Vahşet

Kürklerini bozulmasın deye fok balıklarını başlarına beyzbol sopaları ile vurarak öldürmek, salyangozların kaptıklarından ayırmak için suda kaynatmak, kurbağaları sıcak suya alıştıra alıştıra canlı olarak haşlayarak pişirmek, boğa güreşlerinde zavallı boğaları matadorların işkence ile öldürülmesine spor adı vermek…

Bir yerde, petrol, doğalgaz, uranyum, bor gibi değerli madenlerin olduğunu öğrenince, evvela orda yaşayan insanları, bilhassa müslümanları fitne ile birbirine düşürüp, yeterli katliamlardan sonra, sizi bir güzel kurtaralım deye müdahale edip, o Servet’lerin üzerine konmak…

Suriye örneğinde olduğu gibi yüzbinlerce insanın ölümüne, vatanlarından sürülmelerinden zerre kadar vicdani rahatsızlık duymamak. Bunun yerine birkaç katrana bulaşmış, karaya vurmuş balinaların yanında şefkat gösterileriyle kameralar önünde poz verip insanlık duyarlığı gösterilerinde bulunmak…

Hatta bizim insanlarımızı motive edip, ihtilaflardan istifade ederek birbirine düşürüp silahlandırıp vurdurmak. Bu korkunç durumları ayrıca Müslümanlıktan kaynaklanan Müslüman vahşeti deye pazarlamak. İslamafobi azdırıp ortaya çıkan kin ve nefreti, ileride daha büyük motivasyonlar için hıristiyanlardaki kin duygusuna yatırım yapmak…

Bütün bunlar ortadayken bizi gaddar kendilerini hümanist olarak pazarlamak. İslam dünyasını nasıl tehdid ve tehlikelerin beklediğini göstermiyor mu?

Halbuki  “ekinleri yakmayın, ağaçları kesmeyin, kadınları, çocukları , kendini ibadete vermiş silahsız dindarları, din adamlarını öldürmeyin. teslim olanları, kaçanları, aman dileyenleri öldürmeyin.” diyen alemlere rahmet olan Peygamberin ümmetiyiz.. Pek ala iyi amma, İslam Dünyasında olan biten bu hadiselere ne diyeceğiz? Bizi dinimizden uzaklaştırıp kendilerine benzetme projelerinin, dejenere ettiklerinin, ortaya koyduğu neticelerdir. Bizler iyi ve doğru Müslüman iken bu olan bitenin aşrı mişarını dahi  İslam Dünyası yaşamamıştır.

Abdül Hamit Oruç