Adalet için Mücadele Verenler

Adalete kimsenin itirazı olmamış, adaletin nasıl uygulanacağı söz konusu olduğunda derin mücadeleler meydana gelmiş, adaletin yegane kaynağı dindir. Gücü eline geçirenler dinden uzak olunca adaletin uygulamasında taraf olmuş kendilerini, yakınlarını koruma kollama yolunu seçmiş, oysa Peygamber efendimiz (sav) “kızım Fatıma da olsa keserim” demişti.
Sırça köşklerinde oturup fil dişi kulelerinden halkı seyredenler, Peygamber efendimiz (sav) yolundan gitmedi.

-Hocam öküz komşunun bahçesine girerse ne olur diye sordular, hocada -Ne olacak canım komşudur nede olsa helaleşirsiniz,
-He hocam bu giren öküz sizin bahçeye girerse,
-O zaman kitaba bakalım, diye de hikaye uydurdular.

Bu kadar mı?
Kitabın hükümleriyle oynadılar, kafalarına göre mana verdiler, eh ne yapalım kitap böyle diyor deyip halkı kitaba düşman ettiler. Dünyevileştiler.. Aklı selim birinin çıkıp bunun böyle olmadığını, değersizleştirilmeye çalışılan kitabın doğru anlaşılması gerektiğini, buna sebep verenlerin zaaflarından vaz geçmelerini, dahası ölümün, haşrin, hesap gününün olduğunu, söylemesi gerekirdi.

Çok güçlü bir mukavemetle karşılaştı, çok yol almışlardı, köşe başlarını tutmuşlar adeta üstün ırk olduklarını söyleyemeselerde halkla aralarını iyice açmışlardı, hariçten ithal ettikleriyle onlar ne kadar ileride biz onlara benzemezsek onlar gibi hareket etmezsek hele hele eski tutumumuzu sürdürürsek geri kalacağımıza inandırdılar, yetmedi sürdürenleri darağacına çıkardılar.

Bütün bu olanlar bu yola baş koyanları yııldırmadı, hakikati haykırmak zaruret olmuştu, bu uğurda saç kadar baş olsa gerekirse verilecekti. Nizaya gerek yoktu, İslama bin yıldır bayraktarlık yapmış bu millete kılıç çekilemezdi, fikir mücadelesi, kitaplarla, vaazlarla en önemlisi bizatihi yaşayarak, en önde durarak, kimliğini kaybetmiş, kendini aşağı gören bu millete kim olduğu hatırlatılmalı idi, batı kökenli fikirler atılmalı yerine İslam konulmalı, Kuran konulmalı.

Kâinat kitabını okumayı öğretti, mahlukatın tesbihatını eşyanın sanatını, yaradılışını, birbirleriyle ahengini, her yerde görülen intizamı gösterdi, sırları hikmetleri anlattı. Zihinlerdeki kopukluklar giderildikçe birileri adaleti rafa kaldırmaya bile kalkıştı. Âlemin nizamını kuran zat, kâinatın yaratıcısı kendi mülküne şirke musaade etmeyecektir. Onların her darbesine tefsirle, teville karşılık verildi, kahramanca müdafaa ve mücadele edildi.

Dinin emirleriyle aklın arasında tam bir uyum olduğunu, hiçbir şekilde ihtilaf olmadığını herkes biliyordu, çünkü akıl aleme nazar ediyor, içindeki hadiseleri müşahede ederek yaratıcıya şahitlik ediyordu ama, şeytan azapta gerek, emirler kabul edilmiyor, kanunlara itiraz devam ediyor. Bu da vazifenin bitmediğini irşadında devam edeceğini öğütlüyor. Adalet mutlaka tatbik edilmeli.

Ahiretten ayrı düşünülen adalet eksiktir. Haşir olmadan adalet olmaz.

“Yoksa, balıklardan bir balık, bin yumurtacıkla ve nebâtattan haşhaş gibi bir çiçek, yirmi bin tohumla ve sel gibi akan unsurların, inkılâpların hücumuyla, şiddetle muvazeneyi bozmaya çalışan ve istilâ etmek isteyen esbab başıboş olsalardı veyahut maksatsız, serseri tesadüf ve mizansız, kör kuvvete ve şuursuz, zulmetli tabiata havale edilseydi, o muvazene-i eşya ve muvazene-i kâinat öyle bozulacaktı ki, bir senede, belki bir günde hercümerc olurdu.”

Allah (cc) Bediüzzaman hazretlerine yaptığı hayırlı hizmetlerinden dolayı rahmet etsin, cennetine mazhar etsin, bizleride davasına hizmet eden erler safından ayırmasın. Amîn.

Çetin Kılıç

Kaynak :
Risale-i Nur Külliyatı
Sorularla risale

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: