Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol

Mademki Hadisi şerifte: “Men teşebbehe bi kavmin fehüve min’hüm.” Yani “kim başka dinden olan bir kavme benzerse o onlardandır” buyuruluyor. O zaman müslümana düşen ve onun vazifesi: alkol içmesi, domuz etini yemesi yasak olduğu gibi, dinsiz ecnebilere benzememek için, onların kılık kıyafetine bürünmek de yasaktır.

Bu sebepten ecnebiler de, biz müslümanlara benzememek için kendileri başlarına, fötr ve kasket taşımaya karar vermişler. Hatta ben sırplarla yaşadığım için bilirim, eskiden onların da hanımları şimdiki gibi onların hanımları değildi. Yarı başları açık, başörtü takarlardı. Müslüman hanımlarının eteklerine benzemeyen kalın etek giyerlerdi. Peki kasket ve fötr ne manaya gelir? Kasketin manası benim başım müslümanların başları gibi secdeye gidemez ve gitmez. Fötr ise onların taptıkları haça benzediği için, onlar onu giyerler. Evet haçın üst tarafı kısadır alt tarafı uzun. Onu insan başına koyduğu zaman da üst tarafı kısa alt tarafı insan vücudunun varlığı onu uzun yapar.

Yukarıda nazarınıza verdiğim hadisi şerifi benim bildiğim üç alim açıklayıp manasını bildiren kitap yazmıştırlar. 1- Bosnalı Seyfullah Efendi. 2- Arnavutluktan İbrahim Kaduku. 3- Bizim Türkiye’mizden İskilipli Atuf Efendi. Her ne kadar Atuf Efendi daha şapka kanunu çıkmadan önce o kitabı yazmış diye, sen bizim kanunumuza ters mi kitap yazmışsın ha! Darağacına çekip, Atuf hocayı idam ediyorlar. Hatta idam edilmeden önce daha bir defa kendini müdafaa hakkı varmış ama Atuf hoca Peygamberimiz a.s.mı rüyada görmüş Peygamberimiz a.s.m hocaya sen bana gelmek istemiyor musun demiş ve hoca aleyhissatu vesselama kavuşmak için müdafaa hakkından vaz geçmiş.

Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri şualar kitabında şapka müslüman için ne kadar tehlikeli olduğunu şöyle bildiriyor: son şeyhül islam Zembilli Ali Efendi demiş: “Şaka ile de, şapkayı kafasına takan kimse kafir olur. Biz görüyoruz ki ecnebi dinsizleri bizi çanakkale savaşında silahla yenemediler. Fakat lozanda masa başında İnönü onların bütün dediklerini kabul etmiş. Zaten lozana bu halkı dinsiz yapma niyetiyle gitmiş. O hesap gününde onun hesabı çok çetin olacak.

Şimdi Türkiye’mizde şapka taşıma mecburiyeti kalktığı için müslümanlardan çoğu şapka taşımıyor, baş açık geziyorlar. Bununla beraber ben çok üzülüyorum! Bazı zavallılar şapkanın vebalini bilmedikleri için şapka taşıma alışkanlığını bırakamıyor, başlarına şapka takarak hareket ediyorlar. Fakat! şapkayı takan, dinden çıkar şöyle dursun ecnebilerin taşıdıkları her hangi elbise bile olsa; müslümanlar onu giyip taşımamalı.

Mağazalarda çok çeşit kumaş varken, kot pantolon taşımamalı. Zavallılar bilmiyorlar erkek müslümanın sakal bırakması sünnet, ama sakal bıraktıktan sonra, sakalı kesmek haram olduğunu halkımız bilmediği için çok kimse modaya uymak için sakal bırakıyor. Bu sebepten Şair demiş:

Ben bir Müslüman’ım tabi oldum Hüdaya (Allaha),
Güzüm günlüm tabi olmaz yüzsüzlüğe modaya.

Kardeşlerim, asla unutmayalım ki yaşadığımız bu ahir zaman devrinde müslüman gaye adamı olmadan, kurtulması çok zor. Gaye adamı olacağız ki bize Allahın va’d ettiği o sonsuz mutluluk yeri olan cenneti kazanmayı hak edebilelim.

Halbuki bizim dinimiz bizi hiç yoktan var eden Allahın kanunlarına uymamızı emrediyor. Ona uymalıyız ki hem burada rahat ederiz. Hem de o sonsuz hayatta mutlu ve rahat oluruz İnşaAllah.

Düşünün şeriata göre hanımlar, bileziklerin ötesi el, ayak ve yüz hariç bütün vücutlarını örtmeleri farz iken Allah’ın kanun böyle olduğu halde zavallı hanımlarımız onlara lazım olan eğitimi almadıklarından ötürü çoğu, Allahın kanununa değil, sisteme uydukları için kendileri sosyete hayata uydurma gayreti ile yaşıyorlar. Dinimizde tesettürün bir şartı da “vücut hatları belli olmasın” iken: zavallı hanım kardeşlerim çekinmeden, erkeklerin şehevi duygularını çekmeleri için, vücut hatlarını belirtmemek gayreti şöyle dursun. O kadar dar, sutyen, bluz ve pantolon giyiyorlar ki göğüsleri, kol ve bacaklarının hatları hiç fire vermeden ortaya sergileniyor. Bu vaziyetteyken babasının karşısına çıkması ahlak dışı iken din eğitimi almayan bu hanımlar hiç çekinmeden yabancı erkeler karşısına çıkabiliyorlar. Bunu sakın unutmayalım! İnsan için: Bilhassa hanımlar için utanma ve haya duygusu çok mühimdir. Onu kaybedenlerde insanlığa lazım olan ahlakı çok şey kaybetmiştirler.

Erkeğe Allah diz dahil göbeğine örtmeli, onun ötesi görünmeye yasak değil diyor. Fakat laik sistem erkeğin her tarafını örtmüş. Hatta boğazlarını da kravatla bağlamış. Benim zavallı erkek kardeşlerim, sistemin teşvik ettiği modaya uymaktan geri kalmamak için kravatla boğazlarını sıkmamak ayıptır deyip herhangi meclise kravatsız gitmemeye çalışıyorlar.

Bunuda ilave edeyim evlatları, anne baba yapamazlar! Onlar sadece bir sebeptirler. O elmas parçasını yaratan Allah’tır. İnanmazsan bak, anne baba erkek istiyorlar Allah kız veriyor. Onlar evlat istiyorlar Allah hiç vermiyor. Peki mademki evlatlar anne babaya Allahın birer hediyesidir. Ne sebepten o anne baba Allahın istediği bir isim değil de babaanne dede veya dayı ile teyzenin istedikleri ismi yavruya takıyorlar. Erkeğe, Ahmed, Mehmed, yerine, Kaya, Tuncay. Kız ise Fatma, Ayşe, Emine yerine, hiç manasız isimler takıyorlar. Kardeşlerim sakın yapmayın! Kimin doğmuş veya doğacak evladı varsa nurnet.org sitesinde manaları ile birlikte yazdığım 100 erkek ve 100 hanım isimlerinden isim seçmelerini tavsiye ediyorum.

Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: