Yaratıcının Varlığına İnanmak

(Türkiye’de de dine karşı cephe alan tek partili idareden Allah yoktur, her şeyi Tabiat  yaratmıştır fikrinin tesirinde kalıp bu gibi boş akide ile yaşayanların daha sonu gelmedi. Hatta ibadetin ağırlığı altına girmemek için, Allaha karşı imansız yaşayanların sayısı az değil)

         Avrupalı “Dr. A. Sirhon” adında bilim adamının kitabından düşüncelerini nakl ediyoruz: Bilgin 1947 de Kolombiya Üniversitesinde mastır yapıp, 1949 yılında Doktorasını yapmıştir. Eğitim ve ilim felsefesi konusunda bir çok eserleri vardır.

         “Kainatı yaradan biri var mıdır eserinden…”

Kafalar hep bu soruya takılır,ve ona cevap bulmak için didinir dururlar. Yeni gelişmekte olan çocuk önce bu soruyu sorar babasına. Zavallı uçarılık çağında  olan çocuk: (Kendine sahip çıkamaz)  şaşkın delikanlının kafasından ise hep bu sorular geçer, yüreği bu sorularla çarpar, uykusunu bu soru kaçırır  ve çoğu kere içini rahatlatacak hiç kimseden bir cevap alamaz. Bazı zamanlar bu soru imanı zayıf kimselerin kafasından geçer de şeytanın vesveselerinden tanrı’ya sığınır. (tanrı kelimesi bir çeşit putun uydurukça’sıdır. Uzun zaman Türkiye’mizde de Haşa ve kella Allah kelimesi yerine onu bize kullandırdılar. Bu kelime Yunanistan’da bir putun ismi olan tangrı kelimesini tanrı yaparak bizi kandırdılar.)

 

         Çoğu zaman insan güçsüz kaldığı bir hastalığa tutulduğu veya çaresizliklerle karşılaştığı anlarda hep bu soru kurcalar zihnini.

         Eskiden de soranlar olmuştu bu soruyu. Ve ona verdikleri cevaba göre kısım kısım, çeşit çeşit fikirlere kapılmışlardı insanlar. Kimi tabiata tapınmaya, başlamış, kimi güneşe kimisi de aya. Kimi putlara tapınırken, kimi de eşi ve benzeri bulunmayan Allah’a ibadet etmiş. Kimi reddedip inkȃraka kalkışırken yoldan çıkmış olup, kimi de imana gelmiş.

         Ortada hareket halinde bulunan bir kȃinatı düşünen kafalar ve şuur sahibi insanlar bulunduğu sürece istikbalde de bu soruya cevap vermek için zihinler meşgul olup duracaktır.

        

         Öyle görünüyor ki bu sorunun cevabında gizlidir bizim tabiatımız bir bölümü. Bizim tabiatımızdan gelen bu soruya cevap vermeden, onu red veya kabul etmeden yaşamamız mümkün değil. içimizden gelen sese kulak vermemiz veya duymamazlıktan gelmemiz imkȃn haricidir. Şüphesiz ki insan kȃinat ve kȃinatın yaratıcısı karşısında ki durumunun hayatı, hayat düşüncesi, hayat felsefesi, meselelere bakış tarzı, ruh hȃleti, mazisi, hali ve istikbali üzerinde, hatta varlığı ve mevcudiyeti üzerinde son derece büyük etkileri vardır insanın varlığının.

         Bu soru o derece önemli olmakla beraber, içi rahatlatıcı cevap verebilecek çok az kişi vardır aramızdakilerden. Evet yukarıda da bahsettim, bir çocuk babasına bu soruyu yönelttiği zaman babası ya onu yumuşakça reddederek kafasını o konulara takmamasını söyler, yahut da içini rahatlatacak, kolayca ikna etmek için makul bir cevap veremez. Bu soruyu bir delikanlı arkadaşına veya hocasına sorduğu zaman, çok az kere onun içini rahatlatacak ve geleceğe açık bulunan kafasını ikna edecek bir cevap alabilir. Ayni soru bir takım din adamlarına yönelttiğinde, çoğu kere mukaddes kitaplardan okunan bir ȃyet, Peygamberlerin sözlerinden nakledilen bir rivayetle karşılaşırlar. Ve  umumiyetle belirli bir halka etrafında konuyu döndürür dururlar. İlimlerin ortaya çıkardığı gerçeklerle meseleye bakan çok az kimseler vardır. Bazıları da bu soruya cevap vermek için ilmin kullandığı metodları kullanmayı kabul etmezler. O zaman konu daha karmakarışık olur, daha çıkmaza girer ve kişinin şaşkınlığı daha da artar.

         Evet elbette bu kȃinatı yaratanın, tabiat bataklığından, elektronlardan ve nötronlardan müteşekkil ilmin görüşüne göre ebedi ve ezeli olmayan atomlardan müteşekkil maddenin dışında ki hallere sahip olması icab etmektedir. Şu halde bu yaratıcı madde dışı bir hüviyete sahip olması gerekmektedir. Sonsuz derece latif ve her şeyden haberdar olmalıdır. Ki gerçekten de gözler onu görmez. Ama o gözleri görür ve her şeyden haberdardır.

         “Mademki göklerin ve yerin yaradılışında gecenin ve gündüzün akıl sahipleri için deliller vardır.”

         İlim adamları kȃinatta son derece üsttün bir nizam hakim olduğunu belirliyorlar. Kainat değişmez, sabittir diyorlar.

         Şu halde varlığın her zerresinde ve zerrenin de altında bulunan en küçük parçasına; ilk yaradıldığı andan bu ana kadar bunları vaz eden hangi kudrettir? Bunca ince nizamı, ȃhengi ve intizamı kim yaratmıştır? Kimdir o ki kȃinatın planını çizmiş ve en güzel ölçüyü vazetmiştir. Bütün bunlar bir yaratıcı olmaksızın mı yaratılmıştır.

         Bakın bu kitabın yazarı ve real ilim adamları, kȃinat kendi kendine yaratıldı diyenlere çok güzel cevaplar vermişlerdir. Matematiksel  metotlar kullanarak bize: Elbette bu tesadüfen bir iş olamaz demektedirler. İlim adamları etin ve proteinlerin maddesine giren ilk maddesine giren aminoasit moleküllerini ve daha bir çok maddeleri meydana getiren atomların birleşebilme ihtimallerini nazara alarak fikirlerini ortaya koymuşlardır. Düşünün bir canlıyı ve bitkiyi tabiat gibi kör tesadüfün meydana getirmesi imkȃansızdır. Çünkü akıl bütün bunları çok bilgili, her şeyi bilen, gören ve planlayan bir gücün yaratmış olmasını zaruri kılmaktadır.

         Kalp bununda ötesinde Allaha imanın insana verdiği kalp huzurunu, ruh sağlığını dile getirmekte, sıkıntıya düşüp acılarla karşılaşan insanın her şeyini yitireceği anda oradan medet umması ve oraya ümit bağlayarak kurtulması gibi hususlara temas etmektedir. Yazarlardan bir çoğu bu imanın verdiği zevki tatmışlar; o zevki tatmış olmanın huzuruna ermişler ve insanın biyolojik olarak Allaha inanmanın ihtiyacında olduğunu şiddetle savunmuşlardır. Çünkü bu Allahın yarattığı fıtrattır. Ayrıca yazarların bir kısmı, Allaha inanmanın her türlü sosyal ve ahlȃki faziletlerin esası olduğunu ve Allaha inanılmayan insan da ki boşluk, çoğu kere onu bir hayvandan farksız seviyeye düşeceğini şehvetlerin pençesinde esir olacağını, çok açık şekilde ifade etmişlerdir.

         (Allahı varlığını  teyid eden biri de meşhur “Albert einstein” dir. İslam dinini ve Peygamberimiz a.s.mı sevdiğini yazısı ile ispat eden Avrupalı meşhur Prof. Princ Bismaktır.Allahın varlığını ispat eden Avrupalı 50 aded Pof.tur Avrupalılardan 16 si de islam dinini ve Aleyhissatu vessela övenler mevcut.)                  

Bu gerçeği sizinle paylaşan Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: