Yalnız Değilsiniz, Millet Yanınızda…

Yalnızlık, insanın  kendini dünyadan, toplumdan kopmuş hissetme duygusudur. Bu duyguyu yaşayanlar, başka insanlarla anlamlı bir iletişime girmekte zorluk çeker, kendilerini ifade etmekte zorlanırlar. Yalnızlık, duygularımızı içtenlikle paylaşacak birinin olmaması demektir. Her insan, kendisini yargılamadan dinleyecek birine ihtiyaç duyar. Yalnızlık, sadece yaşlılıkta değil, gençlikte de sağlığı olumsuz etkiliyor. Psikologlar yalnızlığın; gençlikte hareketsizlik, yaşlılıkta ise diyabet kadar kötü olduğunu söylüyorlar.

Psikologlar, uzmanlar öncelikle yalnızlıkla tek başına olmanın birbirinden ayrılması gerektiğini ifade ediyorlar. Yalnızlık ve tek başına yalnız olmak birbirinden farklı, tamamen ayrı durumları tanımlamak için kullanılan kelimelerdir. Bazen insanlar isteyerek tek başına kalmayı tercih ederler ve yalnız olmaktan zevk alırlar, kendilerini dinlerler. Yaşadıkları hayatın muhasebesini yaparlar. Bu yalnızlık insanı geliştirir, verimli hale getirir. Birçok insan günlük hayatın stresinden sıyrılmak için, kitap okumak, kitap yazmak, resim yapmak vb. kişisel faaliyetlerde bulunurken  tek başına kalmayı seçebilirler. Bu durum, kişinin kendini geliştirmesi için gerekli bir davranış şeklidir. Dehaların hayatlarını inceleyen psikanalistler onların nasıl yalnızlıktan büyük eserler çıkardıklarına dair sonuçlara varmışlar. Alimlerin, yazarların hapishanelerdeki yalnızlıkları verimli yalnızlıklardır. Bediüzzaman’ın Denizli, Eskişehir, Kastamonu hapishanelerinde geçirdiği zamanlarda,  iman ve Kur’an hakikatlerini anlatan eserlerini yazması yalnızlıktan doğan verimli haldir.

Yalnızlık olarak adlandırdığımız duygu, tek başına olmaktan, kalmaktan farklıdır. Yalnız olduklarını düşünen kişiler, tek başına kalmak isteyenlerin tersine bir boşluk ve bırakılmışlık duygusu yaşarlar. Bu da kişileri üzer; psikolojik sorunlara neden olur. Yalnızlık duyan insan terk edilme, dışlanma, stres, güvensizlik, umutsuzluk, anlamsızlık, değersizlik ve kızgınlık duygularıyla doludur. Böyle bir insan hiç kimsenin sevgisine layık olmadığını düşünür, bundan dolayı da  sosyal hayatta zorluk çeker. Bu kişiler, kalabalık bir ortamda da kendini yalnız hissedebilir. Modern hayat  kalabalıklar içinde insanı yalnızlaştırmıştır.

Modern hayat, kentleşme ve teknolojinin hızla gelişimi insanları bireyselleşmeye doğru götürüyor. Modern hayat, insanı hem kendi içerisinde hem de dışında yalnızlaştıran bir hayattır.Ailenin düşmanı bireycilik bu hayatın tabiatıdır. Bireyselleşme, insanı kendi içinde yoksullaştırıp kendisinden mahrum bırakırken, kendi dışında da diğer insanlarla ilişkisini mekanik hale, sanal hale getirmektedir. Modern hayat tarzının olumsuzlukları, insanı bedenine hapsediyor. Hayatı tek kişilik  hücre mahkumluğuna dönüştürüyor. İnsanlar kalabalıklar içinde kendilerini yalnız hissediyorlar. Kısacası, modern hayat tarzı, bireyselleşme,  hızlı yaşama, koşuşturmalar, kazanma hırsı insanı yalnızlaştırıyor…

Paulo Coelho  dünyanın önemli yazarlarından birisidir. Yazar ‘Kazanan Yalnızdır’ romanında  başarı ve yalnızlık arasında mükemmel bir ilişki ortaya koyuyor. Kitabın adı da zaten oradan geliyor. Herkesin imrendiği, gıpta ettiği, sahip olmak istediği başarıların nasıl insanı yalnızlaştırdığı, insanın yalnızlaşırken bunun farkında olsa dahi durumu terse çevirecek iradeyi gösteremeyişi; kazanmak, diğer insanların sadece imrenerek baktıkları başarılara ulaşmak ama zamanı gelince bunu kimseyle paylaşamayacak kadar yalnız kalmış olmak, paylaşamamak romanın konusunu oluşturuyor.

Bireyselleşen insanın kazandığını paylaşamamasının sonucu yalnızlıktır. Bizim kültürümüzde kazınılanın paylaşılması esastır Bizim medeniyetimiz, hayatın temeline yardımlaşmayı, paylaşmayı yerleştirmiştir. Peygamberimiz (sav), akraba, komşu, yetim, kimsesiz, yaşlı ve sair muhtaçlara her an yardım edilmesi gerektiğini anlatmıştır. Davranışlarını bu esaslar çerçevesinde şekillendiren Müslümanlar, tarih boyunca yardımı esas alan yapıları ortaya çıkarmışlardır. Vakıflar, imarethaneler, şifahaneler, yetimhaneler, okullar, kuş barınakları, sadaka taşları hep böyle bir anlayışın sonucudur. İslam toplumlarında adeta bir yardımlaşma, paylaşma mimarisi vücuda gelmiştir. İnancını yaşayan Müslüman yalnız değildir. Çünkü o namazını cemaatle kılmaya çalışır. Zenginliğini zekat ve sadaka ile fakirlerle paylaşır. Cemaatle beraber olan, zenginliğini paylaşan yalnız olur mu? Müslüman, İman ve Kur’an hakikatlerini anlatmak, tebliğ vazifesini yapmak için sosyal hayatın içindedir. İnananlar  Allah’la beraberdir. Allah’la beraber olan dünyada da ahirette de yalnız olur mu? Allah bize şah damarımızdan yakındır. Yalnızlığın en dehşetlisi kabirdeki yalnızlıktır. Dünyada Allah’ın istediği gibi yaşamayanlar için kabir vahşet, yalnızlık ve zindandır. Mevt, ehl-i dalâlet için, bütün mahbubâtından elîm bir firak-ı ebedîdir. Hem kendi cennet-i kâzibe-i dünyeviyesinden ihraç ve vahşet ve yalnızlık içinde zindan-ı mezara ithal ve hapis olduğu halde, ehl-i hidayet ve ehl-i Kur’ân için, öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbaplarına kavuşmaya vesiledir. (Sözler, sekizinci söz)

                                   ************************

Modern hayatta sahip olduğumuz teknolojik araç ve aletlerin yanlış kullanılmasından tutun da yaptığımız işe kadar pek çok değişik şeyler  insanları yalnızlaştırıyor. Ülkeler ve idaricileri de menfaatler çatıştığında  yalnızlık girdabına  itilebilmektedirler. Haksız, adaletsiz ekonomik çıkarlara, güçlünün haklı olduğu ideolojilere dayalı siyaset, yanlışlara tepki gösteren ülkeleri ve idarecilerini yalnız bırakma özelliği taşımaktadır.

Bugün ekonomik  çıkarların ön planda olduğu, haklının değil, güçlünün sözünün geçtiği dünyada, böl ve yönet oyunu ustalıkla sürdürülüyor. İşte doğudaki terör olayları, Suriye’de yaşanan vahşetler bundan ibarettir.Türkiye’yi karıştırmak, kardeşi kardeşe düşürmek isteyenlerin, Suriye’yi  yemek isteyen köpek balıklarının hedefi, Türkiye’yi dünyada ve bölgede yalnızlaştırmaktır. Çünkü Türkiye haktan, hukuktan, adaletten, insanların öldürülmemesinden, barıştan, yardımdan, haklının kuvvetli olmasından, paylaşmadan bahsediyor. Bu köpek balıklarının işine gelmiyor. Çünkü onlar savaştan, menfaatten, çatışmadan, güçlünün kuvvetli olmasından, yalnız kendilerini düşünmekten yanalar. Öldürmekten, sömürmekten zevk alıyorlar.

Türkiye’de 2002’ den bu yana alışılmışın dışında bir idare var. Yanlış yapanların yüzüne hiç çekinmeden yanlışını söyleyen bir Türkiye var. Türkiye’nin, mazlum milletlerin menfaatlerini, haklarını gözetirseniz, sizi yalnızlaştırırlar.Sizi yok etmek için, yıkmak için hain planlar yaparlar. Zulümle, menfaatle, kanla beslenenler, kendilerini dinlemeyen güçlü Türkiye istemiyorlar. Oynanan oyun bundan ibarettir.

İslam aleminin son umudunu, son kaleyi yalnızlaştırmak için, yıkmak için her şey yapılıyor. İçerideki hainler dışarıdakilerle el ele seyrediyoruz. Millet seyrediyor. Oyunun farkında olan bu aziz millet, oyunu oyuyla bozdu. Son kaleyi kurtardı. Millet seçtiği Cumhurbaşkanının, hükümetinin yanında. Hainler bunu hazmedemiyorlar.Türkiye’de ve çevremizde oynanan oyunlar bunun müşahhas örnekleridir.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan üzerinden milli irademize yönelik devamlı suikast tezgahlıyorlar. Erdoğan’ı itibarsızlaştırma odaklı algı operasyonları artarak devam ediyor. Çamur at izi kalsın. Türkiye’yi yalnızlaştırmak için, hedefteki sembol isim Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü o milli irade ve ümmetin dik duruşunun omuzları ve umududur.

Türkiye’yi yalnızlaştırmak, yıkmak, işgal etmek için son hain oyunu da oynadılar. Küresel taşeron, maşa  FETÖ çetesi 15 Temmuz 2016’da gemiyi batırmak için, Başkomutanımızı öldürmek için düğmeye bastı. Günümüzde mazlumların, mağdurların, ezilenlerin son sığınağı, son kalesi Türkiye’dir. Bu hainler son kaleyi yıkmak istediler. Kırk yıl takiye yapan, bu bukalemun yapılı, robotlaşmış bu vatan hainlerinin 15 Temmuz 2016 gecesi, haşhaşı çizgide, bir ölüm makinesine, zombiye dönüştüklerini gördük.  Bunlar için hedeflerine varmak  için her yol mubah… Ne vicdanı var, ne ahlakı var, ne kul hakkı var, ne herhangi bir kutsalı var.

Mazlumun, mağdurun, muhacirin, ezilenin, haklının yanında olan Türkiye yalnız değildir. Mazlumlar, mağdurlar, muhacirler, ezilenler, ağzı dualı neneler, dedeler, bu necip millet, İslam alemi Türkiye’nin onu yönetenlerin yanındadır. Mazlumun, mağdurun, muhacirin yanında olan, Allah’la beraberdir. Allah’la beraber olan yalnız olur mu? Allah’la beraber olanları darbelerle yıkamazsınız.

Kainatın Efendisi, Efendimizi (sav)’de yalnız bırakmak istemişlerdi. Zulümler, ambargolar uygulamışlardı. Başarabildiler mi? Başaramadılar? Hatta Efendimizi (sav) öldürmek istediler. Efendimiz (sav) bunun üzerine Hz. Ebubekir’le birlikte, Cenâb-ı Hakk’tan gelen vahiy doğrultusunda Mekke’den Medine’ye hicret için gizlice yola çıkarlar. Sevr mağarasına sığınırlar. Onları takip eden müşrikler, Sevr Mağarası’nın önüne kadar gelirler. Peygamber Efendimiz (sav) ve Hz. Ebubekir (r.a) içeriden onların geldiğini görürler. Fakat müşrikler onları göremezler. Bu esnada Hz. Ebubekir telaşlanır, üzülür ve Efendimiz’e en ufak bir zarar gelmesinden korkar. Rasulullah Efendimiz de (sav) onu teskin etmek için:

Üzülme/Korkma! Allah (c.c) bizimle beraberdir. buyurur.

Ebu Cehil’in torunları bugünde boş durmuyorlar, kıyamete kadarda durmayacaklar. Hak batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecek. Kafirler, münafıklar, fitneciler görevlerini yapacaklar. Münafıklar, fitneciler 15 Temmuz 2016 ‘da  kırk yıldır kullandığınız, bu aziz milleti kullanamadınız. Bu millet size alet olmadı. Millet sizin ne olduğunuzu anladı. Her şey deşifre olmuştur, her şey gözler önündedir. Daha bundan büyük hainlik olamaz. Vatan hainliği…Hz. Ali (ra) efendimiz ne diyor, ‘Her şeyi affedin ama vatanınıza ihanet edeni asla affetmeyin.’

Tükürün milleti alçakça vuran Darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!  (Mehmet Akif Ersoy)

Mehmet Abidin Kartal

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: