duş olsa çeşmim bunda her dem taze vü terdir,
Neyi görse gözüm burada daima tazedir, canlıdır ve yenidir
şua-i mihr-i enver pare pare germ ahgerdir,
Güneşin parlak ışıkları parça parça sıcaklıktır
bulutlar kenz-i gevherdir, murassa’-saz-i meşcerdir,
Bulutlar gevher hazinesidir, ağaçlar nakışlanmış, nakış yapmışlardır
doğar akşamları bir mai yıldız ruh-perverdir,
Akşamları mavi bir yıldız doğar ruhu besler, ilham verir ona
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,
çimendir, denizdir, dağdır, bahar bulutudur
bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.
Bu yerlerde doğanın şair olması mütefekkir olması kolaydır.Onun için Bediüzzaman buraya getirilmiştir, eserlerini besleyen ve ona ilham veren bütün tabiat unsurları burada vardır.
şafak bir nehr-i hüzn eyler reh-i ümmidi hunundan,
Şafak bir hüzün nehri ümid yolunun kanından
münevver mah-tabın fikr-i nur-i nil-gunundan,
aydınlık mehtabın çivit rengi maviliği her yanı aydınlatır
düşer bin şi’r-i muzlim ol ziyanin her sütunundan,
Binlerce kapalı şiirler dökülür o çivit rengi karanlıktan
mükerrer hüsnü yarın manzar-i sevda-nümudundan,
Sevgili görünür bütün manzaralardan onun güzelliği okunur(Allah)
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

şevahikten sukuut etmekte menba’lar menar asa,
Tepelerden inmekte sular ışıklar gibi
bütün dağlar ağaçlıktır, ağaçlar hep çenar asa,
Bütün dağlar ağaçlıktır, hepsi çınar gibi
inip bir şey semadan ruhum okşar zülf-i yar asa,
Sematan bir şey iner sevgililin saçları gibi ruhumu okşar, sevgili Allah’tır. Saç ise vuslat
revan etsem aceb mi ben de şi’rim cuybar asa,
Ben de şiirim , nehirler gibsi  aksam garip mi olur
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

işaret kılmada eşcar semt-i la-tenahiyi,
ağaçlar sonsuz öteyi işaret ederler
öper emvac kalkıp perde-yi kudret-penahiyi,
dalgalar kalkar kudretin sonsuz perdelerini öperler
eder kevkeblere isal tairler ilahiyi,
kuşlar yıldız kümelerine şarkılar söyler
o hatiflerde gel seyr eyle takrir-i vicahiyi,
sesi görünen ama görünmeyen hatifler yüz yüze görüşürler, sen onları seyret
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

sabaha karşi dönmüş af-taba muntazır ezhar,

Sabaha karqı çiçekler semaya yıldızlara yüzlerini dönmüşlerdir

tulu’uyle onun her gonce eyler handesin tekrar,
Gonceler açmakla gülüşlerini tekrarederler, çiçekler her sabah insanlara iyimserlik ve tebessüm aşılarlar.
sezadır maşrıkı add etse adem matla’-i eş’ar,
Layıktır insan güneşin doğduğu yeri şiirin doğduğu yer olarak, ne imaj ama
ne şairdir ki kudret şi’r söyler döktüğü asar,
Kudreti ilahi ne büyük şairdir ki yaptığı ve gösterdiği eserler onun şiirleridir, ne imaj ama
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

saba eyler kudum-i nev-baharı kuhtan tebşir,
Saba rüzgarı  baharın ayağını dağlardan müjdeler , ne imaj ama
eder tıfl-i muhabbet asiyab-i alemi tedvir,
muhabbet çocuğu alemi yönetir
gelir bir yanda sengistandan avaz-i peleng ü şir,
Mezarlıktan aslanın bağırtısı gelir
olur şimşeklerin aksiyle ruşen çehre-yi takdir,
şimşeklerin aksiyle Takdirin çehresi görünür
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

seher bin cuybar-i hüsn ü aheng ü seda yek-dem,
seher tek akışlı ve ahenkli güzel bir nehirdir
kılar meks ettigim vadi-yi samtı hüzn ile hurrem,
Beklediğim  sessiz vadiden  hüzn ile beni mutlu eder
gelir mihr ü meh asa fikrim ihyaya kemal, ekrem;
Gelirler ay ve güneş gibi fikrimi hayatlandırırlar Namık Kemal ile Ekrem Bey
döner karşımda ol dem şi’rden masnu’ bir alem,
O zaman karşımda şiirden meydana gelmiş bir sanatlı alem dönerler
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

bu vahşi külbeyi me’nus-i aşk-ı maderi gördüm,
Aşkın annesini aşkı doğan ünsiyetli kulübeyi gördüm
bana feryad meşk eyler bu sessiz yerleri gördüm
Bana feryadı öğretir, bu sessiz yerleri gördüm
yeşil gözlüydü, vahşetlerde sakin bir peri gördüm,
Yeşil gözlüydü , vahşetlerde sakin bir peri gördüm
-benim mülküm- dedi, mülkünde gezdim, her yeri gördüm,
Benim mülküm dedi gülkünde gezdim her yeri gördüm
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

bu canipte vatandır, bunda hep şevk-i hamiyyettir,

Bu yönlerde vatandır, bunda hamiyetin neşesidir
bu yanda fikr-i hurriyet ki nur-i ademiyyettir,
Bir yanda hürriyet fikridir amemin ışığıdır hürriyet,hürriyetsiz insan ışıksızdır
bu yanda laciverd ü sebz giymiş sermediyyettir,
Bu yanda  lavicerd bir yeşillik giymiş sonsuzluktur
bu yerler şairiyyettir, fazilettir, meziyyettir,
Bu yerler şairiyettir şiir söylerler, faziletler söyler, meziyetler söyler

Bediüzzaman bütün uluhiyetin delillerini şiirler yorumlarını, faziletleri tabiat okukamalarından çıkarmıştır.
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

Barla’da sempozyum düzenledik, Üstadın nefesini teneffüs ettik. Küfrün bel kemiğinin kırıldığı fen, felsefe ve sanatın , yanlış dini telakkilerin daraltığıdünyayı genişleten adamın eserlerin doğduğu yerde konuştuk. Rektörümüz Süleyman Demirel Üniversitesi Röktörü teşrif ettiler. Türk siyasi ve  fikir tarihi göstermiştir ki Bediüzzaman’a hürmet edenler, dünyada da ahirette de mutludurlar ve olacaklardır, ama ona gereken önemi vermeyip sadece araç yapanlar gerekli tokadı yemişlerdir.

Barla’nın dağlarında uluhiyyetin çiçekleri açtı

Bütün dünya o çiçeklerin tebessümüyle güldüler

Daha nice güzel günlere ..

Nurs köyünden çıkan adam, Barla’dan eserleri ile dünyaya açıldı

Dünyaya maneviyat  ve inancın gölgesinde mutlu oldular

Nice mutluluklara

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.Org

Ben Ayasofyayım!

Ben Ayasofyayım
Karşımda turistik bir mabed
Fiillerim mavi bir cami.
Gösterişe ve ritüele dönmüş
Tüm ibadetlerim.

Suç ve suçlu bende.
Cehalet mührü vurdu üstüme,
Gayret, ders ve saflık katilleri.
İlim aktı gitti batı sahillerine
Ben bir müzeyim.

Minarelerim dimdik
Ama iki kelime çıkmaz ağzımdan
Karşımda halısı güzel bir zengin
Ben ise abdest kiriyle gezilen
Bir dilenciyim

İmarım kadim
Tabibim İstanbul
Ben ezanla iyileşmiştim
Ama sesi güzel müezzin ile değil
Kuran’ın kölesiyim.

Yedi, yetmiş
Yedi yüz değil
Ben bin dört yüzlük bir şiirim
Ama şair de kalmadı, bensiz
Fatih’in virgülüyüm.

Ben Ayasofyayım
Kitapların yolculuğu bitmişti
Ama nasipsiz bir el bana ilişti
Eski kitaplar tekrar raflarda
Bin sene gerideyim.

Fatih, nerdesin?
Açtığın kapılar hala kilitli.
Açılmaya da korkuyorum aslında
Yedi uyuyan mağarada gibi
Halen ülkemde esirim.

Ben Nebi’nin kelimelerinden
Doğdum, büyüdüm
Gaflet günahıma yenildim
Tövbe ediyorum Allahım!
Aç beni ve yeni müjdelerini.

Ben Ayasofyayım.
Fatih’in virgülü,
Mehdi’nin minberi,
Nebi’nin müjdesi,
Rabbimin terbiyesiyim.

M. Fatih Özbilen

www.NurNet.Org