Yaşayan ölülerle cihada çıkılmaz!

Allah kendisine rahmet eylesin İmam GAZALİ döneminde yaşanan haçlı saldırıları sonucu KUDÜS’ün haçlılarca işgal edilmesi konusunda bir şey yazmamış ve bu nedenle eleştirilmiştir. Ama aynı dönemde İspanyol kâfirlerin elinden ENDÜLÜSlü Müslümanları kurtaran Murabıtlar Devleti’nin kurucusu Yusuf b. Tahşin’i tebrik etmek için yola çıkmış ama İskenderiye’ye vardığında Yusuf b. Taşhin’in vefat haberi kendisine ulaşınca geri dönmüştür.

Bu iki olay arasında açıkça birbirine zıtlıklar görülse de İmam Gazali kendi içerisinde tutarlıdır. Zira o, yaşadığı dönemde haçlılara savaş kaybeden Müslümanları diriler değil, yeryüzünde yürüyen ölüler görmekte ve şöyle demektedir:

“Bu yaşayan ölülerle cihada çıkılmaz.”

İmam Gazali bunun için de yazdığı eserlerinde özellikle İslami ŞUURU artırmaya büyük önem vermiş ve yaşayan ölüden farkları olmadığına inandığı o günün Müslümanlarını uyandırmak için onlarca eser yazmıştır. En önemli eserine de “İhyau Ulumu’d-Din” (Dini İlimlerin Diriltilmesi) adını koymuştur.

İmam Gazali’nin vefatı hicri 505 miladi olarak 1111’dir. Yani daha İslam tarihinin erken dönemleridir ve İslami ilimlerin zirvede olduğu dönemdir. Ama onun buna rağmen bu ismi koyması üzerinde derin düşünme gerektirecek bir konudur.

Tekrar konumuza ve başlığımıza dönersek  gerek ABD ve gerekse diğer düşmanlarımızla topyekûn bir hesaplaşmaya kalkacaksak önce şuurlu Müslümanlar yetiştirmek zorundayız. Allah’tan başkasına boyun eğmeyen, nefis terbiyesi yapmış, hiçbir gücün satın alamayacağı hamlıktan çıkmış, yanmış, pişmiş olgun Müslüman.

Nefsinin esiri olan, keyfinin istediğinden başka bir güç tanımayan, dinden ve imandan uzak bir nesille düşmanla topyekûn bir mücadeleye girilemez. Nefis terbiyesi yapmamış, lüksünden ve konforundan hiçbir şey kaybetmeye tahammül göstermeyen bir nesille hiçbir yere varılamaz. Hiçbir musibet onların gözünü açmaz. Onun için ülkesini ve milletini seven herkes, İslami şuura sahip nesiller yetiştirmek için hemen harekete geçmelidir.

Şunu bilelim ki, düşmanlarımız bugün sahip oldukları devasa güçlerine rağmen aslında ürkek ve çok korkaktırlar ve en küçük bir karşı koyuş onları paniklettirip hata ettirecek ve yok oluşlarına sebebiyet verecektir. Bize düşen, küçük bir gayret.

Rabbimiz onları şöyle tarif ediyor:

“Onlar (Yahudilerle, münafıklar) toplu bir halde size karşı savaşamazlar; ancak tahkim edilmiş yerlerde, yahut duvarlar (siperler) arkasından savaşırlar. Aralarında çarpışmaları ise şiddetlidir. (Ey Rasûlüm), sen onları toplu sanırsın, halbuki kalpleri dağınıktır; bu, onların akılları ermez bir kavim olmalarındandır.” (Haşr, 14).

Mustafa Kasadar