Yaşlı Babadan Manidar Bir Mesaj!

Yasli.Babadan.Manidar.Bir.MesajHer baba çocuğunu sever, öyle sever ki şerefte ve makamda bile çocuğunu kendine tercih eder, bu sevgiden dolayı evladının başarısı için hayat tecrübesinden örnekler vererek nasihat ve öğütleri bitmez baba…

Babaya hak vermemek elden değildir. Çünkü çocuk işlenmeye hazır bir mücevherattır. Tertemiz bir sayfa gibidir. Öncelikle kim üzerinde ne yazmak isterse yazar, ilk yazılan yazı çocuğun kafasında muteber olanıdır. Babanın hassasiyeti bundan olsa gerek.

Babanın evladına bağlılığı ve hassasiyeti öyle devam eder ki, evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuş oğlunu, halen nezdinde çocuk bilir. Çünkü babanın tek teselli kaynağı çocuğudur. Onun üzerinde hep hayaller kurulmuş, geleceği hep onun üzerinde tasarlamış, medar-i iftiharı olmuş,

Çocuğunu seven bir babanın bırakacağı en güzel miras terbiyedir. Bu nedenle çocuğun hem dünya hem de ahiret mutluluğunu hedef alan terbiyeyi elden kaçırmamak lazımdır. Peygamberimiz (asm) terbiyeyi “en güzel miras” olarak nitelendirmiştir.

Adamın biri, Abdullah bin Mübarek Hz.lerine gelerek, çocuğundan şikâyet eder.

Abdullah: “Çocuğuna hiç beddua ettin mi?

Adam: “Evet, beddua ettim, deyince,

Abdullah Hazretleri: “Çocuğun ahlakını sen bozdun” buyurur. Görüldüğü üzere babanın çocuk üzerinde ki tasarrufu çok önemlidir.

Pek yakında bir sıla-i rahim yapmak üzere köye gittim. Doksan yaşın üzerinde piri fani, ayakları tutmaz, gözleri görmez, kulakları ağırlamış, bedenen zayıflanmış, dua bekleyen babamın elini öperken, kim olduğumu sordu? Ben de: “Rüstem” deyince, kafasını aheste aheste salayarak, “Bellê… Bellê…” (evet, evet) demeye başladı. Kim bilir? Kafasında neler geçiyordu, babamın…

Hafif bir sesle “hoş geldin, otur” dedi. Her babanın yaptığı gibi, babamda nasihat ve öğüt vermeye başladı. Sanki ilk defa beni yanına almış, kesişen bir yolun sonunda ayrılmak üzere iken  “bir kez daha dinle, beni…” dedi.  Heyecanla tembih ve öğütlerde bulundu, sonun da “ gene siz bilirsiniz” bize bırakması, babanın çocuğuna olan sevgi ve şefkatinden başka ne olabilir.?

Bir taraftan onun şefkat dolu nasihatlerini dinlerken, diğer taraftan deruni bir halet içerisinde hayalen babamın gençliği ile hal-i hazır durumu tefekkür, tasavvur ve mukayese ediyordum. “Ey Rüstem! Ölmesen muhakkak ki sen de ihtiyar olacaksın” dedim.

Yaşlı babamdan aldığım mesaj!

“Ölmesem ihtiyar olacağım. O zaman ben de babam gibi çocuklarıma nasihatlerde bulunacağım. Yatağa mahkûm, yemek yemez, serumla beslenme ihtiyacım olursa elimden tutanlarım olacak mı? Belki, benden nefret edenler de olacak, bu gün gelmesini istemediğim ölümü, o gün kemal-i iştiyakla aramaya başlayacağım,  ölüm bile elime geçmeye bilir. Ah! Bu hale düşmeden, babamın o samimi nasihatlerini dinlemiş olsaydım.” Dedim.

Hazreti Âdem (as)’den günümüze kadar sosyal ve içtimai hayatın tanzimi, manevi duyguların esası olan nasihatler maneviyat adamları tarafından, anne ve babalar tarafından vaaz ediliyor, büyüklerin nasihatleriyle yetişmeyen bir çocuk, sokak ortamında kötü ahlakla yetişir. Hem ailesine hem de topluma zararlı olur.

Hz. Lokman’ın Oğluna Öğütleri!

Lokman’ın, Eyüp Peygamber ile akraba olduğu yönündedir. İslam âlimleri ekseriyeti, onun peygamber değil, hikmet sahibi bir zat olduğu kanaatindedirler. “Hikmetin” bir anlamı da nazari ilimleri elde ettikten sonra kazanılan ruhi olgunluk, söz ve davranışlarda isabet melekesidir.

Zemahşeri’nin Keşşaf isimli tefsirinde onun hikmetlerinden bir örnek şöyle anlatır:

Bir gün Davut Peygamber, Lokman’dan bir koyun kesip en iyi yerinden iki parça et getirmesini istemiş; Lokman’da, ona kestiği hayvanın dilini ve yüreğini getirmiş. Birkaç gün geçince Davut (as) bu defa hayvanın en kötü yerinden iki parça et getirmesini istemiş; o, yine dilini ve yüreğini getirmiş. Hz. Davut’un sebebini sorması üzere Lokman şöyle demiş: “Bu ikisi iyi olursa, bunlardan daha iyisi; kütü olursa, yine bunlardan daha kötüsü olmaz”1

Oğluna öğüt veren ve ismi Kur’an’ı Kerim’de geçen Hazreti Lokman,  Peygamber veya veli olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmayan bir mana büyüğüdür.2

Lokman oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür. Demişti,

Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret, Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.

Kasılarak yürüme, yavaş konuş “Yürüyüşünde mutedil ol. Sesini alçalt. Seslerin en çirkini, şüphesiz ki, eşeklerin sesidir.” 3

Ey Oğul!

Takvayı esas al,

Allah’tan kork,

Tövbeyi geciktirme. Çünkü ölüm ansızın geliverir.

Cahille dost olma

Susmak altındır,

Ahmak adamdan uzak dur,

Sofrana takva ehli mü’minleri davet et.

Tecrübe sahipleriyle istişare et

Kötü komşudan uzak dur

Arkadaş seçimine dikkat et

Ey oğul!

Dilini duaya alıştır

Borçlanmaktan uzak dur

Günah işlemeye cesaretin olmasın

Önce selâm ver,

Tembel olma

Güler yüz göster

Orta yolu tut

Ey oğul!

Yolda yürürken yüzünü gözünü oraya buraya çevirme ki, gönlün vesvesede kalmasın.

Mecliste önce oturma

Az konuş

Sözü fazla dağıtma

Atıp tutma,

Dinde tartışmaya girme,

Ey oğul!

Acizliğini ve fakirliğini hiç kimseye, hatta ailene dahi açma ki, onların yanında itibarın düşmesin, sözünü dinlemez olmasınlar.

Önce düşün

Misafirlikte gözlerine dikkat et

Kimseye açma,

Ey oğul!

Yemekte şunlara dikkat et: Yemeğe herkesten önce el uzatma. Yemek esnasında güzel şeylerden bahset.

Dostlarını dinle

Doğru ol

Ümidini kesme

İyi ol

İçini süsle,

Keza bilgin, düşünür, şair ve edip olan Doğu Türkistanlı Yusuf Has Hacib’ “Kutatgu Bilig” eserinden derlenen birkaç nasihat: 4

“Her sözü dinle, ama hemen inanma. Başkasını kıskanma, çok da yiyip içme… Bu ikisi insanın başını derde sokar. Hayâsız ve utanması olmayan adamlardan uzak dur. Hiçbir işte acele etme; sabırlı ol, sabır insanı zafere ulaştırır. Sonunu düşünmeden hiçbir işe girişme. Öfkelenirsen öfkeni tut. Belaya uğradığında, başın sıkıntıya düştüğünde sabret ve sabra devam et, sonunda kaybettiğini kazanırsın. İkbale ulaşırsan kibirlenme! Hiç kimseyi hor ve basit görme…

Ölümü asla unutma, daima ona hazır ol. Yalana asla tevessül etme; yalan insanın itibarını azaltır. Akrabana ve yakınlarına güler yüzle yaklaş. Büyüklerin ve küçüklerin gönlünü al. İçki ve zina insana fakirlik ve zillet kapısını açar; bu ikisinden uzak dur.
Bu sayılanları yaparsan dünyada mutlu, ahretten umutlu olursun.” demiş

Bediüzzaman’nın nasihatle ilgili manidar bir levhası:  “Bende başımın üstünde bir levha-i hikmet olarak talik etmişim her sabah ve akşam ona bakarım, dersimi alırım.”5

“Dost istersen Allah yeter…

Yaran istersen Kur’an yeter….

Nasihat istersen ölüm yeter…”

Saygılarımla,

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

ALINTI: 1- Kur’an’ı Kerim, diyanet yay. 2- İbni Kesir tercümesi, 12: 6409, 3-Lokman Suresi, Ayet,13-­­16–17–18–19, 4- Kutatgu Bilig, 5- Mektubat, 23. mektup.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: