Etiket arşivi: Sözler Neşriyat

İman ve Küfür Muvazeneleri Hollandacaya tercüme edildi

Muhammed Burak Yılmaz’ın haberi:

RisaleHaberRisale-i Nur külliyatından bazı bölümlerin bir araya getirilerek oluşturulan İman ve Küfür Muvazeneleri kitabı Hollandacaya tercüme edildi.

Sözler Neşriyat‘ın uzman ekibi tarafından yapılan tercüme sona erince kitap basıldı ve istifadeye sunuldu.

İmanın ve küfrün maddi ve manevi faydalarını ölçmek, tartmak ve kıyaslamak anlamında kullanılan muvazene kavramı muhakeme etmek anlamında da kullanılıyor.

İman ve Küfür Muvazeneleri Hollandacaya tercüme edildi

Kaynak: İman ve Küfür Muvazeneleri Hollandacaya tercüme edildi

M. Said ÖZDEMİR Ağabey tarafından derlenen İman ve Küfür Müvazenelerinin içinde hangi bahisler var ?

 

www.Nur.Net.org

MUHAKEMAT, iNGİLİZCE OLARAK NEŞREDİLDİ

Risale-i Nur’un sesi gürleşmeye devam ediyor. Sözler Neşriyat tarafından tab’ı yapılan MUHAKEMAT TERCÜMESİ OKURLARIYLA BULUŞTU.
RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDAN – A PRESCRIPTION FOR THE ULEMA – MUHAKEMAT – İNGİLİZCE
CİLT      : SIVAMA CİLT
EBAT    : ÇANTA BOY (14 x 20 cm)
KAĞIT  : 1. HAMUR

BASKI  : TEK RENK

SAYFA  : 168 SAYFA

 

KİTAP TEMİNİ: www.sozler.com.tr

Muhakemat niçin yazıldı?

Müslümanları dünyada rahatlıktan, diğer dinlere mensup olanları da ahiret saadetinden mahrum eden ve İslâmiyet güneşinin insanlığı aydınlatmasını engelleyen sebepler çoktur.
Bunlar, kötü zan ve kötü zannın sebep olduğu çarpışma, münakaşa ve münâzaralardır.

Sırf kötü zan ve onun sonucu oluşan ön yargı sebebiyle çalışanlar amirleriyle, amirler çalışanlarla, eşler birbirleriyle, anne-baba çocuklarıyla, öğrenciler – öğretenleriyle düşman olabilmektedir. Bazı konularda ters düşüp hem kendilerini hem de etrafındakileri huzursuz edebiliyorlar. Hâlbuki İslâmiyet’in koymuş olduğu kurallar her ferdin dayanak noktası olsa fikren ve davranış olarak yaşanan farklılıklar yaşanmaz ve huzursuzluklar en düşük seviyede kalırdı.

İslâmiyet’in esaslarını, okuduğumuz ilimlerin ve uygulamalarımızın dayanak noktası ve ölçüsü yaptığımız takdirde her olay, her konu rahatlıkla halledilebilecek ve kişiler arasındaki ilişkiler, sosyal davranışlarımız bir düzene girecektir.

Böylece, dünya, Müslümanlar için rahat yeri olacak, aynı özellikleri diğer din mensupları uyguladığı takdirde, onların da ahiretleri aydınlanacaktı.

Fakat insanlık tarihinin gelişimine bir göz gezdirdiğimizde; insanların kendilerinden başkaları hakkındaki suizanları, ön yargıları daima ön planda olmuş, insanlarda ötekine karşı duydukları ön yargı, vesvese şeklinde kendini göstermiş ve bu da ümitsizliği netice vermiştir. Bu durum, özellikle vatanımızda doğu bölgelerimize medeniyetin ve eğitimin geç gitmesini veya çok az girmesini netice vermiştir.

Bu şekilde davrananların dayandıkları nokta; İslâmiyet’in görünüşte bazı kurallarının modern ilimlere uygun olmadığını vehmetmeleri, düşünmeleridir.

Kendi fikirlerine/vehimlerine göre, ilimlerin bu kadar ilerlediği zamanımızda, 1400 sene önce getirilen kuralların geçerli olamayacağına hükmetmeleridir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî, bu şekilde düşünenlere karşı İslâmiyet’in doğruluğunu Muhakemat adlı eserinde imanlı insanların görüşüne sunmuştur. Söz konusu kitabın başlangıcında kitabın yazılmasının amacından bahsederek bu konuyu açıklığa kavuşturmuştur.

“Ey benim şu kitabıma im’ân-ı nazarla nazar eden zat! Malûmun olsun, bu kitapla istediğim hizmet budur: İslâmiyette olan tarik-i müstakîmi göstermekle ehl-i tefrit olan a’dâ-yı dinin teşkîkâtını red ve yüzlerine vurmakla beraber; tarik-i müstakîmin öteki canibini ve sadîk-ı ahmak ünvanına lâyık olan ehl-i ifrat ve zahirperestlerin tevehhümlerini tard ve asılsızlığını göstermek ve asıl rehber-i hakikat ve âlem-i İslâmiyetin ikbal ve istikbaline yol açan ve sırat-ı müstakîmde kemâl-i ümid-i zaferle çalışan muhakkikîn-i İslâm ve âkıl sıddıklara yardım etmek ve kuvvet vermektir. Elhasıl, maksadım, ol elmas kılınca saykal vurmaktır.”

Bilindiği gibi Muhakemat adlı bu eserini Üstad Said Nursî Eski Said devrinde 1910’lu yılların başlarında yazmıştır. Kitabı yazmaktaki amacının; İslâmiyet’in doğru yolunu, sırat-ı müstakimini, işleri aşırıya götüren din düşmanlarına göstermek olduğunu belirtiyor. Böylece onlardaki kuşkucu, şüphelendirici davranışları red etmek ve hatalarını yüzlerine vurmak onlara hakikati göstermektir.

Ayrıca diğer yönden bir amacı da, İslâmiyet’in doğruluğuna inanan, fakat hareketleri, davranışları ve sözleri ile birçok hatalar yapan, İslâmiyet’e lâyık olmayacak şekilde davrananların da akıllarını başlarına getirmek olmalıdır.

Muhakemat Hakkında

Birinci Makale (Unsur’u-l Hakikat)

Birinci Mukaddeme: Kur’ân’ın esas maksatları sayılmakta ve bu maksatlardan ayrı olan ay, güneş, yıldızlar gibi kâinatla alâkalı bahislerin, Kur’ân’da ne gibi gayelerle zikredildiği anlatılmaktadır.
 

İkinci Mukaddeme: İnsanların maddî bilgilerinde telâhuk-u efkâr ve tedricî tecrübe­ler sayesinde bir meylü’t-terakki olduğu izah edilmekte; aynca maddî ilimlerle manevî ilimler arasındaki fark ortaya konmaktadır.


Üçüncü Mukaddeme: 
İsrailiyat ve Yunan felsefesinin bir kısmının, bazı İslâmî ilim­lerin içine nasıl girdiği ve din süsüyle görünerek fikirleri nasıl ihtilale verdiği gayet ma­nidar bir şekilde tahlil edilmiştir.


D
ördüncü Mukaddeme: Şöhretin insanın malı olmayan şeyi insana nasıl mal ettiği; bu yüzden de ne gibi hurâfât kapıları açıldığı etraflıca izah edilmektedir.


Be
şinci Mukaddeme: Mecaz ve teşbihlerin zamanla hakikate inkılap edip hurâfâta nasıl kapı açtığı ve bunun sebepleri beyan edilmektedir.


Alt
ıncı Mukaddeme: Tefsirde zikredilen her bir meselenin ve malûmatın tefsirden ol­ması lâzım gelmediği; bir tefsir kitabında tefsir veya âyetin asıl mânâsından başka, sair fenlere ait bazı meselelerin de olabileceği, o fenlere ait malûmatın yanlış olmasının, âyetin veya tefsirin yanlışlığına delil sayılamayacağı izah edilmektedir.


Yedinci Mukaddeme: 
İnsanların muzır seciyelerinden olan tezayüd, mücazefe ve mü­balağa meyilleri ve bu meyillerin ne gibi zararlara sebep olduğu beyan edilmektedir.


Sekizinci Mukaddeme: 
Müellifin ifadesiyle “Her kemâli mahveden ye’si Öldürmek ve her saadetin mâyesi olan ümidi canlandırmak” için yazılmıştır. Mazinin insanları ile hâl ve istikbalin insanlarının mukayesesi yapılmaktadır.


Dokuzuncu Mukaddeme: 
Hilkat-ı âlemde maksud-u bizzat ve galib-i mutlak yalnız hüsün, hayır, hak ve kemâl olduğu; şer ve kubh ve batılın ise tebeiyye ve mağlube oldukları, hakka galip gelseler bile muvakkat olduğu anlatılmaktadır.


Onuncu Mukaddeme: 
Mütekellimin, söylediği sözünde muaheze edilip edilemeyece­ği noktaların neler olduğu anlatılmaktadır.


On Birinci Mukaddeme: 
Tek bir kelâmda ve sözde birden fazla hükümler olabileceği misallerle anlatılmaktadır.


On 
İkinci Mukaddeme: Zahirperestleri aldatan noktalarla mübalağalı netice veren sebepler üzerinde durulmuş; aynca mübalağa meylinin ne gibi gariplikleri netice verdiği izah edilmiştir.


B
İRİNCİ MESELE: Küre-i arzın yuvarlak olduğunu ispata dairdir. Bu meselede sü­kuti icma olduğu bildirilmekte ve bazı muhakkikinin eser ve sözlerine havaleler yapıl­maktadır.


İKİNCİ MESELE: 
“Arz, öküz ile balık üzerindedir” şeklinde rivayet edilen hadisin tahkiki yapılmakta ve tazammun ettiği mânâlar manidar bir şekilde anlatılmaktadır.


ÜÇÜNCÜ 
MESELE: Kaf Dağı hakkındadır. Bu güne kadar bu hususta ileri sürülen görüşlerin tenkit ve tahkiki yapılmaktadır.


D
ÖRDÜNCÜ MESELE: Zülkarneyn ve Seddi, Ye’cüc-Mecüc ve Seddin harabiyeti hususları üzerinde durulmaktadır.


BE
ŞİNCİ MESELE: Cehennemin yerinin nerede olduğuna dairdir.

ALTINCI MESELE: Kur’ân’ın irşad mesleğinin ne gibi hususiyetler taşıdığı, ehl-i tefsire bu bakımdan düşen vazifelerin neler olduğu beyan edilmektedir.

YEDİNCİ MESELE: Sadece âyeti kerimelerin zahirine bakarak menfî şekilde hüküm veren inkarcıların iddialarının doğru olmadığına dair izahlar vardır.

SEKİZİNCİ MESELE: Ehl-i zahiri, ulûm-u âdiyede bile tereddüde sevkeden husus­lar anlatılmaktadır.

 

İkinci Makale (Unsur’u-l Belagat)


B
İRİNCİ MESELE: Arap olmayanların, Arapçanın belâgatıyla meşgul olmaya başlamalarıyla zevk-i belagatı, fikrin mecra-yı tabiîsi olan nazm-ı maânîden nazm-ı lâfza na­sıl çevirdikleri anlatılıyor.


Tenbih: 
Lâfız, üslûp, teşbih, hayal ve kafiye gibi unsurların kelâm içinde ne kadar yer alması lâzım geldiği anlatılıyor.


İKİNCİ MESELE: 
Kelâmın canlılık ve hareket kazanmasının nasıl mümkün olacağı anlatılıyor.


ÜÇÜNCÜ
 MESELE: Bir mânâyı herkesin kendi sanat ve mesleğine uygun üslûplarla ifade etmesinin sırrı izah ediliyor.


D
ÖRDÜNCÜ MESELE: Bir kelâmı meydana getiren harf ve kelimelerin, o kelâmın umumî maksadına müteveccih olup yardım etmesi için nasıl tanzim edilmesi gerektiği anlatılıyor.


BE
ŞİNCİ MESELE: Kelâmın müstetbeatındaki telmihlerin ve üslûbundaki işaretlerin insanın duygularını nasıl ihtizaza getirip coşturduğu anlatılıyor.


ALTINCI MESELE: 
Bu meselede, bir memurun hükümet işinde kendi kabiliyetine göre bir vazife alması gibi kelâmın meyvedar olması için kelâm içinde manâların nasıl tanzim edilmesi gerektiği anlatılıyor.


YED
İNCİ MESELE: Bu meselede, Beyan’ın felsefesinin ne olduğu ve bunun belaga­ta olan büyük tesiri anlatılıyor.


SEK
İZİNCİ MESELE: Bu meselede, Beyan ilmindeki manâların tesiriyle bir tek kelimenin nasıl müteaddid mânâlar ifade ettiği anlatılıyor.


DOKUZUNCU MESELE: 
Bu meselede, kelâmı en yüksek derece-i belagata çıkaran dört husus gayet ilmî ve yüksek bir ifade ile izah ediliyor.


ONUNCU MESELE: 
Bu meselede, bir kelâmın selîs ve akıcı olması için hangi husu­siyetlere sahip olması lâzım geldiği anlatılıyor.


ON B
İRİNCİ MESELE: Bu meselede, kelâmın dörtbaşı mâmur ve hiçbir itiraza mahal kalmayacak şekilde selâmetli ve sıhhatli olması için dikkat edilmesi icab eden hususlar anlatılıyor.


ON 
İKİNCİ MESELE: Kelâmın tam kıvamında ve mutedil olması için, kelâmın ka­yıtlarına nasıl bir nizam vermek icap ettiği anlatılıyor. Sonra, üslûpların çeşitleri, husu­siyetleri ve kullanılacağı yerler izah ediliyor. Bir Hatime ve İşaret’le belagatın çok mü­him iki noktasına işaret ediliyor. Tenbih’te de bir şeyin âlimi olmakla, sanatkarı olmak arasındaki ince fark anlatılıyor.

 

Üçüncü Makale (Unsur’u-l Akide)


İşaret: 
Kelime-i şehadetin iki kelâmının birbirinin doğruluğuna nasıl şehadet ettiği an­latılıyor.


Mukaddeme: 
Kur’ân’ın esas maksadı dörttür: Sâni-i vahidin ispatı, nübüvvet, haşr-i cismânî ve adalet.


B
İRİNCİ MAKSAT (Eşhedü En Lâilâhe İllallah): Delâil-i Sâni beyanındadır.


MUKADDEME 
(İkinci Maksat: Ve Eşhedü Enne Muhammeden Resûlüllah)

Birinci Maksat: Cenâb-ı Hakkın vücud ve vahdetini ispat eden delillerin kâinattaki zerrelerden kat kat fazla olduğu halde neden herkesin aklıyla göremediği hususu izah ediliyor.


İ
şaret: Nokta-i istinat ve nokta-i istimdadın Sâniin vücud ve vahdetini ispat vecihleri beyan ediliyor.


Tenbih: 
Mârifetullaha ulaşmanın yolları sayılıyor. Bilhassa mirac-ı Kur’ânî yolu üze­rinde durulup bunun iki nevi olan delil-i inayet ve delil-i ihtira’ anlatılıyor.


Vehim ve Tenbih: 
Tabiat, kavanin ve kuvanın mahiyetleri anlatılıyor.


Vehim ve Tenbih: 
Burada, tabîiyyûnun, Mu’tezile’nin, felsefecilerin ve Mecûsîler’in Cenâb-ı Hak hakkında İslâm akaidine muhalif olan batıl itikatlara niçin saptıkları bildi­riliyor.


İşaret: 
Delil-i ihtira’ hakkında akla gelebilecek bazı vehimleri izale edici izahlar yapı­lıyor ve cevaplar veriliyor.


İşaret: 
Mutasavvifîn’in mesleğiyle Maddiyûn’un mesleğinin mukayesesi yapılıyor.


İKİNCİ MAKSAT


Mukaddeme: 
Kelime-i şahadetin iki rüknünden biri olan Hazret-i Muhammed’in (a.s.m) Cenâb-ı Hakkın vücud ve vahdetine delil oluşu anlatılıyor. Bunun için evvelâ Resûl-i Ekremin (a.s.m.) doğruluğu, nübüvvet-i mutlakanın zarureti ispat ediliyor.


İşaret: 
Burada, burhanın suğrası olan nübüvvet-i mutlakanın insanlık için neden zarurî olduğu izah ve isbat ediliyor.


İşaret ve İrşad: 
Burada da, burhanın kübrası olan nübüvvet-i Muhammed’in (s.a.v.) sıdkının isbatı yapılıyor.


MUKADDEME: 
Resûl-i Ekremin (s.a.v.) doğruluğuna ve Peygamber oluşuna delil olan bazı hususların beş “meslek” halinde ispat olunacağı beyan edilmektedir.


Birinci Meslek: 
Resûl-i Ekremin (a.s.m.) güzel ahlâk ve seciyelerinin Onun nübüvve­tine nasıl delil olduğu izah ediliyor.


İkinci Meslek: 
Mazinin, yani Asr-ı Saadetten evvelki zamanın Resûl-i Ekremin (a.s.m.) sıdk-ı nübüvvetine nasıl delil olduğu anlatılmaktadır.


Üçüncü Meslek: 
Hâlin, yani Asr-ı Saadetteki icraatının nübüvvetinin hakkaniyetine nasıl delil olduğu anlatılmaktadır.


D
ördüncü Meslek: Burada da, istikbalin Resûl-i Ekremin (a.s.m.) doğruluk ve hak­lılığına nasıl delil olduğu izah edilmektedir.


Hatime: 
İslâm düşmanlarının Kur’ân-ı Kerim hakkında yaydıkları üç itiraza fevkalâde muknî cevaplar verilmektedir.


Be
şinci Meslek: Resûlullahın (a.s.m.) mu’cizeleri hakkında mühim bir ölçü zikredi­lerek bu ölçü dahilinde altı nevi mu’cize sıralanmaktadır.


Tenbih: 
Şakk-ı Kamer mu’cizesine yöneltilen bir itiraza cevap verilmektedir.


ÜÇÜNCÜ MAKSAT: 
Kur’ân’ın dört maksadından haşr-i cismaniye dairdir.


Mukaddeme: 
Haşr-i cismanî hakkındaki deliller on bir madde halinde hülâsa edil­mektedir.

Muhakemat Hakkında ki, bilgi www.nuriklimi.com sitesinden alınmıştır.

www.NurNet.org

Farsça Tercüme Edilen Risaleler

Risale-i Nur’un sesi gürleşmeye devam ediyor. Sözler Neşriyat bünyesinde Sözler , Tarihçe, Asa-yı Musa, Lemalar’dan sonra şimdi de Şualar, Mektubat , Emirdağ Lahikası, Kastamonu Lahikası , Barla Lahikası Farsçaya tercüme edilerek meydan-ı istifadeye sunuldu.

Rabb’im hayırlı hizmetlere vesile etsin inşallah.

Kitap Temini için: www.sozler.com.tr

 

Hizmet Rehberi İngilizce Olarak Neşredildi

Sözler neşriyat eliyle Risale-i Nurun sesi gürleşiyor. Risale-i Nur hizmetinin esaslarını ders veren ve Zübeyir GÜNDÜZALP Ağabeyimiz tarafından hazırlanan Hizmet Rehberi ingilizce olarak neşredildi. Hizmet rehberinin mahiyeti ve Risale-i Nurun hizmet metodunu ders veren MUKADDEMESİNİ aşağıya derc ediyoruz.

Kitap temin etmek için: www.sozler.com.tr


اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Mukaddime

Risale-i Nur şahs-ı manevîsinin mümessil-i muhteremi, ebedî Kur’an hakikatlerinin dellâlı, mübelliği ve nâşiri olan ve bütün şahsiyetini Risale-i Nur vasıtasıyla –biiznillah– ebede kadar istifade ve istifazaya medar bir şekilde devam ettiren Üstadımız Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinin meslek ve meşrebine dair Kur’an’dan ders aldığı çok muazzam bazı hakikatleri, hizmet-i imaniyede bulunan Nur şakirdleri için daima tazelenen bir dersimiz ve her vakit temessük edeceğimiz değişmez düsturumuz, maddî manevî her türlü engeller karşısında muvaffakıyete, rıza-yı İlahîye îsal edici en ehemmiyetli rehberimiz manasıyla neşrediyoruz.

Çünkü Risale-i Nur’un dairesi çok genişlemiş; çok muhtelif efkâr ve mizaç sahipleri, bu hizmet safında yer almışlardır. Elbette bütün efkâr, kanaat, meslek ve meşrepler üstünde makam-ı sıddıkıyette yer tutmuş ve şahs-ı manevî-i Âl-i Beyt’in mümessili olarak hizmet-i Kur’aniyenin başına geçmiş Üstad Bedîüzzaman’ın a’zamî ihlas, a’zamî sadakat ve a’zamî fedakârlık manasını ihtiva eden, gösteren ve işaret eden mesleğini nazara vermek lâzım gelmektedir. Ta ki hizmet-i Nuriyede bulunacak Kur’an şakirdleri kıyamete kadar bu düsturlar muvacehesinde hareket etsinler. Muvaffakıyetin ve rıza-yı İlahîye nâiliyetin ancak bu suretle mümkün olacağına kat’î kanaat getirsinler.

Şimdi câmia-i İslâmiye umumiyetle Risale-i Nur’da tecelli eden hakikat-i Kur’aniyeye sarılmış bulunmaktadır. Hem nev-i beşerin dahi cazibedar siyaset hâdiselerinin tevakkufu neticesinde, rahmet-i İlahiye ile hakaik-i Kur’aniyeye yapışacağı emareleri görünüyor. Hem Kur’an’ın hak ve hakikate, akıl ve mantığa dayanan delil ve hüccete istinad eden ve bütün meselelerini akla tesbit ettiren bir Kitab-ı Mukaddes olduğunu, zeminin her tarafında ve kâinat safahatında neşreden, ilan ve ispat eden Risale-i Nur bugün âlem-i İslâm ve insaniyetin nazar-ı takdir ve tahsinini celbetmiş bulunuyor. Bu itibarla Risale-i Nur’un mazhar olduğu küllî muvaffakıyet ve mahiyetinin ve Hazret-i Üstadın mazhariyetinin esaslarını ifade etmek icab ediyor.

Risale-i Nur hizmetinde tecelli eden rıza-yı İlahî ve tevfik nurlarının tevali ve devam etmesi için herhalde Hazret-i Üstad Bedîüzzaman’ın takip ettiği meslek ve meşrebi, yarım asra yaklaşan uzun bir hizmet devresinde muhtelif hâdiseler, şiddetli tazyikat ve hücumlar karşısında maddî ve manevî engeller içerisinde takındığı tavır, niyaz ve yaşadığı halet-i ruhiye ve gösterdiği azim ve sadakat gibi ahvali olan “Sıddıkıyet mesleğidir.” ki Nur talebeleri için ehemmiyetle bilinmek, anlaşılmak ve yaşanmak icab eder.

Çok dikkatle üzerinde durulması, tefekkür edilmesi gereken bedihi bir hakikat vardır ki o da şudur: Risalelerde, mektuplarda, lâhikalarda defalarca yazıldığı gibi mübarek Üstadımıza müracaat edenler ve ziyarete gelen bütün ziyaretçiler hemen umumiyetle daima görüyorlardı ki:

Üstadımız onların nazarlarını Risale-i Nur’a tevcih ediyordu. Acaba bunun sırr-ı hikmeti ne idi? Mütemadiyen ne için bu noktada tahşidat yapıyordu?

Evet bu, muazzam bir hakikattir ve Hazret-i Bedîüzzaman’a kâfil bir muazzam hakikatin ifadesidir ki dersimizi hakaik-i Kur’aniye ve envar-ı imaniye hazinesi olan Risale-i Nur’dan aldığımız gibi birbirimizle manevî münasebet, alâka, uhuvvet ve muhabbet düsturlarımızı da hep o Risale-i Nur’dan ders alacağız.

Evet bu zamanda, bu dehşetli ve cihan-şümul hâdiseler hengâmında Kur’an şakirdleri cüz’î ve küllî, ferdî ve içtimaî bütün ders ve ikazlarını Risale-i Nur’la tahsil edeceklerdir. Çünkü Kur’an’ın bu asra bakan vechesini ve Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bu zamandaki vezaif-i diniye tavrını küllî bir mana ile şimdi bu suretle Risale-i Nur’la görmüş, anlamış bulunuyoruz.

Bu Hizmet Rehberi’ndeki yazılar, bahisler; Risale-i Nur’un Mektubat, Lem’alar, Şuâlar, Müdafaalar ve Lâhika Mektuplarından alınan ve hizmet-i Nuriyeye kısmen meslek-i Nuriyeye temas eden kısımlardan ancak birer cüzüdür. Risale-i Nur baştan başa bütün hakaik ve bahisleriyle mektubat ve müdafaat, hepsi de bu asırda bir cadde-i kübra-i Kur’aniye olan bu sırat-ı müstakim âyine-i mücellasını beyan ve ifade ederler. Risale-i Nur müellifi muazzez Üstadımız uzun yıllar boyunca hizmet-i Nuriyenin muhtelif safhalarında talebeleriyle birlikte maruz bırakıldığı çeşitli hallerde zaman ve zemine münasip ve o hallere muvafık ders, ikaz ve irşadlarda bulunmuştur.

Risale-i Nur’daki hakaik, nasıl ki doğrudan doğruya feyz-i Kur’an’dan mülhem hakaik-i imaniyedir, zaman ve zemine göre değişmez ebedî hakikatlerdir. O kudsî hakaikin ders ve taliminde, neşir ve ilanatında da hizmete taalluk eden irşad, ikaz, teşvik ve tergibi tazammun eden şu gelecek meseleler de herhalde değişmez dersler ve esasattır ki Nur talebeleri hayatın ve hizmetin muhtelif saha ve safhalarında onlardan istifade ederler, müşkülatlarını giderirler. Daha geniş istifade için bu Hizmet Rehberi’nin menbaı olan Külliyat-ı Nuriye ve mektubatı mütalaa etmelidirler. Bu Hizmet Rehberi ancak o küllî ve muazzam hakikatin bir küçük numunesidir.

Bu Rehber’deki bazı kısa bahisler ve cümlelerden derhal o bahis ve cümlelerin alındığı risalelere müracaatla meseleleri geniş ispat ve izahatla elde etmek, derk etmek lâzımdır.

Hizmet Rehberi’nde esas umde ve hakaik, İhlas Risaleleri ile Uhuvvet Risaleleridir. İhlas Risalesi’nin on beş günde bir defa okunmasının emredilmesiyle, sırr-ı ihlas ve uhuvvetin Nur talebeleri mabeyninde bizzat istimalinin azameti ve ehemmiyeti anlaşılmaktadır. Bu Hizmet Rehberi, Külliyat-ı Nur’dan ve mektuplardan, İhlas ve Uhuvvet Risalelerindeki düsturları ve esasları teyid ve takviye eden bahislerden müteşekkildir.

Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn’den bütün esma-i hüsnasını şefaatçi yapıp niyaz ederiz ki bizleri sırr-ı ihlasa muvaffak eylesin, âmin!

Nur Talebeleri

***

www.NurNet.Org

Gürcüce Risale-i Nur Tercümeleri

Risale-i Nurun sesi gürleşmeye devam ediyor.

Gürcüce Risale-i Nur Tercümeleri Sözler Neşriyat tarafından okurlarla buluştu.

Tercüme edilen eserin ise;

Gençlik Rehberi

Küçük Sözler

Haşir Risalesi

Hastalar Risalesi

23. Söz Risalesi

33. Söz Risalesi

Ayet-ül Kübra Risalesi

Meyve Risalesi

Tabiat Risalesi

Ene Zerre Risalesi

 

 

Kitap temini için www.sozler.com.tr

 

www.NurNet.org