Yedi Rengiyle Kâinâtı Aydınlatan Güneş; Kur’an Ve Mu’cizeleri (VIII)

KUR’AN’DAKİ İLMÎ MU’CİZELERDEN BAZI MİSALLER

7. KUR’AN’IN ELEKTRİĞE İŞARET EDEN AYETLERİ

Önce âyetleri okuyalım:

۞ٱللَّهُ نُورُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ مَثَلُ نُورِهِۦ كَمِشۡكَوٰةٖ فِيهَا مِصۡبَاحٌۖ ٱلۡمِصۡبَاحُ فِي زُجَاجَةٍۖ ٱلزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوۡكَبٞ دُرِّيّٞ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٖ مُّبَٰرَكَةٖ زَيۡتُونَةٖ لَّا شَرۡقِيَّةٖ وَلَا غَرۡبِيَّةٖ يَكَادُ زَيۡتُهَا يُضِيٓءُ وَلَوۡ لَمۡ تَمۡسَسۡهُ نَارٞۚ نُّورٌ عَلَىٰ نُورٖۚ يَهۡدِي ٱللَّهُ لِنُورِهِۦ مَن يَشَآءُۚ وَيَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡأَمۡثَٰلَ لِلنَّاسِۗ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٞ ﴿٣٥﴾

“Allah, göklerin ve yerin Nûr’udur. O’nun nûrunun misâli, içinde lâmba bulunan bir kandillik gibidir. O lâmba bir cam içindedir. O cam da, sanki inciden bir yıldızdır; bu lâmba, ne doğuya ne de batıya nisbeti olmayan mübârek bir ağaçtan, zeytin ağacından (çıkan yağdan) yakılır; onun yağı, nerede ise kendisine ateş değmese bile ışık verecek! Nûr üstüne nûrdur. Allah, dilediği kimseyi nûruna hidâyet eder. İşte Allah, insanlara böyle misâller getirir. Çünki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.”

Şu Nur âyetinin manaca çok tabakaları vardır. Ve o tabakalardan bir tabaka ve bir perde dahi mu’cizane elektrikten haber veriyor.
Meselâ, زَيْتُونَةٍ لاَ شَرْقِيَّةٍ وَ لاَ غَرْبِيَّةٍ cümlesi: “Elektriğin kıymetdar metaı, ne şarktan ne de garbdan getirilmiş bir mal değildir. Belki yukarıda, hava boşluğunda rahmet hazinesinden, semavat tarafından iniyor. Her yerin malıdır. Başka yerden aramağa lüzum yoktur” der.

Hem meselâ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَ لَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ cümlesi, işaret yoluyla diyor ki: “Onüçüncü ve ondördüncü hicrî asırlarda asırda semavî lâmbalar ateşsiz yanarlar, ateş dokunmadan parlarlar. Onun zamanı yakındır.” İşte bu cümle ile nasılki elektriğin olağanüstü keyfiyetini ve geleceğini işaret yoluyla beyan eder.

Bilindiği gibi, elektriği ilk ciddi manada, bilim adamı William Gilbert incelemiştir. 16. Yüzyıl sonlarında, manyetizma ile statik elektrik arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Elektrik yüklerinin, eksi ve artı olarak adlandırılmasını da belirlemiştir. 1767 yılında Joseph Priestley, elektrik yüklerinin birbirlerini, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı bir şekilde çektiklerini keşfetti. 1729 yılında da Stephen Gray, metaller gibi bazı maddelerin, bir yerden başka bir yere elektrik ilettiklerini buldu.

1800 yılında Alessandro Volta, elektrik pilini icat etti. Elektrik konusunda en önemli gelişmelerin bundan sonra başladığı su götürmez bir gerçek. İcat edilen bu pil, ilk güvenilir ve devamlı elektrik kaynağı olması özelliği ile diğer tüm buluş ve çalışmalara kılavuzluk etmiştir. Hans Christian Orsted, 1820 yılında içinden elektrik akımı geçen bir iletkenin yakınındaki bir mıknatıs iğnesinin saptığını gözlemlemiş, elektrik akımının iletken çevresinde manyetik alan oluşturduğu sonucuna ulaşmıştır. 1908 yılında Davy, elektrik akımı taşıyan iki kömür elektrotu birbirinden ayırdı ve ark oluşturmayı başardı. Elektriğin, ışık veya ısı enerjisine dönüştürülebileceğini göstermiş oldu.

8. KUR’AN’IN TRENE AÇIK İŞARETİ

Kur’an bazan tarihî olayları nakledip onları tasvir ederken de gelecekteki bazı keşiflere işaret etmektedir. Bunlardan biri de trene işaretidir.

قُتِلَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡأُخۡدُودِ ﴿٤﴾ ٱلنَّارِ ذَاتِ ٱلۡوَقُودِ ﴿٥﴾ إِذۡ هُمۡ عَلَيۡهَا قُعُودٞ ﴿٦﴾ وَهُمۡ عَلَىٰ مَا يَفۡعَلُونَ بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ شُهُودٞ ﴿٧﴾ وَمَا نَقَمُواْ مِنۡهُمۡ إِلَّآ أَن يُؤۡمِنُواْ بِٱللَّهِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَمِيدِ ﴿٨﴾

“4, 5-(Ki mü’minlere işkence yapan) o Ashâb-ı Uhdûd, çırayla tutuşturulmuş o (çok şiddetli) ateş (hendeklerinin sâhibleri) kahrolsun!
6, 7-O vakit onlar, onun üzerine (ateşin etrâfında) oturmuş kimseler idiler. Ve onlar, mü’minlere yapmakta olduklarını seyredicilerdi!
8-Ve onlardan (o mü’minlerden) sâdece, Azîz (kudreti dâimâ üstün olan), Hamîd (hamd edilmeye çok lâyık) olan Allah’a îmân ettikleri için, (sâdece bunun için) intikam aldılar.”

Trenin keşfi İslam âlemini sömüren Batılıların elindeki en önemli silah olduğunu unutmayalım. Sure’nin 6 ve 7. Ayetleri tam olarak treni tarif etmektedir.

Ashab-ı Uhdud kıssasının anlatıldığı Buruç suresindeki ayetlerde; sırf Allah’a inançlarından dolayı ateşe atılmak gibi çok ağır bir işkenceye maruz kalan insanlar olduğu beyan edilir. İsim, yer ve zaman verilmeyen bu ayetlerde geçen yer olgusu tefsirlerde; Arabistan’ın güney batısında kalan Yemen ve Habeşistan’ın Necran toprakları olarak verilmektedir. Kıssada geçen şahıs olarak, bu topraklarda hâkimiyet süren Yahudi kral Zü-Nüvas olduğu belirtilmektedir. Müfessirler, Zü-Nüvas’ın, Hıristiyanlığı seçen toplulukları, ateşli hendeklerde işkence ile katlettiği rivayetlerine yer vermektedirler. Zaman olarak, Kur’an’ın iniş sürecine yakın bir zamanda bu olayın yaşandığı rivayetleri yer almaktadır. Bizim için önemli olan bu âyetlerin trene işaretidir; yoksa kıssası değildir.

SON

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz