Yanlış Yolda Yürüdüğünden Pişman Olanın Kurtuluş Çaresi

İnsan Allah’ın Kudret ve Kuvvet sahibi olduğunu fark etmesi için, kendisinin âciz ve fakir olduğunu anlaması lazım. En şerefli mahluk olan bu insan bu durumunu idrak ettikten sonra, ona insanlığın en yüce mertebesine çıkması için yol açılır.  Fakat ne yazık ki, yirminci asrın mahsulü olan bugünkü insana, anne ve babası görevlerini yapmamışlar. Onların yalınız maddi hayatı ile ilgilenmişler. O yavruların anna ve babaları maneviyatla ilgili bilgilerden, kendileri yoksun yetişmişlerdi. Bu sebepten  Allahın onlara ihsan ettiği en büyük hediye olan evlatlarına manevi bilgileri veremediler. İnsanlar manevi bilgilerden ne kadar mahrum kaldıklarını anlamak için yaz aylarında İstanbul’un bazı sokaklarına bakmamız yeterlidir. Göreceksiniz ki  Avrupa’nın herhangi bir şehrinden  farksız olduğu hemen görebiliriz. Bu durumda insanların en önemli ihtiyaçları olan manevi atmosferi nasıl ve nerede temin edebilecekleri  sorusuna cevap aramaya çalışacağız.

Evet! Biz, “Rahmeti gadabına galip”, Kerim bir Rabbin şerefli bir mahlukuyuz. Günahlarımızdan pişman olup bir daha yapmayacağımıza Allah’ımıza kesin söz verdikten sonra Allah’ın rahmet kapısını açık bulacağımızda hiç şüphe yoktur. İlk önce yapacağımız iş, o günkü tarihi öğrenmek için takvime göz atmak ve kendimize; bu tarihten itibaren ben, beni yoktan yaratan Allah’ın rızası dahilinde hayat sürmeye Allah’ıma söz veriyorum demektir. Sonra Allah’ımıza verdiğimiz bu söze ciddi sahip çıkabilmek için, Müslüman’a gerekli olan ibadetleri yapma gayreti  içinde olacağız. Bunun gerçekleşmesi için ilk yapacağımız iş, eski arkadaşlarımızı terk edip, onlardan uzak kalmaktır. Çünkü Ata sözünde:“Sen bana arkadaşını söyle  ben sana,  kim olduğunu sana söyleyeyim”. Denilmiş. Demek bu söz “insan kötü arkadaşının dini üzeredir” sözünden alınmış..

Bundan sonra, yeni hayatta da arkadaşsız yapamayacağımıza göre kendimiz Kur’anın bu zamana bakan tefsirini okuyarak, imanını sağlamlaştırmaya çalışanlarla arkadaş olacağız. Allah’a itaatten yüzleri nur olan imanı sağlam arkadaş bularak âilece  onlarla düşüp kalkmak, bizim için çok önemlidir. Biz Peygamberimiz (a.s.m.) ın sünnetini yaşamaya çalışarak, hak yolda yürüyen her insana karşı muhabbet besleriz. Bununla beraber, her insanın hakkı olan, iyilerden en iyisini seçtik; onun peşine koşarak hayatımıza davam ediyoruz inancıyla yaşayacağız.

Tevbemizin bize dünyalar dolusu zenginlikleri kazandıracağına inandıktan sonra, unutmayacağız ki, nefis, şeytan ve daha önce bizle arkadaşlık eden o insan şeytanları da, bizi eski hayatımıza çekmeğe çalışacaklar. Hatta onların içinde bizim en yakın akrabamız da olabilir. Fakat Allah’ın yardımıyla biz onların oyunlarına bir daha gelmeme kararımızı bozmayacağız. Yani bundan sonra dost ve düşmanımızı iyice tanıyacağız ki, bir daha günah çukurlarına düşmeyelim. Aksi takdirde yerinde saymak şöyle dursun, müthiş gayyalara yuvarlanmamıza o dost görünen düşmanlarımız  sebep olabilirler.

Düşün! Cebinden on bin YTL ni  çalan birine hayat boyu küs durabildiğin halde, dinine karşı gelip, seni ebedi cehenneme atmaya çalışanlara karşı uzak kalıp küs durman, niye olmasın. Fakat insanın günahları kalbini kararttığı için ve günahlarda küfre gidecek yol olduğu için, bu yoldan kurtulmayı gayretsiz kimseler başaramazlar. Azraile canımızı teslim etmeden, Allahın kanununa ciddi sarılırsak, Allah bizleri kurtaracağı ümidindeyiz. Bu yolda başaranlardan olmak için, Allah’a dua etmeyi de ihmal etmeyelim.

Hiç unutmayalım ki, Allahtan gelen bütün semavi kitap ve sahifeler ve 124.000 Peygamberler aleyhimüsselam ve 124.000.000 evliya ve en azından onlar kadar hak yolda gidenler Peygamberler aleyhimüsselam’ın getirdikleri haberlere ve gösterdikleri mu’cizelere dayanarak bize haber verdikleri şu ki; öldükten sonra tekrar dirilmek var. Yani ahirete gidilecek. Şimdi, akıllı insan için, bu çok büyük bir hadisedir. Hele Allah’ın kanunlarına karşı gelmekle günaha boğulmuş insanlar için, cehennemde karşılaşacakları halleri düşünebilmek, doğru yolu bulabilmeleri için büyük bir sebep değil mi?

Fakat ne yazık ki bugün gaflet perdesi o kadar kalınlaşmış ki, imansızlarla günahkârları tehdit edip korkutan önümüzdeki o müthiş cehennemi görememek için çok türlü kandırmaca laf ve düşünceler ortada cirit atıyor . Onlara aldanma ile  aklımızı uyuşturup, vücuduna zehirli bal sokanların hayatlarına benzer bir hayat yaşıyoruz. O zehirli  bal ki, ağzımıza sokup onu yerken tatlı geliyor, ama sonra sancılar şiddetleniyor. 

Bazı kimseler kendilerine kuru gayret verip  aldatmak için Allah Kerimdir diyerek, kendine bir çeşit ümit vermekle günahlı hayata devam ediyorlar. Ey bizim cinsimizden olan beyefendi! Acaba, bu nasıl haince kendini aldatmak ki, burada küçük bir parmakla ateşe el sürmeye cesaret edemezken, orada o müthiş ateşte yanmaya razı oluyorsun? Şaşarım senin aklına!

Evet! Allah Kerimdir dediğin doğru; Allah Kerimdir ama Âdil-i Mutlak ( Hiç şüphesiz Adâlet sahibi) de olduğunu unutma! Allah (c.c.) Kur’anı Keriminde, taşkınlık yapıp günaha boğulanları cehenneme atıp orada yakacağını daha önceden bize bildirmişti. Fakat iman esaslarına karşı şüpheye düşmeden paçayı kurtarabilsen, yine bir ümit var.  Ama günahın kadar cehennem ateşinde yanma tehlikesi de var. Sakın unutma ki, Ondan başka kapı yok. Bir an önce O’na dön, O’na yönel, O’nu sevmeye çalış, başkasından değil O’ndan kork ki, kendini O’nun rahmet kucağına atasın. Hiç unutma bu iş samimiyet ister.

Bunu da bilmelisin ki, cennet nimetlerinin en büyük lezzeti, bu dünyada Allah’ın sana emrettiği ibadetleri yapabilmenden geçer. Yanı burada terini dökmediğimiz lokma, orada bize lezzet vermez. Allah’ımıza karşı vazifelerimizi yapmamanın neticesinde bizi bekleyen, yalınız cehennem ateşinde yanma değildir. Gençliği hiç bitmeyen, derdi, hastalığı, yokluğu, sıcak ile soğuğu olmayan. Yani mutluluğu hiç bitmeyen, cennet gibi bir saadeti kaybetmek tehlikesi ile de  baş başa kalmak var.

Peki bu iki zarar kimin için? Günahlı hayata devam edenler için. Onlara günahlarını yıkayıp temizleyinceye kadar cehennem ateşinde yanmak var. İmansızlara ve  imanında şüphesi olanlara ise, sonu olmayan acı bir azap var. Fakat yaptığımız günahlara ciddi pişmanlık göstererek Allah’tan yardım isteyip, günahlarımıza pişman olursak, tövbemizi Allah kabul ediyor. İnsan  günahlarına ciddi bir pişmanlıkta bulunduğu zaman, hem kendisini, hem evlatlarını, hem de kıyamete kadar gelecek neslini kurtarmaya vesile olma yoluna girmiştir.

Kulluk vazifesini ihmal edenler bazen komşu ülkelerde zülüm gören Müslümanları gösterip “Ne duruyoruz? Orada ki Müslüman’ların yardımına niye koşmuyoruz? (Irak’ı Filistin’i Süriye’yi kast ederek) Niye o Müslüman’lara yardım için savaşa gitmiyoruz?” derler: Bunlara cevabımız şöyle olacak: Biz herhangi devlet erkânı değiliz. Devletimizin ordusu da silahı da var. Lazım olduğu zaman bizi de alabilir ve gidebiliriz. Fakat şimdi o bizim vazifemiz değil. Acaba gözümüz kör mü ki, niye görmüyoruz? Meyhaneler, barlar ve daha bunlar gibi nice olumsuz yerlerde günaha boğulup cehenneme gitmek için çalışan vatandaşlarımız var. Onları oralardan kurtarmak için, bizim nasıl bir faydamız dokunabilir diye, niye hiç düşünmüyoruz? Oradakiler komşumuzun veya en yakınımızın oğlu da olabilir. Bunları durmadan düşünmemiz lazım!

Düşün! Ölü atomlardan seni yaratanı bulmak için!..

Düşün! Düşünmek, insana büyük bir ibadet olduğu için!..

Düşün! Bu naçiz tenini ateşten kurtarmaya, düşünmen bir sebep olduğu için

Düşün! Çünkü sen ancak düşünmekle geçirdiğin nahoş hayata tekme vurabileceğin için!

Düşün! Sen düşünmekle, Başta Allah’ımızı (c.ş.) ve Peygamberimizi (a.s.m.) ve bütün sulehayı (geçmişte ki iyi insanları) memnun edebileceğin için

Düşün! Düşünmeyle Esfel-isafilinden (cehennemin en alçak tabakasından) kurtulup, Âlay-ı illiyyine (cennetin en üst tabakasına) çıkabilmen için!

Düşün!  Çünkü  ancak  o düşünce  seni hayvanların üstüne çıkarabilir!

Düşün! Çünkü sen ancak düşünmeyle nefsin kulağından tutup seccadenin başına getirerek, en yüce mertebeye yükselebilirsin!

Düşün! Çünkü düşünerek dünyanı da âhiretini de cennet yapma imkânı elde ettiğin için!

Düşün! Ancak düşünmeyle Allahın rızasını hak edip yaradılış sırrına erebilirsin!

Düşün! Çok düşün kötülerden iyisini seçme şansı elde edebilmek için !

Düşün! Önüne serilen sonsuz ni’metlerin sahibini bulup şükretmen için!

Düşün! Hz. Adem’den gelen soyunu bulup, maymun soyundansın diyenlere cevap vermek için!

Düşün! Çünkü onun en büyük kârı sana Hakkı buldurup imanla ölmeni sağladığı için!

Düşün! Cehennem yolunda koşan arkadaşlardan ayrılabilmen için !

Düşün ve çok sevin ve ona şükret ki sana Allah akıl vermiş  ve sen ahmaklardan olmamışsın ki düşünebiliyorsun!..

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: