Tahsilli Gafillerin Tutarsız Görüşleri

Hadiselere ve mahlukata Risale-i Nur merceğinden bakınca her şeyde bir dersi ibret olduğunu görürüz. Fakat eşyayı net görmek için aklımızı kullanarak, her şeye “hükmü evvelsiz” (ön yargısız) bakmak lazım..

1- Tahsilli gafillerin tutarsız görüşleri

Çok hayret vericidir ki! Tıp dünyası, inceleyip ihtisas yapmak için   insan vücudunu elliye bölmüşler. İdrar yollarını Ürologlar inceliyor. Kanı ile idrarımızı ayıran böbreğimizde ki 1.000.000 delikçikleri-nefronları, Nefronologlar inceliyor. Kalbi kardiyologlar. Sinirlerimizi Nörologlar ve saire… Bir cildiye mütehassisi, ciltte 48 çeşit alerji tespit edilmiştir diyor. Bununla beraber, cilt hastalıklarından ancak % 35 i bilinmektedir diyor. İhtisas yapmak için bu  Doktor efendiler 20-30 sene tahsil görüyorlar, profesör oluyorlar. Sonra bu efendilerin gururlarından yanlarından geçilmiyor. Böyle olduğu halde, ateist doktorlar Allah tarafında mucize olarak yaratılan bu insanı, tesadüfen oldu, kendi kendine oluştu, evrimin evirmesi çevirmesi neticesinde meydana geldi diyebiliyorlar. En büyük mucize olan bu insan hakkında biliyor musunuz bu efendiler ne diyorlar? İmkânı olmayan bir şey: İnsanı, görmesi, işitmesi, aklı, düşünmesi olmayan “Tabiat yaptı” diyorlar. Bu sebepten Üstad doktorun birine: “Merhaba ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimi ve aziz  dostum!..Hakikat nazarında herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gafil doktorlardır. Eğer eczahane-i kudsiye-i Kur’aniyeden tiryak-misal imanî ilâçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler, inşâallah…Hem bilirsin, meyus ve ümitsiz bir hastaya manevi bir teselli, bazen bin ilaçtan daha ziyade nafi’dir ( faydalıdır). Halbuki tabiat bataklığında boğulmuş bir tabib (doktor), o biçare marîzin elim ye’sine (acı ümitsizliğine) bir zulmet (sıkıntı) daha katar.” der

(Barla Lahikası – 66)

2- Allahın cansız ve şuursuz basit maddelerle yaptıklarına bakın

Evet Nasıl oluyor da bir saksıdaki toprağa yüz çeşit bitki eksen, her birinin dalı, yaprağı, boyu, şekli şemali, rengi boyası, farklı olduğu halde hiç karışmıyor. Oraya bir acı biberin tohumunu eksen zehir gibi acı olur. Ayni  saksıda bir kavun çekirdeği eksen, kokusundan tadından ağzın sulanır. Şimdi o saksıda meydana gelen akıl almaz işleri, zerre gibi küçük sebeplere havale etsek, lazım gelir ki, ya o saksıda küçük küçük, belki çiçekler sayısınca makineler bulunsun veyahut o parçacık topraktaki her bir zerre, bütün o ayrı ayrı çiçekleri, ve çiçeğin çok çeşit inceliklerini canlılıklarını yapmasını bilsin. O zerrenin âdeta bir ilah gibi sonsuz ilmi ve sınırsız iktidarı bulunsun. Bunu aklı başında olan hiç kimse kabul etmeye yaklaşmadığına göre, Bu işleri yapan ancak ve ancak her şeyi hikmetle yaratmaya Kuvvet ve Kudreti yeten, uzaktan kumandalı yaratma gücüne sahip olan  Şanı yüce Allah yapabilir demeye mecbur oluruz.

Ey aklı başında olan insan! Amerika’da veya diğer yerlerdeki yakınlarınla konuşmak için cebindeki telefonunu kulağına koyduğun zaman, her zaman olmasa da şu sözü demeye unutma ha! Aman Allah’ım ne kadar kudret sahibisin ki, bu havadaki zerrelere öyle bir emir vermişsin ki, bu kadar sesleri karıştırmadan kulağımıza getiriyorlar. Hatta o telefonu ben icat ettim diyenleri de, onların akıllarını da Zatınız icat etti. Her zaman olmasa da bazan abdest al secdeye kapan ki telefonun şükrünü eda etmiş olasın. Çünkü önceden sevdiklerinden uzun zaman mektupla haber alamazken, şimdi telefon sana ayni anda haberi ulaştırıyor. Ne diyorsun, yoksa yanlış mıyım siz söyleyin?  Sakın, bu işleri minnacık hava atomlarına verme ha! Yoksa büyük hata etmiş olursun.

Bu ciddi meseleyi sizinle paylaşmamın tek sebebi, hem materyalist ve naturalistlerin neticesiz boş fikirlerini öğrenmek, hem de bizi yoktan var eden Allah’ımıza karşı vazifemizi yaparken gayretli olmaya yarar ümidiyle paylaşıyorum.

Not: Bu gibi hakikatleri aklı gözüne inmiş Tabiatçılardan sormayalım mı ne dersiniz?

Abdülkadir Haktanır

www.albnur.com