Vatan

Vatan, her birimizin doğup büyüdüğü; bir milletin hakim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse uğrunda canını vereceği toprak parçasıdır. Vatanın geniş manada tarifi ise ülkedir, memlekettir.

Devlet, belirli bir vatan da,  ülkede yaşayan insan topluluğunun, egemenlik ve bağımsızlık temelinde meydana getirdiği siyasi teşkilatlanmadır.

Bir milletin var olabilmesi, bir devletin varlığına; devlet de vatanın mevcudiyetine bağlıdır. Vatan olmasa millet de, devlet de olmaz. İnsanlık haysiyeti ve şerefi hiç kalmaz. Bunların muhafazası vatanı sevmekle, savunmakla, korumakla mümkündür..

İnsanların yaratılışında içlerinde, vatan sevgisi bulunur. Vatanını seven, haysiyetli ve şahsiyetli insanların vatana bağlılıkları sebebiyle uğrunda her şeylerini seve seve feda edebilecekleri bazı kutsal değerleri vardır: Din, dil, şeref, namus, ırz gibi değerler bunların başında gelir. Vatanı korumak; dini, imanı, namusu korumaktır. Bu uğurda canlar feda edilir. Vatanı sevmek kadar korumak da önemlidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) “Vatan sevgisi, imandandır. ” buyurmuştur.

Üzerinde yaşayacağı vatanı olmayanın evi, barkı ve mülkü olmaz, namusu tarumar olur. Millet ile vatan, ruh ve ceset gibidir. Devletsiz, vatansız bir millet yetim; milletsiz vatan da harabe bir ev gibidir. İnsanın en esaslı görevlerinden birisi de vatanını sevip sevdirmesi ve ona gereken hizmeti yapmasıdır. Çünkü devlet ve vatan, Cenab-ı Hakk’ın bizlere ihsan ettiği büyük nimetlerdir.

Vatanı sevmenin sayısız sebepleri vardır. O, bizim şefkatli ve sevgili validemiz, bizler onun kıymetini bilen ve ona can feda eden hürmetkâr evlatlarıyız. Din, can, mal, namus ve evlat vatan ile muhafaza olunur. Kendi menfaatlerini vatanın ve milletin menfaatine tercih eden bir kimse vatan ve milletine ihanet etmiş olur.

Vatan; sağlam,  güvenli sığınacak yerimizdir, evimizdir ve ibadethanemizdir. Bu dünyanın nimetlerini o hanede kazandığımız gibi, cenneti ve ebedî saadetimizi de yine orada kazanacağız. Vatan cennetin bir salonudur. Bunun içindir ki, Kainatı efendisi (sav) Vatan sevgisi imandandır. demiştir.

Peygamber Efendimiz (sav.) vatanını pek ziyade severdi. Düşmanları kendisini Mekke-i Mükerreme’den çıkarttıkları gün; “Ne yapayım? Ben seni çok seviyorum, ama düşmanlarım beni senden çıkarttılar. ” diye teessürünü ifade etmiştir. Hz. Peygamber’in (sav.) yanında vatandan bahsedildiğinde mübarek gözleri yaşla dolardı. (http://www.mehmedkirkinci.com/index.php?s=article&aid=1326)

Bediüzzaman’ın dediği gibi: “... Memleket dahi bir hanedir ve vatan dahi bir millî ailenin hanesidir. ”(Şualar) Bu hane içinde büyümüş, ilim ve irfandan nasibini almış vatanperver, şuurlu bir insanın hayatı boyunca bu nimete karşı şükretmesi dinî ve vicdanî bir borçtur. Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi: “Madem ben de bu vatanın bir evlâdıyım, bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.”(Emirdağ Lahikası)

Tarihe altın sayfalarla yazılmış eşsiz bir destan olan “Çanakkale Zaferi”ne atılan imzada ana dili, etnik kökeni değişik olmasına rağmen, yüz binlerce gazi ve şehit vatan evlâdının izi bulunmaktadır. Bu, milletimizin gönlünde yer eden, “Vatan sevgisi imandandır” inancının tezahürüdür. İmandaki zayıflamanın, vatan sevgisi ve vatana bağlılığı da zayıflattığı bilinen bir gerçektir.

Üzerinde yaşadığımız vatanımızın her karışı binlerce şehidin kanıyla yoğrulmuştur. Vatanımız için içimizde daima fedakârlık duygularını besleyip ona hizmet arzusunu yüreğimizin derinliğinde daima duymalıyız. Vatanını seven bir kişi kendi memleketinde sevilen bir kişi olur. Bu kişiden hiç kimseye zarar gelmez. Menfaatlerine dokunulduğu için, yaşadıkları ülkeye düşman oldukları için,  vatanını, milletini, devletini, devletinin yöneticilerini sevmeyenler kötü ve tehlikeli insanlardır. Böyle olanlar ailelerinin, ülkelerinin hatta insanlık âleminin yüz karası olurlar. Kendi ülkesine kötü emeller besleyenlerden nefret edilir. Vatanını milletini sevmeyenler, idarecilerine İslami hassasiyet içinde olmasına rağmen iftira atanlar, düşmanlarla bile işbirliği yapacak kadar alçalabilirler. Maalesef  ülkemize bu duruma düşenler var. Allah onlara feraset versin. Vatan birbirini sevip sayan fedakâr ve gayretli evlatlarının omuzlarında yükselir. Bir insanın ailesine karşı fedakârlığı bir ise, vatanına,  devletine ve milletine karşı bin olmalıdır. Evet, “… Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir. ”(Hutbe-i Şamiye)

Vatan şairimiz Mehmet Akif de bir şiirinde vatan sevgisini için:

“Sahipsiz olan vatanın batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Bir diğer beyitte ise:

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” dediği gibi bu güzel vatanımızın her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmıştır. Canımızla, malımızla O’nu korumak bizlere namus borcudur.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var, diyen şair, bu vatanın evlatlarındaki iman gücüne dikkat çekerek hiçbir maddi gücün ve silah imkânının onu yıldıramayacağı gerçeğine dikkat çekmektedir.

Vatan sevgisi ve onu muhafaza gayreti olmasa, memleketler harap olur, viraneye inkılap eder. Milleti ise esarete mahkûm olur. Vatanlarını muhafaza edemeyen milletler tarihten silinmişlerdir. İşte Suriye’nin hali… “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır..  Unutmayalım,  Bu vatan, bu memleket hepimizin.

Türkiye’de güzel şeyler oluyor. Bu güzelliklerden rahatsız olanlar olabilir. Ekonomik ve siyasi istikrarı baltalamak için, ülkemizi karıştırmaya çalışabilirler. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra içteki ve dıştaki hainler düğmeye basarak ülkemizi karıştırmaya başladılar. Başta PKK olmak üzere diğer terör örgütlerini kullanarak askerimizi, polisimizi, insanlarımızı şehit etmeye başladılar.  Anında cevabını aldılar. Devletimizin terörü kurutuncaya kadar kararlı olması milletimizin gönlüne su serpmiştir. Ülkemizdeki istikrarın devam etmesi geminin denizde rotası istikametinde ilerlemesi demektir. Gemidekiler geminin rotası ile terör olayları ile ülkeyi karıştırarak  oynamamalıdırlar, geminin dibini delmemelidirler. Gemi batarsa hepimiz boğuluruz.. Gemiyi batırmaya çalışanlara fırsat verilmemelidir.Bu vatan, bu memleket hepimizin. Milletimizde zaten 1 Kasım 2015 seçimlerinde buna fırsat vermedi Ak Partiyi  yine tek başına iktidar yaptı.

Dinimizde vatana hıyanet etmek, devlete karşı ayaklanmak, bu milletin evi olan gemiyi batırmak, devlet yöneticilerine iftiralar atarak, fitne çıkarmak kesinlikle yasaktır.“Fitne katlden daha şiddetlidir.(Bakara suresi, 191. ayet)

Enes (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Üzerinize tayin edilen yönetici, başı kuru üzüm gibi siyah bir köle de olsa sözünü dinleyip kendisine itaat ediniz.”

Hz. Ömer (ra) devlet yönetiminde gerek dinî, gerekse dünyevî konularda istişare sistemini faaliyete geçiren örnek yöneticilerden birisidir. Dinleyelim adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısıyla meşhur olan Hz.Ömer (r.a)’ı, “Bir devlet başkanı elinizden Kur’anı almayıp, namazınıza engel olmuyorsa; hakkında çıkan dedikodular fitneden ibarettir ”

Vatanın, ülkenin bütünlüğü, birlik ve beraberliği için, devlet adamlarının haksızlıklar, adaletsizlikler, zulümler, savaşlar, terör ve her türlü vesayet  karşısında duruşları vardır. Bu duruşlar, millet için, gelecek nesiller için, ümmet için çok önemlidir. Bu duruşlar zillet içinde yaşamaktansa, izzet içinde ölmenin şerefidir.

Ülkemizde artık ancak Allah’ın huzurunda eğilen,  içteki ve dıştaki hainler karşısında dik duran, eğilmeyen idarecilerimiz var. Cumhurbaşkanımız var, başbakanımız var. Vatanın ve milletin bütünlüğü, huzuru, refahı için çalışan idarecilerimiz var.

Memlekete hizmet eden idarecilerimizin işini zorlaştırmak değil, bütün gücümüzle kolaylaştırmak ve yardımcı olmak durumundayız. Dünyanın hali malum. Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de meseleler bitmiyor. Türkiye’nin kuvvetli, lider ülke olması lazım…1 Kasım 2015 seçimleri Türkiye’nin lider ülke olması için millet tarafından yolunun açılması olayıdır.

Üzerinde yaşadığımız vatan topraklarının korunması;  mazlumların, mağdurların, masumların, mültecilerin, muhacirlerin umudu olmamız için, lider ülke olabilmek için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bazı niteliklere, vasıflara sahip olması gerekiyor. Sahip olunan bu vasıfların doğru, etkin ve stratejik olarak kullanılması gerekiyor.

Strateji, bir milletin veya milletlerin savunmasında askeri, siyasi, ekonomik ve manevi güçleri bir arada kullanma ve düzenleme sanatı olarak tanımlanmaktadır. Devletlerin güçlü olmaları, dünyada söz sahibi olmaları uyguladıkları strateji politikaları ile yakından ilgilidir.

Bugünlerde KASEM- Kadim Stratejiler Encümeni Merkezi başkanı, Prof. Dr. Ali Arslan’ın yeni yayınlanan ‘Doğu-Batı Ekseninde, Stratejik Rekabet’kitabını okuyorum. Kitaptan bazı cümleleri sizlerle paylaşalım…Kitapta, Devletlerin güçlü mü, zayıf mı olduğunun veya kabiliyet ve nüfuzunun var olup olmadığını anlamak için büyük, güçlü devletlerde bulunması gereken vasıflar sayılıyor.“ Bir devletin yalnız isim olarak değil, gerçek bir devlet olarak kabul edilmesi için, lider ülke olması için, Eğitim Seviyesi, Fikri Hürriyet ve Beyin Gücü,  Stratejik Ufuk,  Teknolojik Gelişim, Üretken Ekonomi, Nitelikli Nüfus,  Etkin Ordu; ve Jeopolitik Konum vasıflarını taşıması ile orantılıdır…Stratejik bir devlet olmanın gereği söylemden ziyade icraata bakmaktadır. Buradan hareketle, gerçekçi bir strateji oluşturmanın elzem şartlarından birinin de dost ve rakiplerin stratejilerini anlamak olduğu bilinmelidir…Kendi stratejisi ile birlikte diğerlerinin stratejisini bilerek hareket etmek; ülkeye, millete akraba ve dost toplumlara güven ve güç verecektir. ” Büyük ve güçlü devletlerde bulunması gereken vasıflar kitapta tarihi süreç içinde örneklerle açıklanıyor…

2023, 2053,2071 hedefleri olan Yeni Türkiye’nin yukarıda sayılan  vasıflara bürünmesi elzemdir. Yeni kurulacak Ak parti hükümeti, seçim propagandalarında ifade ettiği, ‘Bu memleket hepimizin, bu vatan hepimizin’ söylemini icraatlarında da göstermelidir. Yeni dönemde Ak Parti Hükümeti,  Stratejik devlet olmanın vasıflarını yerine getirerek, uygulayarak, 2023, 2053, 2071 hedeflerine yürürken;  ülkede kalıcı barışı, adaleti, huzuru, refahı sağlamalıdır. Terör Türkiye’nin gündeminden çıkarılmalıdır. Yatırımlara  kaldığı yerden hızla devam edilmelidir. Türkiye, Uluslar arası arenada da  büyüklüğünü ve gücünü her zaman hissettirmelidir.

Türkiye, İslam aleminin umudu, mazlumların, mağdurların, mültecilerin, muhacirlerin umudu. Bu umudun devam etmesine bu aziz millet 1 Kasım seçimleriyle evet dedi.Türkiye demokrasi bayramı yapıyor, İslam dünyası bayram yapıyor.Bosna  Hersek, Filistin bayram yapıyor…Seçimi kazanan, Başbakan Davutoğlu’nun  ilk sözü ELHAMDÜLİLLAHoluyordu. ‘Bu vatan topraklarına, bu tertemiz tarlaya sevgi ekmeye geliyoruz. Bugün rakip yok, hasım yok. Bu topraklarda sadece sevgi erenleri var,’ diyordu.

Mehmet Abidin Kartal

www.NurNet.org