Uluslararası Necip Fazıl Sempozyumu (Maraş 23 Mayıs 2013)

Maraş’ın  devlet ricali ve uleması arasında ortaklaşa düzenlenen Necip Fazıl sempozyumu Üniversitenin Cahit Zarifoğlu  salonunda başladı . Başbakanın da bir  tebrik telgrafı ve duygularını ilettiği sempozyuma tebrik mesajları gönderen meşahirin isimleri anıldı. TRT’nin düzenlediği bir  filimde  onun arayış içinde olduğu anlatıldı, bir büyük şairi bir zavallı adam gibi  gösteren bu filmin pek takdir topladığı söylenemez.

Necip Fazıl’ın  çocukuğu her büyük adam gibi garip karşılandı. Marazi birhassasiyet ve korku   onun    kişiliğinin ve dehasının  çekirdekleri idi. O da   bir seyyah idi  , o meçuller caddesinin seyyahı idi . Bediüzzamanın   Allah’a açılan kapıları kapatılmış bilim din ve sanatın vadisinde bir seyyahtı. Eserlerinde yolcu ve seyyah imajlarını her ikisi de kullandılar. Türkiye’de Necip Fazıl’ı sevener lütfen Bediüzzaman okuyun iki büyük adamın rüzgarlarını görün, herkes şeyhinin muhabbetiyle hareket edince hakikatler havada kalıyor.   Bediüzzaman kainattan halıkını soran bir  seyyahtı. Filimde  şairin kendi  dilinden otobiyografisi  anlatılır, bir  sahne sanatı ile kendini ve ailesi   büyük babası  babasından gelen tesirler anlatılır.  psikanalitik sanatçı tesirleri  büyük annesinden gelir.

Bütün dehalar gibi  ciddi bir hafızaya sahiptir ta çocukluğuna sanatçılığı  dayanır, son derece hassas bir babadır. Karmaşık dünyası anlatılır, ortada  bir   sembolik elma hikayesi vardır. Konakta imtiyazlı bir çocuktur okullar değiştirir, evham onun hafakanlarının kaynağıdır.   Kitaplarla ve romanlarla tanışır, romanların dünyasından bir sürü kahraman edinir  dünyası  onların  kirleri ile doludur. Hassasiyet ten varlık yorumlarına gider, varlık ve kainat yorumu başlar, bu onun arayıcı zekasının belirtileridir, Maddenin manaya mağlubiyetini anlatır. Nihayet bir resmi  tahsil bitirir , dehaların çoğu kararsızdır.Bu yüzden bir Şeyda sebat edemez, sanatçılık onu çağırır.

İmparatorluğum  yıkım ve yılları içinde  kendini hisseder  ve yazı yazmaya  başlar.

Hocaları onu  şair diye çağrılır artık yeni bir dünya ve yorum tasarımı vardır, şair olmaya karar vermiştir annesine söyler, şair olmaya karar verdiğini . Baba ile anne ayrılır onun ana baba imagosu başlar geçim dertleri vardır,anne baba  geçimsizliği Yahya Kemal de de vardır, bir büyük sancıdır bu şairleri doğuma itekleyen psikanalitik nedendir. Sefalet başlar bahriye mektebinden ayrılır ,felsefe bölümünde okumaya başlar Yakup kadriyi görmek için  ikdama gider , onunla konuşur kendini tanıtır, on yedi yaşındaki çocuğun  şiirleri  üstadların arasında yayınlanmaya başlar   sonra “çocuk bu sesi  nereden buldun” diye yankılanmalar. Yıl yirmi dört Avrupa yolcusudur , batıyı fethetmeye gider. Her garip adam gibi  Paris’te  bohem bir hayat yaşar “ye iç eğlen para bul harca yeterki kalbini  bana  sakla “  Aylarca  şehrin gündüzünden habersiz bir gece  yaşayışı ile yaşar gözünün önünde kadehler dumanlar  garip kokular vardır.” Allahım beni kendimden kurtar” der kendini aşamaz  huzursuzdur .

Dönüşte Paris’ten  ona kalan huzursuzlukları vardır baba  mirasını bitirir bir bankaya gider daraldığı  istanbuldan kaçar anadoluya gider  ama istanbula  dönmek yine bohem bir hayat adı olan ama kendi olmayan kararsızlık yılları bir nokta üzerinde durmaz

Anne   Aksarayda oturur , evde onu şair yapan olumsuzluklar vardır bu yüzden şair olmaya şairlerin garip dünyasına gitmeye başlar, bir yere tutunamamak ve bir şey  olamamak arasında vicdan azapları ile yaşar .

“Bir  şey koptu benden her şeyi tutan bir şey “ mucibince sokaktadır ardık, onu tutan şeyden kopmuş kopuklar gibi sokakta kalmıştır , o ruh halini Kaldırım‘larda Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında  diyerek başlar ve anlatır. Şair  gökyüzünden habersizdir , mana dolu gökler ona göre kara renkli görülür.

Şair bir  sigara dumanında  saklıdır, sigara onun ile Tanpınar ve Freud’un dünyasında bir nesne değil bir yaratıcı hamlenin dumanı gibidir.   Nefis muhasebesi  başlar ve insanın varlır sebebini  araştırır ,çatışma başlamıştır psikanalitik  olarak . KAFASINDAKİ FİKİRLERİ  ATAR VE EŞYA VE HADİSELERİN ASLINI ARAŞTIRMAYA BAŞLAR .

SİGARA  DUMANINDA HAYATINI  sorgular , bu duman sanki onun araştırma filminin fonudur, onunla düşünür gibi .   ALLAH VARLIK VE YOKLUK Konularına  DüŞER .

Çilede ense köküne bir şamar yemiş ve birden dünyası yıkılmıştır,  yeni bir dünyanın şaşkınlığını  gösterir, Hira’dan Haticeye kaçan peygamberin hakikat ile ilk temasının heyecanlarını yaşar gibidir.  Sonra dünyası durulur aramaya başlar mutlakı , çok da şey bulamaz , mutlakı arayan Bediüzzaman , Yunus, Yesevi vadisinin , sonsuzluk kervanının topal köpeğidir kendi yorumunca. Onlar bulur bu ise kurcalar.

Mistik şairdir artık şairdir  statükodan ayrılmıştır,tiyatrolarına geçer  Bir Adam Yaratmak ile tevhidi  tiyatroya taşır. Bediüzaman ve Necip Fazıl tevhidin büyük aktörleri kendi yollarında  kendi yorumlarınca düşünürler.   Memuriyetten kopuş ve  yazarlığı mesken etmek. Dokuzyüz kırk üçden itibaren büyük doğu hareketini kurar ve genç yazarlara  mekteplik eder, yüz civarında eser verir ve hapis  yatar , günlük yazılar yazar ,yetmiş beşte elli nci yılını kutlar ödüller alır ,sultan uş şuara   olur.

Ölümü zemzem isteyerek bekler,defteri kapatmıştır. Ezilmiş ve derbeder hakikat yolcularının romanıdır Sakarya, vatanın sahipsizliğini davanın sahipsizliğini anlatır. Şimdi vatanın sahibi vardır ama sahipti vatanın sahipsizliğini anlatan şairleri yoktur. Bu yüzden Sakarya bir milleti bir dini bir davayı anlatır, ona ayağa kalk Sakarya der.

Sempozyuma  seksenüç bildiri  sunulmuştur .

Aileden biri ruh cevheri yüsek  ve bakına kabına sığmayan bir aile olarak  ifade eder aileyi .  Anadolu’ya yayılmış insanlardır , çok yönlü insanlar  vardır, şairlik  ailede genetiktir ve  beş asırlık Maraş hayatı vardır alimler ve müftüler yetiştirmiştir varlığı hala devam etmektedir.

Turan Karataş   sanatkar olarak şairi,  düşünce  dünyamızı   şenlendiren  insanı anmak ve ona vefamızı  millet olarak millet adına ödemek için bir araya gelinmiştir. Dava adamı konuşulacak  usta bir kalem savaşcısıdır ,bilinmeyen yönleri ortaya konmuştur. Kurum  düşünce  ve sanatcıları    korumaya  azmetmiştir, onları anlamak ve anlatmak  görevlerimiz  arasındadır. Fikir  ve haysiyet sahibi  millet evlatlarını anmak durumundayız. Türkiyenin  bilim ve sanat  alanında bir dirilişe ve ivassız garassız bir  anlayışa ihtiyacı varır. Bizi dost kılmaya neden olan sebepleri bir araya getirmeliyiz.

Mustafa Kaçalin  konuştu. Şair  altmış yıl yazı yazmıştır, farklı alanlarda. Kırk iki yıl gazete Büyük Doğuyu çıkarmak , korkuyu reddeden ölümü vurgulayan ve dilimizi  canlı şekilde kullanan  şair otuz yıl önce ölmüştür, hala yaşamaktadır, daha canlı olarak bizim görevimiz onu yeni nesillerle bir ruh plancısı olarak sunmaktır. Anlamalı ve olmalıyız.

Özdenören , Necip fazıldın  kişilik özelliklerini  anlattı. Bunarın birçoğu dehaların özellikleridir. Psikanalistler  dehaların sıradan insanlardan farkını anlatmış ve kategorize etmişlerdir.  Eleştirel olarak ortayı bulamayan kendi büyüklüğünün gölgesinde her şeye bakan bir insadır. Turan Karataş   Necip Fazıl’ın  edebiyatımızın bazı eşhası hakkında yapmış olduğu eleştirel mantıktan uzak  yergileri anlattı. Tansiyon yükseldi. Tansiyon düşürücü bulundu.

Mehmet Doğan Necip  Fazıl’ın   fikir ve mücadelesinden bahsetti, bu arada Bediüzzaman ın hapishanede zulüm altında otuz yıla yakın surede eserlerini yayınlayıp binlerce öğrenci kazandığını takdirkarane ve hayranca   anlattı. Necip Fazıl’ın  hem şair hem  Büyük Doğu dergisini çıkardığını ve daha sonra  konferanslar vermek suretiyle Büyük Doğucular diye bir grup oluşturduğunu ifade  etti. Necip Fazıl bir insan  modeli ve dünya görüşü üzerine çalışmış, insanın evren yorumuna ağırlık vermiştir. Yakup Çelik  Necip Fazıl’ın şiirindeki sesi anlattı. Farklılığı fark ettirmeye gayret eti.

Sempozyum şairin ve yazarın farklı yönlerine  temas etti. Ancak eleştiriye açık bir teknik olmadığını belirteyim eleştirisiz bilimsel toplantılar, yağsız tuzsuz  pilava benziyor.

Prof. Dr. Himmet Uç / NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: