Yazıklar olsun yaradılanları tabiata verenlere!

        Günümüz insanlarının çoğu yapması gereken ibadetleri yapmasından kaçıp,  Darvinin, Feriudun, Buffonun, ortaya attıkları safsataları doğru kabul onların açtıkları çukuruna yuvarlanıp, hayatlarını hiç düşünmeden geçirmeye  devam edebiliyorlar. Bu durum insanlığa sığmayan bir durumdur, ben insanım diyebilenler de ne yazık ki bu çukura düşebiliyor.

        Yaradılmışların tepesine çıkarılan bu insan, günde 24 saatten bir saatını namaz kılmaya ayırmasını çok görmeyi nasıl aklına sığdırabiliyor.

        Evet Kȃinatta her nereye, hangi şeye baksan, san’atkȃrane yapıldığını gördüğü halde, kendi kendine oldu demek, tesadüfen oldu demek, ne kadar basit, insanlığa sığmayan bir düşünce olduğunu anlamamak, insanı insanlıktan çıkarıp behaimleştiren bir durum olur.

        Gece ve gündüzün meydana gelmesi için, dünyanın 24 saatte tek bir defa kendi ekseninde dönmesi, sonra mevsimlerin meydana  gelmesi için, güneşin etrafında döner iken, dünyamız elips şeklinde olduğu için bir yerde çok lüzumlu olduğu için 17 dakika bir tarafa eğilip 23 dakika o şekilde gitmesi ve tam 365 gün yürüdükten sonra başlandığı yere gelmesiyle seneyi tamamlamış oluyor. Yaradılışlarından bu güne kadar güneş ile dünya arasını Allah tayin ettiği mesafe ile dönüyorlar, biri diğerine hiç yaklaşmadan ve uzaklaşmadan dönüyorlar. Peki biri diğerine yaklaşsa ve uzaklaşsalar ne olur? Dünyada ki canlıları ya donduracaklar veya yakacaklar dır. Demek bunlardaki bu hareket kendilerden bir istek değil. Yani akılsız şuursuz kör tabiat onlara hükmetmiyor. Herşeyin dizgini elinde olan Allah onlara hükmediyor.      

Mesela insan sarı samandan yeşil ottan süt yapamaz, ama inek, koyun, keçi, deve yapıyor. Peki onlar insandan daha mı akıllı, hayır, o sütü inek ve öteki hayvanlar yapmıyor. O sütü onlara uzaktan komandoyla onlara Allah yaptırıyor. 

        Hatta inek az bir kısmını buzağısına verir, Çoğunu biz  insanlar için yapar.

        Aklı yerinde olan insan, biz insanların neresine baksan Allahın kuvvet ve Kudretini görerek Allahu Ekber demeye mecbur olur. Eline beş parmak takmış, her parmağına üçer tane menteşe takmış, hatta dirsek denilen yere de bir menteşe takmış. Menteşeleri ellerine takmasa idi eşyayı nasıl tutardın? Dirseğin olmasa idi, lokmayı ağzına nasıl koyar idin?

        Evet tabiat değil, gören ve görme değerini bilen göz yapar. Gözü koltuğumuz altına değil, tam lazım olan yere başımıza göz takmış ve Allah korusun bir gözümüze bir arıza olursa ne  oluruz sıkıntısından bizi kurtarmak için başımıza iki göz takmış ve değerli uzvumuz olan gözümüze toz girmemesi için her iki gözümüze kapak takmış. Hatta anlımızdan terlerimiz gözümüze girmemesi için gözler üstüne kaşlarımızla hem bizi süsler hem de alında ki terler gözlere girmemek onlarla Allah gözleri koruyor.

        Dişlerimiz üsten bir gemik altan bir gemik olsa, onlarda bir çürüklük olduğu zaman tamamını atmamız lazım olurdu. Faka Allah 32 adet adet diş koymuş biri çürüdüğü zaman onu atarsın ötekiler işini görür.

        Böbreklerimizin aklı yok ama kan ile idrarımız iki sıvı madde oldukları halde onları ayırarak idrarı mesaneye kanı da kalbimize gönderiyor. Bunlar gibi yalınız vücudumuz değil yaradılan her şeyi  bir hikmetle yaradılıyor. Yani her şey bir mizan ile yaradılıyor. Hiçbir şey tesadüf oyuncağı değil.

        Evet insan bu hale nasıl geldi, onun başlangıcı nasıl idi: düşünürken görür ki  Bir baba ve bir anneden meydana geldiğini görür. Bu insanı meydana getirenlerden başta: Baba 225.000.000 sperma hücresi annesinin karnına atar fakat annesinin karnında yalınız bir tane döl hücresi bulunur, babasının hücreleri ile o döl hücresi 7-8 saat birleşmeye çalışırken ancak sperm hücrelerin en kuvvetli olanı onunla birleşir, bu birleşme olduktan 20 dakika sona tek hücre olurlar. Ondan sonra bunlar 1.m.m yo 1. c.m. derken ilerledikçe hücreler çoğalırlar ve vitamine ihtiyaç duyarlar. Ondan sonra gübeği ile anneye bağlanır. Sonra eğer ona lazım olan vitaminleri annesinde bulamazsa, o cenin annesini öyle rahatsız ederki: Annesi o vitamini bulmak için zavallı toprak bile yer. Sonra çocuk doğmadan annesini sütü yoktu. Çocuk doğar doğmaz Allah o çocuğa kabuklu sert yiyecekler rızık olamadığı için ona rızık olarak Rabbim annesinin göğsüne iki süt çeşmesi ihsan eder ve o cenin ekmek ve diğer yiyecekleri yiyebildiği zaman, sütü kesilir ve çocuk onları yiyerek hayatını devam eder. İşte bu durum o çocuğa başlangıç hayatı olur ve yukarıda ancak bazı şeyleri saydığım gibi hayatına böyle devam eder…  

Paylaşan Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: