1400 Yıl Önce ve Bugün..

1400 sene önceydi. Allah’ın Resulü (S.A.V) bir meseleden dolayı üzgündü.

Ağır adımlarla “hane-i saadetlerine” doğru ilerliyordu.

Bu, günümüze göre çok fakir saadet evinin kapısını zevceleri Hz Ayşe açtı.

Yüzündeki tebessümle Peygamberi (S.A.V) içeriye aldı. Selamdan sonra Allah’ın elçisi (S.A.V) Hz. Ayşe’ye yanından ayrılmamasını söyledi.

Hz. Ayşe yanına oturdu.

“Konuş ey Ayşe dedi Peygamber! (S.A.V) Konuş da biraz içimiz ferahlasın!”

Ve Ayşe konuşmaya başladı. Allah’ın rahmetinden, merhametinden, Peygamberin (S.A.V) şefkatinden, dünyanın fâniliğinden bahsetti.

O konuştukça Peygamberin (S.A.V) üzüntüsü dağıldı, yüzüne bir tebessüm geldi, ferahladı.

Rabbine şükretti

Tarih: 2000’li Yıllar..

Peygamber (S.A.V) ümmetinden Mehmet Bey’in işyerinde cani sıkılmıştı. Yeni aldığı Opel marka arabasıyla evinin önüne geldiğinde park yerinin dolu olduğunu gördü. Cani bir daha sıkıldı. Arabayı kaldırımın kenarına park ederken söyleniyordu. Onuncu kattaki dairesine çıkarken asansör de çok ağır isliyordu. Sonra kapıyı çaldı. Sıcak bir tebessümle hanımı açtı kapıyı. Yemek hazırlıyordu. O da ne yine çocuklar ayakkabılarını evin kapısında   bırakmışlar, dolaba almamışlardı. “Nerede bu çocuklar?” diye sordu hanımına. Daha sonra da içerideki çocuklarını çağırıp bir güzel fırçaladı. Zaten her zaman böyle yapıp ayakkabılarını dışarıda bırakıyorlardı. Etraf da hırsız kaynıyordu ve Mehmet Bey o ayakkabılara bir sürü para saymıştı. Mehmet Bey içeriye girince “kurt gibi açım dedi. Sofrayı hemen hazırla da yiyelim:”

“Ben sofrayı hazırlıyorum, on beş dakikaya kadar yemek de pişer” dedi hanimi. Mehmet Bey kızgınlıkla baktı hanımına: ” Ben bütün gün iş yerinde bir sürü şeyle uğraşıyorum, kaç tane adamın derdini çekiyorum, sen bir türlü  ben gelmeden şu yemeği yetiştiremiyorsun” dedi. O lavaboda ellerini yıkayıp üstünü değişinceye kadar hanımı yemeği yetiştirememesi hakkında pek çok mazeret sıraladı. Yemeği biraz da bu fırçalar yüzünden koş koş yediler.   Sadece çocuklar aralarında bir iki atıştı. Bu çeşit çeşit yiyeceklerin bulunduğu sofrada pek iştahları da kalmamıştı. Alelacele televizyonun başına oturdu Peygamber ümmetinden Mehmet Bey. Zira ekonomi yine kotu gidiyordu. Borsadaki küçük yatırımı yüzde otuz değer kaybetmişti. Döviz çıkıyordu. Nasıl da ekonomideki bahar havasına aldanıp   dövizdeki parasını borsaya yatırmıştı? İş yerinde durmadan borsayı öven arkadaşını hatırladı kızgınlıkla. Neyse ki başbakan her şeyin kontrol altında olduğunu soyluyordu. Mutfakta isini bitiren hanimi elinde çay tepsisi ile odaya geldi. Çocuklar ders çalışmaya gittiler. Hanımı az önceki olumsuz havayı dağıtmalıydı. Çay içerken biraz havadan sudan bahsetti. Mehmet Bey’in bir kulağı televizyondaydı, bir kulağı hanımında. (Nasıl   oluyorsa!) Hanımı birkaç defa “beni dinliyor musun” diye sordu. “tabi tabi dedi Mehmet Bey, istersen son söylediğini tekrar edebilirim” Biraz sonra yemeğin verdiği rehavetle Mehmet Bey iyice uzandı. Televizyonla hanımı arasında gidip gidip gelmekten de iyice bıkmıştı. Onun gevşediğini fark eden hanimi kafasındaki bombayı patlattı:

– Biliyor musun x şirketi buzdolabını, çamaşır ve bulaşık makinesini ayda yüz liraya veriyormuş.

– İyi bizde bunların üçü de var.

– Olur mu, bak karsıdaki Selda Hanımlar üçünü de değiştirdiler. Her şeyleri ye yeni oldu. Bizim bulaşık makinesi öldü ölecek. Buzdolabı da artik yetmiyor. Çocuklar büyüdü. Çamaşır makinesi de çok enerji yakıyor. Şöyle A sınıfı bir şey alalım da elektrikten tasarruf edelim. Bunları da veririz bir fakire, sevap isleriz. Bak zaten.. Mehmet Bey’in kafası karıncalanmaya başlamıştı. Artık iki kulağı ile hanımını ve televizyonu takip edemez olmuştu. Oysa her ikisi de mutemadiyen konusuyor ve bir şeyler anlatıyordu. Kendi kendine söylendi

– Sus be Ayşe ya! Sus da biraz içimiz rahatlasın. Ne bu böyle her gün dır dır dır..” 

Tabii ki bu sözü Ayşe Hanım duymadı.

O konuşmasına devam ediyordu.

Bu cümleyi 1400 kusur sene önce hanımına “Konuş ey Ayşe!” diyen Peygamber’i duyan melekler işitti.

Sonra da yüzyıllar önce hanımına;

“Konuş ey Ayşe  içimiz ferahlasın, diyen bir Peygamberin (S.A.V)ümmetinin bugün nasıl olup da, sus ey Ayşe, sus da biraz içimiz acilsin” noktasına geldiklerine şaşırıp durdular.

Ne erkekler Peygamberimiz (s.a.v) gibiler…

Ne de kadınlar Hz. Ayşe gibiler…

 NE ACI DEGIL MI?

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: