Toplumu geren öfkelilere, tasavvuftan tahammül örnekleri

Bazı tasavvufi örnekleri okuyup, vakaları dinlemek, sert tartışmaların meydana getirdiği gerilimi azaltır, sabır ve tahammül duygumuzu geliştirir gibi geliyor bana.

Bu düşünce ile bugün sizlere takdirle okuyacağınızı sandığım tahammül örnekleri arz etmek istiyorum. Geniş düşünmeye, sabırlı ve tahammüllü olmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz şu devrelerde, bu gibi örneklerden etkilenecek, sabırlı olma duygumuzu geliştireceğiz diye düşünmekteyim.

***

Öfkeli bir adam, Hazreti Ebu Bekir (ra) Efendimiz’i tenkit etmeye başlar. O da hakkı olan cevabı hemen vermeyip sabırla dinlemeyi tercih eder. Efendimiz (sas) ise bu durumu tebessümle seyreder. Ne var ki, adam yersiz tenkitlerini uzatınca Hz. Ebu Bekir (ra) cevap vermeye başlar. Bu sırada Efendimiz’in yüzündeki tebessümün gittiğini görünce üzülür, cevap vermekle yanlış mı yaptım diye sorması üzerine Efendimiz’den şu açıklamayı dinler:

– Seni tenkit eden adamı sabırla dinliyor, cevap vermiyordun. Bu sırada bir melek senin adına o adama cevap veriyor, seni savunuyordu. Ben de meleğin seni savunmasını tebessümle seyrediyordum. Ne zaman sen sabrı bırakıp cevap vermeye başladın, melek sustu. Ben de meleğin susmasından dolayı üzüldüm, tebessümüm ondan kayboldu! Yoksa senin cevap hakkını kullandığından değil!..

Demek bazen sabır gösterip susan, savunmasız kalmaz. Gerektiğinde melekler dahi haklıyı savunur. Yeter ki meleklerin savunmasını bekleyecek kadar sabır gösterilebilsin. Özellikle aile içinde melek cevap versin diyerek gösterilen sabır, çok önemlidir. Hem aile içinde gerilimi azaltır hem de yuvada huzur ve sükuneti sağlar, aynı zamanda başka ders alacaklara da önemli bir sabır örneği vermiş olur…

***

İsterseniz bir tenkit dinleme örneği de İmam-ı Azam Efendimiz’den verelim. Kufe Mescidi’nden çıkıp evine doğru giderken peşine düşen bir muhalifi, söylenerek gelir arkasından:

– Sen İmam-ı Azam filan değilsin ama kendini büyük gösteriyor, İmam-ı Azam dedirtiyorsun…

Arkasından gelen adamın ithamlarını dinleyerek devam eden imam, nihayet yolun sonuna gelince geriye dönüp tebessümle bakarak der ki:

– Burası benim evimdir, söyleyeceklerin bittiyse izin ver de evime gireyim!.. Adam birden ne diyeceğini bilemez, şaşırıp kalır. İmam evine girer, kapısını da yavaşça kapar.

Bu durum karşısında kendini tutamayan adamın son sözü şöyle olur:

– Şimdi şüphem kalmadı, sen gerçekten de İmam-ı Azam’mışsın!..

***

Tasavvuf büyüklerinden Malik bin Dinar’ı yolda giderken gören biri der ki:

– Şu adamı görüyorsunuz ya, ihlassız, gösterişçi günahkârın tekidir. Gören halk, onu tasavvuf büyüğü zannediyor!

Malik bin Dinar, sesin geldiği tarafa dönüp adama tebessümle bakar, olanca yumuşaklığıyla şu cevabı verir:

– Allah razı olsun senden, beni şimdiye kadar hiç kimse böyle doğru tarif etmedi!..

Nasıl, var mısınız böylesine bir eleştiriye, böylesine gönül rızasıyla bakmaya, dua ile karşılık vermeye?

***

Bir tahammül örneği de Hz. Mevlânâ’dan verelim: Konya çarşısında kendine çok güvenen bir adam, çevresine meydan okuyarak bağırır:

-Bana bakın bana! Ben öyle bir adamım ki bana bir kelime söyleyen bin kelime ile cevap alır!

Hazret-i Mevlânâ, adamın çenesi altına kadar sokulur, gözlerinin içine bakarak cevap verir:

-Ben de öyle bir adamım ki bana da bin kelime söyleyen bir kelime ile dahi cevap alamaz!

Çünkü der, meleklerin cevabı yeter bana..

Denebilir ki, her yerde olmasa bile gerektiği yerlerde meleklerin cevabıyla yetinen kimseler büyük bir tahammül ve sabır örneği vermiş olurlar. Hatta bazen bir büyük musibet ve sıkıntının önünden böyle çekilmiş olurlar. Bazen de ailenin mutluluk ve huzurunu korumuş olmak gibi tahammüller de göstermiş sayılırlar.

Ahmed Şahin / Zaman