Van kalesinden ölüme giden hamiyetli adamın feryadı: Âh dâvâm!

Hamiyet, insanda bulunan din, milliyet, aile ve diğer mukaddeslerini koruma gayretine hamiyet diyoruz.

Bediüzzaman Hazretleri “Bir adamın kıymeti himmeti nispetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir. Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil. Çünkü insanın fıtratı medenîdir. Ebna-i cinsini mülâhazaya mecburdur.” 1 buyurmuş.

Nefsini düşünen ve şahsî menfaatlerini öne alıp toplumu düşünmeyen bin adam, bir adam hükmündedir. Bundan dolayı kimin himmeti yalnızca nefsi ise, o kimse insan bile sayılamaz.

İnsan, himmetini yüksek tutmakla ve ulvî maksatlara yönelmekle inkişaf ve terakki edebilir, aksi durumda “menfaat-i şahsiyesine hasr-ı nazar eden, insanlıktan çıkar, masum olmayan cani bir hayvan olur.” 2

Hazreti Muhammed (asm) bir rahmet peygamberidir. “Andolsun, size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, mü’minlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir.” 3 buyuruyor.

İşte O’nu (asm) yüce ve âlî tutan bu merhametidir. Çünkü O (asm)’ dâvâsından taviz vermemiştir. “Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz vallâhi ben dâvâmdan vazgeçmem.” İşte dâvâ da, hamiyette bu…

Bediüzzaman Hazretleri de aşağıda ki veciz ifade ile en yüksek maksat, gaye ve hamiyetini ortaya koymuş.

“Yirmi beş milyon Türk cemiyeti namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem. Orası da bana zindan olur. Eğer milletimin imanını selâmette görürsem Cehennemin alevleri içerisinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur.” 4

Bediüzzaman Hazretleri Van’da kaldığı yıllarda “iki minare yüksekliğinde” diye tarif ettiği Van Kalesi’nde mağaraya inerken birden ayakları kayar. Ayağını koyacak, elleriyle tutunacak yer bulamaz. Ölümle kalım arasında kalan Bediüzzaman hayatını düşünmeyip yüksek bir sedâ ile “Dâvâm!” diyerek inler.

Keza, hamiyet duygusunu ve sorumluluğunu şu ifadelerle de bir kez daha ilân eder, Beddiüzzaman: “Fıtratımda rikkat-i cinsiye ile acımak hissi ziyade bulunduğundan, kendi elemimden başka, binler kardeşlerimin elemlerini de o şefkat sırrıyla çektiğimden, yüzler sene yaşamış gibi ihtiyarım. Ve siz ne kadar firak belâsını çekmişseniz, benim kadar o belâya mâruz kalmamışsınız..” 5

“Ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.” 6

Bediüzzaman’a göre hamiyet, kişinin idealleri ve dâvâsı uğruna bütün dünyasını ve hayatını severek feda edebilmesidir. 

Hülâsa: Hamiyetin de dâvânın da rehberi, Rehber-i Ekber olan Hazreti Muhammed’dir (asm)’dır ve O’nun (asm) mümtaz varisleridir.

27.12.2019

Rüstem Garzanlı

Dipnotlar:

1- Tarihçe-i Hayat, İlk hayatı s. 101.

2- Tarhçe-i Hayat, İlk hayatı s. 101 demektedir.

3- Tövbe 128.

4- Tarihçe-i Hayat.

5- Lem’alar.

6- Tarihçe-i Hayat, Isparta hayatı (Tahliller) s. 614.