Yeni Nur talebeleri ile bir sohbet

        Bismihi Sübhanehu

        Üstadın Barladaki İkȃmetgahı iki odadan ibarettir. Çınar ağacın yanında ȃdeta ȃlem-i islamın merkez-i kalbi hükmünde bir yer olmuştur. Üstad her gece Cevşeni kebiri bitiriyormuş. Bu geceler ehli hakikatin hazinesidir. Bütün ehli hakikat ne kazanmışsa, gece ve seherde kazanmışlar. Sıhhat-ı kalb ve inbisat-ı ruh inkişafını aklı başında olup isteyenler gecelerini iyi değerlendirmesi icab eder. Risale-i Nur hizmeti, neşri esrarı Kur’aniyedir tebliğdir. Üstad diyor:  “Şu ihtiyar, dünyada benim vazife-i asliyem neşri esrar-ı Kur’aniyedir. Bu memleketle hamiyet-i diniye noktasından alakadarım, yoksa benim ne evladım var ne hanem var” diyor. Hayatı gece gündüz Risale-i Nurlara yansıdığı gibi, gündüz de geceye yansır. Gündüz ve gecenin bir vakti, iki kurbu var. Kurb yakınlık demektir. Bir kurb-u risalettir, diğeri de kurb-u velayettir.

        Tebliği ilahiye vasıtasıyla Allah ilmi kalplere günüllere ulaştırmak ve marifet-i Kur’aniyenin ateşini yakmak beşeri küfrü mutlaktan, cehalet-i mutlaktan, gaflet-i mutlaktan, sefahet-i mutlaktan kurtarmak için İslam’a hizmet aşkı ile yanmak arzusu belli şahıslara vermiş. Allah bu sıfatlarımızı büyütsün, inkişaf ettirsin.

         Dolayısıyla Risale-i Nur talebesinin günün önemli kısmında çok önemli bir görevi var ki, oda tebliğdir. Allahın marifetini kalblere  nakşetmektir. Şu geceler de tebliğe giriyor. Şu sohbetler tebliğ manasını taşıyan cihet-i manevi, kalbi külli ve vicdan-ı umumiye bakmış olduğu için kıymeti çok büyüktür. Allah indinde şerefi çok yüksektir. Cihad-ı mȃnevȋ ve bir cemiyetin kayyumu  hükmündedir. 

        Hadisi Şerifte Peygamber Efendimiz (A.S.M.) buyuruyor ki: “Bir belde Allahın has kullarıyla velilerle dolu olmuş olsa bile, o beldede tebliğ kesilmişse ( Orada dini anlatan kimse yok ise) oraya belalar sel gibi gelir, o halkı götürür.” Hatta o belde evliyalarla dolu olmuş olsa bile, tebliğ kesilirse belalar sel gibi insanların üzerine gelir. Onun için Üstad : “Risale-i Nur bu memlekete manevi bir sadakadır” diyor. Bu memlekete gelecek belalara manevi bir kalkan hükmündedir. Ümmeti merhumeyi sahili selamete çıkaran Nuh (A.S.) ın gemisi gibidir. Asır dehşetlidir, asır şiddetlidir. Asrın dalgaları cehalet, dalalet, ihanet ve sefahet dalgaları, Nuh (A.S.) ın muhatab olduğu dalgalardan daha şiddetlidir, daha korkunçtur. İşte Ümmeti Muhammedi (A.S.M.) bu dalgalardan sahili selamete  çıkaracak sefine-i hidayet Risale-i Nurlardır. (Allahın yolunu gösteren gemi) Risale-i Nurun bir şahsi manevidir. Yani Nurlar ümmeti sahili selamete çıkaran hidayet gemisidir.

         Onun için bizim mesleğımız tebliğ eksenlidir. Dava eksenlidir. Kendimizi Kurtarmak istiyorsak insanları kurtarmaya çalışmak zorundayız. Çünkü başkalarını kurtarırken kendimizi de kurtarmış olacağız. Bu sebepten bir Nur Talebesinin mȃnevȋ dengesi, onun hizmetidir. Hizmette bulunduğu zaman dengededir. Hizmetten elini çektiği  zaman denge bozulur. Bu dengeyi iyi muhafaza etmek gerektir.

        Peki derse katılıp,  günün belli bölümünde işini, ticaretini yaparken, fırsat bu fırsat dersini de okusa, bazı insanları da derse davet etse, ondan sonsa herkes evine gitti. Kendisi evine çekilirken, veya medresede de kalsa iki şeyin dikkatten kaçırmaması icab eder. Birisi Nur talebesi kendi  dersini kat’iyyen ihmal etmeyecek, kaç sayfa okuyacaktır?

        Diyelim ki işinin, meşguliyetinin yoğunluğuna göre hiç olmasa günde en az iki sayfa, işi  yoksa 15 sayfa okuyacak. Fakat dediğim gibi en az iki sayfa okursa, o gün Risale-i nurun şahsi manevisine katılmış olur. Çok işim var, çok meşguliyetim var dememek. Yap ne yap o iki sayfayı okuyacaksın ha. Yani Nur Talebesi hususi dersini katiyyen ihmal etmemesi gerekiyor. Bizim uzun vadede bütün  sıkıntılarımız sancılarımız hep Risale-i Nurları az okumaktan kaynaklanıyor. Anlıyorsunuz ki Nur talebesi kat’iyyen derslerini ihmal etmeyecek. Akşam ki dersler, gündüz insanları derslere da’vet etmeye sevk edecektir. Bu bir kurb-u risalettir, tebliğdir. cihad-ı manevidir. Şimdi kurbu risalet bittikten sonra, birazda kurbu velayet başlamalıdır.

         Mesela Üstad diyor ki: “Cevşen benim kırk seneden beri virdimdir. Şahı Nakşibendinin virdi olan Evradı Kudsiyeyi  okuyorum.” üstad bunları hiç terketmemiş.  Bakın Üstad ne diyor:

        Aziz sıddık kardeşlerim 23 sene evvel eski Said yeni Saide inkilab ettiği vakit tefekkür mesleğinde gittiği için “Tefeküre saatin hayrun min ibadeti senetin” (Bir saat tefekkür bir sene nafile ibadetten hayırlıdır) sırrını anladım. Hatta bir rivayete göre,”Bir saat tefekkür  altmış sene nafile ibadetten hayırlıdır” buyuruluyor. Evet Üstad hiç vaktini boşa geçirmemiş, evradını asla terketmemek sureti ile ya Risaleleri yazdırmış ya tashihle uğraşmış, gecenin belli saatlerinde hiç kimseyi kabul etmemiş. 

        Evet kardeşler Önümüzde, insanları iki hayattan biri bekliyor. Ya biz büyük ümitle beklediğimiz sonsuz cennet, ya Allah korusun insan af edilmezse, günahkȃrlar, günahlarını temizleyinceye kadar cehennem ateşinde yanmak var, imansızlar için sonu olmayan bir cehennem var. Mademki burada ömürden başka sermayemiz yok biz Nur Talebeleri onu değerlendirmemiz icab ediyor, bu  bize lazım ve elzemdir.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: