Vermek…

Mehmet Abidin Kartal

Vermek;  üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek,  bırakmak, bağışlamak, yaymak, ödemek, üretmek… gibi manalara gelir.

“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır” (Hadis-i Şerif) .

Vermek hayırlı olmanın birinci yolu.

İnsan faydalı olmak isterse vererek yapılacak çok şeyler var.

Cömertlik, fedakarlık, vefa, merhamet, infak, dostluk…

Belaların, musibetlerin kalkmasını malınızın temizlenmesini, sosyal adalet mi istiyorsunuz?

Sadaka verin, zekat verin.

Sadaka hataları siler, suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka vermek insanın kötü duygularını, bencilliği, cimriliği söndürür. Efendimiz, (sav) “Bir tek hurmanın yarısı da olsa sadaka vermek suretiyle kendinizi koruyun” tavsiyesinde bulunur.  Sadaka kişiyi hayırlı, vicdanlı, merhametli insan yapar.

Zekat fakirin hakkı, Allah’ın emri, ver zekatı malın temizlensin, kalbin yumuşasın, sosyal adalet sağlansın.

Çocuklarınızın, arkadaşlarınızın faydalı insan mı olmasını istiyorsunuz?

Onlara nasihat verin, nasihati sözle vermek kolaydır. Tesiri az olur. Yaşayışla, lisan-ı hal ile, davranışlarla örnek olmalı ki, nasihat değer bulsun, kabul görsün.

Eşinizle, annenizle, babanızla, çocuğunuzla, arkadaşlarınızla muhabbetinizin, dostluğunuzun artmasını mı istiyorsunuz?

Hediye verin. Hediye vermek herkesi, her kesimi sevindirir.

Kainatın Efendisi, Efendimiz (sav)“Hediyeleşiniz¸ zira hediyeleşmek kalpteki kin ve nefreti yok eder.” buyurmaktadır.

Hediyeyi sadece maddi olarak düşünmemek gerekir. Güler yüz de bir hediyedir. Gülümseme vereni fakirleştirmez. Alanı zenginleştirir. Mutluluğun, neşenin ilk adımıdır.

Hedeflere ulaşmak mı istiyorsunuz?

Doğru kararlar verin.  Doktor olmak isteyen öğrenci önce karar verir, sonra yapılması gerekenleri yapar. Karar vermek olayın gerçekleşmesinin yarısıdır.  Doğru kararlarla insan ömür boyu mutlu yaşayabilir.

Dostluğa giden yol selam vermekten geçer.

Selam veren karşısındakine Allah’tan mutluluk, esenlik ve iyilik istediğini ifade eder. Selamı alan kişi, aynı dileklerde bulunduğunu söyler. İletişimin ilk adımı selamdır.

En güzel selam Efendimize (sav) verdiğimiz selamdır. Allah’ımızı zikir ve tefekkürle, Peygamberimizi de salat-ü selamla selam vererek anarız.

Vermek insan hayatının bütününü kaplıyor desek yalan söylemiş olmayız. Sorumluluk vermek, zaman vermek, imtihan vermek, borç vermek,  burs vermek, söz vermek, sır vermek, haber vermek, müjde vermek, hakkını vermek, hesap vermek, fırsat vermek, ders vermek, kitap vermek,   akıl vermek, moral vermek, yol vermek,  nefes vermek, yemek vermek, can vermek, kilo vermek,  gönül vermek, sevgi vermek…

Vermek insanın hayatına mana kazandırır. Esas vereni hatırlatır.

Sahip olduğumuz her şey bize verilendir. Sahibi biz değiliz. Emanetçiyiz. Emaneti Veren için muhtaçlara veren kurtulur. Verene verilir.

Dünyada bir alanlar, bir de verenler vardır. Verenler daha rahat ve huzurludurlar. Herhangi bir verme eylemi içinde bulunarak bunu yaşayabilirsiniz. Hele bu mübarek Ramazan günlerinde, korona günlerinde vererek huzuru yakalayanlara ne mutlu. Huzurlu yaşamak istiyorsanız muhtaçlara verin, korkmayın verdiğinizin eksilmediğini göreceksiniz. Korona insanlara ben değil biz demeyi,  vermeyi öğretti. Zenginle fakirin eşit olduğu dersini verdi. Zenginde olsak yaşamak için fakire muhtacız. 

Daha düne kadar, dünyayı sömürenler, mazlumun, masumun sofrasındaki ekmeği çalanlar yönetiyordu. Dünyaya huzur veremediler, acı, gözyaşı verdiler. Korona sonrası bu değişeceğe benziyor. Verenlerin, paylaşanların yönettiği dünya da huzur, mutluluk vardı. Tarih buna şahittir.   Dünyayı verenlerin yöneteceği zaman gelmedi mi?

Biz insanlara başta hayat olmak üzere bütün kainat, dünya içindeki nimetler Alemlerin Rabbi, Rabbimiz tarafından verilmiştir. İstediğimiz her şey bize verilmektedir. Verilenlere karşı görevimiz zikir, fikir ve şükürdür. Şükrün anahtarlarından biri de bize verilenleri muhtaçlara vermektir.

Allah’ımız Vehhab’dır. İnsanlara, mahlukata cömertçe verendir. Dünya sayfasını sofra-ı nimet olarak yaratandır. Mahlukatının her ihtiyacını umulmadık yerlerden bedelsiz ihsan eden, her isteyene karşılıksız, bol, bereketle ve cömertçe ikram eden, verendir. Sofradaki nimetleri sayamazsınız diyen Mün’im-i Hakikî olan Rabbimiz, aça rızık, hastaya şifa, dertliye deva, musibete düşene afiyet verendir… Sonunda kendine kul olana ebedi mutluluğu verendir.

Dünyayı iyilikler değiştirecektir. Sultanımız, sevdiğimiz şeylerden O’nun yolunda vermedikçe, harcamadıkça iyiliğe erişemeyeceğimizi söylüyor. İyiliğin zirvesi takva sahibi olmaktır. Takva sahiplerinin özellikleri insanlığa gönderilen son mesajda, “O takva sahipleri bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar, verirler,  öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah, iyilik edenleri sever.” ( Al-i İmran suresi, 134) buyrulmaktadır.

Peygamber Efendimiz (sav) verme konusunda insanların en üstünüydü.

Bir gün adamın biri Peygamber Efendimize (sav) gelip ondan yardım istedi. Peygamber Efendimiz (sav) o an mübarek elinde ne varsa verdikten sonra: “Şu an bu kadar verebiliyorum! Fakat sen git, benim adıma ihtiyacın olan şeyleri satın al, Allah bana verdiği zaman ben senin oralara yaptığın borcu öderim!” buyurdu. Vermenin zirvesi.

Verme yarışını Hz. Ebubekir(ra) kazanıyor.

Ömer İbnü’l-Hattab (ra) anlatıyor:

“Bir gün Rasûlullah (sav) bize, elimizde olanlardan vermemizi, yardım etmemizi emretti. Bu da yanımda mal bulunduğu bir güne rastladı. Kendi kendime dedim ki:

“Bari bugün Ebu Bekir’i geçeyim.” Ve elimde verilebilecek ne varsa yarısını verdim. Rasûl-i Ekrem (sav) sordu:

– Evine ne bıraktın?

– Elimdekinin yarısını, dedim. Ebu Bekir’e:

– Sen evine ne bıraktın? diye sorunca Ebu Bekir:

– Allah’ı ve Rasûlünü bıraktım, diye cevap verdi.

Ben de kendi kendime: “Bundan sonra hiç bir işte seninle yarışmam ya Ebu Bekir” dedim. Sonra Rasûlullah (sav)  bize dönüp:

“Aranızdaki fark, söylediklerinizin arasındaki fark kadardır” buyurdular.

Bize hediye, sadaka, zekat, yemek, akıl, moral, sevgi… verene teşekkür ediyoruz. Bize  kainatı, dünyayı içindekileri emrimize verene teşekkür etmeyecek miyiz?

İnsan kendisine hayatı ve bütün kainatı emrine veren Allah’ı tanımalı, O’nun bütün kâinatın hâkimi olduğunu bilmeli, varlığına ve birliğine şehadette bulunmalı, isimlerinin bütün kâinattaki cilvelerini tefekkür etmeli, şükür etmeli,  kulluğunu yerine getirmelidir.

Hepimiz ebedi yaşamak istiyoruz. İstediğimiz her şey verildiğine göre, ebedi yaşama arzumuzun karşılığı da verilmiş midir?

Evet verilmiştir.

Çünkü, “Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.” Vesselam…