Etiket arşivi: Yasak

Turgut Özal emir verdi: Risale-i Nur’un yasak olmadığını anlat

Turgut Özal emir verdi:

Risale-i Nur’un yasak olmadığını anlat

Turgut Özal, vefatının 28. yılında rahmetle anılıyor

İbrahim Bilgi’nin haberi:

RİSALEHABER-8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, vefatının 28. yılında rahmetle anılıyor. 1983-1989 yılları arasında 5 yıl 10 ay boyunca başbakanlık görevinde bulunan Turgut Özal ardından cumhurbaşkanı seçilmişti.

Özal, görevi sürerken şüpheli bir şekilde ölmüştü. Özal’ın vefatı o günden bu yana tartışma konusu.

Renkli kişiliği ile bilinen Özal, vefat ettiğinde en çok “sivil ve dindar” yönüne vurgu yapılmıştı. 

BAŞBAKAN TURGUT ÖZAL’A RİSALE-İ NUR SORUSU

1980 askeri darbesinin etkisi sürerken TBMM’nin 12 Mart 1985 tarihli oturumunda Risale-i Nur tartışması yaşanır. Milliyetçi Demokrasi Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Rıfat Bayazıt, Milliyet gazetesinde “Sözler Yayınevi sunar kararı siz verin” ilanının suç olduğunu ileri sürer. Bayazıt, Risale-i Nur kitaplarının propagandasının yapıldığına ilişkin Başbakan Turgut Özal’a sözlü soru yöneltir. Özal, soruyu cevaplandırmak için Adalet Bakanı M. Necat Eldem’i görevlendirir.

“NURCULUK LAİKLİĞE AYKIRI” FALAN-FİLAN

Sözlü soru önergesindeki bazı ifadeler Risale-i Nur’a yöneltilen bildik suçlamaları kapsıyor. Risale-i Nur muarızlarının kitabı okuyup eleştirmekten ziyade kulaktan dolma bilgilerle ithamda bulunduklarının bir örneği de soru önergesinde görülüyor:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımun Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına müsaadelerini arz ederim.
Saygılarımla
Rıfat Bayazıt
Kahramanmaraş Milletvekilli

1-Nurculuk – Lâikliğe aykırı hareket – Gizli cemiyet teşkili – Said Nursi’nin fikirleri – Nur risalelerinin hukukî durumu – Türk Ceza Kanununun 163’üncü maddesinin uygulanmasını kapsayan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.9.1965 günlü ve 1/234 esas, 313 karar sayılı kararıyla Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 29.11.1969 günlü 1314 esas, 3169 karar sayılı, mahallî mahkemenin mahkûmiyet hükmünün onanmasına dair ilamında, Nurculuk ve Nur risalelerinin temelinde laik Cumhuriyet esasına dayanan rejimin yerine, şeriat esaslarına uygun merkezî Mekkeî Mükerreme olacak bir İslam Devletler Birliğinin kurulmasının amaçlandığı, bu cümleden olarak dâ;
a) Kur’an dışında, bir Anayasaya lüzum olmadığının,
b) Atatürk Milliyetçiliğinin yerine İslam Milliyetçiliğinin ikamesi gerektiğinin,
c) Şeri mahkemelerin kurulması icap ettiğinin,
d) Evlenme, boşanma ve miras sorunlarının şeriat kurallarına bağlanması lazım geldiğinin,
e) Faizin yasak edilmesi ve bankaların kapatılması gerektiğinin,
f) Hilafetin geri getirilmesi icap ettiğinin,
g) Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma yolunda davranışların, öngörülmesinıin Anayasa ve kanunlara aykırı olduğu,

2-Nur risalelerinin Türk Ceza Kanununun 163’üncü maddesini ihlal eden yazıları ihtiva ettiği,
3-Said Nursi’ye bağlı olan nur talebelerinin, nurcuların ve bunlarla işbirliği yapanların, Devletimiz için bu kadar tehlikeli ve zararlı olan fikirleri kapsayan Nur risalelerini yaymak maksadıyla çoğaltarak halka dağıtmanın suç olduğu vurgulanmıştır.

Hal böyle iken bu defa, 35 inci yıl 13363 sayılı 19 Ocak 1985 tarihli Milliyet Gazetesinin 10’uncu sahifesindeki “Sözler Yayınevi sunar kararı siz verin” başlıklı ilanda yazılı olduğu şekilde Bediüzzaman Said Nursi‘nin yukarıda açıklanan Risale-i Nura ait yayınların takdim ve propagandası yapılmaktadır.

Kapsamı yukarıda açıklanan kesin ilam muvacehesinde bu konuda bir işlem yapılmış mıdır? Yapılmış ise hangi tarihlerde ve kimler hakkında yapılmıştır?

ÖĞRETİM ÜYESİ 3 HUKUKÇU RİSALE-İ NUR’U İNCELEDİ

Başbakan Turgut Özal’a sorulan soruları Özal’ın görevlendirmesi ile dönemin Adalet Bakanı M. Necat Eldem kürsüye çıkar ve yapılan tetkikat neticesinde Risale-i Nur’da “suç unsuru görülmediğini” açıklar:

ADALET BAKANI M. NECAT ELDEM (Mardin): Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Rıfat Bayazıt’ın Sayın Başbakana yönelttiği ve Sayın Başbakanımızın tarafımdan cevaplandırılmasını tensip kıldığı sözlü soruyu cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Sayın Bayazıt’ın soru önergelerinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.9.1965 tarih ve 234 esas 131 karar sayılı ilamıyla Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 29.11.1969 tarih ve 1969’a 1314 esas 3169 karar sayılı ilamına temas edilerek, Risale-i Nur külliyatına dair bulunan bazı kitapların satışına dair gazetelerde yayınlanan ilanların ve bu ilanlara konu olan kitapların bu kararlar muvacehesinde incelenip, ne gibi bir işleme tabi tutulduğu sorulmaktadır.

Söz konusu kitaplar, diğer yayınlarda da olduğu gibi, neşrini müteakip yetkili cumhuriyet savcılığınca inceleme konusu yapılmış, ayrıca bakanlığımızca da gazetelerde yapılan ilk ilanlar üzerine tevessül olunan işlemin mahiyeti, 26.3.1984 gün ve 19507 sayılı yazımızla ilgili cumhuriyet savcılığından sorulmuştur. 

Soruşturmayla görevli cumhuriyet savcılığınca, söz konusu 35 adet kitabın incelenmesi için, İstanbul Üniversitesi Hükük Fakültesinde görevli 3 öğretim üyesinden meydana gelen bilirkişi heyeti oluşturulmuş, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ittihaz olunan raporda ezcümle bu tür aynı kaynaklı yayın sayısının 120 civarında olup, mezkûr Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği gibi, bunların daha önce dava konusu edildiği, ancak son yayınlarda evvelki suç unsurlarını ihtiva eden bölümlerin çıkarılmış bulunduğunun müşahede olunduğu, nitekim bu kitapların eski baskılarıyla yeni baskılarının kapsamları, sayfa adetleri ve muhtevalarında farklılıklar bulunduğu ifade edilerek; inceleme konusu yayınların 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Şeddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanuna, 6187 sayılı Vicdan ve Toplanma Hürriyeti Hakkındaki Kanuna ve Türk Ceza Kanununa aykırılık teşkil etmediği; inceleme konusu yapılan 35 adet kitap yanındaki belgeler arasında yer alan İstanbul Birinci Sulh Ceza Mahkemesinin 13.2.1961 tarihli müsadere kararında zikredilen kitapların yeni baskılarında da aynı hususiyetlerin görülmediği belirtilmiştir.

İlgili cumhuriyet savcılığınca da, aynı mülahazalarla, anılan kitaplarda suç unsuru görülmediğinden bahisle, 20.11.1984 tarih ve 1984/558-173 sayıyla takipsizlik kararı verildiği anlaşılmış bulunmaktadır.
Keyfiyeti bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Risale-i Nur’un Devlet Tekeline Girdiği İddiası Doğru Değil

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Risale-i Nurların devlet tekeline alındığı iddialarını yalanladı.
Son günlerde Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin müellifi bulunduğu Risale-i Nur Külliyatı’nın basımının engellendiği veya devlet tekeline alındığı yönünde bazı basın ve yayın organlarında çeşitli iddiaların yer aldığını belirten Çelik, “Öncelikle şunun altını çizmek isterim ki, Risale-i Nur’ların basım ve yayımının zorlaştırıldığı, engellendiği veya devlet tekeline alındığı iddiaları kesinlikle doğru değildir” dedi.
Risale-i Nur’un basımı ile ilgili problemin nasıl aşılmaya çalışıldığını kamuoyu ile paylaşmak istediğini ifade eden Çelik, açıklamasını maddeler halinde sıraladı:
BEDİÜZZAMAN TALEBELERİNİ ATANMIŞ VARİS TAYİN ETMİŞTİR
1-Kanunen bir müellifin vefatından sonra basılı eserler 70 yıl boyunca koruma altındadır. Yani bir müellifin atanmış veya sıhri (akrabalıktan kaynaklanan) varislerinin izni olmadan 3. Şahıslar bu eserleri basamazlar.
2- Bediüzzaman Hazretleri’nin vefatının üzerinden 54 yıl geçmiştir ve daha 16 yıl boyunca bu eserler koruma altında olacaktır.
3- Daha önce bandrol alıp Külliyatı basan birçok yayınevi koruma süresinin dolduğunu beyan etmiş ve ilgililer de beyana itibar ederek işlem yapmışlardır. Herhangi bir itiraz olmadığı için de her isteyene bandrol verilmiştir.
4-Bediüzzaman Hazretleri, sağlığında 10’dan fazla talebesini atanmış varis tayin etmiş ve eserlerinin basımını onlara havale etmiştir.
GEREKSİZ SADELEŞTİRME ÜZERİNE TALEBELERİ MAHKEMEYE MÜRACAAT ETTİ
5- Son yıllarda Risale-i Nur eserlerinde bazı gereksiz sadeleştirmeler ve tahrifatlar yapılınca hayatta bulunan atanmış varis olan talebeler, mahkemeye müracaat etmişlerdir. Bu müracaat üzerine, Risalelerin kanunlara aykırı şekilde basıldığı ortaya çıkmıştır.
6-Atanmış varislerin elindeki belgeler, noter tasdikli olmadığı için mahkeme ilk etapta, söz konusu şahısların Bediüzzaman’ın atanmış varisleri olduğunu kabul etmemiştir. Mahkeme süreci halen devam etmektedir. Dolayısıyla şu aşamada “Ağabeyler” denen varislerin birilerine basım için muvafakat vermeleri mümkün değildir.
7- Bunun dışında Bediüzzaman Hazretleri’nin 4 kanuni varisi vardır. Merhum Abdülmecid Ünlükul ‘un kızı Saadet Hanım ile Merhum Suat Ünlükul’un üç evladı. Bu varislerden dördünün birden bir yetki belgesini imzalamaması halinde işlem yapmak kanunen mümkün değildir. Saadet Hanım, hiç kimseye muvafakat vermeme konusunda kararlılığını sürdürmektedir.
BAŞBAKAN ÇÖZÜM İÇİN TALİMAT VERDİ
8-Her iki yol ve koldan konu çözülemediği için mevzu Sayın Başbakan’a intikal etmiş ve Sayın Başbakan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ömer Çelik’e meseleyle ilgili bir çözüm üretmek üzere talimat vermiştir.
9- Torba Kanun kapsamında yapılan düzenleme ile koruma süresi dolmadan eserlerin kamuya mal edilmesi, dolayısıyla basılıp yayımlanması mümkün kılınmaktadır.
10- “Eskiden herkes istediği gibi basıyordu” diyenler çıkacaktır. Şu anda mahkemede devam eden davadan dolayı eskinin sürdürülmesi mümkün değildir.
İŞARAT’ÜL İ’CAZ’I BASAN İKTİDAR ZORLAŞTIRMAZ
11- İşaratül-İ’caz’ı Diyanet eliyle basıp dağıtan iktidarın Risale-i Nurların neşrine mani olmak veya zorlaştırmak gibi bir tavrı olamaz.
12- Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin “Ağabeyler” denen talebeleri Kültür Bakanı’nı ziyaret ederek gündemdeki düzenleme ile ilgili muvafakatlarını ve memnuniyetlerini bildirmişlerdir.
İTİRAZI OLANLARIN ALTERNATİF ÇÖZÜM ÖNERİSİ BİLE YOK
13-Başta Sayın Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik olmak üzere, konuyla ilgili tüm bürokratlarla yaptığım görüşmelerde, hepsinin bu problemi çözme yönünde son derece iyi niyetli çabalar içerisinde olduklarını gördüm.
14- Ayrıca gündemdeki yasal düzenlemeye yönelik itirazları olanlar, bugüne kadar alternatif bir çözüm önerisi getirmemişlerdir.
Risale Haber

Risale-i Nur Yasağı Rusya’ya Yakışmıyor

Van’ın Pirgarip Köyünden çocuk yaşta çıkmak zorunda kalan Burhan Kayatürk, ilk ve orta tahsilini Van’da, Lise’yi Ankara’da okuyan bir Anadolu çocuğu. Çaldıran depreminde babasının vefâtı üzerine âilenin büyük çocuğu olarak, kardeşlerine ağabeylik yükümlülüğü aldı, örnek olma sorumluluğunu taşıdı. Peşinden yurt dışı eğitim bursu ile Pakistan’ın Lahore Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldu.

Çocukluk yıllarından beri başarılı öğrencilik hayatı boyunca hep çalıştı. Amerikan Uluslar arası üniversitesinde işletme dalında master yaptı. Pakistan’da, Hindistan’da ve Bangladeş’te birçok projede yönetici ve müdür olarak görev aldı. Pakistan’daki birçok büyük yatırım projesinde katkısı ve emeği olan Kayatürk, eğitim ve iş hayatı boyunca hep memleket ve sıla hasreti yaşadı.

“Genç kardeşlerime başarılı olabilmeleri adına tavsiyem; şartlar ve imkânlar ne olursa olsun çalışmaktır ve şükretmektir” tembihinde bulunuyor. İlk dönem Ankara’dan, akabinde Van ilinden AKP’den milletvekili seçilen Kayatürk, ilk dört yıllık dönemde Avrupa Birliği Türkiye – Avrupa Birliği Karma Parlamentosu üyeliğini yaptı; iki yıldır Avrupa Konseyi Parlamenter  Meclisi üyesi parlamenter olarak Türkiye’yi temsil ediyor.

AKPM’yi tam bir demokratik zemin olarak tavsif eden Kayatürk, başta çevre, nano-teknolojisi, Kürt sorunu, İslâmofobya, ırkçılık, yabancı karşıtlığı gibi uluslar arası toplumun ve bölgenin problemlerine dair tebliğler sunmuş. Batı ile Doğu’nun değerler çatışması yerine değerlerini birleştirmeleri gerektiğini belirten Kayatürk, “Batı düşüyor, Doğu yükseliyor; Avrupa’nın içe kapanmacı, dışlayıcı, ayrıştırıcı, ayrıcı politikalarının Batı’yı daha da düşüreceğini nazara veriyor.

“Avrupa’nın Asya’yı anlaması lâzım. Eğer Avrupa bu gidişatla devam ederse ciddî mânâda Asya’nın çok gerisine düşmek durumunda kalacak” tesbitinde bulunan Burhan Kayatürk, “Batı, bugünkü teknik ve teknolojide üzerinde hakkı olan kadim Doğu/Asya medeniyetinden istifade etmelidir. Değerler mübadelesinde bulunmalıdır” diye konuşuyor. Kayatürk’ün dikkat çektiği bir diğer husus, Bediüzzaman’ın analizlerinin insanlığın temel meselelerine çâreler getirmesi. Doğu’nun meşveret ve şûrâ hükmüyle meseleleri çözüme kavuşturması; Batı’dan, temelde bizim mâlımız olan insanî değerleri alıp ihya etmesi…

Bediüzzaman Said Nursî’nin baştanbaşa iman ve ahlâk dersi olan iman ve kültür külliyatı Kur’ân tefsiri Nur Risalelerinin Rusya’da yasaklanması ve bu kitapları okuyanlara soruşturmalar açılıp, yargılamalarla cezâlar verilmesi hakkında, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Rusya delegesi parlamenterlerle görüştüğünü kaydeden Kayatürk, özellikle Rus delegasyonu Başkanı’yla diyaloğunu anlatıyor. Yasaklanan Risalelerin İngilizce, Rusça ve Fransızcalarını takdim ettiği delegelerden olumlu ve sıcak mesajlar aktarıyor.

Kayatürk’ün tesbitiyle, “Bugün bütün dünyanın en önemli sorunlarının başında mâneviyatsızlık geliyor.  Avrupa’da olduğu gibi 70 yıllık komünizm rejiminden sonra Rusya’da da toplum mânevî boşluk ve ahlâkî çöküntü problemini yaşıyor.” Bundandır ki, mânevî-ahlâkî zâfiyetle, gençliğin, yeni nesillerin, içki, uyuşturucu, kumar, kötü madde bağımlılığı bataklığına saplanmasına karşı, Avrupa’nın, Asya’nın, Rusya’nın ve bütün insanlığın Bediüzzaman’ın eserlerine ihtiyacı olduğu gerçeğini sosyal vakıalarla dile getiriyor.

Burhan Kayatürk’e göre, Avrupa Konseyi’nde yer alan ve AB’nin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi değerlerini paylaşan demokratik Rusya’nın, ilmî, ahlâkî, imanî, edebî eserler olan ve bütün dünyada bütün dillere tercüme edilip okunan Nur Risalelerinin kitap yasağı yakışmamakta. Kayatürk, “Böyle bir yasak olmaz” diyor; ve bu hususta her türlü çalışmanın yapılacağını bildiriyor…

Yeni Asya

Risale-i Nur’lar Rusya’da Yasak mı?

Bizdeki din ve ahlak karşıtı gazetelerin neşriyatı üzerine Rusya’nın bazı bölgelerindeki Nur Talebeleriyle irtibata geçtik. Başta Moskova ve St. Petersburg olmak üzere önemli merkezlerle haberleştik. Böyle bir yasağın pratikte söz konusu olmadığını söylediler. Mahiyeti henüz bizce de meçhul Kaliningrad’taki bir mahkeme kararından yola çıkan RIA NOVOSTİ ajansı böyle bir haberi geçmiş.

Halbuki başta Avrupa, Türkiye ve Orta Asya olmak üzere dünyanın dört bir yanında Rusça neşredilen eserler pratikte böyle bir yasağın olmadığını gösteriyor.
Hatta Bediüzzaman’ın önemli talebelerinden merhum Mustafa Sungur’u özel davetiyle Moskova’daki İslam Konferansına çağıran Medvedev’e rağmen böyle bir yasak söz konusu olabilir mi? Gençliği komünizm, materyalizm ve masonların imansızlık ve sefahet girdabına kapılmış Başkan Vladimir Putin de, bütün gayretiyle dini ve insani değerleri Rusya’da inşaya çalışırken, bazı yerel mahkemelerin eski bolşeviklerden kalma din düşmanı bilirkişi raporuyla Risale-i Nurl’u yasaklamaya yeltenmeleri ister istemez dikkatimizi çekiyor.
2008’den bu yana Türkiye basınında mason destekli gazetelerde propaganda edilen bu yasağın mahiyetini doğru anlayabilmek için, Sovyetler’in dağılışından sonraki “Yeni Rusya’da” olup bitenleri dikkatlice takip etmekte fayda mülahaza ediyoruz.
KOMÜNİZM BUHARLAŞTI MI?
12  Eylül’e kadar başta Türkiye olmak üzere birçok hür ülkenin gençliği “Kahrolsun komünizm!” diye kükrüyordu. Sonra bu sesler birden kesildi. Bu meselede sağcıların dış güçlerin tezgahına geldiğini biz de kabul ediyoruz. Fakat bu kabul, komünizmin veya inkarcılığın “sırra kadem basması” sorusuna cevap vermiyor. Yani 12 Eylül’den sonraki tezgaha “inkarcı, ihtilalci ve sefaheti teşvik eden” cereyanlar başka renk, ton ve formatlarda geleceklerdi. İdeoloji gömlek değiştirince komünistler Neocon veya Troçkist, masonlar da neoliberal veya turuncu olarak ortaya çıkacaklardı. İşe Yeni Rusya’nın bu iki cereyanla yıllardır nasıl boğuştuğunu takip etmeyenler, Kaliningrad gibi yerel mahkemelerin arkasına gizlenmemiş “dinsiz ve ahlaksız” cereyanları tanıyamazlar.
Neoliberallerin sahneye sürdükleri George Soros ile Rusya arasında yaşanan ekonomik savaştan sonra, Rus idarecileri, bu cereyanlara destek olan iş adamlarının, gazeteci ve STK’ların tezgahlarını bozdu. Brzezinski ve Kissinger’e rağmen bilhassa Musevi kökenli tüccarlar petrol, medya, orman ürünleri ve bankacılıktan el çekmek zorunda kaldılar. Rusya Bediüzzaman’ın tabiriyle bin senelik tarih, kültür, din ve milli değerlerini tahrip eden eski bolşevik ve komünistlere yol vermedi. Rus idarecileri aleyhinde bilhassa neoliberallerin kontrolündeki medyada çıkan haberler; Murdoch, Soros veya Springer gibi barış karşıtlarının kuyruk acılarından başka birşey olmamalı. Bilhassa rüşvetlerle Rusya’daki dinsiz, serseri ve sefahetçileri organize edip Avrupa Mahkemesine dökenlerin maksatları, elbette hukuk değildi.
“RUS DA DİNSİZ KALAMAZ”
Rusların Risale-i Nur’a ilgileri sebepsiz değil. 1909’dan itibaren Bediüzzaman Ruslarla ilgilidir. Rothschild’lerin kışkırtmasıyla Van Ermeni devletini kurdurtmak üzere vatanımızı işgal eden Rusların başına gelecek musibetleri Kur’an’ın yardımıyla keşfeden Bediüzzaman, Ruslardan önce Troçki ile Lenin’in mahiyetlerini dünyaya haber veriyor. 1909’da Tiflis’te Ruslara söylediklerini 1916´da Sibirya’da daha yakından söylecekti. İngiltere’nin oyununa gelen Rusya’nın bütün serencamını satıraralarında haber veren Said Nursi’nin Rus entellektüelince artık tanındığına inanıyoruz. Rus generallerinden siyasetçilerine kadar Risale-i Nur’un kıymetini idrak etmiş ülkenin aydınlarıyla Said Nursi üzerinden kavga vermeye çalışan neoliberaller, Kemalist yoldaş ve biraderleriyle küçük bir istişare etselerdi, böyle gülünç duruma düşmezlerdi.
Dijital medyanın dünyayı bir köye çevirdiği zamanlarda kitap yasağı… Başta Avrupa, Amerika ve İslam aleminin en saygın üniversitelerinin en üst mahfillerine yerleştirdikleri Kur’an tefsirlerini iftira ve karalama ve yalanlarla yasaklatayım derken Rus mahkemelerinin ve hukunun kanına giriyor neoliberal kaosçular… Risale-i Nur üzerinden kavga vermek tam bir nifak işi… Mert olsalardı; Perle, Fallacini, Huntington, Sarrazin ve Giordano gibi direkt Kur’an’a hücum ederlerdi. Rusya coğrafyasında Hıristiyanlığı bütün temelleriyle tahrip eden komünistler, gençliğin İslama dönüşünü engelleyebileceklerini zannediyorlar. Kaldı ki Bediüzzaman “Müslüman İseviler” ifadesiyle, iki dini de “barışta” mezcetmiş. Onların bütün gayretleri de Said Nursi’nin müjdesini öteleyemeyecek: “Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Ancak İslamiyetle barışır ve Kur’an’a teslim olur.”
NETİCE
Risale-i Nur’u okuyanlarda başlayan kişisel tekamül, elbette çevrenin dikkatini çekiyor. Bu ahlaklı, çalışkan ve güvenilir insanları kim istemez ki… Tüccarlar, siyasetçiler, global cereyanlar ve hatta devlet bile… Risale-i Nur’dan kuvvetli imani dersler alan bu insanlar, sosyal hayatta dost ve düşmanlarıyla nasıl muamelede bulunacaklarını, hangi prensiplerle hareket edeceklerini ve kırmızı çizgilerini de yine Bediüzzaman’ın eser ve hayatından çıkaramazlarsa, kendilerini kuşatacak fitne, fırıldak, dış mihraklı cereyanların tetikçileri ve global dinsizlerin ajanlarıyla mücadelede elbette zorluk çekerler.
Mason, dinsiz ve sefahetçilerin ittifak halinde karşı koymaya çalıştıkları Risale-i Nur´un yasaklanamayacağını onlar da biliyorlar. Yalan, fitne ve iftira ile zihinleri bulandırmayı ve Rus idarecilerini zora sokmayı hedefleyen neoliberallere karşı Türkiye Nurcuları başta olmak üzere Avrupa ve İslam alemindeki Müslümanlar elbette maddeten ve manen yardım edeceklerdir. Diyanet’imizin sık sık birlikte toplantı yaptığı “Rusya Müftüler Konseyi”ne bu meseleyi taşıyacağına da inanıyoruz. Bünyelerinde Risale-i Nur ile alakalı konferanslar düzenleyen üniversitelerimizin temsilcileri ve kıymetli öğretim üyeleri de ilmin ve hürriyetin namusunu kurtarmak için Rus meslektaşlarıyla bu konuyu müzakere edeceklerdir. Hukukçularımız da üyesi oldukları AİHM’deki hakimleri doğru bilgilendirerek; mason ve komünistlerin bu kıymetli müesseseyi boş ve insanlığa zararlı şeylere alet etmemelerini sağlayacaklardır. Risale-i Nur elbette yasaklanamaz. Fakat dünyanın gündemine oturması için demek ki böyle davalara ihtiyaç oluyormuş…
saidnursi.de
Şükrü Bulut / saidnursi.de