Tesanüdün Faydaları

TESÂNÜD, karşılıklı yardımlaşma; birbirine istinad etme, biri diğerine dayanmakdır. Yâni, maddî ve manevî dayanışma hâli. Üstadımız bunu, L:318’de birbirine muavenet, birbirinin vazifesini tekmil, biribirinin sualine cevab verme, birbirinin imdadına koşma, birbirine sarılma, hattâ birbirinin içine geçme şeklinde; L:434’te de teavün, tecavüb, teanuk şeklinde ifade etmektedir. Yine L:399’da, hakikî Tesânüd, rekabetsiz, tahakkümsüz, gıbtasız ve ataletsiz olarak beyan etmektedir. Ş:310’da da, Tesânüdü en esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız olduğunu söylemektedir. En önemlisi de, (O Zât) dediği Hazret-i Mehdi-yi A’zam’ın en önemli olan birinci, iman kurtarma hizmetindeki bir kısım şakirdlerinin vasıflarında da, Em-1:266’da üçüncü olarak Tesânüdü zikrederek  şöyle ifade buyurmaktadır:

“Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevî ordusu, yalnız İhlas ve Sadakat ve Tesânüd sıfatlarına tam sahib olan bir kısım şakirdlerdir.” diyor.

TESÂNÜD’ÜN  NEŞR-İ ENVAR-I KUR’ANİYE’DE TE’MİN ETTİĞİ FAİDELER:

 

         1- Tesânüd’ün hakikatı kerametiyle bütün müşkilât ve manialara galebe edilir.

         2- Tesânüd ve ittihad kerametiyle nurları muhtaçlara yetiştirmeye muvaffakiyet ihsan edilir.

                       3- Tesânüd ve meşveret-i şeriyye, düşmanların hücumundan telâş etmemeye vesile olur.

         4- Tesânüd ile birbirinin faziletleriyle iftihar ederek, birbirinin aynı olmak derecesinde  bir tefani ile hareket edilse, 4 adam, 400 adam kuvvetinin kıymetinde ve 6 adam,  600 belki 6000 kıymet-i      ma’neviye hükmünde olur.

                       5- Tesânüd, mahviyet ve ittihadı muhafaza eden, bir veliden ziyade kıymet alıyor.

                       6- Tesânüd, sırr-ı ihlâs ve iştirak-i a’mal, 83 sene bir ömr-ü ma’nevî elde ettirir.

                       7- Tesânüd, sahabenin meşreb-i hillet ve meslek-i uhuvvetini kazandırır.

                       8- Tesânüd, sirayet eder ve şevk ile Risale-i Nur’a çalıştıran ehemmiyetli bir sebeb  olur.

                       9- Tesânüd, ihlâs ve ihtiyat, Nur Şakirdlerinin mahfuz kalmalarına vesile oluyor.

                       10- Tesânüd, ihlâs ve ittihad, korkulara, hattâ ölüme karşı en mühim bir siper oluyor.

                       11- Tesânüd, ihlâs, sadakat ve metanet, muzır manilere hükmedip, galebe çalar.

                       12- Tesânüd, kuvvet-üz zahr (kuvvetli bir dayanak) oluyor, ağır defineye omuzları dayandırıyor.

                       13- Tesânüd’den süzülen bir şahs-ı manevî, bize mürşid ve üstad olur.

                       14- Tesânüd, bütün rahatını ve hayatını feda edebilir bir fedakârlık kazandırıyor.

                       15- Tesânüde sahib Nur Cemaati, avam-ı ehl-i iman için, yılmaz, aldatmaz bir merci’, mürşid, hüccet olur; imanı kuvvet bulur ve ehl-i dünya ve sefahate iltihaktan kurtulur.

“Gayet dikkatle ve şeytancasına, şakirdlerin hakikî kuvvetleri olan Tesânüdü bozmağa çalışıyorlar” K: 152

“Evet sırr-ı ihlas ile samimî Tesânüd ve ittihad, hadsiz menfaate medar olduğu gibi; korkulara hattâ ölüme karşı en mühim bir siper, bir nokta-i istinaddır. L: 161

“Kâinatın heyet-i mecmuasındaki teavün, Tesânüd, teanuk, tecavübden tezahür.

“Şu kâinattaki mevcudatın birbirine teavünü, tecavübü, Tesânüdü gösterir ki; umum mahlukat, birtek Mürebbi’nin terbiyesindedirler. S: 661

“Kâinatta serbeser sırr-ı Tesânüd müstetir, hem münteşir. S: 698

“Zira ki şu musibet; hayatımızın mâyesi olan şefkat, uhuvvet, Tesânüd-ü İslâmı hârikulâde etti, inkişaf-ı uhuvvet” S: 712

“Hayattaki düsturu, cidal kıtal yerine, düstur-u teavündür. O düsturun şe’nidir ittihad ve Tesânüd; hayatlanır cemaat.” S: 712

“Risale-i Nur nifak ve şikakı, tefrikayı, fitne ve fesadı kaldırıp; kardeşliği, uhuvvet-i diniyeyi, insanda yerleştirir. Risale-i Nur mesleğinin bir esası da budur. S: 765

“Kâinatın heyet-i mecmuasındaki teavün, Tesânüd, teanuk, tecavübden tezahür eden sikke-i kübra-i uluhiyettir ki, “Bismillah” ona bakıyor. L: 96

“Birinci Sikke: Kâinatın mevcudatında ve enva’larında görünen ve bir sikke-i kübra-yı ehadiyet olan “teavün, Tesânüd, tecavüb, teanuk” sikkesidir.” L: 434

“Mecmu-u kâinatın yüzüne, enva’ın birbirine karşı gösterdikleri teavün, Tesânüd, teşabüh, tedahülden mürekkeb geniş bir sikke-i vahdet konulduğu…” Ş: 32

Sizin de daha ziyade itidal-i dem ve ihtiyat ve sabır ve tahammül ve şiddetle Tesânüdünüzü muhafaza için bir halimi beyan ediyorum. Ş: 311

“Evvel âhir tavsiyemiz: Tesânüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır.” Ş: 312

 “Âhiret hakikatına inandığımız için, manevî olan bu sevgi ve Tesânüdümüzü elbette hiçbir kuvvet sökemeyecektir. Ş: 547

“Mü’minlerin beraber yaptıkları ibadetlerinde ve cemaatla ettikleri dualarındaki Tesânüd sırrının çok büyük bir sırrı ve cesîm bir emri olup ulu bir şana sahibdir. Zira o Tesânüd ve cemaat sırrıyla her bir ferd-i mü’min, gayet muhkem yapılmış binalarda betonlaşmış birer taş vaziyetini alırlar. BMs: 535

“Açık, zâhir, bâhir ve kat’î bir himaye ve sıyanet-i maneviye neticesi ve Risale-i Nur şakirdleri arasındaki hakikî ihlas ve Tesânüdün parlak bir tecellisidir.” B: 305

“Tesânüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı manevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.” K: 89

“Ayrı bir cephede, mütemerrid münafıklar tarafından bir hücum var. Çok ihtiyat ve dikkat ve sebat ve Tesânüd lâzımdır ki, tâ onların bu plânı da akîm kalsın”K: 235

“Tesânüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı manevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.” E: 73

“Yalnız Nurcular sebat ve Tesânüdlerini muhafaza edip telaş etmesinler, şevkleri kırılmasın.” E: 234

“Demek âmî adamların ihlasla Tesânüdleri, bir velayet hassasını veriyor. Em: 90

Evet bizim:“En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, Tesânüddür. Ş: 310

Derleyip kardeşlerle paylaşan: Abdülkadir HAKTANIR