Uyanık Olmalıyız!

Uyanık Olmalıyız!

risale Risale-i Nur Külliyatı ve hizmeti ahir zamanda cihanşümul bir tarzda nev-i beşerin imdadına ihsan edilmiştir. Bu yadsınamaz bir hâldir. Nur talebelerinin hizmetleri vatan ve millet sathında aşikar görünmektedir. Elbette ki bu hizmeti akamete uğratmak ve nurların tesirini kırmak mümkünse imha etmek için elbette ki dahili ve harici kimseler çıkacak ve çıkarttırılacak ve bunların icraat yapacakları muhakkaktır.

Her islami hareketi tasavvuf olsun ilm-i kelam olsun veya bu ikisinin imtizacı olan Risale-i Nur Hizmeti gibi hizmetleri akim bırakmak için bu hizmet tarzları içinde istikameti gösteren kimseleri ve eserleri dolaylı olarak tezyif edeceklerdir.

Düşünün birisi direkt olarak Kur’an-ı Kerime ilişse bu adamın ne mal olduğu belli olur. Bunun için Kur’an-ı Kerim tutan eli kırmaya çalışıyorlar. Çünkü elin kırılması sadece bir el değildir. O el Kur’an-ı Kerim tuttuğu için elin kırılmasıyla Kur’an-ı Kerim de yere düşecektir. Nasıl ki trafikte bir çok işaret ve işaretçiler var. Hacmi küçük ama işlevi büyüktür bunların. Mesela viraj tabelasını söküp 10 m gerisine taksanız gene tabela durur ama insanlar virajdan habersiz mevcud hızla gidecekleri için muhtemelen şarampole yuvarlanacaktır.

Bunun gibi istikameti gösteren kimseler de vazifeden geri dururlar veya nemelazım derlerse bir çok insanın helaketine sebep olacaklardır. Bunun gibi bir mesele olduğu zaman akla şu misaller gelmelidir. Aynaya bakan insan aynaya ayna olduğu için değil aynada suretini görmek için bakıyor. Veya trafik işaretleri ve işaretçilerine bakan insanlar bu levhalara bakmıyor. Levhanın şekli, ebatı hiç ehemmiyetli değildir. Zaten levhaya bakan insan ikazı görmek için bakmaktadır. Levhanın hatırı için bakılmıyor.

Risale-i Nur hizmetimiz için de bu böyledir. Hizmetimizde istikameti gösteren

ve fiiliyatıyla da gösteren kimseleri umumun nazarında iskat etmek ve itibarını kırmak da yoldaki levhaları söküp atanlar gibidir. O levhanın orada olması hayati bir ehemmiyet arz eder.

“kim olursa olsun, mes’uliye

t dairesi olanlar, muhitini tenvir ile mükelleftir. Bir vilayet, hattâ bir memleketin saadet ve selâmeti, tenvir ve irşadı ile mükellef olanlar, elbette çok daha ziyade müteyakkız davranmak mecburiyetindedirler.”1 Hizmetimizde levha konumunda olanlara atılan iftiralar ve galiz tabiratlarla zahirde şahsa hakikatte ise hizmetimize taarruz edilmektedir. Binaenaleyh hizmet içinde bulunan kimse müdekkik ve müdellel olmalı. Asla taassub sahibi olmamalı ve işittiği şeyleri asla tetkik etmeden kabul etmemeli. Çünkü insanlar, “surete, hüsn-ü zanna binaen, makbul ve mutemed insanlardan işittikleri mesaili takliden kabul ederler.” 2 tahkik ve tetkik etmeye ihtiyaç hissetmezler. Bir muhitte hizmet eden kimse sair insanlardan daha ziyade uyanık olmak mecburiyetindedir. Yoksa hem kendisi hem de çevresi çok keşmekeşe sebebiyet verecektir.

Üstadımız, Merhum Zübeyir ağabeye hitaben, “düşmanlarınız cin gibi. Siz ahmaksınız. Aklınız ziyade çalışması lazım.” diyerek karşımızda bir mütesanid komiteden bahsediyor üstadımız. Bu hizmette saf olmak dahili ve harici bedhahtlara davetiye çıkartmak gibidir. Hizmetimizin safiyetini bozacak bu zamanda çok müfsid kimseler ve şeyler var. “Başta nefis ve hevası ve ihtiyaç ve havassı ve duyguları ve şeytanı ve dünyanın surî tatlılığı ve senin gibi kötü arkadaşları gibi çok dâîleri var.”3 Bu ve bunun gibi esbab dairesinde bizler müteyakkız davranmalıyız ve hizmetimizi su üzerine, hayallere ve hüsn-ü zannın verdiği şeylere bina değil, gayet muhkem olan esasat-ı nuriyeye ve hizmet düsturlarına bina etmeliyiz. Yoksa rüzgarı bol olan bahçenin savrulan yaprağı gibi oluruz.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

1 Tarihçe-i Hayat ( 29 )

2 Mektubat ( 370 )

3 Lem’alar ( 122 )

Kaynak: NurdanHaber

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: