Etiket arşivi: Turhan Örnekçi

Turhan Örnekçi ile Risale-i Nur Üzerine

35 yıldır Isparta’da iman ve Kuran hizmetleri ile alakadar olan Turhan Örnekçi ağabeyin Risale-i Nur hizmetlerinde çok büyük gayretleri var. 1980 ihtilal döneminde geldiği Isparta’da Bayram Yüksel ağabeyle tanışmış ve onunla birebir hizmet etmiş…

Geçen hafta Risale Akademi, Isparta Kültür-Eğitim Vakfı ve Mekke Eğitim Vakfı tarafından tertiplenen ‘Barla Lahikası Sempozyumu’ için Barla’da bulunarak Turhan ağabeyle görüştük.

Turhan ağabey; meşveret yapmanın Risale-i Nur hizmeti için çok önemli bir yöntem olduğunu ifade ediyor ve Risale-i Nur hizmetinde ise her şeyin şeffaf olması gerektiğini şöyle açıklıyor: Yaptığımız iş doğru zaten, kimsenin aleyhinde değiliz ve kimsenin aleyhinde çalışmıyor ve illegal bir iş yapmıyoruz. Bizim tek gayemiz var, önce Allah rızasını kazanmak sonra da kendimizin ve diğer tüm insanların imanlarını kurtarmak, başka gayemiz yok ve olamaz da. Bunun gizlenecek veya saklanacak hiçbir tarafı yok. Her şeyimiz şeffaf işliyor’

Şu anda ise ağırlık olarak yurt dışı hizmetleri ile alakadar oluyor. Birçok ülkeye gidip yeni nur medreselerinin açılmasında gayret ediyor. Dünyada Müslüman olmadığı halde Risale-i Nur okuyanların olduğunu söyleyen Örnekçi; Öyle olunca Risale-i Nur tüm insanlığa hitap ediyor. İşte böyle bir dünyada Risale-i Nur’un sadece Türkiye’de ihtiyacı var gibi bakamayız. Bizim elimizde madem Cenab-ı Hak nasip etmiş o zaman biz ulaşabildiğimiz her yere bunları ulaştırmamız lazım. ’ şeklinde konuşuyor.

Turhan Örnekçi ağabey, Erzincan’ın Kemaliye ilçesinden… Liseyi Kars’ta okurken bir ağabeyin vesilesi ile Risale-i Nur’ları tanımış ve 1980 yılında Üniversite okumak için geldiği Isparta’da ise iman ve Kuran hizmetleri ile alakadar olmaya başlamış ve o yıllardan beri hâlâ Isparta’da ikamet ediyor.

İşte röportajımızın ilk bölümü:

BARLA LAHİKASI’NIN ÜZERİNDE ONLARCA ÇALIŞMA YAPILMALI Kİ AMACINA ULAŞSIN

– Barla’da ilk kez bir Sempozyum düzenleniyor. Hatta dünyada ilk kez bir köyde onlarca ilim insanının katıldığı ilmi bir çalışma yapılıyor. Bu Sempozyum ve Barla Lahikası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Her şeyden evvel Barla Lahikası Sempozyumu, Barla’ya ve Barla Lahikasına dikkat çekmiş oluyor. Tabi ki iki gün süren böyle bir Sempozyum Risale-i Nur hareketinin temeli olan Barla Lahikası’nı tamamen keşfedecek bir mesele değil. Üzerinde onlarca çalışma yapılmalı ki tam amacına ulaşılsın. Bir cihette alanında uzman olan akademisyenlerin kendi nazarıyla değerlendirmesini öğreniyoruz. Dinleyenlere ve bundan haberi olanlara Barla Lahikası’na bir kez daha ciddi bakışa vesile oluyor. Belki birinin gördüğü, diğerinin görmediği bazı manalar ortaya çıkıyor. Bunla birlikte asıl olan Barla Lahikası’nın kendisi… Ciddi okumak, o nazarla okumak, onu sıradan bir mektup gibi okumak değil, ondaki mesajları almaktır. Zira hem üstadın hem üstada en yakın talebelerinin orada çok ciddi verdiği mesajlar var. Dikkat edince bunu görüyorsunuz. Her mektubun içinde şevk verici, yol gösterici noktalar da var ama bir de hakikaten her mektubu ciddi incelediğimizde birçok önemli mesajlar veriliyor. Barla Lahikası, Risale-i Nur’un ilk yazılmasında, üstadın maddi tedbirleri nasıl alacaklarını, alakadarlığını, ağabeylerle yazışırken şevk vermesi gibi mektupları kapsıyor. Böyle bir organizasyon tertipledikleri için Risale Akademi’ye teşekkür ediyorum.

BARLA LAHİKASINDA DAHA ÇOK NURLARA YENİ MUHATAP OLANLAR İÇİN YAZILAN MEKTUPLAR VAR

– Malûm Bediüzzaman Hazretleri üç lahika telif etmiş. Barla, Kastamonu ve Emirdağ Lahikaları… Barla Lahikasının diğer iki lahikadan farkı nedir?

Tabi ki dikkat edince Barla Lahikası’nın diğer lahikalardan farklı olduğu ortaya çıkıyor. Çok net ayıramayız ama Barla Lahikası daha çok nurlara yeni muhatap olanlar, meselelere yeni aşina olanlar için ağabeylerin hem kendi müşahedeleri hem de üstadın yeni muhatap olanlar için yazdığı mektuplar var. Kastamonu Lahikası’nda hizmetler daha da oturmuş, ciddi ağabeyler yetişmiş onlar için ise ayrı bir hitap tarzı var. Emirdağ Lahikası’nda ise meseleler daha da tavazzu etmiş, külliyat hemen hemen bitmiş, biraz daha cemiyet ve ictimai hayata yönelik düsturlar yer alıyor. Yani bu üç lahikada da dikkatle okudukça verdiği mesajlar ortaya çıkıyor. Mesela geçen hafta Londra’daydım, orada bir cümle dikkatimi çekti, oradaki kardeşlere de okudum onlar da hayret ettiler. Halbuki herkesin okuduğu geçtiği bir yerdi.

LAHİKALAR ARAPÇA’YA TAM ÇEVRİLMEDİĞİ İÇİN MEKKE SEYYİDLERİ İTİRAZ EDİYORLAR

– Risale-i Nur Külliyatının içinde Lahikaların okunmasının ne gibi ehemmiyeti var? Neden Lahikalar okunmalıdır?

Lahikaları okuyan Risale-i Nur hizmetinin tarzını, metodunu tatbik ediyor. Şunu da ifade edeyim; Risale-i Nur Arapça’ya tercüme edildi ancak lahikaların hepsi yok. Dolayısıyla ve bilhassa Mekke’deki seyyidler itiraz ediyorlar. ‘Biz hepsini okumak istiyoruz’ diyorlar. Zira lahikalarda hizmet düsturları çıkarılıyor. İngilizce’de ise hiçbiri yok. Dış ülkelerde hizmetle alakadar olan kardeşler diyorlar ki; buralarda hizmetin kökleşmesi için lahikaların okutulması şart. Hizmet başladı gidiyor ama lahikalar olmalı ki hizmet kökleşsin!

RİSALE-İ NUR YAZILIRKEN VE YAZILDIKTAN SONRAKİ SÜREÇLERDE DE ISPARTA HEP MERKEZ VAZİFE GÖRMÜŞ

– Isparta, Risale-i Nur eserleri için çok önemli bir merkez ve Bediüzzaman Hazretleri ilk risaleleri yazarken etrafında da talebeler bulunuyor bunlara da Isparta kahramanları tabirini kullanıyordu. Siz de 35 yıldır Isparta’da iman Kuran hizmeti ile alakadar oluyorsunuz Isparta ve Isparta kahramanlarından bahseder misiniz?

Şimdi bir kere Risale-i Nur Külliyatı’nın yüzde seksenlik kısmı Barla’da dolayısıyla Isparta’da yazılmıştır. Bunlar birlikte yazılırken de, yazıldıktan sonra ki süreçte de hizmetlerin önemli bir kısmı Isparta’da olmuştur. Şimdi Risaleler yazılıyor elle, üstadın yanında bulunan kâtipler var. Başta Şamlı Hafız Tevfik ve birkaç ağabey daha bulunuyor. İşte oradan başlayıp Üstadın hizmetinde bulunan Sıddık Süleyman, evinde misafir eden ve sonra canhıraşla hizmet eden Muhacir Hafız Ahmed, Mustafa Çavuş, Abdullah Çavuş bunların her biri Risalelerin ilk yazılmasında üstadın etrafında yardım etmişler.

– Bu ağabeylerin normalde kendi aileleri, çocukları ve bir işleri vardı. Üstada nasıl yardım ediyorlardı?

Tabi ki, ancak nasıl olmuşsa hizmetlerini asla aksatmamışlar. Bunla beraber bu ağabeylerin hanımları da ev işlerini daha çok üstlenmişler, odun kırmışlar, diğer tüm ihtiyaçlarını karşılamak için çalışarak ağabeylerin önünü açmışlardır.

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ RİSALE-İ NUR YAZANLARA BİRER İSİM VERİYORDU: GÜL FABRİKASI, NUR FABRİKASI, MÜBAREKLER HEYETİ…

– Peki, Risaleler nasıl telif ediliyordu?

Barla’da yazılan Risaleler hiç vakit kaybetmeden Bedre’ye gidiyor orda Santral Sabri ağabey var. Eğirdir’e gidiyor orda Hakkı ağabey, Çilingir Ali ağabey, Hulusi ağabeyler var. Burada hiç vakit kaybetmeden Risaleler elle yazılarak çoğaltılıyor. Çoğalan nüshalar biter bitmez hiç vakit kaybetmeden İslamköy’e gidiyor, burada ise Hafız Ali ağabey ve bir halkası var. Isparta merkeze gönderiliyor burada Hüsrev ağabey ve etrafındakiler, Sav’da Hacı Hafız ağabey ve etrafındakiler olmak üzere Risaleler bu şekilde çoğaltılıyor. Onlar çoğaltıyorlar, üstada gönderiyorlar üstad ise hepsini teker teker tashih ediyor.

– Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur telifi için çalışanlara bir isim veriyordu. Neydi bu isimler?

Üstad Bediüzzaman Hazretleri; Risale-i Nur’un telifi ile uğraşanlara birer isim veriyor. Hüsrev ağabeylere; ‘Gül Fabrikası’, Hafız Ali ağabeylere; ‘Nur Fabrikası’, Sav’a; ‘Medrese-i Nuriye’, Kuleönü’ne; ‘Mübarekler Heyeti’ isimlerini vermiş. Bunla her biri bir fabrika gibi çalışmış. Düşünün Risale-i Nur’un kökü ve temeli bunlarla atılmış.

Ömer Çelebi / Risale Haber

Risale-i Nur Mütercimlerinin Isparta Ziyareti

1. Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı Isparta ziyareti ile son buldu.

Ruba Vakfının organize ettiği, yaklaşık 50 değişik ülkeden misafirlerin geldiği programın son iki günü Bediüzzaman’ın Risale-i Nurları ilk defa yazmaya başlamış olduğu ve nurun ilk medresesi olan Barla ve Isparta ziyaretleri ile son buldu.

Cumartesi sabah namazından sonra programın düzenlendiği Topkapı’da bulunan, Hamidiye Vakfının Nusret hizmet binasında misafir olarak kalan bazı mütercimler ve İİKV’de misafir olan mütercimler alınarak yola çıkıldı.

Isparta Valisi Ziyaret Edildi

Isparta’ya varıldığı zaman ilk ziyaret edilen mekân Isparta Valiliği oldu. Isparta Valisi Memduh Oğuz, Isparta Kültür Eğitim Vakfı’nın misafirleri olarak gelen Risale-i Nur Mütercimlerini ve Ruba Vakfı heyetini makamında ağırladı.

Vali Oğuz, öncelikle 5 dakikalık zaman zarfı içerisinde Isparta’yı anlattı, akabinde gelen yabancı misafirlerin niçin geldiklerini ve Isparta hakkındaki düşüncelerini sordu.

Dünya Barla’ya Bakacak

Isparta şehri dünyada ki gül üretiminin yüzde 65 karşılamaktadır. Malumunuz gül İslamiyette Hz. Peygamberimiz ile ilişkilendirilmiştir. Peygamberle ilişkilendirilen bir çiçeğin Isparta’da yetiştirilmesinde elbette bir işaret vardır. Bunun dışında Isparta’da enva-i çeşit meyve yetişmektedir, bereketli topraklara da haizdir. Bununla beraber Anadolu’da yetişen birçok âlim Isparta’da ki medreselerde eğitim görmüş ve yetişmiştir… Şeklinde beyanatlarından sonra Vali Bey “Ben inanıyorum ki, ileride bir makine çıkacak ve Isparta’nın en çok ilhama mazhar olunan yer olduğu anlaşılacak. Nasıl cep telefonları bazı yerlerde çekiyor, bazı yerlerde çekmiyor aynen öylede Bediüzzaman’ın Çam dağında katran ağacının başına çıkması boşuna değil, ilhama en çok mazhar olduğu yer orasıdır.” “Isparta Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra gelmektedir. İlk üç şehir müşerref, Isparta ise muvazzaf şehirdir.” “Bizim temennimiz, nasıl dünyanın ilim merkezi Türkiye’dir aynı şekilde Türkiye’nin merkezi Isparta, Isparta’nın da merkezi Barla olacak ve dünya Barla’ya bakacaktır.” “Muvazzaf şehir derken, nasıl bir şehrin kaynakları bakır ise, o şehrin görevi bakırı çıkarmaktır. Isparta’nın da kaynağı ilim olduğu için vazifesi ilimleri ortaya çıkarmaktır.”

Memduh Oğuz: Isparta Kahramanlarını Biz Bastıralım

Vali Bey konuşmasından sonra gelen heyetin düşüncelerini aldı. Tanzanya, Malawi, Irak, Hindistan, Malezya, Endonezya vb. ülkelerden gelen mütercimleri dinledi. Birçok misafir “Biz kendi ülkemizde bir devlet görevlisiyle bu kadar rahat görüşmüşlüğümüz yok ve sizinle böyle görüşmemiz bizi gerçekten çok etkiledi. 5 dakika içerisinde Isparta’yı bize anlatmanızda ayrıca tebrike şayan bir hareketti. Bizler Bediüzzaman’ın yaşamış olduğu bu mekânları görmek için geldik ve sizinle tanışıp ayrıca bilgi aldığımız için gerçekten kendimizi fazlasıyla minnettar hissediyoruz.”

Kerkükten gelen bir misafirimizin “Benim Arapça olarak hazırlayıp bastığım Isparta Kahramanları isimli, Bediüzzaman’ı ve talebelerini anlatan kitabım var. Birçok ülkede de neşredildi” demesi üzerine Vali Bey “O kitabı Türkçeye çevirip bize gönderiniz bizde Isparta Valiliği olarak o kitabı basalım” dedi.

Isparta İlim ve Kültür Vakfı’nda görevli olan Turhan Örnekçi’ye dönerek “Turhan abi, yaşça benden küçük ama kendisine abi diyorum ben ve benim yerime kendisini sizlere Isparta’yı gezdirmek üzere tevkil ediyorum, keşke ben müsait olsaydım da ben gezseydik” dedi.

Son olarak Vali Bey’e Ulegder ve Ruba Vakfı işbirliğiyle basılan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kitabı ile “Islam in Modern Turkey” kitabı hediye edildi.

Bediüzzaman’ın Evi

Valilikten çıktıktan sonra ki durak Bediüzzaman’ın hayatının son döneminde kalmış olduğu evdi. Üstadın evini ziyaret esnasında Üstad’ın odası, eşyaları tek tek anlatıldı ve hayatının son dönemi nasıl geçtiğine dair bilgiler verildi.

“Bediüzzaman varisim olarak ifade ettiği altı talebesiyle bu evde kalıyordu. Evin önünden geçenler, evin kapısına gelip zile basanlar, evi ziyaret edenler falakaya yatırılıyor ve bir daha gitmeyeceğim dedirttirilene kadar dövülüyordu ve bu dönem Bediüzzaman’ın sürgün hayatı içerisindeki en rahat dönemiydi.”

Cumartesi Dersi

Akşam ve yatsı namazları Bediüzzaman’ın evinden kılındıktan sonra istikamet Isparta Kültür ve Eğitim Vakfının mekânına olacaktı.

Bu sefer yüzlerce kişinin doldurmuş olduğu salonda, gelen misafirler hem Risale-i Nurlardan bahsedecek hem de bulundukları ülkelerden hizmetleri anlatacaklardı.

Afrika’da Risale-i Nurlar Parlıyor

Güney Afrika’da hizmetlerin hızla inkişaf ettiğini ve yeni bir mülk bina aldıklarını ve burada 120 bin tane Risale-i Nur dağıtıldığını ve çevre ülkelere Risale-i Nurların gönderilerek insanların kalplerinin İslamiyet’e daha fazla ısındırıldığından bahsedildi.

Malawi, elektrik yok, su yok, millet aç, fakir bir ülke. Elektrik olmadığı için geceleri erkenden yatan bir ülke. Avrupa ülkelerinin burayı sömürdükten sonra Hanefi ve Şafiileri adeta bir birlerine düşmanmış gibi gösterip aralarına nifak ve adavet tohumunu ekip gittikleri bir ülke. Yapılan Risale-i Nur sohbetleri ile İslam kardeşliğinin gözler önüne serildiği bir ülke. Bu hafta bu kadar yokluk içinde karanlıkta sohbet yaptık, haftaya kesin gelmezler diye kardeşlerin ümitsizlik içerisinde gittiği ama bu hafta 20 ise ertesi hafta 40 ondan sonraki hafta 80 kişinin iştiyakla sohbetlere katıldığı, mum altında Risale-i Nurların okunduğu, kardeşliğin yeniden ve İslam’a uygun bir şekilde tesis edildiği mekân haline gelmeye başladı yer.

Nijerya’da okullar öğleden önce bittiği için genel olarak öğleden sonra özel kurslara talebelerin gönderildiği ve bu talebeler için ufakta olsa Risale-i Nurları anlatan bir kursun yapıldığının müjdesini aldık.

Endonezya’da eskiden bazı köylerde Osmanlı padişahlarının isimlerinin hutbede zikredildiğini ve Risale-i Nurlar vasıtasıyla Türkiye ile Endonezya’nın tekrardan birbirine yakınlaşmaya başladığını işittik.

Barla Ziyareti

Pazar günü sabah ilk Sav’a akabinden Barla’ya geçiyoruz.

Barla, ehl-i imanın manevi imdadına gönderilen Risale-i Nur Külliyatının telif edilmeye başlandığı ilk merkezdir. Barla, millet-i İslâmiyenin, hususan Anadolu halkının başına gelen dehşetli bir dalâlet ve dinsizlik cereyanına karşı, Kur’an’dan gelen bir hidayet nurunun, bir saadet güneşinin tulû ettiği beldedir. Barla, rahmet-i İlâhiyenin ve ihsan-ı Rabbanînin ve lûtf-u Yezdânînin bu mübarek Anadolu hakkında, bu kahraman İslâm milletinin evlâtları ve âlem-i İslâm hakkında, hayat ve mematlarının, ebedî saadetlerinin medarı olan eserlerin lemean ettiği bahtiyar yerdir.” Tarihçe-i Hayat

Bayram Yüksek ağabey bir gün içinden “Ya ne işimiz var burada, su yok, ekmek yok, elektrik yok vs. vs. Isparta’da her şey var Üstadımız neden buraya bizi getirir ki” diye içinden geçirdikten sonra Üstadın yanına varınca “Kardeşim bir gün gelecek Barla’yı duymayan kalmayacak, Isparta’yı duymayan Barla’yı duyacak. Barla Risale-i Nurların merkezi olacak.” mealinde müjdeli sözlerini söyler.

Hakikaten de Üstadımızın ifadelerinin fazlasıyla doğru çıktığını gözümüzle müşahede ediyoruz. Sadece bu sene 19 Mayısta Barla’yı 20 bin kişi ziyaret etmiş. Hangi köy bu kadar ziyaret edilebilir ki. Isparta Valisi’de yazın burada yüzlerce kamp oluyor demişti.

Bediüzzaman Valinin Yanına Oturur

Vali Bey’in Barla’yı sıkça ziyaret ettiğini anlatırlar. Geçen sene Vali, SDÜ Rektörünü de alarak Barla’ya Üstadın evini ziyarete giderler. Caminin imamı Abdullah hoca Vali ve Rektöre eşlik ederken hanımı da Valinin ve Rektörün hanımına eşlik eder.

Vali Bey eline Risale-i Nur’u alır ve orada Rektör’e ve Abdullah hocaya ders okur,  yan oda da hanımlar dersi dinlemektedir. Ders bittikten sonra Abdullah hocanın hanımı “Vali Bey eline Risale-i Nurları alıp okumaya başlayınca yakazaten gördümki Bediüzzaman geldi ve Valinin yanına oturdu, okuma bittikten sonrada kalkıp gitti.” der. Anlatılanlar rüya değildir, gerçeğin ta kendisidir.

Çam Dağı

Son durağımız Çam Dağıdır. Arabayla Çam Dağına kadar çıktık. Üstad “Bir gün gelecek benim talebelerim benim bu gittiğim dağın yolunu yapacaklar” demiş. Evet, bizde talebelerinin yapmış olduğu o yoldan arabalarımızla Çam Dağına çıkıyoruz ve çıktık. Çam Dağının eşsiz manzarası ve kesilen katran ağacının yanına dikilen fidanı gördükten sonra, Zarif Ahmet abimiz Üstadın Çam Dağı ile alakalı hatıralarını da dinledikten sonra tekrar İstanbul’a doğru yola çıktık.

Uzun olması gerekirken kısa ve özet olarak anlatmaya çalıştık sürçü lisan ettiysek affola.

Said / NurNet.Org