Terbiyenin en makbul olanı, kendi kendimizi terbiye etmektir.

Şuurlu çalışmalı ve düşünerek okumalıdır. Böyle zihnî eksersizler, idmanlar, münazaralar yapmalı. Zihni inkişaf ettirmeli, hafızayı kuvvetlendirmeli.

 

Takip edilecek gaye ise, devamlı cehdleri temin etmekten ibarettir. Zihnî terbiyede esas, her gün bu kabil zor ve devamlı cehdleri kemal-i cesaretle tekrar etmeye alışmaktır.
Cehdlerimizin aynı gaye ve istikamete doğru teveccüh etmiş olması lazımdır.

 

İrade kudreti, çok cehd sarfından ziyade, zihnin bütün kuvvetlerinin aynı gayeye ve aynı istikamete doğru sevk edilmesi ile izah edilebilir.

 

Zihnen çalışmak dikkatli olmaktır. Tefekkür etmek, dikkatin bir noktaya teksif ve temerküzünden başka bir şey değildir. Görülüyor ki, zihnî faaliyetin her ikisinde de dikkat mevzuu bahistir.

 

Tabiaatımızın, mânevî bünyemizin ilmi, teferruatına varıncaya kadar bize yabani olmamalıdır. Zihnî ve nefsî hasselerimizin ve arzularımızın sebepleri bizce mâlum olmalıdır.

 

Fikirler kuvvetlerini hislerden, teesürî hallerden alırlar.

 

Fikirler hisler ile beslenir, kuvvet bulur. Fikir kendi başına bir kuvvet değildir. His ve heyecan, onun mücadele için, muvaffak olabilmesi için muhtaç olduğu kuvvet menbaıdır.

Fikrin mücadelede muvaffak olabilmesi için iki kuvvete ihtiyacı vardır. O da his ve heyecandır.

Fikirler tahkikî imandan gelen aşk ve kuvvetle kuvveden fiile çıkarlar.
Fikrin hareketlerimiz üzerindeki tesiri zayıf olabilir. Fakat his ve heyecanın kuvvet ve tesiri büyüktür.

İrademi kuvvetlendirmekten ibaret olan gayem, bir defa vâzıh surette meş’ur oldu mu, bilhassa çalışmak hususunda iradem şuurlaştı mı, bütün haricî âlemden, ahvalden ve bütün intibalardan his ve fikrimi çekip kurtarmalıyım.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: